Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Yaşamın Amacı Nedir?

| VARLIK FELSEFESİ

22 dakika
103
Yaşamın Amacı Nedir? Yaşamın Amacı Nedir? | VARLIK FELSEFESİ
  • Blog Yazısı
RADYOUTUBE
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

[2]Merhabalar, mutlulukların çekimi kadar cazip ve mutsuzlukların dermanı kadar yorumlanması değişken olan bir konuyu konuşacağız. Uzun soluklu bir video olacağını öngörüyorum yine de hepimizin bildiği şeyleri tekrarlamamaya özen göstereceğim, tahminen 15 dakika gibi bir sürede görüşlerimi genel hatlarıyla aktarabilirsem ne ala. Başlamadan önce belirtmek isterim ki, videoyu tamamen izledikten sonra neler düşündüğünüzü mutlaka yorumlara yazmanızı istiyorum, esasen karşıt görüşleri veyahut daha da genel, kapsayıcı bir görüş sunabileceklerin yorumlarını gerçekten merak etmekteyim. Şimdiden iyi seyirler dilerim.

AMACA DAİR:[2]

Büyük ihtimalle yaşamın amacının bu videoda olmadığını sen de benim kadar iyi biliyorsun, zaten herhangi bir ortamda herhangi bir konu üzerinde kesin ve değişmez bir yargıdan bahsediliyorsa o ortamdan pek de hayır gelmez kanaatindeyim. Yalnızca var olan duruma daha geniş bir perspektiften bakmayı ve neler gördüğümüzü anlamaya çalışalım, sayısız insanın yaptığı gibi.

Tüm Reklamları Kapat

Düşünmek ve fikirler türetmek bu yolda güzel bir araç ve beni mutlu ediyor. Esasen yaşayabilmek adına bu da bir kaçış yolu, birazdan daha iyi anlayacaksınız kaçışla kastedileni. Hazırsanız güç buldukça düşünmeye gayret eden bir insan olarak naçizane felsefe yapmaya gayret edeceğim.

Merhabalar, mutlulukların çekimi kadar cazip ve mutsuzlukların dermanı kadar yorumlanması değişken olan bir konuyu konuşacağız. Uzun soluklu bir video olacağını öngörüyorum yine de hepimizin bildiği şeyleri tekrarlamamaya özen göstereceğim, tahminen 15 dakika gibi bir sürede görüşlerimi genel hatlarıyla aktarabilirsem ne ala. Başlamadan önce belirtmek isterim ki, videoyu tamamen izledikten sonra neler düşündüğünüzü mutlaka yorumlara yazmanızı istiyorum, esasen karşıt görüşleri veyahut daha da genel, kapsayıcı bir görüş sunabileceklerin yorumlarını gerçekten merak etmekteyim. Şimdiden iyi seyirler dilerim.  Büyük ihtimalle yaşamın amacının bu videoda olmadığını sen de benim kadar iyi biliyorsun, zaten herhangi bir ortamda herhangi bir konu üzerinde kesin ve değişmez bir yargıdan bahsediliyorsa o ortamdan pek de hayır gelmez kanaatindeyim. Yalnızca var olan duruma daha geniş bir perspektiften bakmayı ve neler gördüğümüzü anlamaya çalışalım, sayısız insanın yaptığı gibi.  Düşünmek ve fikirler türetmek bu yolda güzel bir araç ve beni mutlu ediyor. Esasen yaşayabilmek adına bu da bir kaçış yolu, birazdan daha iyi anlayacaksınız kaçışla kastedileni. Hazırsanız güç buldukça düşünmeye gayret eden bir insan olarak naçizane felsefe yapmaya gayret edeceğim.   Nadiren de olsa etkisi bir iki dakika süren şöyle ürpertici bir hissiyata kapılırım ve etrafa bakıp şöyle düşünürüm: “Şu an varım lan, ben varım işte, bildiğin varım ve buradayım, nasıl oldu da varım, tüm bu bilinçler ve bir şekilde işleyen bir sistem nasıl olabilmekte, neden varım ki; bu koca bir saçmalık olsa gerek” diye. Bu durumu yaşayanlar ve var olmanın garip hatta saçma olduğunu hissedenler varsa beni çok daha iyi anlayacaktır.  Öncelikle neden böyle hissettiğimizi veya neden bu sorgulamayı yaptığımızı anlayalım. Şu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum insanları diğer canlılardan ayıran yegane özellik bilinç düzeyinin diğer canlılara kıyasla daha gelişmiş olması. Bu genetik dizilimin bize sunduğu birçok avantaj var, sosyal yapılar inşa ediyoruz, kendi bulunduğumuz alandaki çıkarlarımızı kolektif olarak maksimize etmeye çalışıyoruz. Düşünce düzeyimizi sadece dünya özelinde tutarsak yaptığımız şey canlı yapıların yaptığını yapmaktan farksız. Bulunduğun ortamı değiştir, bulunduğun ortama adapte ol, bulunduğun ortamda çoğal, var olduğun zaman düzleminde bunu mümkün olabildiğince sürdürmeye devam et. Bu minvalden bakarsak yaptığımız eylemlerin bir virüsten farkı olmadığı gibi gayet basit ve içgüdüsel bir amaç doğrultusunda yapıldığını söyleyebiliriz. Bazı evrimsel ön kabuller ile kabul edilebilir bir cevap; hayatın amacının yalnızca sürdürülmesi olduğunu söyleyebiliriz. Peki neden böyle şeyler yapıyoruz? Nereye varmaya çalışıyoruz? Gerçekten genel bağlamda tatmin edici ve mantıklı bir amaç sunar mı bize? Diğer canlılar bunu sorgulamıyorken biz neden sorguluyoruz? Ne demiştik; gezegenimizde düşünebildiğini düşünebilen tek canlı insan ve doğal olarak bizim küçük hayatlarımızın en büyük sorusu ne için buradayım oluyor.   Şimdi herkesin kabul edeceği durumları sıralayalım bu sayede olabildiğince tarafsız yorumlar yapabiliriz.   1- İlk kabulümüz sınırlı duyulara sahip bir canlıyız.  2- İkinci kabulümüz bunları sorgulamamızın tek sebebi bilinç düzeyimiz  3- Üçüncü olarak her nasıl ki kuşlar uçmayı başarabiliyorsa, bizim de bilinç düzeyimiz bizi daha ender ve değerli hale getirmiyor. Bu kabulün tartışmaya açık göründüğünü farkındayım. Elbette dünyanın sahibi olarak böbürleniyoruz ve evet dünya içerisinde sadece bilinç düzeylerimiz, kontrol gücümüz bakımından ender olabiliriz. Nitekim üçüncü olarak kabul edilmesi gereken bilinç düzeyimiz de bir dizi adaptasyonun sonucudur.  4- Dördüncü kabulümüz de bu halimizden çok daha ender ve nazaran çok daha algısal bir durumda da olabilirdik. Ve her nasıl ki dünya da böyle bir durum oluştuysa adeta sınırsız ve sonsuz ihtimaller barındıran evrende bizden daha az ve çok daha fazla gelişmiş canlı diye sınıflandırabileceğimiz formların olması işten bile değildir.  5- 5. maddemizde ufak bir literatür taraması yaparak “beyin” denilen organın en ilkel düzeyde tek gayesinin bir yer değiştirme operasyonu olduğunu anlıyoruz. Yani en basit halinden en komplike versiyonlarına kadar tüm eylemlerin başında beynin oluşum sebebinin hareket etmek olduğunu bilmemiz gerekiyor.   6- 6. Kabulümüz “Yaşamın amacı nedir?” sorusunun ne ifade ettiğini netleştirmemiz gerekiyor. Bu sorunun şart koşulan bir soru olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Yani yaşamın bir amacı vardır ve bu nedir diye sorulmaktadır. O yüzden objektif olma çabamızın boşa çıkmaması adına bu soruyu her sorduğumuzda bunları da kapsamaktadır diye bir ekleme yapmamız gerekiyor. Şu halde; bu sorunun aslında 2 adet farklı sorudan oluştuğunu ve cevaplarının ortak olması gerektiği konusunda hemfikir olmamız gerekiyor. İlk soru “Tam anlamıyla bizim var oluşumuzun anlamı var mıdır varsa nedir?” İkinci soru ise “En genel ve kapsayıcı bağlamda yokluğun zıttı olarak gözlemlediğimiz varlığın amacı var mıdır varsa nedir?” Yani “yaşamın amacı nedir?” diye konuşurken aynı anda bunları da ifade ettiğimizi belirtelim.  7- 7. Kabulümüz için bulunduğumuz durum durağan değildir ve ekstrem noktalara sahiptir. Buradaki ekstrem noktalar bilinç düzeyimizin veya varlığın ulaşabileceği en uç noktayı ifade etmektedir. Bu uç noktaların ardını var saymak ya da yok saymak “anlam” arayışında “anlamsız” olacaktır.  8- 8. kabulümüz “anlamlı olmak” değerli olmak zorunda değildir. Bu konuda da mutabık olmamız gereklidir. Suyun deniz seviyesinde 100 derecede kaynıyor oluşu anlamlıdır ama değeri değişkendir.  9- 9. Ve son kabulümüz ise herhangi bir şeye anlama atfedebilmemiz için o olgunun bir sonu olması gerektiğidir. Şayet varlığın karşısında yokluk diye bir durum olmasaydı; varlığın da herhangi bir özelliği olmayacaktır.  Şimdi bu ön kabuller dahilinde bize sunulan bir durumu anlamlandırmaya çalışalım;  Bunu düşünmeye başlarken ilk etapta eğer varsam, varlığımın bir sebebi olmalı diye şartlanmış bir gidişat beklentisi vardır tüm insanlarda. Kimisi hiç düşünmez, kimi insan böyle bir amaç yoktur sonucuna varır ki böyle düşünmek yanlışlanabilir değildir ama bunu düşünen bir insanın varlığını sonlandırmak yerine bunu dile getirerek yaşama devam etmesi büyük bir dilemma ortaya çıkarır. Ek olarak bu durumu evrimsel jargonla içgüdüsel olarak var olmaya devam ediyorum şeklinde savunmaya kalkmak, bahsettiğimiz üzere dünyasal aracı benimsemiş olduğuna delalet eder, pratikte mümkündür ama cevaben kapsayıcı değildir ve geçersizdir.  Soru üzerine amaç bulundurduğuna inanılan; yaşamdan böyle bencil bir beklenti durumu hatalı bir yaklaşım olabilir mi? Yaşamda bir amaç var ama herkes için farklı bir olgu ve tam anlamıyla kimse bulamıyor mu?  Ömür boyu tek bir amaca yönelmek mümkün müdür? Yoksa bulunan amaç sadece belirli bir sürede vuku bulan edinimler midir? Geçici durumların ya da nihayet bulunduğu kabul edilen amacın (değerin, hobinin, ülkünün, her nasıl bir kefeye koymak istiyorsanız, tüm eylemleri kastetmekteyim.) herkese hitap etmesi bir yana dursun bir kişi tarafından reddedilmesi durumunda dahi yanlışlanabilir olmasa da bunu kapsayıcı ve değişmez bir amaç olmaktan meneder.  Elbette amacı bulduğunun kabulü ve akabinde gelen gerçekleştirmek olgusu bireysel açıdan değişkendir, çeşitlidir, ölçülümü için doğru veya yanlış terazisine ihtiyaç duymaz. Aynı psikolojik egoizmin de değindiği gibi, bu amaçlar; karakter edinimlerimiz çerçevesinde şekillenir ve bilinç dışı veya bilinçli istemler doğrultusunda, hayatın genel gidişatı karlı olduğu kabullenilen bizleri tatmin eden vaka veya süreçlerdir. Beynimizin doğası gereği istikametlerin besleyici olduğunu kabul etmiştik. Bu türden amaç denilecek istikametler kısa vadeli çıkarlar minvalinde gayet tutarlıdır, gayet olasıdır, söyleyeceklerimle pek çelişkili değil, az sonra bu durumun nihayetinde bulunduğu pozisyona değineceğim.   Dilerseniz "Hayat Amacı" gibi en önemli şeyi daha geniş bakışla her şeyin tatmin edici ve mantıklı yanıtı niteliğinde bir zeminde incelemeye çaba sarf edelim.  O zaman hayat amacı öyle bir olgu olmalı ki kesin ve net matrisler üzerinde rasyonel ve değişmez bir sonuç ortaya çıkarsın.  Herkes tarafından kabul edilebilir olsun ve üzerine bizim yüklediğimiz bir anlam olmasa da orada bulunan bir olgu olsun. Yüklenen anlamlar bir yana dursun öyle bir olgu olsun ki yaşamın kendisi ortada olmasa dahi varlığın bilinçsiz durumunda dahi kaçınılmaz bir gidişata hitap etsin. O halde bu olgunun yaşamın içinde bulunması şartı da ortadan kalkmakta ve daha da kapsayıcı hale gelmektedir.    Sanırım bu nitelikteki tek şey var.  O da var oluştan sonraki adım gibi gözüken aslında önce veya sonrası da olmayan kapsayıcı bir kümeyi ifade mutlak tek adım yok oluş, bizlerin üzerinde kaçınılmaz hüküm sahibi, tek istikamet, tek imkan, tek rakip, tek değişmez. Açık, net. Farkında oluşunu farkında olan bir canlının, varoluşta anlam arayışı gayet kabul edilebilir. İlk sorusu da malum: "Amaç Ne"  Böyle bir beklenti bile lüzumsuz olabilmekle beraber illa değişmez ve kesin bir anlam yüklenecekse bu; ya var olmanın ta kendisi olurdu ki bu yalnızca varım amacımda budur demek bir zaman kümesi içerisinde olan geçici, değişken ve instabil bir durumdan söz ediyoruz. Ya da geri kalan tek gerçek anlam yok oluş gerçeği olurdu. Dediğim gibi burada bahsettiğimiz anlam herhangi bir şey ifade etmek zorunda değildir ve öyle bir sorumluluğu yoktur. Aynı zamanda anlamsızlık dahil her türlü anlamı yükleyebileceğimiz tek olgudur. Değerlidir veya değildir, anlamlıdır veya anlamsızdır, iyidir veya kötüdür, doğrudur veya yanlıştır ekseninde ele almak; bu kalıpların var edicisi biz olduğumuzdan anlam ifade etmeyecektir. Durum üzerime güzelleme yapmıyorum, yermiyorum da.  Varlığa yüklediğimiz anlamlara iyi veya kötü şeklinde sınıflandırmalar geniş metrajda çelişkili ve beyhude bir yol. Peki var oluşun amacı yok oluş ise ne yapmalı, ölmeli mi insan dersen? Bu tutum meselesidir. Kaçınılmaz amaca hızlı ulaşmak gerektiğini doğru kılan nedir zaten?   Kanaatim şu yöndedir; evet hayatta kaçınılmaz ve rasyonel olan tek şey ölüm. O halde amaç sahibi olmanın yegane yolu amacımızı ölüm ufku doğrultusunda şekillendirmektir. Hatta var olan durumun ulaşılması gereken bir şey olduğunu sırf gidilecek bir istikamet arayan aciz beynimizin bir ürünü olduğunu söylemek de mümkündür. (En başta değimiz gibi hobi ve benzeri uğraşlar da bu yolda yürümekten ibarettir, tek başlarına hiçbir rasyonel değerleri yoktur.)   Neden Yaşam İçi Amaç Edinimleri Rasyonel Değildir diye düşünenler olacaktır; çünkü farklı bir şey anlatıyorum ve bu ayrım nüanstan ötedir o yüzden. Oyalanılan işbu olguların bahsimizde irrasyonel oluşu; yaşadığınız ve hedeflediğiniz bireyci çıkarların ve haz veren süreci bakımından değil varoluşsal bakımdandır. Geçici hayat içerisinde, öncesi ve sonrası olmayan bir süre zarfında elbette rasyonel temellerle birçok olguyu kabullenmek, benimsemek ve uygulamak mümkündür. Diyoruz ya yaşadığımız süreçte gerçekleşen olaylar gayet anlık, çoğu zaman değişken ve devamlı sonsuz fraksiyonlarla sayısız ihtimale tabidir. Bu durum gayet normaldir, insanidir ve büyük olasılıkla katlanabilir bir yaşam için güzel bir oyalanış seçimidir de. Bu yaşam denilen kısacık oyalanışın sonsuz seçiminden biridir, tüm konunun farklı bir penceresidir, genel bahsimizin kendisini kapsadığı bir durumdur yine de tüm var olma akabinde yok olma durumunu kapsamaz.   Böyle gayretler ile o kaçınılmaza ilerleyebiliriz. Şart koşmuş gibi olmasın, siz hiç gayret etmeseniz de hatta bunu hiç düşünmeseniz de bu amaç sizi kapsamaktadır. Tüm canlıları dahil kapsamaktadır. Bu yüzden en genel ve rasyonel cevap olmakta. Yolu nasıl şekillendireceğiniz, gidişatınız, vazgeçişiniz, bekleyişiniz ve benzeri tüm örnekler zamanın yekpare akışında bizi kaçınılmaza sürüklemeye devam ediyor. Hepsi yolda bir araçtan ibaret kimimizin araçları kendisi için daha iyi olsa da ondan olmayanlar yalın ayak yürüse de bu kaçınılmazlık değişmeyecektir, final aynı olacaktır, hiçbir şey fark etmez.   Amaç olsa olsa ölümdür, gidişatın akıbeti araç olur. Neyse ki ölüm yokken biz varız, ölüm varken de biz yokuz.   Bakmayın çoğu birey, güruh veya toplumlar daha da irrasyonel ulaşılmazlıkları daha makul bulmaktadır. Şu kısa ve kafa karıştıran varlık esnasında güvende hissetmenin en temiz yollarından biridir. Ulaşamayacağımız olanın amaç edinilmesi bu yüzdendir, yanlışlanabilir olmadığından ölüm dışında yaşam öncesi, anlar esnası ve ölüm ertesi benzeri amaçlar benimseyenler mevcuttur. Her şey yanlışlanabilir mi sanki? Varsın olmasın. Ölüm amaç olur olmasına ama o da sunulan değil, kaçılmaz olandır. Üzerine her ne söylenirse söylensin ve ne kadar zaman geçerse geçsin tüm çabalar veya tüm oluşlar bu gerçeğe doğru sürüklenmeye devam edecektir. Ta ki yok olana dek.  Bu konuşmamın finalinde her ne kadar bunlar kendi çıkarımlarım olsa da kendi değer yargılarımla farklı düşünceleri çürütmek, rencide etmek gibi bir niyetim olmadığını belirtmeliyim. Yerçekimi kadar mutlak olmasa da hayatın alelade bir gerçeği olarak gördüğüm bir durumlar silsilesi olarak yorumluyorum. Bunlar benim fikirlerim, ya da benim hüsnükuruntularım değil gerçeklerin ta kendisi ve ben yorumlamasam dahi durum budur diye düşünsem de bunu demek istemiyorum çünkü eminim ki her insan kabul ettiği fikirler için birebir bunu düşünür. İleride fikirlerimde radikal progresyonlar olabilir. Fikirler değişir, görüşler değişir, her şey değişir, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.  Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Düşünce ve bilimle kalın, görüşmek üzere.
Merhabalar, mutlulukların çekimi kadar cazip ve mutsuzlukların dermanı kadar yorumlanması değişken olan bir konuyu konuşacağız. Uzun soluklu bir video olacağını öngörüyorum yine de hepimizin bildiği şeyleri tekrarlamamaya özen göstereceğim, tahminen 15 dakika gibi bir sürede görüşlerimi genel hatlarıyla aktarabilirsem ne ala. Başlamadan önce belirtmek isterim ki, videoyu tamamen izledikten sonra neler düşündüğünüzü mutlaka yorumlara yazmanızı istiyorum, esasen karşıt görüşleri veyahut daha da genel, kapsayıcı bir görüş sunabileceklerin yorumlarını gerçekten merak etmekteyim. Şimdiden iyi seyirler dilerim.
Büyük ihtimalle yaşamın amacının bu videoda olmadığını sen de benim kadar iyi biliyorsun, zaten herhangi bir ortamda herhangi bir konu üzerinde kesin ve değişmez bir yargıdan bahsediliyorsa o ortamdan pek de hayır gelmez kanaatindeyim. Yalnızca var olan duruma daha geniş bir perspektiften bakmayı ve neler gördüğümüzü anlamaya çalışalım, sayısız insanın yaptığı gibi.
Düşünmek ve fikirler türetmek bu yolda güzel bir araç ve beni mutlu ediyor. Esasen yaşayabilmek adına bu da bir kaçış yolu, birazdan daha iyi anlayacaksınız kaçışla kastedileni. Hazırsanız güç buldukça düşünmeye gayret eden bir insan olarak naçizane felsefe yapmaya gayret edeceğim.
Nadiren de olsa etkisi bir iki dakika süren şöyle ürpertici bir hissiyata kapılırım ve etrafa bakıp şöyle düşünürüm: “Şu an varım lan, ben varım işte, bildiğin varım ve buradayım, nasıl oldu da varım, tüm bu bilinçler ve bir şekilde işleyen bir sistem nasıl olabilmekte, neden varım ki; bu koca bir saçmalık olsa gerek” diye. Bu durumu yaşayanlar ve var olmanın garip hatta saçma olduğunu hissedenler varsa beni çok daha iyi anlayacaktır.
Öncelikle neden böyle hissettiğimizi veya neden bu sorgulamayı yaptığımızı anlayalım. Şu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum insanları diğer canlılardan ayıran yegane özellik bilinç düzeyinin diğer canlılara kıyasla daha gelişmiş olması. Bu genetik dizilimin bize sunduğu birçok avantaj var, sosyal yapılar inşa ediyoruz, kendi bulunduğumuz alandaki çıkarlarımızı kolektif olarak maksimize etmeye çalışıyoruz. Düşünce düzeyimizi sadece dünya özelinde tutarsak yaptığımız şey canlı yapıların yaptığını yapmaktan farksız. Bulunduğun ortamı değiştir, bulunduğun ortama adapte ol, bulunduğun ortamda çoğal, var olduğun zaman düzleminde bunu mümkün olabildiğince sürdürmeye devam et. Bu minvalden bakarsak yaptığımız eylemlerin bir virüsten farkı olmadığı gibi gayet basit ve içgüdüsel bir amaç doğrultusunda yapıldığını söyleyebiliriz. Bazı evrimsel ön kabuller ile kabul edilebilir bir cevap; hayatın amacının yalnızca sürdürülmesi olduğunu söyleyebiliriz. Peki neden böyle şeyler yapıyoruz? Nereye varmaya çalışıyoruz? Gerçekten genel bağlamda tatmin edici ve mantıklı bir amaç sunar mı bize? Diğer canlılar bunu sorgulamıyorken biz neden sorguluyoruz? Ne demiştik; gezegenimizde düşünebildiğini düşünebilen tek canlı insan ve doğal olarak bizim küçük hayatlarımızın en büyük sorusu ne için buradayım oluyor.
Şimdi herkesin kabul edeceği durumları sıralayalım bu sayede olabildiğince tarafsız yorumlar yapabiliriz.
1- İlk kabulümüz sınırlı duyulara sahip bir canlıyız.
2- İkinci kabulümüz bunları sorgulamamızın tek sebebi bilinç düzeyimiz
3- Üçüncü olarak her nasıl ki kuşlar uçmayı başarabiliyorsa, bizim de bilinç düzeyimiz bizi daha ender ve değerli hale getirmiyor. Bu kabulün tartışmaya açık göründüğünü farkındayım. Elbette dünyanın sahibi olarak böbürleniyoruz ve evet dünya içerisinde sadece bilinç düzeylerimiz, kontrol gücümüz bakımından ender olabiliriz. Nitekim üçüncü olarak kabul edilmesi gereken bilinç düzeyimiz de bir dizi adaptasyonun sonucudur.
4- Dördüncü kabulümüz de bu halimizden çok daha ender ve nazaran çok daha algısal bir durumda da olabilirdik. Ve her nasıl ki dünya da böyle bir durum oluştuysa adeta sınırsız ve sonsuz ihtimaller barındıran evrende bizden daha az ve çok daha fazla gelişmiş canlı diye sınıflandırabileceğimiz formların olması işten bile değildir.
5- 5. maddemizde ufak bir literatür taraması yaparak “beyin” denilen organın en ilkel düzeyde tek gayesinin bir yer değiştirme operasyonu olduğunu anlıyoruz. Yani en basit halinden en komplike versiyonlarına kadar tüm eylemlerin başında beynin oluşum sebebinin hareket etmek olduğunu bilmemiz gerekiyor.
6- 6. Kabulümüz “Yaşamın amacı nedir?” sorusunun ne ifade ettiğini netleştirmemiz gerekiyor. Bu sorunun şart koşulan bir soru olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Yani yaşamın bir amacı vardır ve bu nedir diye sorulmaktadır. O yüzden objektif olma çabamızın boşa çıkmaması adına bu soruyu her sorduğumuzda bunları da kapsamaktadır diye bir ekleme yapmamız gerekiyor. Şu halde; bu sorunun aslında 2 adet farklı sorudan oluştuğunu ve cevaplarının ortak olması gerektiği konusunda hemfikir olmamız gerekiyor. İlk soru “Tam anlamıyla bizim var oluşumuzun anlamı var mıdır varsa nedir?” İkinci soru ise “En genel ve kapsayıcı bağlamda yokluğun zıttı olarak gözlemlediğimiz varlığın amacı var mıdır varsa nedir?” Yani “yaşamın amacı nedir?” diye konuşurken aynı anda bunları da ifade ettiğimizi belirtelim.
7- 7. Kabulümüz için bulunduğumuz durum durağan değildir ve ekstrem noktalara sahiptir. Buradaki ekstrem noktalar bilinç düzeyimizin veya varlığın ulaşabileceği en uç noktayı ifade etmektedir. Bu uç noktaların ardını var saymak ya da yok saymak “anlam” arayışında “anlamsız” olacaktır.
8- 8. kabulümüz “anlamlı olmak” değerli olmak zorunda değildir. Bu konuda da mutabık olmamız gereklidir. Suyun deniz seviyesinde 100 derecede kaynıyor oluşu anlamlıdır ama değeri değişkendir.
9- 9. Ve son kabulümüz ise herhangi bir şeye anlama atfedebilmemiz için o olgunun bir sonu olması gerektiğidir. Şayet varlığın karşısında yokluk diye bir durum olmasaydı; varlığın da herhangi bir özelliği olmayacaktır.
Şimdi bu ön kabuller dahilinde bize sunulan bir durumu anlamlandırmaya çalışalım;
Bunu düşünmeye başlarken ilk etapta eğer varsam, varlığımın bir sebebi olmalı diye şartlanmış bir gidişat beklentisi vardır tüm insanlarda. Kimisi hiç düşünmez, kimi insan böyle bir amaç yoktur sonucuna varır ki böyle düşünmek yanlışlanabilir değildir ama bunu düşünen bir insanın varlığını sonlandırmak yerine bunu dile getirerek yaşama devam etmesi büyük bir dilemma ortaya çıkarır. Ek olarak bu durumu evrimsel jargonla içgüdüsel olarak var olmaya devam ediyorum şeklinde savunmaya kalkmak, bahsettiğimiz üzere dünyasal aracı benimsemiş olduğuna delalet eder, pratikte mümkündür ama cevaben kapsayıcı değildir ve geçersizdir.
Soru üzerine amaç bulundurduğuna inanılan; yaşamdan böyle bencil bir beklenti durumu hatalı bir yaklaşım olabilir mi? Yaşamda bir amaç var ama herkes için farklı bir olgu ve tam anlamıyla kimse bulamıyor mu?
Ömür boyu tek bir amaca yönelmek mümkün müdür? Yoksa bulunan amaç sadece belirli bir sürede vuku bulan edinimler midir? Geçici durumların ya da nihayet bulunduğu kabul edilen amacın (değerin, hobinin, ülkünün, her nasıl bir kefeye koymak istiyorsanız, tüm eylemleri kastetmekteyim.) herkese hitap etmesi bir yana dursun bir kişi tarafından reddedilmesi durumunda dahi yanlışlanabilir olmasa da bunu kapsayıcı ve değişmez bir amaç olmaktan meneder.
Elbette amacı bulduğunun kabulü ve akabinde gelen gerçekleştirmek olgusu bireysel açıdan değişkendir, çeşitlidir, ölçülümü için doğru veya yanlış terazisine ihtiyaç duymaz. Aynı psikolojik egoizmin de değindiği gibi, bu amaçlar; karakter edinimlerimiz çerçevesinde şekillenir ve bilinç dışı veya bilinçli istemler doğrultusunda, hayatın genel gidişatı karlı olduğu kabullenilen bizleri tatmin eden vaka veya süreçlerdir. Beynimizin doğası gereği istikametlerin besleyici olduğunu kabul etmiştik. Bu türden amaç denilecek istikametler kısa vadeli çıkarlar minvalinde gayet tutarlıdır, gayet olasıdır, söyleyeceklerimle pek çelişkili değil, az sonra bu durumun nihayetinde bulunduğu pozisyona değineceğim.
Dilerseniz "Hayat Amacı" gibi en önemli şeyi daha geniş bakışla her şeyin tatmin edici ve mantıklı yanıtı niteliğinde bir zeminde incelemeye çaba sarf edelim.
O zaman hayat amacı öyle bir olgu olmalı ki kesin ve net matrisler üzerinde rasyonel ve değişmez bir sonuç ortaya çıkarsın. Herkes tarafından kabul edilebilir olsun ve üzerine bizim yüklediğimiz bir anlam olmasa da orada bulunan bir olgu olsun. Yüklenen anlamlar bir yana dursun öyle bir olgu olsun ki yaşamın kendisi ortada olmasa dahi varlığın bilinçsiz durumunda dahi kaçınılmaz bir gidişata hitap etsin. O halde bu olgunun yaşamın içinde bulunması şartı da ortadan kalkmakta ve daha da kapsayıcı hale gelmektedir.
Sanırım bu nitelikteki tek şey var.
O da var oluştan sonraki adım gibi gözüken aslında önce veya sonrası da olmayan kapsayıcı bir kümeyi ifade mutlak tek adım yok oluş, bizlerin üzerinde kaçınılmaz hüküm sahibi, tek istikamet, tek imkan, tek rakip, tek değişmez. Açık, net. Farkında oluşunu farkında olan bir canlının, varoluşta anlam arayışı gayet kabul edilebilir. İlk sorusu da malum: "Amaç Ne"
Böyle bir beklenti bile lüzumsuz olabilmekle beraber illa değişmez ve kesin bir anlam yüklenecekse bu; ya var olmanın ta kendisi olurdu ki bu yalnızca varım amacımda budur demek bir zaman kümesi içerisinde olan geçici, değişken ve instabil bir durumdan söz ediyoruz. Ya da geri kalan tek gerçek anlam yok oluş gerçeği olurdu. Dediğim gibi burada bahsettiğimiz anlam herhangi bir şey ifade etmek zorunda değildir ve öyle bir sorumluluğu yoktur. Aynı zamanda anlamsızlık dahil her türlü anlamı yükleyebileceğimiz tek olgudur. Değerlidir veya değildir, anlamlıdır veya anlamsızdır, iyidir veya kötüdür, doğrudur veya yanlıştır ekseninde ele almak; bu kalıpların var edicisi biz olduğumuzdan anlam ifade etmeyecektir. Durum üzerime güzelleme yapmıyorum, yermiyorum da.
Varlığa yüklediğimiz anlamlara iyi veya kötü şeklinde sınıflandırmalar geniş metrajda çelişkili ve beyhude bir yol. Peki var oluşun amacı yok oluş ise ne yapmalı, ölmeli mi insan dersen? Bu tutum meselesidir. Kaçınılmaz amaca hızlı ulaşmak gerektiğini doğru kılan nedir zaten?
Kanaatim şu yöndedir; evet hayatta kaçınılmaz ve rasyonel olan tek şey ölüm. O halde amaç sahibi olmanın yegane yolu amacımızı ölüm ufku doğrultusunda şekillendirmektir. Hatta var olan durumun ulaşılması gereken bir şey olduğunu sırf gidilecek bir istikamet arayan aciz beynimizin bir ürünü olduğunu söylemek de mümkündür. (En başta değimiz gibi hobi ve benzeri uğraşlar da bu yolda yürümekten ibarettir, tek başlarına hiçbir rasyonel değerleri yoktur.)
Neden Yaşam İçi Amaç Edinimleri Rasyonel Değildir diye düşünenler olacaktır; çünkü farklı bir şey anlatıyorum ve bu ayrım nüanstan ötedir o yüzden. Oyalanılan işbu olguların bahsimizde irrasyonel oluşu; yaşadığınız ve hedeflediğiniz bireyci çıkarların ve haz veren süreci bakımından değil varoluşsal bakımdandır. Geçici hayat içerisinde, öncesi ve sonrası olmayan bir süre zarfında elbette rasyonel temellerle birçok olguyu kabullenmek, benimsemek ve uygulamak mümkündür. Diyoruz ya yaşadığımız süreçte gerçekleşen olaylar gayet anlık, çoğu zaman değişken ve devamlı sonsuz fraksiyonlarla sayısız ihtimale tabidir. Bu durum gayet normaldir, insanidir ve büyük olasılıkla katlanabilir bir yaşam için güzel bir oyalanış seçimidir de. Bu yaşam denilen kısacık oyalanışın sonsuz seçiminden biridir, tüm konunun farklı bir penceresidir, genel bahsimizin kendisini kapsadığı bir durumdur yine de tüm var olma akabinde yok olma durumunu kapsamaz.
Böyle gayretler ile o kaçınılmaza ilerleyebiliriz. Şart koşmuş gibi olmasın, siz hiç gayret etmeseniz de hatta bunu hiç düşünmeseniz de bu amaç sizi kapsamaktadır. Tüm canlıları dahil kapsamaktadır. Bu yüzden en genel ve rasyonel cevap olmakta. Yolu nasıl şekillendireceğiniz, gidişatınız, vazgeçişiniz, bekleyişiniz ve benzeri tüm örnekler zamanın yekpare akışında bizi kaçınılmaza sürüklemeye devam ediyor. Hepsi yolda bir araçtan ibaret kimimizin araçları kendisi için daha iyi olsa da ondan olmayanlar yalın ayak yürüse de bu kaçınılmazlık değişmeyecektir, final aynı olacaktır, hiçbir şey fark etmez.
Amaç olsa olsa ölümdür, gidişatın akıbeti araç olur. Neyse ki ölüm yokken biz varız, ölüm varken de biz yokuz.
Bakmayın çoğu birey, güruh veya toplumlar daha da irrasyonel ulaşılmazlıkları daha makul bulmaktadır. Şu kısa ve kafa karıştıran varlık esnasında güvende hissetmenin en temiz yollarından biridir. Ulaşamayacağımız olanın amaç edinilmesi bu yüzdendir, yanlışlanabilir olmadığından ölüm dışında yaşam öncesi, anlar esnası ve ölüm ertesi benzeri amaçlar benimseyenler mevcuttur. Her şey yanlışlanabilir mi sanki? Varsın olmasın. Ölüm amaç olur olmasına ama o da sunulan değil, kaçılmaz olandır. Üzerine her ne söylenirse söylensin ve ne kadar zaman geçerse geçsin tüm çabalar veya tüm oluşlar bu gerçeğe doğru sürüklenmeye devam edecektir. Ta ki yok olana dek.
Bu konuşmamın finalinde her ne kadar bunlar kendi çıkarımlarım olsa da kendi değer yargılarımla farklı düşünceleri çürütmek, rencide etmek gibi bir niyetim olmadığını belirtmeliyim. Yerçekimi kadar mutlak olmasa da hayatın alelade bir gerçeği olarak gördüğüm bir durumlar silsilesi olarak yorumluyorum. Bunlar benim fikirlerim, ya da benim hüsnükuruntularım değil gerçeklerin ta kendisi ve ben yorumlamasam dahi durum budur diye düşünsem de bunu demek istemiyorum çünkü eminim ki her insan kabul ettiği fikirler için birebir bunu düşünür. İleride fikirlerimde radikal progresyonlar olabilir. Fikirler değişir, görüşler değişir, her şey değişir, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Düşünce ve bilimle kalın, görüşmek üzere.

RADYOUTUBE

FARKINA VARIŞ:

Nadiren de olsa etkisi bir iki dakika süren şöyle ürpertici bir hissiyata kapılırım ve etrafa bakıp şöyle düşünürüm: “Şu an varım lan, ben varım işte, bildiğin varım ve buradayım, nasıl oldu da varım, tüm bu bilinçler ve bir şekilde işleyen bir sistem nasıl olabilmekte, neden varım ki; bu koca bir saçmalık olsa gerek” diye. Bu durumu yaşayanlar ve var olmanın garip hatta saçma olduğunu hissedenler varsa beni çok daha iyi anlayacaktır.

Öncelikle neden böyle hissettiğimizi veya neden bu sorgulamayı yaptığımızı anlayalım. Şu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum insanları diğer canlılardan ayıran yegane özellik bilinç düzeyinin diğer canlılara kıyasla daha gelişmiş olması. Bu genetik dizilimin bize sunduğu birçok avantaj var, sosyal yapılar inşa ediyoruz, kendi bulunduğumuz alandaki çıkarlarımızı kolektif olarak maksimize etmeye çalışıyoruz. Düşünce düzeyimizi sadece dünya özelinde tutarsak yaptığımız şey canlı yapıların yaptığını yapmaktan farksız. Bulunduğun ortamı değiştir, bulunduğun ortama adapte ol, bulunduğun ortamda çoğal, var olduğun zaman düzleminde bunu mümkün olabildiğince sürdürmeye devam et. Bu minvalden bakarsak yaptığımız eylemlerin bir virüsten farkı olmadığı gibi gayet basit ve içgüdüsel bir amaç doğrultusunda yapıldığını söyleyebiliriz. Bazı evrimsel ön kabuller ile kabul edilebilir bir cevap; hayatın amacının yalnızca sürdürülmesi olduğunu söyleyebiliriz. Peki neden böyle şeyler yapıyoruz? Nereye varmaya çalışıyoruz? Gerçekten genel bağlamda tatmin edici ve mantıklı bir amaç sunar mı bize? Diğer canlılar bunu sorgulamıyorken biz neden sorguluyoruz? Ne demiştik; gezegenimizde düşünebildiğini düşünebilen tek canlı insan ve doğal olarak bizim küçük hayatlarımızın en büyük sorusu ne için buradayım oluyor.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi herkesin kabul edeceği durumları sıralayalım bu sayede olabildiğince tarafsız yorumlar yapabiliriz:

  1. 1- İlk kabulümüz sınırlı duyulara sahip bir canlıyız.
  2. 2- İkinci kabulümüz bunları sorgulamamızın tek sebebi bilinç düzeyimiz
  3. 3- Üçüncü olarak her nasıl ki kuşlar uçmayı başarabiliyorsa, bizim de bilinç düzeyimiz bizi daha ender ve değerli hale getirmiyor. Bu kabulün tartışmaya açık göründüğünü farkındayım. Elbette dünyanın sahibi olarak böbürleniyoruz ve evet dünya içerisinde sadece bilinç düzeylerimiz, kontrol gücümüz bakımından ender olabiliriz. Nitekim üçüncü olarak kabul edilmesi gereken bilinç düzeyimiz de bir dizi adaptasyonun sonucudur.
  4. 4- Dördüncü kabulümüz de bu halimizden çok daha ender ve nazaran çok daha algısal bir durumda da olabilirdik. Ve her nasıl ki dünya da böyle bir durum oluştuysa adeta sınırsız ve sonsuz ihtimaller barındıran evrende bizden daha az ve çok daha fazla gelişmiş canlı diye sınıflandırabileceğimiz formların olması işten bile değildir.
  5. 5- 5. maddemizde ufak bir literatür taraması yaparak “beyin” denilen organın en ilkel düzeyde tek gayesinin bir yer değiştirme operasyonu olduğunu anlıyoruz. Yani en basit halinden en komplike versiyonlarına kadar tüm eylemlerin başında beynin oluşum sebebinin hareket etmek olduğunu bilmemiz gerekiyor.
  6. 6- 6. Kabulümüz “Yaşamın amacı nedir?” sorusunun ne ifade ettiğini netleştirmemiz gerekiyor. Bu sorunun şart koşulan bir soru olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Yani yaşamın bir amacı vardır ve bu nedir diye sorulmaktadır. O yüzden objektif olma çabamızın boşa çıkmaması adına bu soruyu her sorduğumuzda bunları da kapsamaktadır diye bir ekleme yapmamız gerekiyor. Şu halde; bu sorunun aslında 2 adet farklı sorudan oluştuğunu ve cevaplarının ortak olması gerektiği konusunda hemfikir olmamız gerekiyor. İlk soru “Tam anlamıyla bizim var oluşumuzun anlamı var mıdır varsa nedir?” İkinci soru ise “En genel ve kapsayıcı bağlamda yokluğun zıttı olarak gözlemlediğimiz varlığın amacı var mıdır varsa nedir?” Yani “yaşamın amacı nedir?” diye konuşurken aynı anda bunları da ifade ettiğimizi belirtelim.
  7. 7- 7. Kabulümüz için bulunduğumuz durum durağan değildir ve ekstrem noktalara sahiptir. Buradaki ekstrem noktalar bilinç düzeyimizin veya varlığın ulaşabileceği en noktayı ifade etmektedir. Bu noktaların ardını var saymak ya da yok saymak “anlam” arayışında “anlamsız” olacaktır.
  8. 8- 8. kabulümüz “anlamlı olmak” değerli olmak zorunda değildir. Bu konuda da mutabık olmamız gereklidir. Suyun deniz seviyesinde 100 derecede kaynıyor oluşu anlamlıdır ama değeri değişkendir.
  9. 9- 9. Ve son kabulümüz ise herhangi bir şeye anlama atfedebilmemiz için o olgunun bir sonu olması gerektiğidir. Şayet varlığın karşısında yokluk diye bir durum olmasaydı; varlığın da herhangi bir özelliği olmayacaktır.

Şimdi bu ön kabuller dahilinde bize sunulan bir durumu anlamlandırmaya çalışalım;

Bunu düşünmeye başlarken ilk etapta eğer varsam, varlığımın bir sebebi olmalı diye şartlanmış bir gidişat beklentisi vardır tüm insanlarda. Kimisi hiç düşünmez, kimi insan böyle bir amaç yoktur sonucuna varır ki böyle düşünmek yanlışlanabilir değildir ama bunu düşünen bir insanın varlığını sonlandırmak yerine bunu dile getirerek yaşama devam etmesi büyük bir dilemma ortaya çıkarır. Ek olarak bu durumu evrimsel jargonla içgüdüsel olarak var olmaya devam ediyorum şeklinde savunmaya kalkmak, bahsettiğimiz üzere dünyasal aracı benimsemiş olduğuna delalet eder, pratikte mümkündür ama cevaben kapsayıcı değildir ve geçersizdir.

Soru üzerine amaç bulundurduğuna inanılan; yaşamdan böyle bencil bir beklenti durumu hatalı bir yaklaşım olabilir mi? Yaşamda bir amaç var ama herkes için farklı bir olgu ve tam anlamıyla kimse bulamıyor mu?

Ömür boyu tek bir amaca yönelmek mümkün müdür? Yoksa bulunan amaç sadece belirli bir sürede vuku bulan edinimler midir? Geçici durumların ya da nihayet bulunduğu kabul edilen amacın (değerin, hobinin, ülkünün, her nasıl bir kefeye koymak istiyorsanız, tüm eylemleri kastetmekteyim.) herkese hitap etmesi bir yana dursun bir kişi tarafından reddedilmesi durumunda dahi yanlışlanabilir olmasa da bunu kapsayıcı ve değişmez bir amaç olmaktan meneder.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Elbette amacı bulduğunun kabulü ve akabinde gelen gerçekleştirmek olgusu bireysel açıdan değişkendir, çeşitlidir, ölçülümü için doğru veya yanlış terazisine ihtiyaç duymaz. Aynı psikolojik egoizmin de değindiği gibi, bu amaçlar; karakter edinimlerimiz çerçevesinde şekillenir ve bilinç dışı veya bilinçli istemler doğrultusunda, hayatın genel gidişatı karlı olduğu kabullenilen bizleri tatmin eden vaka veya süreçlerdir. Beynimizin doğası gereği istikametlerin besleyici olduğunu kabul etmiştik. Bu türden amaç denilecek istikametler kısa vadeli çıkarlar minvalinde gayet tutarlıdır, gayet olasıdır, söyleyeceklerimle pek çelişkili değil, az sonra bu durumun nihayetinde bulunduğu pozisyona değineceğim.

Dilerseniz "Hayat Amacı" gibi en önemli şeyi daha geniş bakışla her şeyin tatmin edici ve mantıklı yanıtı niteliğinde bir zeminde incelemeye çaba sarf edelim.

O zaman hayat amacı öyle bir olgu olmalı ki kesin ve net matrisler üzerinde rasyonel ve değişmez bir sonuç ortaya çıkarsın. Herkes tarafından kabul edilebilir olsun ve üzerine bizim yüklediğimiz bir anlam olmasa da orada bulunan bir olgu olsun. Yüklenen anlamlar bir yana dursun öyle bir olgu olsun ki yaşamın kendisi ortada olmasa dahi varlığın bilinçsiz durumunda dahi kaçınılmaz bir gidişata hitap etsin. O halde bu olgunun yaşamın içinde bulunması şartı da ortadan kalkmakta ve daha da kapsayıcı hale gelmektedir.

Sanırım bu nitelikteki tek şey var.

O da var oluştan sonraki adım gibi gözüken aslında önce veya sonrası da olmayan kapsayıcı bir kümeyi ifade mutla[1]k tek adım yok oluş, bizlerin üzerinde kaçınılmaz hüküm sahibi, tek istikamet, tek imkan, tek rakip, tek değişmez. Açık, net. Farkında oluşunu farkında olan bir canlının, varoluşta anlam arayışı gayet kabul edilebilir. İlk sorusu da malum: "Amaç Ne"

Böyle bir beklenti bile lüzumsuz olabilmekle beraber illa değişmez ve kesin bir anlam yüklenecekse bu; ya var olmanın ta kendisi olurdu ki bu yalnızca varım amacımda budur demek bir zaman kümesi içerisinde olan geçici, değişken ve instabil bir durumdan söz ediyoruz. Ya da geri kalan tek gerçek anlam yok oluş gerçeği olurdu. Dediğim gibi burada bahsettiğimiz anlam herhangi bir şey ifade etmek zorunda değildir ve öyle bir sorumluluğu yoktur. Aynı zamanda anlamsızlık dahil her türlü anlamı yükleyebileceğimiz tek olgudur. Değerlidir veya değildir, anlamlıdır veya anlamsızdır, iyidir veya kötüdür, doğrudur veya yanlıştır ekseninde ele almak; bu kalıpların var edicisi biz olduğumuzdan anlam ifade etmeyecektir. Durum üzerime güzelleme yapmıyorum, yermiyorum da.

Varlığa yüklediğimiz anlamlara iyi veya kötü şeklinde sınıflandırmalar geniş metrajda çelişkili ve beyhude bir yol. Peki var oluşun amacı yok oluş ise ne yapmalı, ölmeli mi insan dersen? Bu tutum meselesidir. Kaçınılmaz amaca hızlı ulaşmak gerektiğini doğru kılan nedir zaten?

Tüm Reklamları Kapat

Kanaatim şu yöndedir; evet hayatta kaçınılmaz ve rasyonel olan tek şey ölüm. O halde amaç sahibi olmanın yegane yolu amacımızı ölüm ufku doğrultusunda şekillendirmektir. Hatta var olan durumun ulaşılması gereken bir şey olduğunu sırf gidilecek bir istikamet arayan aciz beynimizin bir ürünü olduğunu söylemek de mümkündür. (En başta değimiz gibi hobi ve benzeri uğraşlar da bu yolda yürümekten ibarettir, tek başlarına hiçbir rasyonel değerleri yoktur.)

Neden Yaşam İçi Amaç Edinimleri Rasyonel Değildir diye düşünenler olacaktır; çünkü farklı bir şey anlatıyorum ve bu ayrım nüanstan ötedir o yüzden. Oyalanılan işbu olguların bahsimizde irrasyonel oluşu; yaşadığınız ve hedeflediğiniz bireyci çıkarların ve haz veren süreci bakımından değil varoluşsal bakımdandır. Geçici hayat içerisinde, öncesi ve sonrası olmayan bir süre zarfında elbette rasyonel temellerle birçok olguyu kabullenmek, benimsemek ve uygulamak mümkündür. Diyoruz ya yaşadığımız süreçte gerçekleşen olaylar gayet anlık, çoğu zaman değişken ve devamlı sonsuz fraksiyonlarla sayısız ihtimale tabidir. Bu durum gayet normaldir, insanidir ve büyük olasılıkla katlanabilir bir yaşam için güzel bir oyalanış seçimidir de. Bu yaşam denilen kısacık oyalanışın sonsuz seçiminden biridir, tüm konunun farklı bir penceresidir, genel bahsimizin kendisini kapsadığı bir durumdur yine de tüm var olma akabinde yok olma durumunu kapsamaz.

Böyle gayretler ile o kaçınılmaza ilerleyebiliriz. Şart koşmuş gibi olmasın, siz hiç gayret etmeseniz de hatta bunu hiç düşünmeseniz de bu amaç sizi kapsamaktadır. Tüm canlıları dahil kapsamaktadır. Bu yüzden en genel ve rasyonel cevap olmakta. Yolu nasıl şekillendireceğiniz, gidişatınız, vazgeçişiniz, bekleyişiniz ve benzeri tüm örnekler zamanın yekpare akışında bizi kaçınılmaza sürüklemeye devam ediyor. Hepsi yolda bir araçtan ibaret kimimizin araçları kendisi için daha iyi olsa da ondan olmayanlar yalın ayak yürüse de bu kaçınılmazlık değişmeyecektir, final aynı olacaktır, hiçbir şey fark etmez.

Tüm Reklamları Kapat

Amaç olsa olsa ölümdür, gidişatın akıbeti araç olur. Neyse ki ölüm yokken biz varız, ölüm varken de biz yokuz.

Bakmayın çoğu birey, güruh veya toplumlar daha da irrasyonel ulaşılmazlıkları daha makul bulmaktadır. Şu kısa ve kafa karıştıran varlık esnasında güvende hissetmenin en temiz yollarından biridir. Ulaşamayacağımız olanın amaç edinilmesi bu yüzdendir, yanlışlanabilir olmadığından ölüm dışında yaşam öncesi, anlar esnası ve ölüm ertesi benzeri amaçlar benimseyenler mevcuttur. Her şey yanlışlanabilir mi sanki? Varsın olmasın. Ölüm amaç olur olmasına ama o da sunulan değil, kaçılmaz olandır. Üzerine her ne söylenirse söylensin ve ne kadar zaman geçerse geçsin tüm çabalar veya tüm oluşlar bu gerçeğe doğru sürüklenmeye devam edecektir. Ta ki yok olana dek.

Bu konuşmamın finalinde her ne kadar bunlar kendi çıkarımlarım olsa da kendi değer yargılarımla farklı düşünceleri çürütmek, rencide etmek gibi bir niyetim olmadığını belirtmeliyim. Yerçekimi kadar mutlak olmasa da hayatın alelade bir gerçeği olarak gördüğüm bir durumlar silsilesi olarak yorumluyorum. Bunlar benim fikirlerim, ya da benim hüsnükuruntularım değil gerçeklerin ta kendisi ve ben yorumlamasam dahi durum budur diye düşünsem de bunu demek istemiyorum çünkü eminim ki her insan kabul ettiği fikirler için birebir bunu düşünür. İleride fikirlerimde radikal progresyonlar olabilir. Fikirler değişir, görüşler değişir, her şey değişir, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Düşünce ve bilimle kalın, görüşmek üzere.

Okundu Olarak İşaretle
8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 1
  • Tebrikler! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 1
  • Güldürdü 1
  • İnanılmaz 1
  • Umut Verici! 1
  • Merak Uyandırıcı! 1
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 17/05/2025 08:29:35 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/14343

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close