KAS NASIL GELİŞİR? ERKEKLER DAHA MI GÜÇLÜ? ÇEVRESEL VE CİNSİYET FAKTÖRLERİNİN ETKİSİ...

- Blog Yazısı
Kasların nasıl geliştiğini, bunun yanında ‘’ağırlıklı olarak’’ kas gelişimini etkileyen çevresel faktörler ve kas gelişiminde cinsiyet farklılığının etkisi üzerinde durulmuştur.
DİPNOT: Bu makalede trans,intersex,genderfluid… bireyler dahil değildir. Sadece cis kadın ve cis erkek arasındaki farklara odaklanılmaktadır. Hiçbir yanlış anlaşılma ve saygısızlık olmaması üzerine bu karar alınmıştır.
KAS MATEMATIGI
Kasların gelişmesiyle ilgili olarak çok temel, adeta "kas matematiği" diyebileceğimiz kadar yalın bazı gerçekler vardır. Bunları 3 ana maddede toplayabiliriz:
Kas gelişimi, kas yıkımı ile kas yapımı arasındaki dengeye bağlıdır. Kasın gelişebilmesi için, kas yapımının kas yıkımından yüksek olması gerekir. Bu da protein sentezinin, protein yıkımından yüksek olmasıyla mümkündür. Dolayısıyla kas geliştirme, bir yerde protein matematiği üzerine inşa edilmiştir.
Hem protein sentezi hem de protein yıkımı, bu süreçlerle ilişkili hücresel mekanizmalar yoluyla kontrol edilir. Dolayısıyla protein sentezini artırıp, protein yıkımını azaltmak için bu hücresel mekanizmaları anlamak bir zorunluluktur.
Direnç egzersizleri (yük altına girmek), kas gelişimini dikkate değer miktarda artırır. Ancak kalıcı kas gelişimi, kısmen yavaş ve uzun bir süreçtir; dolayısıyla en azından birkaç ay boyunca istikrarlı bir şekilde çalışmak kaçınılmazdır. Buna karşılık, tek bir seferlik kas egzersizi bile, bu egzersizden sonraki 2-4 saat boyunca protein sentezini hızlandırır ve hatta bazı çalışmalara göre bu süre 24 saati bulabilir
Kas direnç egzersizlerinin protein sentezi üzerindeki etkisi, protein yıkımı üzerindeki etkisinden çok daha yüksektir; dolayısıyla kas çalışmanın kalıcı kas yapımına sebep olmasının ana kaynağı, protein sentezi üzerindeki etkisidir.
KAS BIYOLOJISI
''Bu başlık (https://evrimagaci.org/kas-calismanin-biyolojisi-yeni-kaslar-nasil-olusur-10914) alıntıdır''
Yaşlanmaya bağlı olarak kas hücrelerinde değişimler yaşanmaktadır. Bunların başında, sarkopeni (kas erimesi) gelmektedir. Yapılan çalışmalar, düzenli kas egzersizlerinin sarkopeniyi büyük oranda durdurabildiğini göstermektedir. Ayrıca bağ dokuyu da pekiştirerek, ilerleyen yaşlarda başlıca ölüm nedenlerinden biri olan fiziksel travmanın etkilerini azaltmayı mümkün kılmaktadır. Dahası, egzersiz yapmak, gerekmesi halinde fiziksel rehabilitasyon başarısını arttırmaktadır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Elbette genetiğin de kas gelişimi üzerinde belli bir rolü vardır. Her şeyden önce genetik, kasların gelişebileceği en üst sınırı belirler (bu sınırı tespit etmek oldukça zor olsa da). Ancak bundan da önemlisi, bir bireyin vücudundaki tip 1 kas ("tonik kaslar" veya "yavaş kasılan kaslar" veya "yavaş oksidatif fiberler" ile tip 2 kas ("fazik kaslar" veya "hızlı kasılan kaslar" veya "hızlı glikolitik kaslar") miktarını ve oranını belirlemektedir. Dahası, tip 2 kasların da alt grupları olarak bilinen tip 2a kas (veya "hızlı oksidatif glikolitik kaslar") ile tip 2b kas ("hızlı glikolitik kaslar") fiberlerinin oranını da genler etkileyebilmektedir. Örneğin dik duruş sırasında görev alan "nalınsı kas" olarak da bilinen soleus kası, tip 1 fiberleri %25-40 oranında daha fazla içerir; öte yandan triseps kasları, diğer kol kaslarına nazaran tip 2 fiberleri %10-30 arası daha fazla içerir. Bu aralığın kişiden kişiye değişmesinin ana nedenlerinden biri genetiktir, diğeri ise beslenme ve egzersiz gibi çevresel koşullardır.
Yeni Kas Oluşumu Nasıl Yaşanır?
Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor: Kas çalışma yoluyla insan vücudunda yeni kaslar oluşamaz. Sadece var olan kaslar gelişir ve güçlenir. Ancak ilginç bir şekilde, bu kas gelişme mekanizmasının tam olarak nasıl çalıştığı henüz keşfedilememiştir. Yine de bugüne kadar birçok farklı açıklama geliştirilmiştir. Bunları anlamak, bilimsel anlamda bu sırrı çözme konusunda nerede olduğumuzu anlamanıza yardımcı olabilir.
Mikrotravma Teorisi
Laktik asit ile kas gelişimi arasında doğrudan bir ilişki olmadığının anlaşılması sonucunda yeni bir teori geliştirilmesi gerekmiştir. Ancak bu süreçte kasların daha da iyi tanınmasına bağlı olarak birbiriyle rekabet eden birden fazla teori ortaya çıkmıştır. Bunlardan en temellerinden biri olan Mikrotravma Teorisi'ne göre:
Ağır direnç antrenmanları sırasında kaslarımızda çok sayıda küçük hasar oluşur.
Bu kas hasarına verilen ilk tepki katabolik süreçler (kas degredasyonu) ve inflamasyondur.
Kas degredasyonundan sonra, kas tamir süreçleri başlar.
Hızlı kas iyileşmesinde, kas satelit hücreleri veya kas uydu hücreleri adı verilen hücreler rol alır. Bunlar, kasların gelişmesini de sağlarlar. Bu iyileşme sırasında sadece kas miyofiberleri iyileştirilmekle kalmaz, aynı zamanda ana damarlanma, iç damarlanma ve hücreler arası matrisin yenilenmesi gibi çok kapsamlı birtakım değişimler yaşanır.
Bu temel postülatlar, sonradan geliştirilen birçok teorinin de temelinde yer almaktadır.
Bu teori, gücünü, sağlıklı yetişkinlerin kas şeritleri arasında bulunan ve sayıları 1-2 x 10^10 mertebesinde olabilen satelit hücrelerden almaktadır. Normal şartlar altında bu hücreler kendilerini çoğaltmazlar; ancak kas yırtılması gibi büyük veya kas çalışma sırasındaki gibi "mikro" ölçekte bir hasar oluştuğunda, kas satelit hücreleri hızla bölünmeye başlarlar, farklılaşırlar ve yeni kas miyofiberleri oluştururlar.
Bu yenilenme, kemik iliğindeki veya kaslardaki kök hücrelerin farklılaşması yoluyla olur ve embriyolojik gelişim sırasındaki miyogenez (kas üretimi) ile çok benzer bir şekilde yaşanır. Gerçekten de çeşitli moleküler işaretleyiciler kullanılarak yapılan analizlerde, direnç antrenmanlarından sonraki 24 saatte kas satelit hücrelerinin dikkate değer miktarda çoğaldığı gösterilmiştir.
Her ne kadar Mikrotravma Teorisi oldukça sağlam bir temele sahip olsa da kadınlar ve erkekler arası kas kitlesi ve kas gelişim miktarı farklarını izah etmekte başarısız olmaktadır.

Hormon Teorisi
Belli hormon ve büyüme faktörlerinin kas gelişimini pozitif veya negatif yönde etkileyebildiği çok açıktır. Örneğin yarışmalarda haksız kazanç elde etmeye çalışan atletler, vücutlarına steroid hormonları alabilirler - ki erkeklerle ilişkilendirilen ama kadınlarda da bulunan meşhur testosteron, bir steroid hormonudur. Yani hormonların kas gelişimine bir düzeye kadar etkisi olduğu açıktır; ancak kas gelişiminde tam olarak nasıl rol aldıkları veya kas gelişiminden sorumlu ana faktör olup olmadıkları açık değildir.
Vücutta bulunan testosteronun tamamı erişilebilir değildir; önemli bir bölümü Seks Hormonu Bağlayıcı Globulin (İng: "Sex Hormone Binding Globulin" veya kısaca "SHBG") isimli bir diğer moleküle bağlı olarak bulunur, diğer bir kısmıysa dihidrotestosteron gibi testosteron-türevlerine dönüştürülerek kullanılır - ki dihidrotestosteron, kellikten sorumlu hormonlardan biridir. Testosteronun bir kısmıysa aromataz enzimiyle parçalanarak dişilerde daha yoğun bulunan estradiyol ve diğer östrojen hormonlarına dönüştürülür.
Ne var ki testosteronun kas gelişimiyle tam olarak nasıl bir ilgisi olduğu net değildir. En olası açıklama, testosteronun menenkimal multipotent hücrelerin miyojenik (kasla ilgili) hücrelere dönüşümünü pekiştirip, bunlarınların adipojenik (yağ ile ilgili) hücrelere dönüşümünü kısıtladığı ile ilgilidir. Bunun kimyasal yolağı şudur: Testosteron gibi androjen hormonlar, kaslardaki androjen reseptörlerine (AR) bağlanarak mezenkimal multipotent hücrelerini regüle ederler. Ayrıca AR–β-katenin kompleksinin çekirdeğe translokasyonunu sağlayarak, T-spesifik transkripsiyon faktörü 4 (TCF-4) isimli bir faktörün aktivasyonunu sağlarlar. TCF-4, wnt-regüle genler olarak bilinen bir grup geni aktive ederek, kök hücrelerin miyojenik dönüşümünü sağlar.
Ayrıca kaslarda bulunan androjen reseptörlerinin testosteron veya dihidrotestosteron gibi hormonlarca uyarılmasının kas kitlesini artırdığını gösteren bazı bulgular vardır. Kas geliştirenlerde androjen reseptörlerinin sıklığının arttığı da bilinmektedir, bu da pozitif bir geribildirim döngüsü yaratarak kas gelişimini kolaylaştırıyor olabilir. Ayrıca testosteron miktarındaki artış, İnsülin-Benzeri Büyüme Faktörü (İng: "insulin-like growth factors" veya "IGF") gibi büyüme faktörlerini de tetikleyebilmektedir ve bu da genel olarak büyümeyi pekiştirebilmektedir (örneğin östrojen hormonunun bazı hayvanlarda IGF üzerinde tam tersi bir etkiye sahip olduğu görülmektedir).İşte bu testosteron-IGF bağlantısı, Hormon Teorisi'nin temel dayanağıdır. Yani bu teori, özetle şu tür bir yolak önermektedir:
Direnç egzersizi ile kaslar uyarılır.
Testosteron ve büyüme hormonu salgılanır.
Başta IGF-1 olmak üzere büyüme faktörleri üretilir.
Protein sentezi artar ve kas irileşir.
Hormonal Teori güçlü bir aday olmasına rağmen, farelerde IFG-1 reseptörünün genetik olarak susturulması sonrasında bile yük altında kalmaya bağlı olarak kas gelişimi gözlendiği için bu teori genel geçer olarak kabul görmemektedir. Benzer şekilde, bugüne kadar hormonal aktiviteyle ilişkilendirilen birçok kas gelişim yolağının, söz konusu hormonlara dikkate değer miktarda bağımlı olmadığı görülmüştür ve bu nedenle bu teorinin geçerliliği oldukça tartışmalıdır.
Hormon Teorisi çerçevesinde Büyüme Hormonu ve fibroblast büyüme faktörü, hepatosit büyüme faktörü, dönüştürücü büyüme faktörü betaları, tümör nekroz faktör alfa gibi birçok büyüme faktörü de kas gelişiminin parçası olarak görülmektedir. Bunların bir kısmı ya çürütülmüştür ya da bunlara yönelik veriler oldukça tartışmalıdır. Bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Benzer şekilde insülinin de kas büyümesi üzerinde etkisi olduğu düşünülmektedir, çünkü insülin de anabolik ve katabolik süreçlere dahil olmaktadır. Örneğin insülin arttıkça protein bozulması yavaşlamakta, aminoasit geri emilimi artarak protein sentezi hızlanmakta, kaslara kan akışı artmakta ve glikozun glikojene dönüşümü artmaktadır. Bunların hiçbirinin, hormonların kas gelişimini tam olarak hangi mekanizmayla sağladığını izah edemediğine dikkatinizi çekeriz. Hormon Teorisi, kas gelişimini pekiştiren hormonları izah ediyor olsa da kas güçlenmesini veya kas kitlesi artışını izah edemiyor gibi gözükmektedir.
İçsel Gelişim Teorisi
Hormon Teorisi'ni zora sokan verilerden biri, büyüme hormonu takviyeleriyle ilgili çalışmalardan gelmektedir. Hormon Teorisi, büyüme hormonu gibi hormonların kas kitlesini artırdığı iddiasına dayanak olarak büyüme hormonu takviyesi alanlarda kasların irileşmesini göstermektedir. Ancak yapılan çalışmalar takviyeyi alan kişide halihazırda hormon eksikliği varsa kas kitlesinde büyüme olduğunu göstermektedir. Eğer kişi sağlıklı ise, büyüme hormonu takviyesi yapmak kas kitlesini artırmamaktadır.
Yapılan çalışmalara göre, egzersiz sonrası yaşanan hormon artışları, anabolik sinyalleme veya egzersizden hemen sonra miyofibrillerdeki protein sentezini artırmamaktadır; dahası, güç artımı ve kas gelişimi için testosteron veya büyüme hormonuna gerek yok gibi gözükmektedir. Daha ziyade yapılan çalışmalar, iskelet kas dokusuna içsel olan mekanizmaların yük altında anabolizmayı tetiklediğini göstermektedir. Bu da kas büyümesinin hormonlar gibi ikincil bir etmenden değil, doğrudan doğruya iç etmenlerden kaynaklandığına işaret etmektedir.
Hiperplazi Teorisi
Günümüzde en yaygın kabul gören kas gelişme mekanizması, hiperplazi (İng: "hyperplasia") denen bir olgudur. Hiperplazi, özünde Mikrotravma Teorisi ile oldukça benzerdir: Kas çalıştığınız sürece lifler sürekli kasılıp gevşerler. Ancak kaldırılan ağırlıklar ile lif başına düşen ağırlık hesaplandığında, liflerin dayanım gücünün çok üstünde kütlelerin kaldırıldığı görülür. Bu durumda kas lifleri, basitçe, yırtılır. Ancak tek bir kol kasında bile milyonlarca lif olduğu için, bu yırtılma ne acı olarak, ne de eksiklik olarak hissedilir. Sadece, kas çalıştıktan sonra kollarda birkaç günlük bir ağrıma ile kendisini gösterir. Ancak her seferinde kopan liflerin sayısı, toplama göre o kadar azdır ki, bu kopmaların pek bir etkisi olmaz. Fakat kopmanın etkisi, uzun süreler ve aylar boyunca çalışmadan sonra görülmeye başlanır. kas çalıştığımızda, kaldırabileceğimiz maksimum yükün %60'ını zorladığımızda, kaslara kan akışı geçici olarak durdurulur ve bu süreç içerisinde miyofibriller kopmaya başlar (yukarıdaki görselde minör ve orta şiddetli bir yırtılma da gösterilmiştir). Kas çalışması sonrası deneyimlediğiniz ağrı, milyarlarca miyofibrilden birkaç on ya da yüz tanesinin kopmasından kaynaklanmaktadır. Çalışma süresince birçok miyofibril bu şekilde kopar ve bu yüzden kaslarımız ağrımaya başlar. Ancak sonrasında, çalışmadan sonra 24-36 saat içerisinde vücut kasları onarmaya başlar. İşte bu anda, ilginç bir şey olur: Düşünün ki iki uçtan başka miyofibrillere bağlı bir miyofibriliniz çalışma sırasında koptu. Bu şerit, ikiye bölündükten sonra yeniden üretilir. Ancak miyofibrilin iki ucu birbirini bulamaz ve karşı tarafta, başka miyofibrillere bağlanır. İşte bu sebeple, kopan tek bir miyofibrilin tedavi edilmesi sonucu 2 yeni miyofibril üretilmiş olur. Bu, aylarca sürdürüldüğünde, yeni kaslar üretilmiş olur ve kas kitlesi artar.
Bu sebeple, kas çalıştıktan sonra en azından 72 saat kaslar dinlendirilmeli ve onarımlarına izin verilmelidir. Çünkü görebileceğiniz gibi kas geliştirme, kas çalışırken değil, dinlenirken yaşanır. Her gün kas çalışmanın size hiçbir faydası olmayacaktır. Dinlenmek, kas gelişiminde zaman kaybı değil, tam tersine faydadır. Bu süreçte beslenerek, kaslarınızın hızlı ve güçlü onarımına destek olmalı ve bolca uyuyarak onarımın yapılmasını sağlamalısınız.
Bu teoriyi destekleyen bol miktarda akademik çalışma bulunmaktadır. Örneğin sıçanlar üzerinde yapılan bir çalışmada, direnç antrenmanı sonrasında kas hiperplazisi gözlenmiştir. 10 elit atlet üzerinde yapılan bir çalışmada, kontrol grubuna nazaran daha küçük çaplı, dolayısıyla daha yeni oluşmuş kas lifleri histolojik olarak tespit edilebilmiştir. Bir diğer çalışmada, 6 hafta boyunca bisiklet binen kişilerde merkezi çekirdeği bulunan çok küçük miyofibrillerin oluştuğu gözlenmiştir. Kedilerde yapılan bir çalışmada, sadece 1 bacak kasları 101 hafta boyunca çalıştırılmış ve o bacakta %9 daha fazla kas fiberi tespit edilmiştir. Bu çalışmanın sonuçları, sonradan yapılan bir tekrar deneyiyle doğrulanmıştır. Kas geliştirenler ve ağırlık kaldıranlardan alınan biyopsi örneklerine yönelik bir incelemede, insan kaslarında da hiperplazi yaşandığına dair kanıtlar bulunmuştur. Ancak bütün çalışmalar bu teoriyi destekler nitelikte değildir. Örneğin yapılan bir çalışmada vücut geliştirenlerin bisepslerindeki kas fiberleri incelenmiş ve herhangi bir yeni lif oluşumu gözlenememiştir. Bir diğer çalışmada egzersiz yapanlarda hiperplazi izleri aranmış ama yeni liflerin oluştuğuna dair herhangi bir kanıta ulaşılamamıştır. Bu çalışmanın yazarlarına göre önceki araştırmaların yeni kas lifleri keşfetmesinin nedeni, bu liflerin gerçekten oluşmuş olması değil, araştırmacıların lif sayma yöntemlerinin hataya açık olmasıdır. Tüm bu çelişkili sonuçlara rağmen, akademik literatürü genel olarak tarayan çalışmalar, uzmanlar arasında hayvanlarda kas gelişimiyle ilgili genel görüşün hiperplazi mekanizmasından yana olduğuna işaret etmektedir. Ancak insanlarda da test edilen diğer hayvanlardakiyle aynı şekilde kas oluştuğu konusu halen tartışmalıdır. Evrimsel açıdan arada herhangi bir fark olması beklenmemektedir; ancak hiperplazinin ana kas gelişme mekanizması olduğu insanlarda henüz nihai olarak doğrulanabilmiş de değildir.
Satelit Hücre Teorisi
Hipertrofinin tam olarak nasıl yaşandığını izah eden en önemli mekanizmalardan birisi Hipertrofinin Satelit Hücre Teorisi'dir ve bu, bu noktaya kadar gördüğümüz teorilerin ve daha fazlasının en önemli ve veriye dayalı taraflarını alıp, diğer gözlemsel verilerle birleştirerek ortaya bütüncül bir tablo çıkarmayı hedeflemektedir.
Bu teoriye göre kaslar, tıpkı Mikrotravma Teorisi'nde öngörüldüğü gibi, yoğun egzersiz sırasında travma deneyimlerler. Buna kas yaralanması veya kas hasarı denir. İlk yük egzersizi sırasında yaşanan kas hasarı, sonraki egzersizlerden çok daha yüksek olacaktır. Ayrıca ilk birkaç egzersizdeki şişmenin büyük bir kısmı ödem olduğu için, kalıcı kas irileşmesi için tekrarlayan antrenmanlar yapmak bir zorunluluktur. Ancak ne olursa olsun, eğitilmemiş bir kasın yük altına girmesi halinde oluştuğu bilinen kas hasarı sırasında, kaslardaki fiberler de zarar görür ve satelit hücreler aktive olur.Bu hücreler, kas fiberleri arasında, bazal lamina (yani temel zar/membran) ile plazma membranı ("sarkolemma") arasında bulunur ve yaralanma halinde hızla çoğalırlar ve birbirlerine kaynaşmaya başlarlar.
Satelit hücreler, hücre dışı matris içinde bulunup, hareket edip, bağ doku ve fibroblastlarla etkileşir. Kas hasarının henüz olmadığı durumlarda, dolayısıyla hücre dışı matris adhezyonu güçlüyken, satelit hücreler uyku halindedir. Kas hasarı yaşanıp da hücre dışı matrisin bütünlüğü (adhezyonu) bozulduğunda, satelit hücreler hareket etmeye ve çoğalmaya başlarlar ve bu sırada dokuların yeniden yapılandırılmasını sağlarlar.
Dolayısıyla bu teoriye göre hasar görmüş kas fiberlerinin şişmesi, satelit hücrelerin birbirine kaynaşması ve bu sırada kas fiberlerine de kaynaşması sonucunda kas kesit alanının artmasının bir sonucudur. Bir yerde hücreler hasarı tamir etmeye çalışırken daha geniş bir kas alanı yaratırlar ve bu da dışarıdan hipertrofi olarak algılanır.
Uzun süreli kas gelişiminin tek mekanizması "kas tamiri" değildir, bir noktadan sonra doğrudan doğruya kas şişmesinin (hipertrofinin) etkisiyle de kas kesit alanı artar.
Satelit hücrelerinin sadece 1 çekirdeği vardır ve bölünme yoluyla çoğalabilirler. Satelit hücreleri çoğaldıkça, bazıları kas fiberlerinden organeller edinirler; ancak büyük çoğunluğu diferansiyasyon/dönüşüm geçirerek normal kas hücreleri haline gelirler. Bu sırada civardaki kas fiberleriyle kaynaşarak protein yapılı yeni miyofibriller üretmiş olurlar (bu sırada kas hasarını da giderirler). Böylece kasın kalınlığı ve kas şeritlerinin sayısı artmış olur.
Geride kalan satelit hücreleri, giderek büyüyen fiberler için yeni hücre çekirdeği kaynağı görevi görürler. Bu ek hücre çekirdekleri sayesinde kas fiberleri daha çok protein sentezleyip, aktin ve miyozin gibi kasılmayla ilgili miyofilamentlerden daha fazla üretebilirler. Yavaş kasılan kaslarda daha çok, hızlı kasılan kaslarda daha az satelit hücre bulunur, çünkü yavaş kasılan kaslar günlük faaliyetlerden ötürü düzenli olarak tamir sürecinden geçmek zorundadırlar.
Bu teoriye göre satelit hücrelerin bölünmesini tetikleyen unsurların başında büyüme faktörleri gelmektedir. Örneğin:
Hepatosit büyüme faktörü, kas tamirinde ve satelit hücrelerin hasar görmüş kas bölgesine göçünde görev alır.
Fibroblast büyüme faktörü egzersiz sonrası kas tamirinde ve yeni kılcal damar oluşumunda görev alır.
İnsülin-benzeri büyüme faktörleri (1 ve 2), kas kitlesinin büyümesinde, protein sentezine yönelik DNA modifikasyonlarında ve kas tamirinde görev alır.
İnsülin hormonu protein sentezini hızlandırarak kas büyümesini tetikler ve hücrelerin enerji kaynağı olan glikozun hücre içine girmesini sağlar.
Büyüme hormonu yağ metabolizmasını düzenleyerek kas gelişiminin ihtiyaç duyduğu enerji fazlasını sağlamaya yardımcı olur ve aminoasitlerin iskelet kasına alımını hızlandırır.
Testosteron, büyüme hormonunu tetikleyerek aminoasit alımını ve protein sentezini hızlandırır. Ayrıca kas şeritlerindeki nörotransmiter faaliyetini artırarak doku büyümesini pekiştirir. Steroid bir hormon olduğu için DNA'nın çekirdek reseptörleriyle etkileşerek protein sentezini tetikler ve satelit hücreler üzerinde de birtakım düzenleyici rolleri olduğu düşünülmektedir.
Daha önceki teorilerde bahsettiğimiz üzere bu hormonların etkisi oldukça tartışmalıdır; ancak Satelit Hücre Teorisi'nde bunların hiçbiri kasların gelişiminin ana nedeni olarak sunulmaz (örneğin Hormon Teorisi'nde olanın aksine). Daha ziyade yardımcı ve ikincil bir roldedir - ki bu makuldür. Bu bakımdan da Satelit Hücre Teorisi, diğer teorilerin en güçlü taraflarını açıklamaya dahil etmektedir.
Kas gelişiminde Cinsiyet farklılıkları ve hormonlar
Birçok kişi erkeklerin, daha doğrusu yüksek testosteron seviyesine sahip olan bireylerin daha fazla kas geliştirebileceğini ve daha fazla güçlü olabileceğini düşünüyor. Peki gerçekten böyle mi?
*Yapılan bir çalışmada (31 genç erkek ve 32 genç kadın. 87 yaşlı erkek 1 yıl boyunca 5mg testosteron ve günlük 75g placebo) bilim insanları protein sentezinin kadınlarda daha fazla olduğunu gördü¹. Fakat ilk defa böyle gözüken sonuç olduğu için eşit olarak görebiliriz.
*Birçok kişi östrojene kanıtsız katabolik gözle bakmasının yanı sıra östrojen kas gelişimini arttırır, kasları kaliteleştirir ve kas katabolizmasını azaltır. ²’ ³’ ⁴’ ⁵’ ¹¹’ ¹² Birçok çalışmada gözlemlenmiştir.
*Progesteron testosteron kadar protein sentezi uyarır⁶
* tam olarak emin olunmamakla birlikte kadınlardaki menstrual döngünün kas gelişimine etki ettiği düşünülüyor. ⁷
*Kadınların erkeklere oranla 80 kat daha fazla Human Growth Hormone ‘’HGH’’ ve IGF-1(çok fark olmamakla beraber) ürettiği gözlemlendi.
Tabikide burda amaç kadınların ezici gücünü göstermek değildir ki öyle bir durum olsa birçok makaleye daha yer verirdim. Yapılan çalışmalar, kas gelişiminin cinsiyete bağlı olmadığını göstermiştir.
Çalışmacılar yoğun bacak egzersizinde tepkilerin ne olduğunu ölçmek için yola çıktılar. Yapılan çalışmada hem erkek hem kadın olmak üzere testosteron seviyelerinde yüksek farklılıkları tespit etmelerine rağmen hepsi aynı oranda yeni kas proteini yaptı. ⁸
McMaster Universitesi’nden West şöyle diyor:
‘’testosteron kesinlikle anabolik ve hem kadın hem erkeklerde yüksek dozlarda kas gelişimine katkı sağlıyor. Bizim bulduğumuz şey doğal testosteron seviyeleri kas protein sentezine katkı sağlamıyor’’
Professor Stuart Phillips ‘’ Tüm egzersiz eğitim programlarını testosteron veya büyüme hormonu seviyelerini manipüle etmeye çalışmak üzerine kurabileceğiniz veya bu şekilde yapmanız gerektiği fikri yanlıştır. Bu kavramı destekleyecek hiçbir kanıt yoktur.’’ Diyor.
Dahası bazı çalışmalar düşük testosteron hormonuna sahip bireylerin daha fazla ve daha hassas androjen reseptörü bulundurmasından ötürü daha fazla kas geliştirdiğini gördüler. ⁹
Antrenman sonrası kadınların 4 saat, erkeklerin 48 saat dinlenmesi sonucu kasların anca yenilebildiği görülmüştür… ¹⁰
ÇEVRESEL FAKTÖRLER
Sınıflandırma doğdumuz anda başlar. Erkek ve kız. Küçük yaştan erkek çocuklara güçlü olmak öğretilirken kız çocuklarına ev ortamı öğretilip cinselleştirilir. ‘’Erkek adam ağlamaz’’,’’Erkeksin bir şey olmaz’’ gibi kelimeler küçük yaştan çocuklara aşılanır. Kız çocukları için ise oyuncak mağazalarında özel reyon açılıp ev ve bebek eşyaları satılarak o yaştan çocuğu evlilik ve ev ortamına hazırlarlar. Bu durum sonucunda erkekler daha aktif iken kızlar daha pasif kalır. Kız çocukları büyümeye başlarken onlara balık etli ve zayıf olma aşılanılır, güzellik algılarına sokarlar. Bunun sonucunda kadınların vücut hatları dahada belirgin hale bürünür. Erkekler ise yedirilir, güçlendirilir. Kısacası aile ve gelenek ortamı her iki cinsiyetide ayrı hazırlar.Bunun sonucunda kadınlar daha güçsüz olur. Patriyarşi erkeklere güçlü olmayı aşıladığından güçlü kadın görmek dayanılamaz hale gelir. Kas maskülenleştirilir, ‘’kaslı kadın mı olur?’’ gibisinden ifadeler ortaya atılarak kaslı kadın görmek dayanılamaz hale bürünür. Bunun sonucunda kadınlar güzellik standartlarına girer ve güçlü olmayı düşünmezler…
SONUÇ
Kısacası, bir kasın yük altına girmesi halinde oluştuğu bilinen kas hasarı sırasında, kaslardaki fiberler de zarar görür ve satelit hücreler aktive olur.Bu hücreler, kas fiberleri arasında, bazal lamina (yani temel zar/membran) ile plazma membranı ("sarkolemma") arasında bulunur ve yaralanma halinde hızla çoğalırlar ve birbirlerine kaynaşmaya başlarlar. Yani hipertrofi dediğimiz olay oluşur. Kas gelişiminin cinsiyet gibi kavramlar ile bağdaştırılmadığını, hormonların takviye ile alınarak kas gelişimine katkı sağladığını açıklığa kavuşturduk.
REFERANSLAR:
¹https://faseb.onlinelibrary.wiley.com/doi/epdf/10.1096/fj.08-117200
²https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-1-4614-8630-5_3
³https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4261347/#:~:text=Estrogen%20may%20also%20increase%20muscle,replacement%20%5B43%2C%2044%5D.
⁴https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fphys.2018.01834/full
⁵https://cathe.com/what-role-does-estrogen-play-in-muscle-strength/
⁶https://academic.oup.com/jcem/article/99/1/256/2836325
⁷https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S144024401930814X
⁸https://www.medicalnewstoday.com/articles/246728#First-study-intense-leg-exercises
⁹https://www.vice.com/en/article/qvqvpp/this-is-how-much-testosterone-actually-affects-muscle-growth
¹⁰https://www.researchgate.net/publication/45167587_The_Effect_of_Recovery_Time_on_Strength_Performance_Following_a_High-Intensity_Bench_Press_Workout_in_Males_and_Females
¹¹https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6341375/
https://evrimagaci.org/kas-calismanin-biyolojisi-yeni-kaslar-nasil-olusur-10914
¹²https://www.researchgate.net/publication/264247596_Influence_of_Sex_and_Estrogen_on_Musculo-Tendinous_Protein_Turnover_at_Rest_and_After_Exercise
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 30/04/2025 09:10:21 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12431
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.