KAPİTALİZM VE POZİTİVİZMİN KISKACINDA BİLİM VE TOPLUM

- Blog Yazısı
Kapitalizm, yalnızca bir ekonomik sistem olmanın ötesinde, bireylerin yaşamlarını şekillendiren, toplumsal ilişkileri düzenleyen ve doğayı metaya dönüştüren bir dünya görüşüdür. Pozitivizm ise, bilimi ve bilimsel düşünceyi, insanın toplumsal ilişkilerini anlamak için mutlak doğrulara dayanan tek yol olarak kabul eden bir düşünsel yaklaşımdır. Bu iki akım bir araya geldiğinde, toplumsal eşitsizlikler, çevresel tahribatlar ve insan yaşamına dair büyük felaketler için zemin hazırlanır. Ancak, kapitalizmin ve pozitivizmin eleştirisi, alternatif bir epistemoloji ve toplumsal dönüşüm için bir fırsat sunar. Bu yazıda, kapitalizmin ve pozitivizmin toplumsal ve çevresel yıkımlarına dair eleştiriler ve çözüm yolları üzerinde duracağız.
KAPİTALİZM VE POZİTİVİZM: İKTİDARIN BİLİMSEL MEŞRUİYETİ
Kapitalizm ve pozitivizm arasındaki ilişki, bilimin toplumsal yapıyı meşrulaştıran bir araç olarak kullanılmasıyla kendini gösterir. Pozitivizm, yalnızca bilimsel gözlem ve veriye dayalı doğruları kabul ederken, kapitalizm de bu doğruları kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirir. Bilim, bu ilişkide yalnızca "toplum mühendisliği" yapmak için bir araç haline gelir. Kapitalist sistemin ihtiyacı olan iş gücü, verimlilik ve ekonomik büyüme gibi kavramlar, bilimsel çalışmalarda esas alınır. Ancak bu anlayış, ekolojik ve toplumsal krizlerin derinleşmesine, insan haklarının ihlal edilmesine ve çevre felaketlerinin artmasına yol açar.
BİLİMSEL ELEŞTİRİLER VE ALTERNATİF EPİSTEMOLOJİLER
1. İçsel Bütünlüğün ve Bağlantının Görmezden Gelinmesi: Kapitalist bilim anlayışında, doğa ve toplum arasındaki derin bağlantılar göz ardı edilir. Pozitivizm, insan ve çevre ilişkisini birbirinden ayrı bir şekilde ele alır, dolayısıyla ekolojik sistemlerin ve insan toplumlarının birlikte evrimleşen bir bütün olduğunu gözden kaçırır. Bu yaklaşım, çevresel felaketlerin ve sosyal adaletsizliklerin derinleşmesine yol açar. Ancak, doğanın ve toplumun içsel bağlamını ve karşılıklı etkileşimini anlamak için, holistik bir epistemoloji geliştirilmelidir. Bu, doğa ve toplum arasındaki ilişkileri bütünsel bir şekilde ele alacak ve tek bir doğruya indirgenemeyen çoklu perspektifleri dikkate alacaktır.
2. Toplumsal Eşitsizliklerin Sürdürülmesi: Pozitivist bilim, toplumsal eşitsizlikleri bir doğal durum olarak kabul edebilir, çünkü bilimsel verilere dayalı "nesnel" gerçeklik, mevcut yapıyı olduğu gibi kabul eder. Kapitalizmin ekonomik çıkarlarını meşrulaştırırken, bu eşitsizliklerin sistemik doğasını gözden kaçırır. Kapitalist bilim anlayışına karşı, kritisist epistemolojiler geliştirilmelidir. Bu epistemolojiler, toplumdaki güç ilişkilerini analiz etmeyi, toplumsal eşitsizliğin ve adaletsizliğin yapısal kökenlerini anlamayı amaçlar. Bu tür bir eleştiri, mevcut bilimsel yapıyı sorgular ve alternatif bir toplumsal yapının nasıl mümkün olduğunu ortaya koyar.
3. Bilimsel Gelişmenin Yıkıcı Etkilerinin Görmezden Gelinmesi: Pozitivist bilim, teknolojik ilerlemeyi yalnızca "ilerleme" olarak kabul eder. Ancak bu ilerleme, savaş teknolojileri, biyolojik silahlar ve çevre tahribatı gibi felaketlere yol açabilir. Atom bombası, Hiroşima ve Nagazaki gibi olaylar, bilimsel gelişmenin kapitalist çıkarlarla nasıl yıkıcı bir biçimde ilişkilendirilebileceğini gösterir. Alternatif epistemolojiler, bilimin etik bir çerçeveye oturtulmasını ve yalnızca ekonomik çıkarlar peşinden gitmek yerine, insanlık ve doğa yararına hizmet etmesini sağlayacak bir düşünsel yapıyı benimsemelidir. Ekolojik epistemoloji, çevreye duyarlı bir bilim anlayışının temelini atar ve teknolojik gelişmeleri yalnızca fayda sağlamaya yönelik değil, ekosistemle uyumlu bir şekilde şekillendirir.
4. Biyoteknolojinin Toplumsal Sorumlulukla Ele Alınması: Biyoteknoloji, modern bilim dünyasında büyük bir etki alanına sahiptir ve genetik mühendislik gibi alanlar, potansiyel olarak büyük yararlar sağlasa da büyük tehlikeleri de barındırmaktadır. Kapitalizm, biyoteknolojiyi genellikle ticari kazanç sağlamak amacıyla kullanır, insan sağlığını veya çevreyi göz ardı edebilir. Alternatif bir epistemolojik yaklaşım, biyoteknolojinin sadece kar ve güç elde etme aracı olarak değil, insanların sağlığı ve çevrenin sürdürülebilirliği için nasıl kullanılabileceği üzerine düşünmeyi gerektirir. Toplumsal sorumluluk ilkesi, bilimsel çalışmaların her zaman topluma ve doğaya olan etkileriyle dengelenmesini sağlamalıdır.
YAPAY ZEKA VE TOPLUMSAL KONTROL
Kapitalizm ve bilimsel teknolojinin birleşimiyle ortaya çıkan yapay zeka gibi yeni teknolojiler, toplumsal kontrolün derinleşmesine yol açabilir. Yapay zeka, özellikle iş gücü, veri toplama ve kişisel bilgilerin izlenmesi alanlarında, kapitalist sistemin daha da merkezileşmesine ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasına neden olabilir. Teknolojinin yalnızca ekonomik çıkarları korumak ve insanları denetlemek amacıyla kullanılması, toplumsal eşitsizliği daha da artırabilir.
Özellikle devletlerin ve büyük şirketlerin, yapay zekayı gözetim amaçlı kullanması, toplumsal eşitsizliklerin pekişmesine yol açabilir. Örneğin, Çin'in gözetim teknolojileri ve biyometrik sistemlerle tüm vatandaşlarını izleme politikaları, bu teknolojilerin ne denli baskıcı bir biçimde kullanılabileceğini gösteriyor. Benzer şekilde, sosyal medya ve reklam şirketlerinin, kişisel verileri kullanarak bireyleri manipüle etmesi de başka bir örnek teşkil eder.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Alternatif bir yaklaşımda, yapay zekanın toplum yararına kullanılması gerektiği vurgulanmalıdır. Bunun için yapay zekanın halkın katılımıyla, şeffaf bir şekilde denetlenmesi, etik standartlarla yönlendirilmesi gerekir. Toplumsal fayda gözetilerek, yapay zekanın yalnızca denetim ve kontrol değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik ve insan haklarını savunma amacıyla kullanılması gerektiği savunulmalıdır.
Yapay zeka, toplumsal kontrolün değil, özgürlüğün aracı olmalı ve teknolojiye dair kararlar demokratik bir biçimde alınmalıdır. Yapay zeka üzerindeki denetim, halkın kontrolünde ve katılımıyla yapılmalı, kapitalist ve otoriter güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir araç haline gelmemelidir.
Pozitivizm, Kapitalizm ve Toplumsal Dönüşüm: Yalanlar, Manipülasyonlar ve Çelişkiler
Pozitivizm, bilimsel objektiflik ve nesnelliği savunarak insanlığın ilerlemesini sağlamak amacıyla doğmuş bir düşünsel akımdır. Ancak bu yaklaşım, çoğu zaman toplumsal yapıları, çevresel sorunları ve insan deneyimini dar bir çerçevede incelemeyi, yalnızca ölçülebilir verilere dayalı bir bakış açısını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu da, sadece belirli egemen güçlerin çıkarlarına hizmet etmekle kalmaz, aynı zamanda insan ve doğa arasındaki ilişkilerin derinliğini ve karmaşıklığını göz ardı eder. Bu yazı, pozitivizmin bu tehlikeli tuzaklarını ve manipülasyonlarını açığa çıkarmayı, ayrıca bu çürümüşlük karşısında toplumsal dönüşüm için bir alternatif önerisi sunmayı amaçlamaktadır.
POZİTİVİZMİN YALANLARI VE MANİPÜLASYONLARI
Pozitivizmin savunduğu mutlak nesnellik, aslında gerçekte birçok durumda büyük bir yanılsamadır. Bilim, kapitalist çıkarlar doğrultusunda şekillendirildiğinde, doğruyu bulmak yerine belirli ideolojilerin veya güçlerin servisinde bir araç haline gelir. Örneğin, çevreyi kirleten şirketler, kendi faaliyetlerinin zararsız olduğunu kanıtlamak için bilimsel araştırmaları manipüle edebilirler. Bu tür çalışmalar, çevresel felaketi göz ardı etmek ve halk sağlığına zarar veren ürünleri savunmak için kullanılır.
Pozitivist bakış açısının bir diğer tuzağı ise, insanlık tarihini ve kültürünü yalnızca sayılar ve ölçümlerle açıklamaya çalışmasıdır. İnsan deneyiminin zenginliğini ve karmaşıklığını basitleştirerek, toplumsal yapıları ve dinamikleri daha "anlaşılır" hale getirmeye çalışır. Ancak, insanlık tarihini ve kültürünü yalnızca verilerle açıklamak, bu deneyimlerin derinliğini ve anlamını göz ardı etmek demektir.
Pozitivizm, bilimsel bilgiyi kesin ve değişmez bir doğruluk olarak sunar. Ancak, bu yaklaşım genellikle şunları göz ardı eder: Bilimsel bilgi tarihsel, kültürel ve toplumsal bağlamlardan bağımsız olarak var olamaz. Örneğin, 20. yüzyılın başlarında, bazı bilim insanları, ırkçılığı ve cinsiyetçiliği savunan teoriler geliştirdiler; bu tür bilimsel "gerçekler" aslında toplumların egemen ideolojilerine hizmet etmekteydi. Pozitivist bir bilim anlayışının böyle manipülasyonlara olanak tanıması, onun "nesnellik" iddialarını geçersiz kılar.
Çelişkiler ve Çürümüşlük
Pozitivizmin çelişkileri ve çürümüşlüğü, onun insan ve doğa arasındaki ilişkileri "kontrol etme" arzusu ile ortaya çıkar. Pozitivizm, doğayı bir metaya dönüştürürken, insanı doğanın ötesine yerleştirir. İnsan, doğanın bir parçası olmalı, doğayla uyum içinde yaşamını sürdürmelidir. Ancak, pozitivist bir yaklaşımda insan doğa üzerinde egemen bir varlık olarak konumlandırılır. Bu, ekolojik felakete yol açan bir anlayışın temelini oluşturur.
Bunun yanı sıra, pozitivizmin sosyal yapıları analiz etme biçimi de sınırlıdır. Sosyal eşitsizliği ve kapitalist sömürüyü görmezden gelir; çünkü bilim, bu yapıları "doğal" olarak kabul eder ve toplumsal eşitsizliği yok sayar. Örneğin, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi temel haklar, pozitif bilimlerde genellikle bireysel başarılara ve biyolojik temellere dayandırılır. Ancak bu, kapitalist toplumların yaratmış olduğu eşitsizlikleri ve baskıları görmezden gelmektir. Pozitivist yaklaşım, toplumların gerçekte nasıl işlediğini anlamaktan ziyade, bunları işleyen yapıları sorgulamaktan kaçınır.
Ekolojik Dönüşüm ve Toplumsal Yeniden Yapılanma
Kapitalizm ve pozitivizm, çevresel tahribatın ve toplumsal eşitsizliğin arkasındaki derin yapısal sebepleri beslerken, ekolojik dönüşüm ve toplumsal yeniden yapılanma da bu sorunları çözmek için gerekli bir zemindir. Toplumsal dönüşüm, yalnızca ekonomik veya bilimsel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin ve değerlerin yeniden inşasıyla mümkündür.
1. Özerk Akademiler ve Üniversiteler: Kapitalizm ve pozitivizm, bilimi genellikle ekonomik çıkarlar doğrultusunda şekillendirirken, özerk akademiler ve üniversiteler, bu sürecin dışında kalan, toplumsal faydayı gözeten bilimsel araştırmalar yapabilirler. Özerk akademiler, yalnızca piyasa taleplerine değil, aynı zamanda toplumsal ihtiyaçlara da yanıt veren, çevre ve insan hakları gibi değerlerle uyumlu araştırmalar yapmalıdır. Bu akademiler, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerinin katılımına açık olmalı ve bilimsel bilgiyi halkla paylaşarak bilgiye erişimi eşit hale getirmelidir.
2. Eko-toplumlar ve Yerel Kooperatifler: Kapitalizmin sunduğu merkeziyetçi üretim modelinin aksine, eko-toplumlar ve yerel kooperatifler, çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve dayanışma temelli yaşam biçimleri sunar. Bu yapılar, yerel halkın ihtiyaçlarına uygun şekilde tasarlanmalı ve üretim süreçlerinde ekolojik dengeyi gözetmelidir. Bu tür kooperatifler, yalnızca çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda toplumsal adaleti de savunur.
3. Ekolojik Epistemoloji ve Eğitim: Eğitim, sadece bilimsel verilerin aktarılması değil, aynı zamanda doğa ile uyumlu bir yaşam biçiminin ve toplumsal eşitliğin temellerinin atılması için de kullanılmalıdır. Ekolojik epistemoloji, bu doğrultuda eğitimin nasıl şekillendirileceğine dair bir yol haritası sunar. Bilim, toplumsal ve çevresel bağlamda sorumlu bir şekilde üretilebilir, böylece kapitalizm ve pozitivizmin kısıtlamlarını aşarak, insanlık ve doğa arasındaki dengeyi yeniden tesis etme potansiyeline sahip olabilir. Bu tür bir eğitim sistemi, yalnızca bireysel bilgi birikimini değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluğu, çevre bilincini ve eşitliği teşvik eden bir anlayışa dayanmalıdır.
Toplumsal Değişim İçin Yeniden Yapılanma
Kapitalizm ve pozitivizm karşısında ekolojik dönüşüm, sadece bireysel bilincin değişmesiyle değil, aynı zamanda toplumsal yapının yeniden şekillendirilmesiyle mümkündür. Bunun için şu temel adımlar atılmalıdır:
1. Demokratik Katılım ve Toplumsal Özerklik: Kapitalist ve devlet merkezli sistemler, toplumsal karar alma süreçlerini merkezileştirirken, demokratik ve doğrudan katılım modelleri geliştirilmelidir. İnsanların kendi yaşamlarını ve çevrelerini doğrudan etkileyecek kararları alabilecekleri yapılar oluşturulmalıdır. Bu, yerel yönetimler, kooperatifler, özerk akademiler gibi toplumsal inisiyatiflerle desteklenebilir.
2. Eko-toplumların İnşası: Eko-toplumlar, sadece çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda toplumsal eşitliği, kültürel çeşitliliği ve demokratik katılımı da savunmalıdır. Bu yapılar, kapitalist pazar ilişkilerinden bağımsız olarak, yerel kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanarak üretim yapmalıdır. Eko-toplumların inşası, doğa ile uyumlu yaşam biçimlerini teşvik ederken, toplumsal dayanışmayı da güçlendirebilir.
3. Eko-şehirler ve Eko-köyler: Bireysel ve toplumsal yaşamı yeniden yapılandırarak, eko-şehirler ve eko-köyler gibi yerleşim alanları yaratılabilir. Bu yerleşimler, hem doğal çevreye saygı gösterir hem de yerel halkın toplumsal eşitliğini, kolektif refahını ve özgürlüğünü güvence altına alır. Yerel üretim, organik tarım, geri dönüşüm ve yenilenebilir enerji sistemleri gibi unsurlar, bu yaşam biçimlerinin temelini oluşturur.
Sonuç: Kapitalizm ve Pozitivizm Karşısında Bir Alternatif
Kapitalizm ve pozitivizm, insanı ve doğayı metaya dönüştürerek, toplumsal eşitsizliği, çevresel tahribatı ve savaşları derinleştiriyor. Ancak bu yazıda önerilen çözüm yolları, bilimsel eleştirinin, alternatif epistemolojilerin, toplumsal özerkliğin ve ekolojik dönüşümün birleştirildiği bir yol haritası sunmaktadır. Bilim, yalnızca kapitalist çıkarların hizmetine sunulmak yerine, toplumsal eşitliği, çevresel sürdürülebilirliği ve insan haklarını savunan bir araç haline gelmelidir.
Yapay zeka gibi teknolojiler, kapitalist çıkarlar doğrultusunda denetim ve kontrol aracı olarak kullanılmamalı, aksine toplumsal fayda sağlamak için kullanıma sunulmalıdır. Bu, teknolojinin etik bir şekilde yönlendirilmesi ve halkın katılımıyla denetlenmesiyle mümkün olabilir. Ayrıca, özerk akademiler ve üniversiteler, bilimsel araştırmaların piyasa taleplerine değil, toplumsal ihtiyaçlara hizmet etmesini sağlayacak şekilde yapılandırılmalıdır.
Sonuç olarak, toplumsal dönüşüm ancak kapitalizmin egemen olduğu yapıları eleştirerek, alternatif bir ekonomik, bilimsel ve toplumsal yapı inşa ederek mümkün olabilir. Bu yapı, doğa ve toplum arasındaki dengeyi yeniden kurarak, daha özgür, adil ve sürdürülebilir bir dünya inşa etme fırsatı sunar.
Serhat Demir
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 13/05/2025 09:34:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19853
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.