Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Jeanne d’Arc

Ateşin İçinden Yükselen Ses

11 dakika
49
Jeanne d’Arc Canva
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

1412 yılında, Fransa’nın doğusundaki küçük Domrémy köyünde, hiçbir aristokrat soya, hiçbir dünyevî güce sahip olmayan bir kız bebek dünyaya geldi: Jeanne d’Arc. Döneminin dinî tahayyülü ve sosyal kodları içinde köylü bir kadın, ancak feodal düzenin görünmeyecek kadar önemsiz halkalarından biri sayılırdı. Yüzyıl Savaşlarının bitmek bilmeyen karanlığında Fransa, tarihindeki en buhranlı dönemlerinden birini yaşamaktaydı. İngiltere ile arasında süren bu savaşlarla ülke yıpranmış, halk umudunu kaybetmiş, tahtın meşruiyeti tartışılır hale gelmişti; Veliaht Charles ülkesinin tam olarak kabul etmediği bir figürdü. Önemli şehirleri İngiliz ya da Burgonya kuvvetlerinin elindeydi. Fransa’nın talihi tükenmiş görünürken bu kız bebek büyüdü ve kendisini Tanrı’nın Fransız tahtını kurtarması için seçtiğine inandıran güçlü bir iç çağrının izinden yürüdü.

Hiçbir soylu kökene sahip olmayan genç bir köylü kızının böyle bir misyon üstlenmesi, Orta Çağ Avrupasının katı hiyerarşik düzeni düşünüldüğünde olağanüstü bir durumdu. Çünkü bu düzen, hem toplumsal hem teolojik bakımdan sarsılmaz kabul edilen bir yapının üzerine kuruluydu: Tanrı’nın yeryüzündeki iradesi erkekler aracılığıyla tecelli ederdi; savaş, siyaset, liderlik ve tüm kutsal görevler erkek bedenine mahsus görülürdü. Kadın ise dönemin zihniyetine göre edilgen, sessiz ve kamusal alanın dışında kalması gereken bir varlıktı.

Jeanne’ın ortaya çıkışı, bu çok katmanlı yasaklar zincirinin tam ortasına atılmış bir kıvılcım gibiydi. Zırh giymesi, at binmesi, komutanlarla tartışması hatta yalnızca Tanrı’dan doğrudan vahiy aldığını söylemesi bile tek başına düzen bozucu bir eylemdi fakat Jeanne’ın bu iddiaları korkusuzca dile getirmesi, toplumun yüzyıllardır dokunulmaz sandığı hiyerarşileri çatlatan bir dönüşüm başlattı. Yükselişi yalnızca askerî ya da dinî değil, aynı zamanda toplumsal bir devrim niteliği taşıyordu. O, doğduğu konumun bütün sınırlarını aşarak yalnızca alt sınıf bir köylünün değil, bir kadının da siyasetin merkezine yürüyebileceğini gösteriyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Jeanne d’Arc’ın Tanrı tarafından görevlendirildiğini söylemesi, sadece içsel bir inancın ifadesi değil çağının en güçlü otorite kaynağını kendi tarafına çekmenin tek yoluydu çünkü Orta Çağ Avrupasında toplumsal, siyasal ve askerî düzenin meşruiyet kaynağı ne aristokrasi ne başarı ne de güçtü. Her şey Tanrı’nın iradesiyle anlam kazanıyordu. Krallar Tanrı adına hükmediyor, zaferler Tanrı’nın lütfu sayılıyor, yenilgiler Tanrı’nın cezalandırması olarak görülüyor, halkın kaderi Tanrı’nın takdirine bağlanıyordu. Bir insanın “Beni Tanrı görevlendirdi” demesi, modern dünyada sıradan dinî bir iddia gibi algılanabilir ama Jeanne’ın yaşadığı yüzyılda bu söz, kralın yetkisiyle eşdeğer bir ağırlığa sahipti. Dolayısıyla seçtiği dil, çağının en etkili siyasi retoriğiydi. Başka hiçbir söylem, bir köylü kızıyken aristokrasinin ve ordunun kulağına hitap etmesini sağlayacak kadar güçlü değildi. Komutanlar ona itaat ederken bir genç kızın sözüne boyun eğmiyorlardı; Tanrı’nın Fransa için çizdiği planın uygulayıcıları olduklarına inanıyorlardı. Böylece Jeanne, hem moral gücünü yeniden inşa eden bir figür hem de ülkenin kaderinin Tanrı tarafından hâlâ gözetildiğini hatırlatan canlı bir işaret oldu.

Jeanne’ın sözlerinin beklenmedik etkisi kısa sürede onu ülkenin kaderine etki eden bir konuma taşıdı. On altı yaşında aldığına inandığı ilahî çağrının ardından önce yerel yetkilileri, ardından komşu kasabaların komutanlarını ikna etmeyi başardı; bu genç kızın direnci, cesareti ve kararlılığı kulaktan kulağa yayıldı. Dönemin en yüksek otoriteleri bile savaşın karanlığında ortaya çıkan bu olağanüstü özgüven karşısında tereddüt etse de onu görmezden gelemedi. Veliaht Charles’ın Chinon’daki sarayına ulaşması, sıradan bir köylünün erişemeyeceği bir mertebeydi. Jeanne’ın askerî bilgisi yoktu ama moral çöküntüsüne uğramış bir ordunun ihtiyaç duyduğu şey, bir komutanın tecrübesinden çok, savaşma iradesini ateşleyecek bir inançtı. Bu yüzden Charles, onu test etmeye karar verdi ve Orléans’ta kuşatmayı kaldıracak kuvvetlerin başına geçirdi. Jeanne’ın Orléans’ı kurtarması ise bütün ülkenin ona inanmasını sağladı, bir köylü kızının Tanrı adına konuşabileceği ihtimali bile halkı ayağa kaldırdı. Böylece Jeanne, yalnızca bir mesaj taşıyıcı olmaktan çıkıp Fransa ordusunun moral gücü hâline geldi. Bu yükseliş, Reims’e giden yolu açacak kadar güçlüydü.

Reims’te gerçekleşen taç giyme töreni, bu Tanrısal motivasyonun en görünür ve etkili meyvesiydi. Charles’ın kral olarak kutsanması, sıradan bir devlet töreni değil, savaşın yönünü değiştiren en kritik hamlelerden biri oldu. İngilizlerin Fransa üzerindeki egemenliği yalnızca askeri güce değil, meşruiyet iddiasına dayanıyordu. Veliaht Charles’ın taç giyememesi, Fransa’nın Tanrı tarafından terk edildiği algısını besliyordu. Jeanne, Reims’e giden yolu açarak bu algıyı tersine çevirdi.

Jeanne’ın Orléans zaferinin ardından elde ettiği başarılar, onun liderlik vasfına sahip olduğunu gösterdi. Savaş meydanlarında askerlerin moralini ayağa kaldıran yalnızca Tanrı’ya olan sarsılmaz inancı değildi; hızlı karar alabilmesi, kuşatma hatlarını çözmedeki sezgisi ve komutanlarla kurduğu beklenmedik güven ilişkisi, onu kısa sürede ordunun vazgeçilmez bir parçası hâline getirdi. Hiçbir askerî eğitim almamış birinin bu kadar etkili olabilmesi, dönemin soylu komutanlarını hem hayrete düşürüyor hem de ona duydukları saygıyı derinleştiriyordu fakat Jeanne’ın yükselişinin asıl kaynağı, ordunun üstlendiği savaşın karakter değiştirmesiydi: Fransız askerleri artık yalnızca toprak kaybetmemek için değil, Tanrı’nın seçtiği bir ulusun kaderini korumak için savaştıklarına inanıyordu. Bu inanç, savaşın yönünü değiştiren yeni bir psikolojik zemin yarattı. Ne var ki Jeanne’ın bu olağanüstü etkisi, bir yandan onu yükseltirken bir yandan da onu İngilizler için bir tehdit hâline getiriyordu. Jeanne, bir düşmandan önce ideolojik bir tehlikeydi. Onun varlığı, savaşın Tanrısal meşruiyetini Fransız tarafına kaydırıyordu. Bu yüzden Jeanne’ın etkisini kırmak, askerî bir hamle değil bir inanç mücadelesiydi. Onu ortadan kaldırmak, yalnızca bir komutanı değil, Fransa’nın Tanrı tarafından desteklendiğine dair inancı da yok etmek anlamına geliyordu. Nitekim Jeanne’ın idamı tam da bu yüzden, tarihin en çarpıcı sembolik savaşlarından biriydi: Tanrı’nın kime ait olduğuna dair bir propaganda savaşı…

Tüm Reklamları Kapat

Jeanne’ın yükselişinin bedeli, 1430 baharında Compiègne yakınlarında Burgonyalı kuvvetler tarafından pusuya düşürülüp esir alındığında bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Fransa’nın moral gücünün kalbi bir anda sökülmüş, İngiliz-Burgonya ittifakının aradığı fırsat nihayet doğmuştu. Burgonyalılar Jeanne’ı İngilizlere teslim etmekte tereddüt etmedi çünkü onun elinde tutulması yalnızca askerî bir avantajdı fakat İngilizlerin eline geçmesi, savaşın ideolojik cephesini tamamen değiştirecek bir hamleydi. İngilizler Jeanne’ı Fransa’nın kutsal meşruiyetini temsil eden bir figür olarak değil, kendi egemenliklerini tehdit eden teolojik bir silah olarak görüyorlardı. Bu nedenle Rouen’e gönderildiğinde kaderi çoktan çizilmişti: Jeanne mahkeme salonuna bir sanık olarak değil hükmü önceden verilmiş bir yazgının oyuncusu olarak çıktı.

Mahkeme süreci baştan sona İngiliz kontrolündeki din adamları tarafından yürütüldü ve Jeanne’ın savunma hakkı büyük ölçüde kısıtlandı. Jeanne’a yöneltilen suçlamaların amacı, onun sözlerini çürütmek değildi; Fransa’nın Tanrı’nın desteğini kaybettiğini kanıtlamak zorundaydılar çünkü Jeanne’ın varlığı, İngilizlerin bütün meşruiyet iddiasını temelden sarsıyordu. Eğer Tanrı gerçekten Jeanne aracılığıyla konuşuyorsa o hâlde İngilizlerin Fransız topraklarındaki varlığı yalnızca siyasî değil, teolojik olarak da haksızdı. Bu yüzden mahkemenin amacı Jeanne’ın hatasını bulmak değil; Jeanne’ı Tanrı’dan, Tanrı’yı Jeanne’dan koparmaktı. Yöneltilen suçların niteliği de bunu açıkça gösteriyordu: “sapkınlık”, “erkek kıyafeti giymek”, “Tanrı ile konuştuğunu iddia etmek.” Jeanne’ın bu suçlar içindeki tek gerçek ihlali, erkek kıyafeti giymesiydi fakat savaşta, koruma amacıyla ve Kilise’nin izin verdiği koşullarda bunun teolojik bir yasak olmadığı iyi biliniyordu. Buna rağmen mahkeme bu konuya özellikle sarıldı çünkü bedenine yönelik en küçük bir ihlali bile Tanrısal düzeni bozmak olarak yorumlayıp onu itibarsızlaştırmak istiyorlardı. Jeanne’ın doktrin olarak hiçbir yanlış söylememesi, onu köşeye sıkıştırmaya çalışanları daha da öfkelendiriyordu; genç bir köylü kızının karşılarında dimdik durması, sorgulamalarda zekâsıyla hâkimleri şaşırtması, İngiliz yanlısı din adamlarını hırçınlaştırıyordu.

Sonuç zaten en baştan belliydi. Mahkeme, Jeanne’ın Tanrı tarafından görevlendirildiğini söylemesini sapkınlık ilan etti. Jeanne’ın varlığı, inanan bireyin, kurumsal otoriteden bağımsız bir güç taşıyabileceğini gösteriyordu. Bu ise Kilise’nin yüzyıllardır sürdürdüğü teolojik tekelin kırılması demekti. 1431 yılının Mayıs ayında, Rouen’de İngiliz yönetimi altında kurulan özel mahkemenin verdiği hüküm doğrultusunda Jeanne d’Arc, “tekrarlayan sapkınlık” suçundan diri diri yakılarak idam edildi. Ölümü, dönemin hukuk sistemi içinde sıradan bir ceza uygulamasından çok siyasal, dini ve toplumsal yapılarının birbiriyle kesiştiği noktada verilen bir karardı. Böylece on dokuz yaşındaki bir gencin ölümü, yalnızca bir savaşın değil; Orta Çağ’ın inanç, otorite ve toplum düzenine dair hassas dengelerinin de bir yansıması hâline geldi.

Jeanne d’Arc’ın hikâyesinin en çarpıcı yanı, döneminin inanç, otorite ve siyaset düzenini yıkmamış olmasıdır. O, bu yapıların hiçbirine başkaldıran bir devrimci değildi; aksine, mevcut dünyanın bütün unsurlarını kendi merkezinden yeniden yorumlayarak hareket etti. Orta Çağ’ın Tanrı anlayışına karşı çıkmadı fakat Tanrı’yla ilişki kurma biçimini tekellerden bağımsızlaştırdı. Kilise’nin dogmalarını reddetmedi ama o dogmaların kimin üzerinden tecelli edebileceğine dair varsayımları sarsacak bir örneğe dönüştü. Savaşın gerekliliğini tartışmadı fakat savaş meydanında bir kadının komuta edebileceğini göstererek cinsiyet kalıplarının mutlakiyetini kırdı. Bu yüzden Jeanne hem itaatkâr hem isyankârdı: Tanrı’ya itaat ederken, Tanrı’nın iradesini yorumlama hakkının kurumların tekeline bırakılmasına isyan etti; düzeni yıkmaya çalışmazken, düzenin sınırlarını genişletecek kadar da cesur davrandı.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Sonunda onun yenilgiye uğrayan tarafı, inancı ya da kararlılığı olmadı; çağının taşıyamadığı esnekliği oldu. Jeanne d’Arc, bir ulusu ayağa kaldıracak kadar güçlü ama kendi zamanının katı yapıları içinde kabul edilemeyecek kadar güçsüzdü. Bu yüzden mahkeme kararından çok daha önce hüküm giydi. Çağının korkuları tarafından suçlu ilan edildi. Jeanne d’Arc, çağı tarafından yakıldı.

Jeanne’ın ardından geçen yıllar, otoritelerin onunla mücadelesinin aslında kendi iç çelişkilerinin bir yansıması olduğunu daha da görünür hâle getirdi. Ölümünden yirmi beş yıl sonra, 1456’da bir engizisyon mahkemesi d’Arc’ın davasını yeniden inceleyerek önceki hükmün hile, baskı ve usul hatalarıyla dolu olduğunu resmen ilan etti ve kararı bozdu. Böylece Jeanne yalnızca tarihin değil, hukukun da sessiz bir özrünü almış oldu. Yüzyıllar içinde onun adı, engizisyonun mahkûm etmeye çalıştığı anlamın tam tersine dönüşerek büyüdü: Roma Katolik Kilisesi’nin itaatkâr bir kızı, ulusal bağımsızlık arzusunun sembolü, özgürlüğün ve direnişin erken bir kadın figürü… Fransız Devrimi’nden sonra Fransa’nın ulusal sembollerinden biri hâline gelmesi tesadüf değildi; o artık yalnızca bir savaş kahramanı değil, bir ulusun kendi kendisini yeniden tanımladığı iradenin yüzüydü. 1920 yılında Roma Katolik Kilisesi tarafından aziz ilan edilmesi ve iki yıl sonra Fransa’nın koruyucu azizlerinden biri olarak kabul edilmesi ise Jeanne d’Arc’ın zamanın sınırlarını aşan etkisini mühürledi.

Bugünden geriye baktığımızda, ömrünün kısa ama etkisinin derin olduğunu görürüz. Öldürülmesi, temsil ettiği fikrin tehlikesinden; hatırlanması ise o fikrin kalıcılığından kaynaklanır. Jeanne’ın hikâyesi, bireyin kendi çağını değiştirmesinin her zaman düzeni yıkmakla değil, düzenin kendisini yeniden yorumlayacak bir iç kesinlik taşımasıyla mümkün olduğunu gösteren örneklerden biridir. Her ne kadar bedeni Rouen meydanında kül edilmiş de olsa, onu yakan otoritelerde derin bir çatlak bıraktı. İdamı, Kilise’nin mutlak doğrularının tehdit altında olduğunun sessiz bir itirafıydı. Jeanne’ın ölümü, bir düşmanı ortadan kaldırmak için değil, o düşmanın ortaya çıkardığı soruyu susturmak için gerçekleştirildi: otoritenin kaynağı gerçekten kimdeydi?

Fakat sorular, insan bedeninden daha dayanıklıdır. Jeanne’ın yok edilmesi, otoritelerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlayamadı; tam tersine, onunla kurdukları mücadele boyunca kendi sınırlarının ne kadar dar, kendi korkularının ne kadar belirleyici olduğunu açığa çıkardı. Onu yakarak düzeni koruduklarını sandılar ama aslında düzenin içindeki gerilimi görünür kıldılar. Jeanne’ın hikâyesi bu nedenle yalnızca bir kahramanlık öyküsü değil, otoritenin bile zaman zaman kendi meşruiyetinden kuşku duyabildiğinin tarihsel bir göstergesidir ve belki de bu yüzden, onu yakan ateş gücün değil, o gücün kendi iç çatışmasının sembolüne dönüşmüştür. Jeanne’ın külleri dağılmış olsa da bıraktığı çatlak hâlâ tarihin taşlarında durur çünkü bazı hayatları yok etmek, onların temsil ettiği soruları susturmaya yetmez.

Okundu Olarak İşaretle
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 1
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 30/12/2025 14:20:14 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/22026

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close