Evrim Düşüncesinin İlk İzleri: Miletoslu Anaksimandros’un Proto-Evrimci Görüşleri
- Blog Yazısı
Anaksimandros’un (M.Ö. 6. yüzyıl) adının, modern anlamıyla bir “evrim teorisi” ile yan yana anılması, yüzeysel bir benzetmeden ibaret değildir; fakat aynı ölçüde, anakronizm riskini de beraberinde taşır. Bugün “evrim” dediğimiz düşünce, uzun bir bilimsel tarihin—varyasyon, kalıtım, seçilim, soy zinciri, ortak ata, coğrafi izolasyon ve zaman içinde kümülatif değişim gibi—kavramlarla kurulmuş bir çerçevesidir. Anaksimandros’ta bunların hiçbiri tam karşılıklarıyla bulunmaz. Buna rağmen, onun canlıların kökenine ilişkin tasvirleri doğal nedenlere başvuru, çevresel uyum ve sudan karaya geçiş gibi temel örüntüleriyle, sonraki yüzyıllarda “evrimci” diye adlandıracağımız düşünme biçimine erken bir ufuk açar. Bu makale, yalnızca Anaksimandros’un canlıların ve insanın kökenine ilişkin fikirlerine odaklanacak; kozmoloji, gökyüzü ya da meteorolojiye ilişkin görüşlerine yer vermeyecektir. Değerlendirmeler, birincil doxografik tanıklıklarla güncel araştırmaları birlikte okuyarak yapılacaktır.
Bu sınırlı odağın gerekliliğinin nedeni, Anaksimandros’tan bize doğrudan yalnızca tek fragman kalmış olması ve canlıların kökenine ilişkin anlatılarının ise ikinci el (doxografik) kaynaklarda korunmuş olmasıdır. Buradaki amaç, Anaksimandros’un düşüncesindeki biyogonik (zoogoni/antropogoni) unsurları, kendi bağlamında, söylediklerini ve söylemediklerini ele almak; ardından bu unsurların modern evrim fikriyle nerelerde buluştuğunu ve nerelerde ayrıştığını göstermektir.
Kaynaklar ve Yöntem: Doxografi, Güvenilirlik ve Okuma Stratejisi
Anaksimandros’un canlıların kökenine ilişkin görüşlerinin en açık tanığı, Romalı yazar Censorinus’tur: De die natali adlı eserinde Anaksimandros’un “su ve toprağın ısınmasıyla balıklar veya balıklara çok benzeyen hayvanların ortaya çıktığını; insanların bunların içinde büyüyüp ergenliğe dek içeride tutulduğunu; sonra bunların yarılmasıyla artık kendini besleyebilecek erkek ve kadınların dışarı çıktığını” düşündüğünü aktarır. Bu pasaj, çağdaş Loeb derlemesinde D39 (A30) olarak yer alır. Buna komşu bir kayıt Aëtios’un derlediği Placita’da bulunan D38 (A30)’dur: “İlk hayvanlar nem içinde doğdular; dikenli kabuklarla çevriliydiler; yaşlandıkça daha kuruya yöneldiler; kabuk yarıldığında kısa bir süre için yaşam tarzlarını değiştirdiler.” Modern genel başvuru kaynakları (IEP, Britannica) da bu raporları özetler ve Anaksimandros’a “canlıların nemden doğduğu ve insanın balıksı atalardan geldiği” fikrini atfeder.
Ayrıca erken Hristiyan polemik külliyatında yer alan Hippolytos’un Refutation of All Heresies’inde, canlıların nem içinde ortaya çıktığı ve “sonrasında birinin diğerinden doğduğu”na ilişkin, Anaksimandros’a atfedilen bir haber bulunur. Doxografik doğası gereği bu kayıtlar eleştirel okunmalı; her tümcenin Anaksimandros’un kendi sözleri gibi kabul edilmesinden kaçınılmalıdır. Bu yüzden makalede “Anaksimandros’a atfen” ifadesi bilinçle kullanılacaktır.
Yöntem olarak yapılacak şey, Censorinus ve Aëtios’un metinlerini filolojik olarak güvenilir İngilizce çevirilerinden hareketle özetlemek; bunların içerdiği biyogonik unsurları analitik kavramlara (nemden doğum, kabuklu embriyonik koruma, habitat geçişi, yaşam tarzı değişimi) ayırmak; modern evrim düşüncesinin çekirdek bileşenleri ile ilişkisini, benzerlikleri abartmadan ve farklılıkları vurgulayarak tartışmaktır.
Anaksimandros’a Göre Canlıların Kökeni: Nemden Doğuş ve Kabuk İçinde Gelişim
Aëtios’un (D38) özetlediği anlatı, üç güçlü motif taşır: (1) Yaşam nemden doğar; (2) ilk hayvanlar dikenli kabuklarla çevrilidir; (3) yaş alıp güçlendikçe daha kuru ortamlara geçer ve yaşam tarzlarını değiştirirler. Burada “nem” (hygron), yalnızca fiziksel bir ortam değil, aynı zamanda besleyici‑koruyucu bir iklimdir. “Dikenli kabuk” ifadesi, hem mekanik koruma hem de embriyonik bir zarf çağrışımı yapar. “Kuruya geçiş” ise ekolojik niş değişimi ve habitat geçişi motifini içerir. “Yaşam tarzını değiştirmek” ifadesi, morfolojik bir evrimi değil, davranışsal/ekolojik uyum ve adaptif geçişi anlatır.
Bu üç motifin birlikte okunması, Anaksimandros’un canlıların kökenini mitle değil doğal süreçlerle açıklamaya yöneldiğini gösterir. Yaşamın başlangıçta su‑çamur karışımı, yani ıslak bir ortamda belirmesi, organizmaların koruyucu bir kabuk içinde gelişip güçlenmesi, uygun bir zaman geldiğinde karasal koşullara uyum sağlaması gibi savlar, gözleme dayalı (ör. deniz‑kıyı yaşamının bolluğu, yumurtlayan canlılarda kabuk, karaya yakın bataklık‑lagün ekosistemleri)ve akıl yürütme ile desteklenmiş görünmektedir. Nitekim modern başvuru kaynakları, bu anlatıları “evrimci” bir yaklaşım olarak betimlerken, bunun bir süreç tasviri olduğunu, fakat seçilim veya soy ağacı gibi kavramsal araçların bulunmadığını kaydeder.
Bu bağlamda “kabuk” ve “kısa sürede yaşam tarzını değiştirme” ifadelerini, metamorfoz veya gençlik formundan ergin forma geçiş benzeri doğa gözlemleriyle yan yana koymak mümkündür: Antik çağ doğa gözlemcileri için kabuk/kılıf içinden bambaşka bir yaşam tarzına geçiş, dünyada sık gözlenir (ör. böceklerin pupa‑ergin evreleri, sucul‑karasal amfibiler). Elbette Anaksimandros’un bu spesifik örnekleri bildiğini söylemek kanıtsız olur; fakat metindeki kavramlaştırma, gözlem‑benzetim‑akıl yürütme üçlüsünün birlikte çalıştığını düşündürür.
İnsanın Kökeni: Balıksı Bir Barınak İçinde Uzun Çocukluk Gerekçesi
Censorinus’un (D39) bildirdiği üzere Anaksimandros, insanın uzun çocukluk ve bakım gereksinimi nedeniyle, eğer en baştan beri “bugünkü insan” olarak karada doğsaydı hayatta kalamayacağını; bu yüzden insan embriyolarının başlangıçta balık ya da balığa benzer hayvanların içinde korunak bulduğunu, ergenliğe erişince bu “kabukların” (yahut barınakların) yırtılarak dişi‑erkek bireylerin dışarı çıktığını varsaymıştır. Bu akıl yürütme iki gerekçe içerir; ampirik bir gözlem, bu gözleme dayalı bir zorunluluk çıkarımı. Gözlem şudur: İnsan yavrusu diğer hayvanlara kıyasla çok daha uzun süre bağımlıdır. Çıkarım ise: İlk insanlar, bu hassas dönemi korunaklı bir ortamda geçirmek zorundaydı; balıksı bir taşıyıcı beden bu rolü görmüş olabilir.
Bu gerekçenin günümüz evrim biyolojisindeki “altrisyallik” (yavruların güçsüz doğması) tartışmalarını öngördüğünü söylemek aşırı olacaktır; yine de korunma‑olgunlaşma mantığı ve barınak fikri, insanın doğadaki diğer canlılarla süreklilik içinde düşünülmesinin erken bir örneğidir. Nitekim Britannica, Anaksimandros’un “insanın bir başka hayvandan türediği” görüşüyle ayırt edildiğini açıkça not eder. Censorinus’un İngilizce çevirilerde verilen pasajı (uterus benzeri iç barınak, ergenliğe dek içeride kalış, sonra dışarı çıkış), Anaksimandros’un biyolojik değilse bile biyogonik imgelemini gösterir.
Bu noktada bir yöntemsel önlem: Doxografik metinler, farklı çağların uyarlama/yorum katmanlarını taşırlar. Censorinus (MS 3. yy.), Aëtios (muhtemelen MS 1–2. yy.) ve Hippolytos (MS 3. yy.) gibi geç tanıklar, Anaksimandros’u kaynak havuzlarından derleyerek sunar. Dolayısıyla anlatıyı sözcük sözcük Anaksimandros’un tümceleri gibi almak doğru değildir; fakat iç tutarlılığı, başka tanıklarla teyidi ve güncel araştırmaların değerlendirmeleri onun canlıların kökenine ilişkin doğalcı bir şema kurduğu sonucunu destekler.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Evrime Benzer Olan Nedir? Üç Motif: Ortam, Geçiş, Uyum
Anaksimandros’un canlılar‑insan kökenine ilişkin anlatılarında modern evrim düşüncesiyle en çok temas eden üç motif şunlardır:
Ortam (environment): Yaşamın nemli ortamda başlaması. Bu, biyogenez için bir sulu çözelti gerekliliği gibi modern hipotezlerle birebir değildir; yine de yaşamı kuru topraktan değil, ıslak‑sıcak karışımdan başlatmak, doğalcı bir görüşün izlerini taşır.
Geçiş (transition): İlk canlıların zamanla daha kuru ortamlara yönelmesi. Bu, su‑kara geçişlerine ilişkin ekolojik bir sezgidir; balıksı barınak‑insan anlatısında da “içeriden dışarıya” geçiş, bir süreç olarak kurulur.
Uyum (adaptation): “Yaşam tarzı değiştirme” (metabiosin) vurgusu, çevresel uyum düşüncesini açıklar. Anaksimandros bu “değişim”i bir seçilime bağlamaz; yine de çevresel koşulların belirleyiciliğini temsil eder.
Bu üç motifin toplam etkisi, canlılığı süreçsel, koşullu ve dönüşebilir olarak düşünmektir. Evrime benzer olan tam da budur: Canlılar durağan özler değil, ortama göre biçim alan varlıklardır. Ancak Anaksimandros’ta kalıtım, varyasyon, soy zinciri, doğal seçilim gibi kavramların yokluğu, modern evrim kuramıyla nitel fark oluşturur. Bu nedenle onu “evrimci” diye değil, proto‑evrimci görüşler barındıran bir doğa düşünürü diye nitelemek daha yerindedir.
Mitik Köken Anlatılarından Kopuş: Doğalcı Gerekçelendirme
Anaksimandros’un özgünlüğü, köken anlatısını doğalcı gerekçelerle sürdürmesidir. İnsanın balıksı bir barınak içinden çıkması fikri, bir mit kahramanının yaratması değil, biyolojik bir zorunluluk (uzun çocukluk) varsayımıyla açıklanır. İlk hayvanların kabuk içinde olması yine korunma ve gelişim mantığına dayanır. Bu anlatılarda yazgı, tanrısal tasarı ya da teleolojik bir tasarım yoktur; doğa kendi yasaları içinde, zamana yayılmış bir değişim çerçevesinde işler. Modern el kitapları da Anaksimandros’un bu tutumunu, “canlılar ve insanın kökenini doğal nedenlerle açıklamaya çalışmak” diye özetler.
Burada vurgulanması gereken bir başka nokta, söz konusu açıklamaların tekil mucizeler yerine genelleştirilebilir bir çerçeve önermesidir: Nemden doğum, kabuk içi gelişim, kuruya geçiş, yaşam tarzı değişimi. Bu dört öğe aynı tasarımın parçaları gibi davranır; örneğin nemden doğan canlıların kuruya geçmesi, sulak ortamdan karaya doğru ardışık bir geçişin genel şemasıdır. Bu ardışıklık, bireylerin değil, oluş tarzlarının değiştiği bir zaman fikrini de zımnen içerir.
Anaksimandros’un biyogoni anlatısı, antik gözlemlerin (yumurta‑kabuk, deniz canlılarının bolluğu, kıyı‑lagün‑bataklık ekolojileri) benzetim gücüyle bir araya geldiği bir akıl yürütme ürünüdür. İnsanın uzun çocukluğu ve diğer hayvanlara bağımlı olma süresi, insan yavrusunun zayıflığı ve bakım ihtiyacı, dış dünyada gözlenebilir ve tartışılabilir bir olgudur. Bu olgudan, “o hâlde insan ilk ortaya çıkışında korunmuş olmalı” şeklinde bir zorunluluk çıkarımı yapılır. Bu çıkarımda nedenselliğin izini sürmek (uzun çocukluk → korunma gereği → balıksı barınak), doğayı doğa ile açıklama kararlılığını gösterir.
Modern Evrim Düşüncesiyle Karşılaştırma: Benzerlikler ve Sınırlar
Benzerlikler:
Çevresel belirleyicilik: Yaşamın “nemli” ortamda belirmesi ve “kuruya geçiş”in bir uyum olarak tasvir edilmesi, çevrenin canlıların yaşam tarzı üzerindeki etkisini vurgular.
Süreç vurgusu: Canlılar bir anda değil, bir süreç içinde, belirli koşulların oluşmasıyla görünür; bu, statik özcülüğe mesafeli bir tutumdur.
Süreklilik: İnsanın, balıksı bir barınak içinde gelişmesi, insanı diğer hayvanlarla süreklilik içinde düşünme eğilimini gösterir; tür‑insan ayrımını mutlak değil, geçişli kurgular.
Sınırlar:
Kalıtım ve varyasyon kavramı yoktur; bireyler arası farklılıkların kuşaklara dağılımı tartışılmaz.
Doğal seçilim (farklı üreme başarısı, kaynak rekabeti) fikri yoktur.
Soy ağacı ve ortak ata kavramları yoktur; balıksı barınak anlatısı embriyonik barınmadır, soy‑filogeni değildir.
Zaman ölçeği belirsizdir; “kısa sürede yaşam tarzı değişimi” ifadesi, evrim biyolojisindeki jeolojik zaman ölçekleriyle uyuşmaz; daha çok ontogenetik ve ekolojik bir dönüşüm izlenimi verir.
Bu nedenle en sağlıklı niteleme, Anaksimandros’un evrim teorisi geliştirdiği değil, evrim düşüncesinin bazı alt motiflerini spekülatif olarak yokladığıdır. Nitekim çağdaş incelemeler, onun canlıların kökenini doğallaştırma çabasını takdir ederken, Darvinci evrimin asıl özgünlüğünün tarihsel tekillik, seçilim ve soy ağacı kavramlarında yattığını vurgular.
Sonuç
Anaksimandros’un canlıların ve insanın kökenine dair anlatıları, sonraki yüzyılların evrim düşüncesiyle dolaysız bir bağ kurmaz; ama iki açıdan ilksel bir rol oynar: Kökeni doğalcı ve süreçsel kavramlarla açıklama cesareti; çevresel koşulların ve habitat geçişlerinin canlıların yaşam tarzı üzerinde kurucu etkisine yapılan vurgu. Bu iki yön, modern evrim kuramına giden yolların erken taşlarıdır. Dolayısıyla Anaksimandros’u evrim tarihine yerleştirirken, onu ne “zamanının Darwin’i” diye abartmalı, ne de “yalnızca masalsı sezgiler” diye küçümsemeli. O, doğanın kendi içinde anlaşılabileceğine ilişkin güveniyle, biyogoni ve antropogoniye ilişkin bir süreç dili kurmuş; böylece evrim düşüncesinin ilk izlerini bırakmıştır.
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ D. L. Couprie. Anaximander. (18 Eylül 2025). Alındığı Tarih: 18 Eylül 2025. Alındığı Yer: Internet Encyclopedia of Philosophy | Arşiv Bağlantısı
- ^ James Evans. Anaximander. Alındığı Tarih: 18 Eylül 2025. Alındığı Yer: / Encyclopaedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ Radim Kocandrle, et al. Evolution Born Of Moisture: Analogies And Parallels Between Anaximander’s Ideas On Origin Of Life And Man And Later Pre-Darwinian And Darwinian Evolutionary Concepts. Alındığı Tarih: 18 Eylül 2025. Alındığı Yer: Jstor | Arşiv Bağlantısı
- ^ Censorinus. De Die Natali 4.7. Alındığı Tarih: 18 Eylül 2025. Alındığı Yer: Loeb Classics | Arşiv Bağlantısı
- ^ Hippolytos. Refutation Of All Heresies. Alındığı Tarih: 18 Eylül 2025. Alındığı Yer: Gnosis | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 01/11/2025 05:20:08 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21474
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.