Doğayı ve İşgücünü Yağmalayarak Zenginleşenler
Kapitalistler, Doğayı ve İşgücünü Talan Ederek Servetine Servet Katıyor...

- Blog Yazısı
Dolar milyarderi olan 3028 kişi var. Bu 3028 kişinin serveti 16,1 trilyon dolar.[1] En yoksul yüzde 50’lik yani dünya nüfusunun yarısı ise küresel servetin sadece yüzde 1’ine sahip.[2] “Forbes”, ABD menşeli bir “iş dünyası” dergisi. Derginin ünü çeşitli konularda yaptığı sıralı listelerden kaynaklanıyor. En zengin Amerikalıları veya dünyanın en zenginlerini listeliyor örneğin, kimlerin listeye girip kimlerin listeden düştüğünü, listedekilerin servetlerinin ne kadar arttığını haber veriyor. İyi bir gelişme diye yapıyor bunu tabii, kapitalizmde utanma duygusuna yer yoktur. Son listesi ibretlik. Buna göre dünyadaki milyarder sayısı 2025’te ilk kez 3 bin sınırını aşmış. Dergi, “milyarderler kulübü hiç bu kadar büyük olmamıştı” diyerek duyurdu bunu. 2024’e göre 247 kişi daha listeye adını eklemiş ve dünyadaki milyarder sayısı 3 bin 28 kişiye ulaşmış. 2017'de milyarder sayısı sadece 2 bindi. Demek ki az zamanda bin 28 asalak daha ilişti listeye. Covid salgınını bile fırsata çevirmeyi başardılar, evlerine kapattıkları yoksulları daha bir azimle soydular demek bu. Bu 3 bin 28 asalak 16,1 trilyon dolarlık bir serveti kontrol ediyor derginin haberine göre. Servetleri, Almanya, Japonya, İngiltere ve Türkiye’nin toplam ekonomisinden daha büyük. Milyarderlerin toplam serveti, küresel GSYH’nin yüzde 14,6’sına denk geliyor. Yani dünya genelinde 3 bin 28 kişinin sahip olduğu servet, yaklaşık 8 milyar insanın bir yılda ürettiği tüm mal ve hizmetlerin yedide birine, her bir milyarderin ortalama serveti, 400 bin kişinin yıllık gelirine eşit. 3 bin 28 asalak en yoksul yüzde 20’nin 54 katı kadar servete sahip. Tarifi imkânsız bir tekelleşme, akla hayale sığmayacak bir soygun ve yağma düzeni demek bu. Yeryüzündeki bütün savaşlar, bütün çatışmalar, açlık, yoksulluk, işsizlik, ölüm, işkence bu 3 bin 28 asalak kâr etsin, servetlerini daha arttırsın diye. Haliyle insanlık ailesinin bütün kazanımlarını kazıyarak ellerinde tutuyorlar bu serveti. Yasa yok, meclis yok, seçim yok, kural yok, iktidarlar onların kulu kölesi. Devletleri parmaklarında oynatıyorlar haliyle. Bu düzenin merkezinde, ABD’de, Donald Trump’ın yeniden ABD başkanı olmasıyla ülke yönetimi milyarderlerin eline geçti. Kabinede en az 10 milyarder var. Eskiden devleti dolaylı olarak yönetiyorlardı, şimdi dizginler doğrudan onların ellerinde. Dünyanın geri kalanı da böyle. Devletleri ve dünyayı onlar yönetiyor, seçimi onlar yapıyor, savaşları onlar çıkartıyor. Listede bizden de 35 asalak var. Servetlerinin toplamı 79,5 milyar dolar. Bu 35 asalak, ülkemizin toplam nüfusunun en yoksul yüzde 50’lik kesimin, ortalama 42,5 milyon kişidir, toplam servetinin yaklaşık üç katını elinde tutuyor. Koclar, Sabancılar, Ülkerler, Ilıcaklar, Şahenkler, Doğanlar, Topbaşlar, Özyeğinler her zamanki gibi listede başı çekiyor. Damatlar ve ortakları gibi yeni zenginler girdi araya. Servetlerinin miktarını bilmiyoruz ama bir yılda 1,1 milyar dolar daha eklediler üzerine. Bir milyarder, Türkiye’de ortalama 113 bin kişinin servetine eşdeğer servete sahip. Halktan alıp onlara dağıtıyor iktidar. 85 milyon insan onlar için çalışıyor, onların değirmenine su taşıyor. Açlıkla, karanlıkla boğuşuyor o arada. Sorumlusu nereden baksan bir avuç insan, bir avuç aile. Bunlarla çarpışıyoruz, bunların düzeni ile mücadele ediyoruz, bunların iktidarı ile savaşıyoruz, bunların muhalefeti ile uğraşıyoruz. Polis bunların emrinde, ekmeğimizi suyumuzu aldığımız market, çalıştığımız fabrika, okuduğumuz okul, gittiğimiz hastane, bindiğimiz otomobil bunların. Üniversiteler kontrollerinde, gazeteler, televizyonlar, yayınevleri onların, ünlü yazarları çizerleri var. Yasayı bunların adamları yapıyor. Grev yasak, örgütlenmek tu kaka, gösteri yapmak kanunsuz. Ama polisler bizim çocuklarımız, asker biziz, ekmeği pişiren, suyu şişeleyen, marketteki malları rafa dizen, buğdayı eken, öğüten, çuvalını kamyona taşıyan biziz. Fabrikada, okulda biz varız, hastanede hekim, hastabakıcı, hemşire biziz. Servetleri bizden çaldıklarından ibaret. Peki nasıl yapıyorlar bu hırsızlığı? Mülkiyetin kapitalist biçimi aracılığıyla tabii. Sermaye diyoruz adına, tek numarası başka insanların üretici yeteneklerini kiralama becerisidir. Ücretli çalışma böyle ortaya çıkıyor. Peki neden rıza gösteriyor başka insanlar buna. Çünkü mülksüzleştirilmişlerdir. Onların emek güçlerinden başta satabilecekleri veya kiralayabilecekleri bir şeyleri yoktur. Aç kalmamak için üretici yeteneklerinden vazgeçmeli, emek güçlerini sermayedara kiralamalıdır. Formülleri bir yana koyun, Marksizmin ücretli çalışanlara, emekçilere, söylediği çok basittir; kendisini bir sınıf olarak özgürleştirmek üzere ücretli çalışmayı ortadan kaldırmalıdır. Bunun için de büyük kitleleri mülksüzleştirip emek gücünü sermayedarlara kiralamaya zorlayanları mülksüzleştirmelidir. Sermaye biçimindeki mülk, kapitalist özel mülkiyet, insanı köleleştirmek için icat edilmiş bir kıyma makinasıdır çünkü. Meşruiyeti yoktur ve insanlığın karşısındadır. Marx, “Fransa’da İç Savaş”ta Paris Komününü bunu yaptığı için selamlar. “Komün, diye haykırıyorlar, tüm medeniyetin temeli olan mülkiyeti ortadan kaldırmayı amaçlıyor! Evet baylar, Komün, çoğunluğun emeğini azınlığın zenginliği haline getiren sınıf-mülkiyetini ortadan kaldırmayı amaçladı. Mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesini hedefledi. Üretim araçlarını, toprağı ve sermayeyi, şimdi esas olarak köleleştirme ve sömürme araçları olan araçları, yalnızca özgür ve ortak emeğin araçlarına dönüştürerek bireysel mülkiyeti gerçek kılmak istiyordu.” Onların yaptığı gibi bizden çaldıklarını geri alacağız, çaldıklarına halk adına el koyacağız, çözümü bu kadar basittir. Yalanları kabak gibi ortada, böyle bir servet çalışarak elde edilemez. Esası mülksüzleştirmedir; soyguna, yağmaya, hırsızlığa, çapula, gaspa, talana, tasfiyeye, müsadereye, köleleştirmeye, kolonyalizme, ataerkil tahakküme, israfa, kan emiciliğe dayanır. İçinde hem doğrudan bir soygun hem de bir ayırma vardır. Üreticinin üretim koşullarından ayırılması kapitalist üretimin temelidir. Çaldıklarına el koyacağız ve üretici ile üretim araçlarını doğrudan yan yana getireceğiz. Bundan böyle kimse kâr için üretmeyecek. Kimse insanın yaratıcı yeteneğini ücret karşılığı kiralayamayacak. Kısaca, hırsızlık bir daha mümkün olmayacak. Bir ham hayalden söz etmiyoruz. Modern tarihimiz de bir el koyma hareketi tarihidir sonuçta. Mülksüzleştirme tarihi de diyebiliriz. Eski egemen sınıflar her şeyi, yoksulları da mülkiyetine geçirmişlerdi. Köylü mülklerinin bir parçasıydı. Önce mülkiyetinden çıktılar ve sonra proleterleştiler. Gerisi eski mülk sahiplerinin mülküne el koyma mücadelesidir. Monarşiyi devirmek kralın-sultanın mülküne el koymak içindir. Halk kralın malına, toprağına, sarayına el koyar; el koyulan toprak başka bir şeye, vatana dönüşür. El koyamadığı yerde kralın malı üzerindeki yetkisine anayasa yoluyla sınırlama getirir; meşrutiyettir. Kralı bütünüyle mülksüzleştirir, yurttaşa dönüştürür, cumhuriyettir. Anayasalar sonuçta birer el koyma tutanağıdır. Meclis kralın ve eski sınıfın elinden alınmış yönetme yetkisinin halk tarafından kullanılmasıdır. Bunların hepsi mülksüzleştirme tarihinin getirileridir. Kralları, sultanları mülksüzleştirebildiysek bir avuç asalağı da mülksüzleştirebiliriz. İnsanlık vicdanında karşılığı vardır, meşrudur. Bu üç bin küsur asalaktan kurtularak aç tek bir insan, bakıma muhtaç tek bir çocuk bırakmayabiliriz. Tabii engelleri var. Devlet bunlardan biridir. Çünkü devlet, uzun zamandır bu bir avuç asalağın hizmetindedir. “Fransa’da İç Savaş”ın önsözünde Engels Paris halkının buna nasıl bir çözüm bulduğunu şöyle anlatıyor; “Devletlerin ve devlet organlarının toplumun hizmetçileri olmaktan çıkıp toplumun efendilerine dönüşmesi eğilimine karşı, Komün, iki şaşmaz araca başvurdu. Birincisi, idari, adli, eğitimsel vb, tüm pozisyonları, ilgili herkesin oy hakkına sahip olduğu seçimlerle doldurdu; aynı ilgililerin seçilenleri her zaman geri çağırabilme hakkı da bulunuyordu. İkincisi, yüksek dereceli olsun düşük dereceli olsun tüm hizmetler karşılığında sadece diğer işçilerin aldığı ücreti ödedi.” Bu yolla makam avcılığının ve kariyerizmin önüne geçilmiştir. İki adımda devleti halkın devletine dönüştürme dersidir. 3 bin 28 asalak dünyada insanlık ailesine ait ne varsa mülküne geçiriyor. Çalıyorlar ve yağmalıyorlar, insanlık ailesini kitleler halinde mülksüzleştiriyorlar. Buna cevabımız var; Kralları, sultanları nasıl mülksüzleştirebildiysek bir avuç asalağı da mülksüzleştirebiliriz. Ne kadar radikal olursa olsun, eylemimizin insanlık vicdanında karşılığı var, meşrudur. Bu üç bin küsur asalaktan kurtularak bir tek aç insan, bir tek bakıma muhtaç çocuk bırakmayabiliriz. Onlara da bir kurtuluş yolu öneriyoruz böylece. Yeryüzünde eşitlik hükmünü sürmeye başladığında bu üç bin küsür asalak da omuzlarındaki yükten kurtulacak, büyük insanlık ailesinin bir ferdi olmaya hak kazanacaklardır.[3]
- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Forbes. 2025 Forbes 39. Dünya Milyarderler Listesi. (1 Nisan 2025). Alındığı Tarih: 8 Nisan 2025. Alındığı Yer: Forbes | Arşiv Bağlantısı
- ^ BİA Haber Merkezi. Forbes'in Milyarderler Listesinde Türkiye’den 35 Kişi Var. (2 Nisan 2025). Alındığı Tarih: 8 Nisan 2025. Alındığı Yer: Bianet | Arşiv Bağlantısı
- ^ Orhan Gökdemir. 3 Bin 28 Iskartalı!. (5 Nisan 2025). Alındığı Tarih: 8 Nisan 2025. Alındığı Yer: soL Haber Portalı | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/05/2025 00:17:21 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20285
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.