Barbara McClintock Kimdir? Ne Yapmıştır? Kendi Ağzından Yaşam Öyküsü...
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
16 Haziran 1902'de Amerika Birleşik Devletleri’nde Connecticut eyaletindeki Hardfort kentinde doğdum. Aslında adımı Eleanor koymuşlardı. Ancak ailem kısa süre sonra Barbara demeye başladı. Onlara göre Elanor, benim hal ve davranışlarımla uyumlu değilmiş. Barbara adının benim kararlı ve sınır tanımaz karakterim için mükemmel bir eşleşme olduğunu düşünmüşler. Ee, bilime adanacak bir yaşam için birazcık delidolu olmak lazım, öyle değil mi?
Babam Thomas Henry McClintock aile hekimiydi. Annem Sara Handy ise üst sınıftan Boston'lu bir ailenin kızıydı. Annem çalışmıyordu ama şair ve sanatçı ruhlu bir kadındı. Yaşları birbirine yakın dört kardeştik.
Çocukluk dönemlerimde annemle oldukça kötü bir ilişkimiz oldu. Sanırım onu biraz fazla zorlayan bir yapım vardı. Benimle baş etmekte zorlanan annem okula başlayıncaya kadar çoğu zaman beni teyzemin evine gönderiyordu ve onlarla kalıyordum. 1908'de ailem Brooklyn’e taşınmaya karar verdiği için annem beni teyzemin yanından geri aldı.
Annemle karakterlerimiz uymuyordu ve iyi bir anne-kız ilişkisi kuramamıştık ama babamla bağlarım çok güçlüydü. Babam, bana karşı oldukça sabırlı ve anlayışlıydı. Annemi ihtiyaçlarım konusunda ikna edebiliyordu. Küçük bir çocukken yalnız kalmaktan, hayal kurmaktan ve merak etmekten keyif alan bir yapım vardı. Ailem tercihlerime saygı gösterdi ve yapmak istediğim şeyler için okuldaki bazı kuralları çiğnememe göz yumdu. Bunun bedeli okulda arkadaşsız ve yalnız kalmak olsa bile…
Brooklyn'in Erasmus Hall Lisesi'nde öğretmenlerim, son derece zeki olduğuma ve gelecekte bir üniversitede profesör olarak yaşamımı devam ettireceğime inanıyorlardı. 1920’li yıllardan bahsediyoruz elbette… Kadınlardan üniversite profesörü olmayacağını düşünen annem, bu fikirden çok rahatsızdı. Önceleri üniversiteye gitmeme izin vermedi. Kimsenin evlenmek istemeyeceği, acayip bir insan haline geleceğime inanıyordu. Ama annemin arzularını yerine getirmeye hiç niyetim yoktu.
Sonunda babamın uğraşlarıyla annemin itirazlarının üstesinden geldik ve 17 yaşında New York, Ithaca'daki Cornell Üniversitesi'ne kaydoldum. Evden ayrılmak, kendimi aşma adına özgürleştirici bir deneyimdi. Daha mutlu, daha rahat bir kişi haline geldim ve lisans öğrencisi olarak üniversite hayatının tadını çıkarmaya başladım. Yalnız kalma isteğim zamanla azaldı. Diğer öğrencilerle arkadaşlıklar kurdum, sosyal hayatta aktif oldum. Hatta kimsenin benden beklemeyeceği bir şekilde, bir caz grubuna bile katıldım. Ve daha şaşırtıcı olan ise henüz birinci sınıftayken, onca erkeğin arasında bir kadın aday olarak benim sınıf başkanı seçilmemdi. Annemin yersiz baskısı üzerimden kalkınca özgüvenim artmıştı.
1921 sonbaharında Cornell Üniversitesi'nde lisans öğrencilerine açılan tek genetik dersini almaya başladım. O zamanlar Ziraat Fakültesi Bitki Islahı Bölümü'nde profesör olan Claude Hutchinson tarafından yürütülen bu derslere az sayıda öğrenci katılıyordu. Öğrencilerin çoğu bir meslek olarak ziraata ilgi duyuyordu. Genetik bilimi bir meslek olarak henüz yaygın kabul görmemişti. Mendel'in temel kalıtım ilkelerini tanımlamasından itibaren sadece otuz yıl geçmişti ama 1900 ve 1921 yılları arasında genetik araştırmalar çoktan yaygınlaşmıştı. Bu çalışmaların sonuçları sağlam bir bilimsel çerçeve sağladı. Yine de, bazı biyologlar bu devrimci kavramları kabul etme konusunda isteksizdi. Genetik araştırmaların altında yatan mantık giderek daha belirgin hale geldikçe, bu isteksizlik kısa sürede ortadan kalktı.
Lisans eğitimim esnasındaki genetik derslerini Ocak 1922'de tamamlandığımda, Dr. Hutchinson'dan bir telefon aldım. Dersin içeriğine olan yoğun ilgimi hissetmiş olmalı, çünkü beni lisansüstü öğrencilerin katılımı için planlanan bir genetik dersine davet etti. Daveti memnuniyetle kabul ettim. Doğrudan lisansüstü eğitime başlıyor olacaktım. Açıkçası, bu telefon görüşmesi geleceğimi belirledi. Bundan sonra kariyerim boyunca genetik alanında kaldım. Yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi Cornell üniversitesinde bitki genetiği üzerine çalışarak tamamladım.
Lisans genetik dersini aldığım sırada, botanik bölümünden Lester W. Sharp tarafından verilen bir sitoloji, yani hücre bilimi kursuna kaydolmuştum. Merakım, genetik bilgiyi taşıyan kromozomların yapısına ve hücrelerin çoğalabilmesi için kullandıkları mitoz ve mayoz isimli bölünme biçimleri esnasında gerçekleşen olaylara odaklandı. Kromozomlar kalıtsal faktörlerin taşıyıcılarıydı ve bende bambaşka bir hayranlık oluşturuyorlardı. Mezun olduğum zaman, ileri araştırmalar için gideceğim yola ilişkin hiçbir şüphem kalmamıştı. Kromozomları ve bunların genetik içeriğini incelemek, yani sitogenetik alanına yoğunlaşmak istiyordum. Gregor Mendel’in geleneksel tarz genetik tanımlamaları, bir organizmanın ardışık nesillerini yetiştirmeyi ve çıplak gözle görülebilen farklılıkları gözlemlemeyi içeriyordu. Sitogenetikçiler ise mikroskopu kullanarak hücrelerin içinde olan olayları esas çalışma alanı olarak belirlemişti.
Doktoramı tamamladıktan sonra Cornell Üniversitesi beni Botanik Bölümü'nde akademisyen olarak görevlendirdi ve özellikle mısır bitkisinin taşıdığı genler üzerinde çalışmalar yapmaya başladım. Bu arada önemli gelişmeler oldu ve şans kapıma geldi. Prof. Dr. Emerson, yüksek lisans öğrencilerinin işlerini kolaylaştırma konusunda oldukça başarılı olan ve bu nedenle en parlak beyinlerin çoğunu ekibinde toplayan seçkin bir genetikçiydi. 1927 sonbaharında George W. Beadle (ki kendisi, sonradan Nobel ödüllü aldı) bitki ıslahı bölümünde doktora çalışmasına başladı. Sonraki sonbaharda, Marcus M. Rhoades, doktora için Bitki Islahı bölümüne geldi. Rhoades, California Teknoloji Enstitüsü'nde yüksek lisans derecesi almıştı ve meyve sinekleri üzerine çalışan grubun elde ettiği yeni bulgulara oldukça hâkimdi. Hem Beadle hem de Rhoades, aynı benim gibi, kromozomlar ve genler arasındaki ilişkinin yanı sıra sitogenetiğin diğer yönlerini keşfetmenin öneminin farkındalardı. Üçümüzün birlikteliği, araştırmaya ve tartışmaya istekli, hedeflerine sıkı sıkıya bağlı bir grup oluşturmamızı sağladı.
Yüksek lisans öğrencisi Harriet Creighton'a danışmanlık yapmaya başlamıştım ve birlikte kromozomların davranışlarını araştırıyorduk. Mikroskopla daha iyi görebilmemizi sağlayan gelişmiş boyama teknikleri geliştirdik. Kromozomlar arasında gen geçişlerinin varlığını kanıtladık. Hücrelerin çoğalması esnasında crossing-over diye tanımladığımız bir olay gerçekleşiyordu. Kromozomlar üzerinde bulunan ve genetik materyal içeren DNA dizinleri arasında karşılıklı yer değiştirmeler olduğunu gösterdik. Böylece genetik rekombinasyon sağlanabileceğini, yani daha anlayabileceğiniz dille söylemem gerekirse; bizden önce yaşamış tüm atalarımızdan miras genlerimizin, karışa karışa nasıl yeni bir kromozom haline geldiğini ortaya çıkardık. Özetle keşfettiğimiz şey; sperm ve yumurta gibi üreme hücrelerinin henüz anne ve babanın bedenindeyken üretilmesi esnasında, yani sperm ile yumurtanın buluşması gerçekleşmeden önce kromozom çeşitlilikleri yaratmak için genetik paketlerinin birbirleriyle karıştırabileceğiydi.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Geliştirdiğimiz boyama ve ileri görüntüleme teknikleri sayesinde kromozomlardaki telomer denilen uç bölgeleri ve sentromer diye tarif edilen orta bölgelerin işlevlerine yönelik daha kesin kanıtlar bulduk. Ayrıca kromozomların üzerinde sıçrayan ve gen kopyalamaları yapan bazı yapılar olduğunu keşfettik ve bunlara transpozonlar dedik. Transpozonlar evrimsel biyolojinin gelişiminde karanlıkta kalan birçok noktayı açıklamamızı sağladı. Her birimizin hücrelerindeki genomun %50 kadarını bu sıçrayan gen elemanları, yani transpozonlar oluşturuyor. Bunlar, tür içi çeşitliliğin çok önemli bir kaynağı.
Kalıtımın kromozomlarla geçişi, daha önce Thomas Morgan tarafından, yavruların ebeveynlerinden genleri miras alma şeklini açıklamak için bir teori olarak önerilmişti. Biz bu teorinin doğru olduğunu kanıtlamış olduk. Bunu, mısır bitkisindeki cinsiyet hücrelerinin oluşumu sırasında kromozomlarda gördüğümüz değişiklikleri önceden tespit edip, döllenen bu tohumlardan ekim yapılarak yetiştirilen mısır bitkilerinde gördüğümüz özelliklerle karşılaştırdık. Ve genetiğinde tespit ettiğimiz özelliklerle, ürün olarak elimizde tutuğumuz mısırın tam olarak nasıl eşleştiğini gösterdik.
Daha önce Missouri Üniversitesi’nde bir süre bulunmuş ve hücrelerde deneysel mutasyonlara neden olmak için X ışınlarının nasıl kullanılacağını öğrenmiştim. 1936 yılında asistan profesör kadrosu ile Missouri Üniversitesi'nde çalışmaya başladım. Ancak çalışma arkadaşlarımla uyumlu bir birliktelik sağlayamadık. Oldukça mutsuz ve yıpratıcı bir iş ortamında daha fazla kalamadım ve geri dönmeye karar verdim.
Döndükten sonra röntgen kullanarak kromozomlar üzerinde X ışınlarının etkilerini araştırdım. Mutasyonlar, yani genlerin olumlu veya olumsuz yönde dönüşümünü deneysel olarak yaratmak için X ışınlarından faydalandım. Hücrelerin X ışınına maruz bırakılması ile kromozomlardan parça kopması veya kırılması, kaynamalar olması ve köprüler yapmasından kaynaklanan anormallikler buldum.
1942'de Long Island'daki Cold Spring Harbor Laboratuvarı'ndan gelen genetik alanında geçici bir kadro önerisini kabul ettim. Bir yıl içinde fakülte bünyesinde araştırmacı olarak kalıcı kadro aldım. Yeni rolümden çok memnundum çünkü öğretmenlik görevlerim yoktu ve istediğim araştırmayı yapma özgürlüğüne sahiptim. Kariyerimin geri kalanında burada çalıştım.
1944'ten itibaren mısır bitkilerindeki renk desenleri ile kromozomların görünümü arasındaki ilişkiyi incelemeye başladım. Özellikle mor benekli mısırın nasıl oluştuğunun genetik nedenlerini anlamak istedim.
Bir nesilden diğerine mısır bitkilerinin ana kromozomlarıyla yavrularını karşılaştırırken, yavru kromozomlarının ana kromozomların sanki yeniden düzenlenmiş çeşitleri gibi göründüğünü keşfettim. Şaşırtıcı biçimde kromozomların parçaları, sanki koparılmış ve tamamen yeni yerlerine kaydırılmış gibi görünüyordu. Böylece kromozomdaki genlerin eklenmesini, silinmesini ve yer değiştirmesini sağlayan yapıları tespit ettim. Bunlara dağıtıcılar ve hareketlendiriciler adını verdim.
Dağıtıcı, kromozomu kırabilir ve etrafındaki genlerin davranışını değiştirebilirdi ancak bunu yalnızca bir hareketlendirici varlığında yapabiliyordu. Başka bir deyişle, fiziksel özellikler açma-kapama işlevi yapan dağıtıcılar ve hareketlendiriciler tarafından kontrol ediliyordu. Bir kromozomdaki genleri kontrol edebilir, davranışlarını engelleyebilir veya değiştirebilirlerdi. Bunlara gen denetleyicileri adını verdim.
Elde ettiğim bulgulara göre, genler artık ebeveynlerden çocuklara verilen değişmez talimatlar olarak düşünülemezdi. Ortamdaki belirli koşullara tepki verip değişebilirlerdi. Hareketli genler, kromozomlar içinde zıplayabilir ve fiziksel özellikleri açıp kapatabilir. Yani mısırın mor olup olmayacağını belirleyebilirlerdi.
O zamanlarda geçerli kabul edilen teori, genlerin kromozom üzerinde sabit konumlarda durduğunu söylüyordu. Hâlbuki benim çalışmalarımda bulduklarım bunun yanlış olduğunu gösteriyordu. Önceki araştırmalarımda pek çok takdir kazanmış olmama rağmen, hareketli genetik unsurlar üzerine bulgularımı şimdiye kadarki en önemli çalışmam olarak görüyordum. Ancak bilim dünyasında kimse bunu dikkate almıyor gibiydi. Umutsuzluğa kapıldım ve kendimi değersiz hissederek sanırım bir depresyon atağı yaşadım. Bu alandaki çalışmalarını yayınlamayı ve insanları ikna etmek için bulgularımı anlatmayı bıraktım.
1960'a geldiğimizde bakterilerle yapılan genetik çalışmalar hız kazandı ve benim mısır üzerinden yaptığım çalışmalarla benzerlikleri anlaşılmaya başladı. 1961'de hemen bir makale ile tartışmalara yanıt verdim: Mısır ve bakterilerdeki gen kontrol sistemleri arasında bazı benzerlikler.
1970'lerin başında moleküler biyologlar, bakteri ve virüslerde gerçekleşen transpozisyon olgusunu, yani genlerin yer değiştirilebildiğini keşfettiler. Bunun bağışıklık sistemi hastalıkları ile kanserlerin teşhis ve tedavisinde önemli olduğunu görmeye başladılar ve genetik mühendisliği bilimi doğdu. Yıllar önce bulduklarım, artık herkes tarafından anlaşılır hale gelmişti.
Mayıs 1971'de Ulusal Bilim Madalyası'nı Başkan Richard Nixon'dan aldım. Bunu, 1983 Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü izledi. Hareketli genetik unsurları keşfettiğim için çok sayıda başka ödül ve onur derecem oldu. Ancak elbette Nobel ödülünün bende yarattığı gurur tarifsizdi. Çünkü Marie Curie’nin yolundan gidip, ama ondan farklı olarak bir ekibin parçası olarak değil de tek başına çalışarak ödülü alan ilk kadın bilim insanı olmak, yıllar süren emeğin yüreğimi ısıtan karşılığı idi benim için. Ve Nobel aldığımda 81 yaşındaydım. Demek ki, inandığınız doğruları ısrarla savunmaktan vazgeçmemek lazım.
Hayatım boyunca pek yakın arkadaşım olmadı. Kendimi hep özgür bir ruh olarak görüyordum; birine çok yaklaşmak, beni bu değerli özgürlüğümden mahrum bırakabilirdi. Hiç evlenmedim ve çocuk sahibi olmadım. Benim çocuklarım genetik bilimine yaptığım katkılardı ve Gregor Mendel’in “genetiğin babası” olarak anılması gibi, “genetiğin annesi” olarak anılmak da benim için mutluluk verici.
2 Eylül 1992'de 90 yaşında hayata veda ederken, insanlığa bıraktığım bu değerli bilgilerin huzuru içindeydim.
Not: Bilim insanları otobiyografik öyküleri projesi, Aklın Yolu Düşünce Topluluğu desteğiyle, yazarımız Okan Ö. Cinemre koordinatörlüğünde Antalya BAKÜS Sahne & Atölye'nin yazar ve sanatçıları tarafından yapılmıştır. Kayıtlardaki emek ve desteğinden dolayı Yamaç Alkan ve Bad Production'a teşekkür ederiz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 6
- 3
- 3
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 13/12/2024 18:05:30 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11073
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.