Ayasofya: Medeniyetlere Ev Sahipliği Yapmış Bir Şaheserin Asırlara Sığmayan Tarihi
Ayasofya (veya resmi adıyla "Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi"), İstanbul'da yer alan bir cami ve dünyanın en ilgi çeken yapılarından bir tanesidir. Çok özel bir mimariye sahip olan Ayasofya, aynı yerde üç kere inşa edilmiştir. Günümüze ulaşan Ayasofya, Bizans döneminde İmparator Juatinianos tarafından inşa edilmiştir.
Ayrıca Ayasofya:
- 360 yılından İstanbul'un fethine (1453'e) kadar Yunan Ortodoks Kilisesi olarak,
- 1453'ten 1931'e kadar cami olarak (1931'ten 1935'e kadar halka kapalı kalmıştır),
- 1935'ten 2020'ye kadar müze olarak,
- 2020'den bu yana yeniden cami olarak hizmet vermiştir.
Tarihi yapılar, bir bölgenin tarihi dokusu ve geçmişi hakkında önemli veriler sunmaları nedeniyle oldukça değerlidirler. Doğu Roma İmparatorluğu zamanında inşa edilen ve muhteşem detayları ve mimari özellikleriyle ön plana çıkan Ayasofya da bu yapılar arasında yer almaktadır. Farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan, çok özel mimari yapısıyla dikkatleri üzerine çeken Ayasofya, tarihi derinliğiyle de uğrak yerlerinden biri haline gelmiştir. Peki Ayasofya'nın tarihi hakkında neler biliyoruz?
Ayasofya Etimolojisi
Ayasofya kelimesinin Yunanca karşılığı Ἁγία Σοφία'dır. Resmi ismi ise Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi'dir. Ayasofya adında yer alan "aya" kelimesi "kutsal, azize" anlamlarına gelir. Bunun yanı sıra "sofya" sözcüğü ise Eski Yunancada "bilgelik" anlamlarına gelmektedir. Her iki kelime birleştiğinde "kutsal bilgelik" kelimesi ortaya çıkmaktadır. Gerçekten de 532-537 yılları arasında Yunan geometristler Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius tarafından tasarlanıp inşa edildiğinde "Kutsal Bilgelik Kilisesi" (Yun: "Ναὸς τῆς Ἁγίας τοῦ Θεοῦ Σοφίας") olarak adlandırılmıştı.
İstanbul'da bulunan ve hem yerli hem de yabancı turistlerin ziyaret ettiği Ayasofya, Bizans İmparatorluğu döneminde yaptırılmıştır. İlk yapıldığı dönemde "Megala Ekklesia" (Tür: "Büyük Kilise") olarak adlandırılsa da daha sonraları Ayasofya şeklinde ifade edildiğini söylemek mümkündür. Ayasofya'nın tarihi süreç içerisinde farklı zaman dilimlerinde tekrar inşa edildiği, günümüze kadar gelen Ayasofya'nın üçüncü Ayasofya olduğu ise bilinen bir gerçektir.
Ayasofya'nın Dikkat Çeken Tarihi
Daha önce de belirtildiği üzere Ayasofya, üç kere aynı yerde inşa edilmiş, günümüze kadar gelen Ayasofya ise üçüncüsü olmuştur. Bu nedenle Ayasofya tarihini incelerken üç farklı Ayasofya üzerinde inceleme yapmak oldukça önemlidir.
Birinci Ayasofya
Birinci Ayasofya'nın inşasına, Roma İmparatoru Büyük Konstantin (I. Constantinus) döneminde başlanmıştır. Bilindiği üzere I. Constantinus döneminde (324-337) Hristiyanlık Roma İmparatorluğunun resmi dinlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Ayasofya Kilisesi olarak da bilinen bu yapının inşası Büyük Konstantin döneminde tamamlanamasa da Büyük Konstantin'in oğlu II. Constantinus zamanında yapının tamamlanmıştır.
İlk Ayasofya'nın ahşap çatı ile kaplanmış bir yapı olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte önünde bir atrium bulunmakta ve yapı, genel mimari özellikleri itibarıyla Latin mimarisini yansıtmaktadır. Konstantinopolis patriği Ioannes Khrysostomos ve İmparator Arcadius arasında meydana gelen anlaşmazlıktan dolayı sürgün edilmesi, onu destekleyenlerin de isyan çıkarması sonucunda yapının yıkıldığı düşünülmektedir. Yapılan araştırmalar sonucu eski bir tapınak üzerine inşa edildiği düşünülmekte olan ilk yapıdan günümüze herhangi bir kalıntı kalmamıştır.
İkinci Ayasofya
İlk inşa edilen Ayasofya'nın çıkan bir ayaklanma sonucunda yıkılmasıyla birlikte, bu yapı II. Theodosius (408-450) tarafından onarılmış ve ibadete açılmıştır. Mimar Ruffinos tarafından inşa edilen bu yapının ömrü de ne yazık ki uzun olmamıştır. Iustinianos'a (527-565) karşı başlayan ayaklanmalar, 13-14 Ocak 532 Nika Ayaklanması'na neden olmuştur. Bu ayaklanma sonrasında çıkan yangın ise İkinci Ayasofya'nın da yıkılmasına sebebiyet vermiştir.
1935 yılında A. M. Schneider, Ayasofya'da çeşitli kazılar yapmış ve elde ettiği bulgular sayesinde İkinci Ayasofya'nın tarihine az da olsa ışık tutma şansı elde etmiştir. Kazılarda ortaya çıkarılan büyük süslemeli frizlerin, İkinci Ayasofya'nın giriş bölümüne ait olduğu tespit edilmiştir. Frizler üzerinde yer alan ve 12 havariyi temsil etmekte olan kuzu kabartmaları, İkinci Ayasofya'nın görkemi hakkında da önemli verilere ulaşmamızı sağlamaktadır.[1]
Üçüncü Ayasofya
İkinci Ayasofya'nın da yıkılmasıyla birlikte İmparator I. Iustinianos, Ayasofya'nın tekrar inşa ettirilmesi için Miletoslu Isidoros ve Trallesli Anthemios'u görevlendirmiştir. Oldukça kısa bir süre içerisinde (5-6 yıl içerisinde), günümüze kadar ulaşmayı başaran Ayasofya inşa edilmiştir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
537 yılında tamamlanan Üçüncü Ayasofya'da ilk dini ayinlerin ise 27 Aralık 537 tarihinde yapıldığı bilinmektedir. O dönemde Konstantinapolis'in Hristiyan Katedrali olarak inşa edilmiş bulunan yapı, sahip olduğu pek çok özelliği ile dikkatleri üzerine çekmektedir. İnşa edildiği dönemde dünyanın en büyük iç mekanı olarak bilinen Ayasofya, mimarisindeki zarafet ile de görenleri büyülemeyi başarmıştır.
1520 yılında, dünyanın en büyük kilisesi olarak bilinen ve İspanya'da yer alan Sevilla Katedrali tamamlanana kadar Ayasofya, dünyanın en büyük katedrali olarak ünlenmiştir. Katedral, yaklaşık 1000 yıl boyunca Doğu Ortodoks Hristiyanlığın dini ve manevi merkezi olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u Fethi
Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet'in 1453 yılında İstanbul'u fethetmesine kadar Doğu Ortodoksların dini merkezi olan Ayasofya, İstanbul'un fethiyle birlikte bir dönüşüm yaşamıştır. Fatih Sultan Mehmet'in (ya da II. Mehmet'in) emriyle Ayasofya, camiye çevrilerek Müslümanlar için önemli bir merkez haline gelmiştir.[2]
Fatih Sultan Mehmet'in emriyle temizlenerek camiye çevrilen ve adında herhangi bir değişiklik yapılmayan Ayasofya'ya minare eklenmiş ve minarelerden biri de II. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Her ne kadar Osmanlı mimarisinde taşın önemi büyük olsa da Ayasofya'nın ilk minaresinde tuğla kullanılmıştır.
Fatih Sultan Mehmet'ten itibaren dönem dönem bazı Osmanlı padişahları, Ayasofya'ya eklemelerde bulunmuştur. Kanuni Sultan Süleyman, fethetmiş olduğu Macaristan'daki bir kiliseden iki dev kandil getirmiş ve Ayasofya'ya bu kandilleri koydurtmuştur. Şu anda bu kandillerin mihrabın her iki yanında bulunduğu bilinmektedir.
Osmanlı padişahlarından II. Selim Dönemi'nde Mimar Sinan tarafından, Ayasofya'nın çok daha sağlam hale gelebilmesi için dış istinat duvarları eklenmiştir. Dış istinat duvarlarının yanı sıra Mimar Sinan, kubbeyi taşımakta olan payeler ve yan duvar arasında bulunan boşluklar arasına kemerler eklemiştir.
Ayasofya'nın güneydoğu kısmına II. Selim'in türbesi eklenmiş olup III. Murat ve III. Mehmet'in türbeleri de daha sonraları eklenmiştir. Bunların yanı sıra Ayasofya'nın cami formuna bürünebilmesi adına vaaz kürsüsü, müezzin mahfili, minber; Ayasofya'ya eklenen yapılar arasında yer almaktadır.
Ayasofya'nın Müze Dönemi
İstanbul'un fethi ile birlikte Türk topraklarında kalan ve camiye çevrilen Ayasofya, oldukça uzun bir süre müze olarak kullanılmıştır. 1930-1935 yılları arasında halka kapatılan ve bu süre içerisinde çeşitli restoranlar çalışmaları yapılan Ayasofya, çok daha görkemli bir form elde etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle gerçekleştirilen çalışmalar arasında mozaiklerin ortaya çıkarılması ve temizlenmesi, kubbenin demir bir kuşak ile çevrilmesi yer almaktadır. Ayasofya, Bakanlar Kurulu 24 Kasım 1934 ve 7/1589 kararıyla müzeye çevrilerek halkın kullanımına sunulmuştur.[4] Oldukça uzun bir süre müze olarak kullanılan Ayasofya'nın cami olma süreci 2005 yılı itibarıyla başlamıştır. 24 Temmuz 2020 tarihinde ise cami olarak kullanıma açılmıştır. Halihazırda Ayasofya cami statüsündedir.
Ayasofya'nın Mimari Özellikleri
Ayasofya, mimari özellikleriyle dikkat çeken çok özel tarihi yapılar arasında yer almaktadır. Kubbeli bazilika şeklinde inşa edilen Ayasofya, büyük bir kubbeye sahiptir. Bu özelliği ile döneminde ön plana çıkmayı başaran Ayasofya'nın kubbesi, Roma'daki Pantheon'un daha küçüktür. Fakat Ayasofya'nın kubbesi oldukça karmaşık bir plana sahiptir. Etkileyici mimariye sahip olan Ayasofya, incelikli bir işçiliğin ürünüdür.
Yapının güneydoğu kısmında Osmanlı Padişahı I. Mahmut tarafından 1740 yılında yaptırılan bir kütüphane yer almaktadır. 1968 yılına kadar kütüphanedeki eserler korunmuş olmakla birlikte bu tarihten itibaren eserlerin tamamı Süleymaniye Kütüphanesi'ne taşınmıştır. [3]
Kubbe
Kemer, tonoz ve yarım kubbenin oluşturduğu sistem; kubbenin geniş bir alanı rahatlıkla örtebilmesini olanaklı hale getirmiştir. Yapının iç mekanı, kubbesi başta olmak üzere birçok alan oldukça sanatsal bir görünüm elde etmiştir. [5] Kubbesi üzerinde 40 adet pencere bulunmakta olup kubbe, renkli bir iç kısma sahiptir. Dört adet içbükey üçgen pandandif üzerine oturan kubbe, Bizans yapılarında sıklıkla görülen bir kubbe biçimidir.
Sütunlar
20 metre civarındaki sütunları ile heybetli bir görünüme sahip olan Ayasofya'nın sütunları yaklaşık 1,50 metre çapındadır. Granit ve mermer olmak üzere farklı malzemeler kullanılarak inşa edilen sütunların 70 ton ağırlığında olduğu düşünülmektedir.
İmparatorluk Kapısı
Ayasofya'nın girişinde yer alan "İmparatorluk Kapısı", ana giriş olarak da bilinmektedir. Kapının üst kısmında İsa ve İmparator VI. Leo'yu temsil etmekte olan Bizans mozaiği bulunmaktadır. Bu kısım, Ayasofya'ya girişte ziyaretçilerin ilgisini çekmekte ve görenleri büyülemektedir.
Üst Galeri
At nalı şeklinde bir mimari özelliğe sahip olan Üst Galeri, oldukça başarılı bir şekilde korunmuş mozaiklere de ev sahipliği yapmaktadır. Günümüzde restorasyon çalışmaları nedeniyle uzunca bir süre ziyarete kapalı olan bu kısımda, halihazırda Ayasofya fotoğrafları yer almaktadır.
Ayasofya'daki Vestibül Mozaiki
Ayasofya'da yer alan mozaikler oldukça fazladır ve ilgi çekicidir. Bunlardan en önemlisi Vestibül Mozaiki'dir. Mozaikte Meryem oturmuş olup dizlerinde de Çocuk İsa yer almaktadır. Yüzünü bakana çevirmiş olan Meryem'in oldukça heyecansız bir bakışa sahip olduğu görülmektedir. Üzerinde stola bulunan Meryem stola ile aynı renkte maforion giymiştir.[6]
Meryem'in merkezde yer aldığı mozaikte, Meryem'in kucağında İsa ve Meryem'in her iki yanında iki imparator grubu bulunmaktadır. Mozaiğin sağ kısmında Büyük Konstantin bulunmakta olup sol kısımda ise Birinci Justinyan yer almaktadır.
Mozaikte Meryem'in kucağında yer alan Çocuk İsa, sırma himation giymiştir. Giydiği elbisenin kumaşı oldukça parlaktır. Meryem'in önünde durduğu taht ise dinamik bir perspektife sahiptir ve tahtın başlıkları kabartmalıdır. Ayrıca ön kısmındaki ayakları sütun şeklindedir. Çeşitli figürlerle bezeli olan tahtın altından yapılmış olduğu görülmektedir.
Mozaiğin merkezinde bulunan Meryem ve Çocuk İsa figürü, Hristiyan sanatında sıklıkla kullanılan figürler arasında yer almaktadır. Oldukça etkileyici bir mozaik olması, mozaiğin Ayasofya ziyaretçilerinin sıklıkla ilgisini çekmektedir.
Sonuç
Ayasofya, Doğu Roma mimarisinin en estetik örneklerinden bir tanesidir. Farklı dönemlerde tekrar inşa edilen ve günümüze 3 kere inşa edilen örneği kalan Ayasofya, İstanbul'un fethedildiği 1453 yılından beri Türk topraklarında yer almaktadır. Şehrin fethedilmesiyle birlikte camiye çevrilmiş ve çeşitli yapılar eklenerek cami formu elde etmesi sağlanmıştır.
1934 yılında müzeye çevrilen ve halka açık bir yapı kazanan Ayasofya, 2020 yılından beri cami olarak kullanılmaktadır. Muhteşem mimari özellikleriyle ilgi gören Ayasofya, ibadete açılmış olup 2020 itibarıyla camide ibadet yapılmaktadır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 16
- 6
- 3
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ E. G. Erdoğan. (2012). Bizans Döneminde Ayasofya, Tarihçesi Ve Mimari Özellikleri Hakkında Genel Bilgiler. Istanbul Journal of Social Sciences. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Demirci. Ayasofya'nın Tarihi Ve Müzesi. Alındığı Tarih: 15 Mayıs 2022. Alındığı Yer: Academia | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. A. Aydın. Büyük İstanbul Tarihi Ayasofya Maddesi. Alındığı Tarih: 17 Mayıs 2022. Alındığı Yer: Academia | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. Akan. (2020). Ayasofya Camisi'nin Müzeye Çevrilmesi Üzerine Bir Araştırma. Türk Dünyası Araştırmaları. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Techno Science. Sainte-Sophie (Constantinople) - Définition Et Explications. Alındığı Tarih: 28 Aralık 2022. Alındığı Yer: Techno Science | Arşiv Bağlantısı
- ^ Türk Tarih Kurumu. Ayasofya Camiindeki Mozaikler. Alındığı Tarih: 28 Aralık 2022. Alındığı Yer: Türk Tarih Kurumu | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 19:00:04 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11734
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.