Astrolojinin Bilimle İmtihanı: Astroloji, Bilimin En Temel Testlerini Geçebilir mi?
Astroloji, buradaki yazımızda etraflıca işlediğimiz gibi, gök cisimleriyle davranışlarımız ve kişilik özelliklerimiz arasında anlamlı ilişkiler olduğunu iddia eden bir sahtebilim türüdür. Bu bakımdan astroloji, bilimsel geçerliliği olan bir pratik değildir. Bilimin temel kriterlerine neden uymadığını buradaki yazımızda anlatmıştık. Tüm bunlara rağmen insanların astrolojinin iddialarının kendilerine neden uyduğunu sandıklarını, yani astrologların insanları nasıl kandırdığının psikolojisini ise buradaki yazımızda anlatmıştık. Modern bilim, astrolojinin antik zamanlarda kalma, bilimin en temel ilkeleriyle çelişmesi dolayısıyla bilimsel geçerliliği bulunmayan, çoğunlukla kendini astrolog olarak gören kişilerin hayal gücüyle beslenen bir sahtebilim olduğu konusunda hemfikirdir. Bu konularda daha fazla bilgi edinmek için, Dr. Tevfik Uyar tarafından kaleme alınan Astrolojinin Bilimle İmtihanı isimli eseri edinmenizi tavsiye ederiz.
Astroloji Bilimin Testlerinden Geçememektedir!
Astrolojinin iddiaları akademik çalışmalarla tekrar tekrar çürütülmüştür. 2006 yılında Personality and Individual Differences dergisinde yayınlanan akademik bir çalışmada, 15.000'den fazla kişinin doğum tarihleri ile kişilik özellikleri arasındaki ilişki incelenmiş ve tek bir kişide bile istatistiki olarak anlamlı sonuç elde edilememiştir.
Astrologların katılımıyla gerçekleştirilen, onların katkılarıyla yapılan ve Nature dergisinde yayınlanan bir deneyde, 28 astrologa 256 katılımcının 480 soruya verdikleri cevaplardan toplanmış kişilik verileri gönderilmiş ve bu bilgilerden yola çıkarak astrologların burç ve kişilik analizleri yapması istenmiştir. Birden fazla şekilde yapılan testler sonucunda, astrologların birbirleriyle ortak sonuçlara varamadıkları gibi, astrologlar tarafından tespit edilen sonuçların kişiler tarafından doğru bulunmadığı, rastgele üretilen veya başkalarına ait olan kişilik analizlerini kendilerine özel üretilenlere istatistiki olarak eşit sıklıkta tercih ettikleri gösterilmiştir. Aynı deney, 2008 yılında 52 üniversite öğrencisi ile tekrar edilmiştir ve aynı sonuçlara ulaşılmıştır. Dolayısıyla astrolojinin ve astrologların iddialarının bilimsel olarak herhangi bir geçerliliği bulunmamaktadır.
Bilim Nasıl Çalışır? Astroloji Neden Bilim Değildir?
Bilimde, bilim insanlarının görmek istedikleri sonucu görmeye meyilli olmasına "onaylama önyargısı" denir. Yani insan, kendi fikrini onaylamak (veya onaylanmasını) ister ve bilim insanları da ne yazık ki bu eğilimden muaf değildir. Örneğin bir kimyasalın bir farede kansere neden olduğunu ispatlamaya çalışan bilim insanları, sırf "insan" olmalarından ötürü, buna yönelik verilere daha güçlü bir şekilde sarılıp, iddialarını çürüten verileri görmezden gelmeye meyilli olabilirler.
Ancak bilim ile sahtebilim arasındaki çok temel farklardan birisi budur: Bilim insanları için "onaylama önyargısı" hatasına düşmek korkulu bir rüya iken, sahtebilimciler (örneğin astrologlar) için bu, yaptıkları işin önemli parçalarından birisidir. Bilim insanları, bu sorundan kaçınmak için onlarca farklı istatistiki yöntem kullanarak elde ettikleri verilerin bilimsel geçerliliği olduğunu ve kendi isteklerinin, gerçeklere karışmadığını doğrularlar. Sahtebilimciler ise çok temel mantık hataları üzerine dağlar inşa ederler ve fikirlerini bu karmaşık yanlış iddialar ağı arkasına gizleyerek pazarlarlar.
Dahası bilimde araştırmalar "akran değerlendirmesi" (İng: "peer-review") denen bir süreçten geçer. Yayınlanacak bir makale öncelikle işin uzmanı olan diğer araştırmacılar tarafından gözden geçirilir ve hatalarından ayıklanması sağlanır. "Hakem" denen bu bilim insanları, genellikle aşırı katıdırlar ve kolay kolay bir makalenin yayınlanmasını istemezler; çünkü kendi makaleleri de aynı katı standartlara tabi tutulmaktadır. Ancak ve ancak bu zorlu süreçten geçebilen çalışmalar güvenilir bilim dergilerinde yayınlanır. Sonrasında, diğer araştırmacılar bu deneyleri okur, tekrar eder, üzerine yeni deneyler yaparak ana iddiayı doğrularlar veya yanlışlarlar. Buna karşılık "astrolog"lar, hiçbir bilimsel dayanakları bulunmadığı için metotlarını "gizli, derin ve antik bilgiler" olarak lanse etmekte, bu nedenle yöntemlerini açıklamaktan kaçınmakta, böylelikle sahte "mesleklerini" sürdürerek halkı aldatmaktadırlar. Bu süreçte masum insanlardan bol miktarda para sömürmekte ve genel kültürü yanlış bir şekilde yönlendirmektedirler.
Üstelik, astrolojik iddiaların neden insanlara uyuyormuş gibi gözüktüğü halihazırda psikoloji dahilinde Forer-Barnum Etkisi denen bir etki çerçevesinde net bir şekilde tanımlanmış, dolayısıyla astrolojinin temelsiz bir uygulama olduğu anlaşılmıştır. Dahası, sayısız bilim insanı tarafından bugüne kadar yapılan kontrollü deneylerle astrolojinin hiçbir işe yaramadığı ispatlanmıştır. Bu açılardan bakıldığında, astrolojinin güvenilir, ciddiye alınır, dikkate değer ve somut tek bir dayanağı bile bulunmamaktadır.
Astrolojinin neden bilim olmadığıyla ilgili daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Fiziksel Kuvvetler: Astrolojiyi Bilimselleştirme Çabası
Ancak astrolojiye gönülden bağlı olan, kandırılmış ve aldatılmış halkın aklının bir köşesinde kendilerince yaptıkları bir açıklama vardır:
Ama bu gezegenlerin ve yıldızların bir çekim kuvveti var; dolayısıyla mutlaka üzerimizde bir etkileri olması gerekiyor. Doğduğumuzda falan bir şekilde etki etmiştir.
Bu makalemizde, hiçbir gezegen ve hiçbir yıldızın, kütleçekim kuvvetinin sizin üzerinizde anlamlı bir etki yaratamayacağını matematiksel olarak ispatlayacağız. Böylece, eğer ki astroloji denen bu sahtebilim örneğine tutunma nedeniniz astrofizik veya matematikle ilgili bilgi eksikliği ise, bunu ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Lafı uzatmayalım ve astrolojinin neden geçersiz bir alan olduğunu matematiksel olarak gösterelim:
Atom altı boyutlarda hesap yapmıyorsak, yani büyük kütleli cisimlerin (bir gezegenin ya da bir insanın) diğer cisimlere yaptığı kütleçekim kuvvetini hesaplamak istiyorsak, Newton'un Kütleçekim Teorisi'nden faydalanmamız fazlasıyla yeterli olacaktır. Newton'un iki cisim arasındaki çekim kuvvetini gösteren ve çığır açan formülünü şu şekilde ifade etmektedir:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu formülde "F" harfi uygulanan çekim kuvvetini, GG harfi kütleçekim sabitini (6.674×10−11Nm2/kg26.674\times{10^{-11}} Nm^2/kg^2), mm harfi cisimlerin kütlelerini, rr harfi ise incelenen cisimler arası mesafeyi gösterir. Bu formülün yorumu basittir: iki cismin birbirine uyguladıkları çekim kuvveti, cisimlerin her birinin kütlesi ile doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır. Daha basit bir ifadeyle, cisimlerin kütlesi arttıkça çekim kuvveti artar, azaldıkça azalır. Cisimler arasındaki mesafe arttıkça kütleçekim kuvveti katlanarak azalır; mesafe azaldıkça, çekim kuvveti katlanarak artar.
"Merkür Etkisi"
Şu meşhur, sözde Merkür Etkisi'ni ele alalım: Bakalım 3.3022×10233.3022\times{10^{23}} kilogramlık kütlesiyle Merkür, 70 kilogramlık bir insana, Dünya'ya en yakın olduğu zaman ulaştığı 7.73×10107.73\times{10^{10}} metrelik mesafeden ne kadar etki ediyor? Hesap çok basit:
Sonuç? F=2.58184×10−7NF=2.58184\times{10^{-7}} N. Bir diğer deyişle, 0.000000258184 Newton!
Bu, akıl almaz derecede ufak bir kuvvet. Ne makro boyutta, ne mezo boyutta, ne de mikro boyutta hiçbir anlamı bulunmuyor.
İyi de bu ne demek? Bunun ne kadar büyük ya da ne kadar küçük olduğunu nereden anlayacağız?
Arkadaşınızın (ya da Doğum Sırasında Odadaki Ebenizin) Etkisi, Merkür'den Fazla!
Bir arkadaşınızla oturup, bir şeyler içtiğinizi düşünün. Diyelim ki sizinle aynı kiloda, 70 kilogramlık bir arkadaşınız var ve aranızda 1 metre mesafe olacak şekilde oturuyorsunuz. Bakalım onun size uyguladığı kuvvet ne kadar? Hesap gene çok basit, sadece sayılar farklı:
Yani, sonuç? F=3.27026×10−7NF=3.27026\times{10^{-7}} N. Bir diğer deyişle, 0.000000327026 Newton!
Şuna bakar mısınız?
1 metre uzaktaki arkadaşınızın uyguladığı kuvvet, o koca gezegenin Dünya'ya en yakın olduğu anda size uyguladığı kuvvetten, 1.27 kat daha fazla!
Sizden 2 bilardo masası uzakta duran, 70 kilogramlık bir insanın size uyguladığı kütleçekim kuvveti, Merkür'ün Dünya'ya en yakın olduğu andaki kütleçekim kuvvetinden hala daha büyük olurdu!
Biz Merkür üzerinden hesapladık ama bunu Satürn gibi devasa bir gaz devi gezegen üzerinden hesaplamak da mümkün. Sonuç değişmiyor: Siz doğarken, anneniz size milimetreler kadar, ebeniz size santimetreler kadar yakındır; Satürn ise bize en yakın olduğu zaman bile bizden 1.2 milyar kilometre uzaktadır! Bunu bizden değil, astronom Prof. Dr. Ethem Derman'dan dinleyin: "Hayatınızda ebenin etkisi, Satürn'den fazladır!"
Bu sayının küçüklüğünü, kendi varlığınızın yeryüzüne uyguladuğı kuvvetle de görebilirsiniz: 70 kilogramlık bir birey, ortalamada Dünya'ya 686.7 Newton kuvvet uygular! Merkür'ün size uyguladığının tam 2.099.833.041 (yaklaşık 2.1 milyar) katı!
Gezegenin Mesafesinin Değişmesi Bize Etki Edebilir Mi?
Hemen olası bir itirazlara yönelik bir açıklama da yapalım: "İyi de, Merkür ileri geri gidiyor; zaten astrologların söylediği de bu ufacık kuvvvetlerdeki değişimin ruh halimizdeki etkisidir."
Bu da, tamamen hatalı bir iddiadır. Neden mi? Hemen hesaplayalım:
Merkür'ün bizden en uzak olduğu noktada ne kadar kütleçekim uyguladığına bir bakalım:
Sonuç? F=3.61974×10−8NF=3.61974\times{10^{-8}} N. Bir diğer deyişle, 0.0000000361974 Newton!
Tahmin edilebileceği gibi bu, en yakın olduğu zamankinden daha küçük bir kuvvettir. Şimdi... Merkür'ün en yakın noktadan, en uzak noktaya kadar gidişinde değişen kuvvet miktarını hesaplayalım:
ΔF=2.58184×10−7−3.61974×10−8=2.21986×10−7N\varDelta{F}=2.58184\times{10^{-7}} - 3.61974\times{10^{-8}} = 2.21986\times{10^{-7}} N. Bir diğer deyişle, aradaki fark sadece 0.000000221986 Newton değerindedir.
Peki, bu ne demek? Bu fark, yeterince etki yaratabilir mi?
1 metre uzağınızda konuşan arkadaşınızı hatırladınız mı? Diyelim ki sadece bir şeyler içmiyor, aynı zamanda tavla oynuyordunuz. Her zaman olduğu gibi, tavla oynarken zarı düşürdü ve almak için sizden 2 metre uzağa kadar gitmesi gerekti.
Burada yapacağımız hesap, 1 metre uzağınızdaki 70 kiloluk arkadaşınızın sadece 2 metre uzağınıza gittiğinde size uyguladığı kuvveti gösterecektir. Öncelikle, 2 metre uzağa gittiğinde uyguladığı çekim kuvvetini bulalım:
Sonuç: F=8.17565×10−8NF=8.17565\times{10^{-8}} N. Bir diğer deyişle, 0.0000000817565 Newton!
Yine, sizden uzaklaştığı için etki kuvveti azaldı. İyi ama, hangisi daha fazla dersiniz? Milyonlarca kilometre hareket eden akıl almaz kütlelere sahip Merkür'ün mü, düşen bir tavla zarını almaya giden 70 kilogramlık arkadaşınız mı?
Hemen hesaplayalım. Arkadaşınız 1 metre uzaklıktan, 2 metre uzaklığa gittiğinde, üzerinize uyguladığı kütleçekim kuvvetindeki değişim şudur:
ΔF=3.27026×10−7−8.17565×10−8=2.24527×10−7N\varDelta{F}=3.27026\times{10^{-7}} - 8.17565\times{10^{-8}} = 2.24527\times{10^{-7}} N. Bir diğer deyişle, aradaki fark sadece 0.00000024527 Newton değerindedir.
Sonuç?
70 kilogramlık arkadaşınızın 1 metre yer değiştirmesinin sizin üzerinizdeki kuvvetindeki değişimi, 330.000.000.000.000.000.000.000 (330 sekstilyon) kilogram ağırlığındaki Merkür'ün, yaklaşık 129.150.000.000 (129 milyon) kilometrelik hareketi sonucu üzerinizdeki kütleçekim kuvvetinin değişiminden tam %110.4 daha fazladır!
Yani arkadaşınızın zarı almasının sizin üzerindeki etkisi, Merkür'ün hareketinden daha fazladır.
Peki şimdi düşünelim... Her gün, kaç adet cisimle, kaç insanla, kaç olay ve kaç durumla karşılaşıyorsunuz? Gökdelenlerin yanından yürüyor, insanlarla el sıkışıyor, arabalara biniyor, trenlerde seyahat ediyorsunuz. Bunların sizin üzerinize uyguladığı kütleçekim kuvveti bile duygularınızda, kişiliğinizde, var oluşunuzda hiçbir değişime neden olmazken, göz ardı edilmesinin fark bile yaratmayacağı kadar ufak bir etkinin tüm hayatınızı belirlediğine inanmak, zekanıza hakaret değil midir?
İşte bu sebeplerle bilim çalışır, astroloji ise bilim dışı bir safsatadır.
Güneş ve Ay'da Durum Nedir?
Dilediğiniz objeyle bunu denemeyi sürdürebilirsiniz. Ay ve Güneş, kuvvetsel olarak en büyük değerleri verecektir, çünkü Ay çok yakındır, Güneş de çok büyüktür. Ancak ikisinin yarattığı kütleçekim kuvveti de, el sıkıştığınız birinin kütleçekim kuvvetinden daha fazla olmayacaktır. Ara basamaklarla vakit kaybetmeden, doğrudan bazı bilgiler verelim ve hesaplar yapalım:
Güneş'in kütlesi: 1.989×1030kg1.989\times{10^{30}} kg
Dünya'nın Güneş'e En Uzak Olduğu Mesafe (Apelyon): 146×109m146\times{10^{9}} m
Dünya'nın Güneş'e En Yakın Olduğu Mesafe (Perihelyon): 94.5×109m94.5\times{10^{9}} m
Herhangi bir hesap makinesi veya MATLAB gibi bir yazılım kullanarak yapabileceğiniz hesaplar sonucunda, 70 kilogramlık bir insan üzerindeki etkiyi hesaplayarak şu sayıları elde edebilirsiniz:
Perihelyon Sırası Çekim Kuvveti: 1.0405 Newton.
Apelyon Sırası Çekim Kuvveti: 0.4359 Newton.
Görülebileceği gibi bu, çok daha büyük bir kuvvettir. Ancak, hemen kanmamak lazım. Çünkü Güneş gibi dev bir cisimden söz ediyorsak, kıyasımızı da ona göre büyük bir cisimle yapmamız gerekir. Örneğin, bir gökdeleni ele alalım: 11 Eylül saldırıları sonucu yıkılan İkiz Kuleleri'in kütleleri, çok tartışıldığı için iyi bilinmektedir. 110 katlı bu binaların ağırlığı kabaca 500.000 tondur. Yani 500.000.000 kilogram. Mümkün olsaydı, bu binaların birinin yanına gidip 0.5 metre uzaktan bina yüzeyine dokunduğunuzu düşünün. Çekim kuvveti ne mi olur?
İkiz Kulelerin 1 Tanesinin Uyguladığı Çekim Kuvveti: 9.3436 Newton.
Yani binaların arasından yürürken size dört bir taraftan uygulanan çekim kuvveti, Güneş'inkinden kat kat fazladır!
Tabii bir gökdelenin kütlesi tek bir noktada odaklanmamıştır; dolayısıyla bu hesap tamamen gerçekçi değildir. Ancak bu sorun değil, çünkü Güneş'in kütleçekim kuvvetini, bağımsız bir kuvvet olarak hesaplamak zaten hatadır. Dünya, Güneş'in yörüngesindedir ve siz de, Dünya üzerindesiniz. Dolayısıyla Güneş'in uyguladığı çekim kuvveti sizin üzerinizde herhangi bir iş yapamaz. Dünya'nın uzaysal hareketinin merkezi Güneş'tir. Diğer gezegenlerin kütleçekimini hesaplayarak anlamlı sonuçlar elde edebiliriz; ancak zaten yörüngemizin merkezindeki gök cisminin uyguladığı kütleçekim kuvvetini üzerimizde iş yapacak biçimde anlamlı hale getiremeyiz. Eğer Dünya, Merkür'ün etrafında dönüyor olsaydı, Merkür'ün kütleçekim kuvvetinin bizim için hiçbir anlamı olmazdı; ancak Güneş'in olurdu mesela...
Ancak bunu göz ardı ettik ve yine de hesabı yaptık. Fakat Güneş'in kuvveti 1000 Newton çıksaydı da, bunun fiziksel bir anlam ifade etmeteceğini lütfen unutmayınız. Öte yandan, bir şehir içerisinde yürürken üzerinize etki eden o kadar çok kuvvet vardır ki, Güneş'in etkisi zaten hepsinin yanında önemsiz kalır.
Son bir hesabı da Ay için yapalım:
- Ay'ın Dünya'ya En Yakın Olduğu Mesafe (Perici): 363.104.000 metre.
- Ay'ın Dünya'ya En Uzak Olduğu Mesafe (Apoci): 406.696.000 metre.
- Ay'ın Kütlesi: 7.34767309×10227.34767309\times{10^{22}} kilogram
Hesabımızı yapalım hemen:
Perici Sırasındaki Çekim Kuvveti: 0.0026 Newton
Apoci Sırasındaki Çekim Kuvveti: 0.0021 Newton
Fark, yok denecek kadar az olduğu gibi, değer de İkiz Kuleler'den 3983 kat küçük bir objenin uygulayacağı kuvvet ile aynı!
Kaldı ki, astrolojinin sadece bu 2 gök cismiyle ilgilenmediği, galaksileri bile işin içine kadar kuyruklu yalanlarını daha da derinleştirdikleri bilinen bir gerçektir. Güneş ve Ay, ışıkları dolayısıyla psikolojimiz ve evrimimiz üzerinde etkiye sahiptir. Ancak güçlü bir spot ışığı da, benzer etkiler yaratacaktır. Bu gök cisimlerinin kendilerinin veya çekim kuvvetleriniz organizmalarla bir alakası yoktur. Örneğin bazı canlılar, Ay'ın yarattığı gel-gitlere bağlı evrim geçirmişlerdir veya Ay'ın ışığına bağlı olarak ava çıkmaktadır. Ancak Ay'ın gel-git yaratabilme sebebi su kütlesinin inanılmaz büyük olması ve sıvı olması bakımından yapısal bütünlüğünün çok daha esnek olmasıdır. Dolayısıyla gel-gitler, astrolojiye yönelik bir delil olarak kullanılamaz. Zaten dediğimiz gibi, sadece bu 2 gök cismiyle ilgili unsurları ileri sürerek astrolojiyi savunmak, sorudan ve gerçeklerden kaçmaktan fazlası değildir.
Ama Ya Diğer Kuvvetler? Elektromanyetik Kuvvet?
Evren'e 4 kuvvet hükmeder: Kütleçekim kuvveti, elektromanyetik kuvvet, zayıf nükleer kuvvet ve güçlü nükleer kuvvet. Bunlardan son ikisi, sadece atomik seviyede çalışır, cisimlerin birbiriyle etkileşimiyle doğrudan ilgisi yoktur. İlkinin hiçbir işe yaramadığını yukarıda ispatladık. Geriye sadece elektromanyetik kuvvet kalıyor. Ki astrologların kütleçekim kuvveti açıklamaları yukarıdaki gibi analizler sonucu ellerinden alındığında başvurmak zorunda kaldıkları, süslü bir isim olduğu için halkı kandırmayı kolaylaştırması bakımından faydalı bir araç olan elektromanyetik kuvvettir.
Gezegenlerin elektromanyetik dalgaları son derece zayıftır. Örneğin Dünya'nın merkezindeki demir dolu çekirdek dolayısıyla, gezegenimizin bir manyetik alanı vardır. Bu alan sayesinde Güneş'ten gelen yüklü parçacıklardan kendisini koruyabilir. Ancak çekirdeği uygun olmayan gezegenlerin elektromanyetik alanları da çok zayıftır ve hatta olmayabilir. Örneğin Mars'ın bir zamanlar güçlü bir elektromanyetik alanı olduğu, ancak çeşitli sebeplerle (Güneş rüzgarları ve kendi iç dinamiklerindeki değişimlerle) bunu yitirdiği bilinmektedir. Dünya'nın manyetik alanı bile, atmosferden sonra sadece birkaç kilometre uzağa etki edebilir. Dolayısıyla gezegenlerin elektromanyetik kuvvetle sizi etkilemesi imkansızdır.
Yıldızlar biraz daha muhtemel adaylardır. Ancak Güneş haricindeki hiçbir yıldızın üzerimizdeki elektromanyetik etkisi, hesaplanabilir büyüklükte bile değildir. Yine, astrologlar sadece Güneş temelli iddialarda bulunmadıkları için, Güneş'in elektromanyetik saçılımının etkisinin arkasına sığınmak, cevaptan kaçmak olacaktır. Kaldı ki Güneş'in Dünya üzerindeki elektromanyetik etkisi çok nadiren değişir ve yine bu, etrafımızdaki herhangi bir cismin yaydığına kıyasla, atmosferik kalkan da düşünülecek olursa önemsenmeyecek kadar azdır. Örneğin MRI cihazına girdiğiniz zaman müthiş bir elektromanyetik dalgaya maruz kalırsınız, ancak kişiliğinizde en ufak bir değişim olmaz. Bu da, iddianın temelsizliğini doğrulamaktadır.
Dolayısıyla astrologların elindeki tek olasılık olan kütleçekim kuvvetinin işe yaramazlığının ispatlanması, bütün astrolojinin dayandığı temeli yok etmekte, dolayısıyla bu pratiği tamamen çürütmektedir.
Bilimsel Bir İddia için Sistemli ve Tekrar Edilebilir Kuvvetler Gerekir!
Hepsinden önemlisi, ola ki kütleçekim ya da elektromanyetik kuvvet gibi kuvvetlerin etkisi dikkate değer boyutta olsaydı, bu etkinin kaotikliğini nasıl eleyecektik? Yani ana rahmindeki bir bebeğin belli bir pozisyonda bulunması ile, bir diğer pozisyonda bulunması sonucunda bu kuvvetlerin beynine ve vücuduna etki etme biçimleri değişecektir.
Dahası, etraftaki diğer cisimlerin rastgele bir şekilde her yönden etkiyen kuvvet etkisi, spesifik bir gök cisminin kuvvetini ayırt etmeyi imkansızlaştıracaktır. Bir diğer deyişle, içinde bulunduğumuz ortamın kaotikliği, tekil bir gök cisminin etkisini tekrar eden ve sistemli bir şekilde ayıklamamızı imkansızlaştırmaktadır.
Dolayısıyla bundan yola çıkarak net sınırları olan kategoriler belirlemek ve insanları doğum tarihlerine göre belirli karakter gruplarına ayırmak fiziksel temeli olmayan, imkansız bir uygulamadır.
Ya Bilmediğimiz Kuvvetler Varsa?
Bilimde, güvenilir ve tekrar edilebilir verilere dayanmayan kavramlar üzerinden spekülasyon yapamayız. Astroloji, daha bilimin temel testlerini geçememektedir ki, ona bir şans vererek "Ya ileride keşfedilirse?" diyebilelim. Ayrıca zaten bilim böyle çalışmaz. Gelecekteki olasılıklara bakarak, bugünden hayatımızı belirleyecek kadar büyük iddialarda bulunamayız. Bu, akılsızlık olur.
Bilimde çok temel bir ilke vardır: İspat yükü, iddia sahibinin omuzlarındadır. Yani bir iddiayı ispatlama sorumluluğu, o iddiayı ileri süren kişidedir. Dolayısıyla burada hesap yapmamız gerek bile yoktu aslında. Çünkü astroloji bilimsel olarak ispatlanmış ve kabul edilen bir yaklaşım değil ki, bilimsel olarak çürütelim. Yine de, bu kadar bariz bir şekilde çürütülebilecekken, üzerine gitmemek hata olurdu diye düşünerek bu yazıyı hazırladık. Ancak unutmayın: İspatsız olarak ileri sürülen bir iddiayı çürütmek için ispata gerek yoktur. O şey, zaten geçersizdir.
"Astrolojiyi Kütleçekime veya Elektromanyetizmaya İndirgeyemezsiniz!"
Bu tarz, bilimsel olarak en temel, en basit sınavlardan bile geçemeyen astrologlar, buradaki yazımızda anlattığımız gibi, kanıt karşısında fikirlerini değiştirmek yerine, astrolojinin "mistik" doğası arkasına sığınarak bir savunma hattı oluşturmaya çalışmaktadırlar. "Sonuçta kuantum fiziği gibi alanlar da fizikte çığır açmıştır; astroloji de bu temel kuvvetlerin çok ötesindedir!" gibi açıklamalarla daha üst düzey fiziğin astrolojide parmağı olduğunu iddia ederek kafa karıştırmaya çalışırlar.
Öncelikle, kuantum fiziğinin astrolojiye dayanak olamayacağını buradaki yazımızda detaylıca izah etmiştik. İkincisi, kuantum mekaniğinin fiziğin temel ilkelerini ihlal etmediği, onlara yönelik anlayışımızı değiştirdiği konusudur. Yani kuantum mekaniği, cisimler arasındaki etkileşimin gerçekliğine dair temel bilgilerimizi değiştirmemiştir; sadece bu etkileşimlerin nasıl yaşandığına dair açıklamalarımızı geliştirmiştir. Yani yukarıda ele aldığımız kütleçekim kuvveti, elektromanyetik kuvvet ve diğerleri halen aynen geçerli kuvvetlerdir. Dolayısıyla astrolojinin, kulağa daha hoş gelen "kuantum mekaniği" gibi sahalar ardına sığınma çabası boşunadır. Astroloji, bilim olduğunu ispatlamak istiyorsa, öncelikle yukarıdaki analizleri başarıyla geçebilmelidir. Sonuçta bilim, Einstein'a, Newton üzerinden geçerek ulaşmıştır. Astroloji de aynı patikayı takip etmekle yükümlüdür. Bilim, birikimli olarak, temel gerçeklerin ispatlanması ve daha derin incelenmesi sonucu elde edilen bilgilerin bu temeller üzerine eklenmesiyle ilerler. Temeli ispatlamaksızın, en basit testleri geçmeksizin, en büyük iddiaları gerçek kabul etmeye çalışmak hatalı bir çabadır ve sonuçsuzluğa mahkumdur.
Zaten gelecekte bir gün ispatlanır umuduyla astrolojiye bel bağlamak, bilimin en temel ilkelerinden birisi olan boş hipotez kavramıyla da çelişmektedir. Bu konuda detaylı bilgiyi buradaki yazımızda vermiştik. Oradan da görebileceğiniz gibi, "Ya varsa?" şeklindeki bir yaklaşımla bilim yapmak, önümüze gelen her kaçık iddiayı gerçek olarak kabul etmek zorunda olmamız demektir. Bilim bu şekilde ilerlemez. Astroloji; antik, kadim, gizemli, vs. görülüyor diye gerçek olarak kabul edilemez. Astrolojinin gerçekliği üzerinde durmaya başlamak için bilimin temel ilkelerinden ve testlerinden geçmesi gerekmektedir. Astroloji bu testlerin bir kısmından değil, hepsinden sınıfta kalmaktadır.
Sonuç
Astroloji, bilimin en temel ve en basit testini bile geçmekten acizdir. Hiçbir şekilde bilimsel temeli bulunmaz, dolayısıyla gerçek olarak lanse edilmemelidir. Astrologlar, bilimsel yöntemi takip etmemekte, güvenilir sonuçlar ileri sürmemekte, metotlarını açıklamamakta ve kendi şahsi inançlarını uygulamalarına dahil etmediklerine yönelik ikna edici hiçbir sonuç ileri sürememektedirler. Üstelik yaptıkları birbiriyle çelişen açıklamalar, spesifik detaylara inilemeyen, genellemelere dayanan ve bu sayede insanların kendilerine uymasını sağladıkları bilgiler vermeleri akıllarda soru işaretleri uyandırmaktadır. Dahası, psikoloji sayesinde zaten astrologların nasıl bu uyduruk bilgileri insanlara uydurabildikleri, Forer/Barnum Etkisi ile açıklanabilmektedir.
Bu yazıda, kütleçekim kuvveti analizi çerçevesinde öğrendiğimiz önemli bir sahtekarlık, Ay'ın okyanuslara gel-git etkisi yapmasını, insanlara da etki edebileceğini ileri sürmek ve bundan yola çıkarak "O zaman tüm gezegenler bize etki eder." sonucuna varmaktır. Formüle dikkat edin: Sadece gezegenin kütlesi değil, diğer cismin kütlesi de önemlidir. Ay'ın okyanuslarda gel-git etkisi yaratabilmesinin nedeni, sadece Ay'ın büyük kütlesi ve burnumuzun dibinde olması değil, aynı zamanda okyanusların yaklaşık 1.4×10211.4\times{10^{21}} kilogram kütleye sahip olmasıdır. Eğer bu kütleye sahip olduğunuzu iddia etmiyorsanız, gel-gitlerle kendinizi bir tutamazsınız. Ayrıca Ay'ın neden iyi bir örnek olmadığını zaten yukarıda ispatladık. Unutmayın: Sadece etki eden cismin değil, etki edilen cismin de kütlesi önemlidir. Ve etrafınızdaki herhangi bir şeyin etkisi, gökteki herhangi bir cismin etkisinden daha fazla olacaktır.
Basit matematiksel hesaplar, her şeyi ortaya koymaktadır. Astrologlar, eğer ki bilimsel bir metodu takip edeceklerse, öncelikle bu ve bunun gibi temel matematiksel hesapların açıklamasını yapmak, burada ve benzeri analizlerde sorulan en temel bilimsel soruların yanıtını vermek durumundadırlar. Bilimin standartları, astrolojinin hayal gücümüze hitap ediyor olmasından ötürü esnetilemez. Konuyla ilgili önemli bir eseri buradan edinebilirsiniz.
Bilimin ışığından ayrılmamanız dileklerimizle.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 51
- 35
- 15
- 13
- 7
- 5
- 4
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- Daily Kos. The Bad Math Of Astrology. (21 Aralık 2010). Alındığı Tarih: 2 Şubat 2019. Alındığı Yer: Daily Kos | Arşiv Bağlantısı
- T. Sharp. How Far Is Earth From The Sun?. (18 Ekim 2017). Alındığı Tarih: 2 Şubat 2019. Alındığı Yer: Space | Arşiv Bağlantısı
- F. Cain. What Is The Distance To The Moon?. (29 Haziran 2013). Alındığı Tarih: 2 Şubat 2019. Alındığı Yer: Space | Arşiv Bağlantısı
- E. Chen. Mass Of The World Trade Center. (2 Şubat 2004). Alındığı Tarih: 2 Şubat 2019. Alındığı Yer: Hyper Textbook | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 19:16:57 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/431
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.