Anahatları ile Neolitik Çağ - 1

- İçerik Açıklaması
- Evrimsel Biyoloji Tarihi
- Neolitik
Dil, ileriye doğru büyük sıçrayıştan daha eski olabilir. Belki de insaymun atalarımız, atlar hakkında konuşmayı öğrenmeden önce onları mağara duvarlarına çizmeyi öğrenmiştir (ve ele bakarak gelecek tayin ederek sahte bilim üretmeden daha önce duvara elin izini bırakmayı). Onların hikayesi Dordogne Cro-Magnonları'ndan ve şempanzeler ile paylaştığımız ortak atadan daha değerli ya da değersiz değildir. Onlar neolitiğin avcı-toplayıcı ve evcilleştirici ev halklarıdır. Onlar evren gibi hiçliğin en yalın halinden (ve doğal olarak kuantum dalgalanmalarından) çıkagelen atalarımızdır. Bu bizlerin hikayesidir.
Paleolitik Çağ ve Epipaleolitik Dönem insaymun atalarımız, uzunca bir süre devam ettikleri gezgin avcı-toplayıcılıktan sonra (avcılığın kimi durumlarda balıkçılığı da kapsadığını unutmayın) tarım yapmaya, diğer hayvan kuzenlerimizi evcilleştirmeye, kalıcı köyler kurmaya başladılar. Diğer yandan avcı-toplayıcı bir yaşam tarzı tamamen terkedilmemiştir. Kimi sadece avcı-toplayıcı kalmıştır, kimileri ise çobanlık ile tarımcılık arasında gidip gelmiş ya da her ikisine de odaklanmıştır. Sonraki süreçlerde kalıcı köy gelenekli üretimci yaşam, ezici bir şekilde diğerlerine baskın çıkacaktır (Aborijin, !Kung ve İnuitler'e selam olsun). Bakış açınıza göre bunu uygarlık ya da yozlaşmışlık olarak değerlendirmeyi size bırakıyorum. Diğer yandan ben bunu uygarlaşma adı altında dayatılan bir yozlaşma olarak tanımlamaktan (çoğu zaman ve makul düzeyde) geri durmuyorum. O nedenle neolitiği anlatırken devrim dediğim zaman istemeyerek çoğunluğa uymak durumunda kalacağım. Tarımın keşfedilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması biz insaymunların ve neolitik insaymun atalarımızın mutluluğunu arttırmadı, belki daha fazla nüfusu besledi (daha fazla nüfusu elinde tutarak onları kendine bağımlı yapan, söz sahibi tabakanın iyiden iyiye kurumsallaşması) ama onları daha sağlıklı yapmadı. Buradan şu sonuç çıkmamalıdır: Avcı-toplayıcılar daha fazla doğa ile dengede yaşıyorlardı (bunu bu şekilde görmek ve anlatmak gereksiz bir moda oluşturdu). Bu çıkarım büyük bir yanılgıyı da beraberinde getirir; incelemeler üzerine yapılacak olan değerlendirmeler avcı-toplayıcıların da çevreyi bilgileri dahilinde, çoğu zaman aşırı miktarda, sömürdüğü yönünde fikir birliğine varıyor gibi durur, durmalıdır da.
Tarımın ortaya çıkması bizim tarafımızdan devrim olarak tanımlansa da büyük bir ihtimalle gerçekleştiricileri tarafından devrim olarak görülmedi. Aniden gerçekleşmiş bir olay hiç değildi (tasarımdan beklenmedik ama Darwinci bir evrimden beklendik bir gerçek daha). Bu durum diğer yandan benim gibi eşik karşıtlarının değirmenine su taşır; çünkü, kişilerde yüceltmeye alışkın olduğumuz buluşları kolektif bir birikime atfeder. Tarım çeşitli coğrafyalarda birbirinden bağımsız olarak gerçekleştirilmiştir. Tesadüf eseri öğrenilmiş olduğu düşünülür.
Bu arada diğer hayvan kuzenlerimiz, neolitik insaymun atalarımızca evcilleştirilmeye başladı. Bu yapay seçilim ile gerçekleşti. Bana kalırsa bu onlar açısından tam bir felakettir, biz insaymunlar açısından ise iyidir (göreceli bir iyi tanımıdır, vejeteryanların çıkışları göz ardı edilmemelidir). Yapay seçilim ile gen havuzları içindeki hayatta kalma becerilerinin artı avantajları budanmıştır, sonuçta kendi başlarının çaresine bakamayacak kadar biz insaymunlara bağımlı hale evrilen diğer hayvan kuzenlerimiz ortaya çıkmıştır.
Başlangıçta neolitik insaymun atalarımız tarımda ve diğer hayvan kuzenlerimiz üzerinde, bilinçli bir yapay seçilim gerçekleştirmediler (büyük olasılıkla); çünkü tüm günümüz köpekleri Canis lupus'tan evrilmiştir (Ben buna ön adaptasyonu dahil etmeyi seviyorum ve ön adaptasyonu, biz insaymunlara daha az ürkek yaklaşan kurtlar olarak adlandırıyorum. Diğer yandan tarımdaki ön adaptasyon süreci, toprağa düşen tohumların filizlenmesinin gözlenmesi olabilir). Kurtların bakış açısıyla kalıcı köy oluşturan neolitiğin insaymun yerleşim birimleri, zengin çöpler sunan ve göz ardı edilmemesi gereken istasyonlardı.
Sonuç olarak avcılıktan hayvancılığa, toplayıcılıktan bitki yetiştiriciliğe geçişler büyük olasılıkla bilinçli olarak gerçekleştirilmedi. En kötü tohumları yiyerek en iyi tohumları tarımda kullanmak ve zamanla işlemin getirilerini farkederek ürünü ve üretimi daha da iyileştirmeyi anlamak sonraki düşünce yansıması olsa gerek.
Triticum cinsi yabani ot kuzenlerimiz tarımdan söz eden bir arkeolog için son derece önemlidir. Yalnız bunun iyi anlaşılabilmesi için bu ot kuzenlerimizin diğer hayvan kuzenlerimiz ile karşılıklı işbirlik ile evrilme sürecine de göz atmaktan fayda vardır. Diğer hayvan kuzenlerimiz yedikleri otlar ile birlikte, uzunca bir süredir karşılıklı evrimi yaşamaktadır. Ot kuzenlerimiz, diğer hayvan kuzenlerimizin biçici dişleri ile daha fazla gürleşmişlerdir. Bu durum bitkiler arasında biçilmeye daha dayanıklı bitki rakipler evriltmiştir. Bitki kuzenlerimiz milyonlarca yıl içinde, her türlü otçul hayvan kuzenlerimizin biçiciliğinde gelişmeye daha fazla yetenekli hale gelmiştir. Sonuçta Triticum cinsi otlar, neolitik insaymun atalarımızca buğdaya evriltildiği zaman, bu zaten diğer otçul hayvan kuzenlerimizin Triticum atalarına 20 milyon yıldır yaptıkları işlemin kaçınılmaz bir devamından ibaretti. Ne oldu? Sadece neolitik insaymun atalarımız bu süreci daha fazla hızlandırdı.
Bu yazının asıl amaçlarından biri bir arkeoloğun bir diğer bilim dalını, evrimsel biyolojiyi, arkeolojiye işletme çabasıdır (kendisini arkeolog olarak tanımlayan birçok kişinin bilim dilindeki teori ile günlük dildeki teroinin ayrımını yapamadığını iyi biliyorum). Buraya kadar arkeolojinin evrimsel biyoloji ile işbirliğinde neolitik çağı nasıl yorumlayabileceği özetlenmeye çalışılmıştır. Yazının bundan sonraki kısmı işin kültürel tarafını daha fazla yorumlama maksatı taşıyacaktır.
Teknolojideki önemli yenilikler ise, adeta, Darwinci evrimin teknolojideki yansıması olarak karşımıza çıktı. Toplumsal yaşam biçimleri, kendi iç ve dış dinamikleri ile, teknolojinin de harmanlandığı bir sürece girdi. Uygarlık tarihinde bu denli köklü değişimlerin olduğu süreçlere araştırmacılar devrim derler; bundan dolayı neolitik, Endüstri Devrimi'ne kadar sürecek olan toplumsal düzenin temellerini attığı için araştırmacılarca Neolitik Devrim olarak adlandırılmıştır. Bu süreci ders kitaplarında, Cilalı Taş Devri ya da İlk Üretimci Köy Toplulukları şeklinde görürsünüz. Neolitik devrim, her yerde aynı zamanda ve aynı süreç içinde gerçekleşmemiştir. Diğer yandan neolitiği, Çanak Çömleksiz ve Çanak Çömlekli Neolitik olarak inceliyoruz (bu incelemenin sadece kilden kap kacak yapımının ortaya çıkmasına bağlı değildir). Çanak Çömleksiz Neolitik'te avcılık-toplayıcılık hala yaşam için çok önemlidir. Ama bunun yanısıra köy yaşamına tahıllar ve yapay seçilim ile evcilleştirilen diğer hayvan kuzenler daha fazla dahil edilir. Çanak Çömlekli Neolitik'te ise, besin üretmeye dayalı model tüm kuralları ile toplumun her kademesine yansıyacak biçimde yaşama dahil edilir. Bunu daha iyi anlamak için iki çekirdek bölgeye göz atmakta fayda vardır; çünkü çekirdek bölgenin dışında görece daha yavaş değişimler olurken, çekirdek bölgede görece daha hızlı değişimler yaşanmıştır.
Çekirdek Bölge
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
1 - Konya ve Niğde çevresi.
2 - Güneydoğu Anadolu ile Doğu Anadolu'nun güney kısımlarının da dahil olduğu ve Yakındoğu Neolitik'i olarak adlandırılan bölge.
Kültürel bağlamda ele alındığı zaman her yeni gelişmenin, biz insaymunlarca doğal çevreye adapte olmak ya da onu kendimize uygun hale getirmek için kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıktığını görürüz. Bu durum tarım açısından ele alındığı zaman; 11 bin yıl önce Yakındoğu'da değişen iklime bağlı olarak belli başlı ovalar ortaya çıkmıştır ve zaman zaman yaşanan kuraklık, dönem insaymunlarını çevreye adapte olmaya zorlamış olabilir şeklinde yansıyabilir (ve sonucunda gelişen tarım).
Neolitik çağ ile neolitik insaymunlarının emeğini belli kurumsal yapılar ile yönlendirme, araziyi işleme ve kullanma, çeşitli meslek dallarının oluşması, köyler arası ticaretin yoğunlaşması, soyal sınıfların belirginleşmesi hız kazanmıştır.
Bitki kuzenlerimizin tarıma alınması ile beslenme alışkanlıklarımız çok değişmiştir. Neolitik insaymun atalarımız Çanak Çömleksiz Neolitik'te Tel Mureybet (Suriye), Hacılar (Anadolu) gibi yerleşimlerde taş fırınlar yaparak ekmek elde etti. Diğer yandan neolitik insaymun atalarımız 30-60 cm arasında değişen ocak çukurlarda etlerini pişirmiş, buğdaylarını kavurmuştur (Mollist, 1986). Duvarları taşlarla örülen çukurların dibine önce odun dizilmiş, onun da üzerine yanma sırasında oluşan ısıyı muhafaza etsin diyerek çakıltaşı koymuşlardır.
Tarıma geçişle birlikte köyler daha fazla büyümüştür. Tarımı bilenler daha fazla nüfusu barındırmaya başlamıştır (çevreden bunun cazibesine katılarak ortaya çıkmış olan katılımcılar da düşünülmelidir). Örneğin İsrail'deki Jericho 3 bin kişilik kapasitesi ile buna iyi bir örnek teşkil edebilir. Mellaart ise Çatalhöyük'ün 10 bin kişiyi barındırdığını söyler (Mellaart, 1971).
Toprağı işleyenler toprağın bir başka özelliğinin farkına vardı; toprak ile emek çok kolay sömürülebilirdi. Bu durum özel mülkiyeti beraberinde getirerek, köyler arası toprak kavgalarını tetiklemiştir (daha sonraki toprak savaşlarının kökleri).
Neolitik ile ticaret daha fazla hız kazandı. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için Nur Balkan-Atlı'nın Kapadokya obsidyen araştırmalarına göz atmakta fayda vardır. Çünkü Balkan-Atlı'nın araştırmaları sonucunda Kaletepe Atölyesi'nde üretilen obsidiyen dilgilerin Suriye ve Kıbrıs'a ithal edildiklerini biliyoruz (obsidiyen neolitik'te alet üretiminde en sık kullanılan malzemeden biridir).
Yakındoğu neolitik insaymunları 10 binlerde besin üretim modelli yaşam biçimlerine geçmeye başladığında ya da geçtiğinde Avrupa'nın insaymunları ise, avcı-toplayıcı yaşam biçimlerini sürdürmeye devam ediyordu.
Buğday ve arpadan sonra mercimek, nohut ve diğerleri tarıma alındı. Ama kimi yerleşimler tarıma alınanların yanısıra tarıma almadıkları bitkileri de kullanmaya devam etti. Çatalhöyük bunun için iyi bir örnektir. Çünkü Çatalhöyük tarımcıları buğday, arpa ve mercimeği evcilleştirmenin yanında evcilleştirmedikleri tahılları da kullandılar. Her ikisini de evin ayrı kısımlarında depolamaya gayret ettiler.
Neolitik ile kullanılan araçlar ve gereçler de çeşitlendi. Tarıma uygun yeni aletler tarım ile karşılıklı evrildi. Boynuz ya da kemikten yapılan aletlerin ağzına doğal zift ile keskin obsidiyen ya da çakmaktaşı yapıştırılarak oraklar elde edildi. Çapa ve sabanlar ortaya çıktı. Bazalttan öğütme taşları, havanlar, ok uçları, kenarları sarp düzeltili dilgiler neolitik araç ve gereçlerin bir kısmı olarak sıralanabilir. Çeşitli büyüklükte havanların ve öğütme taşlarının olması dikkat çekici bir yeniliktir; çünkü daha gelişkin lapaları ortaya çıkartmıştır (ilk lapalar der kimi, yanıltıcıdır; çünkü paleolitik bebekler için anne sütünü tanıyan bireyler ilksel lapaları ağızlarında dişleri ile ezerek vermiş olmalıdır). Bu durum bebek yetiştiriciliğinde önemli bir başka aşamadır.
Neolitik insaymun atalarımız madeni de işlemeye başladı. Örneğin Aşıklı, Çayönü ve Nevali Çori neolitik insaymunları bakırı tavlayarak işledi, süs eşyaları yaptı (Esin, 1984). Dokumacılık ise yeni çıkan meslek dallarından biridir.

Derken çeşitli aşamaların (deneme ve yanılma) sonucunda neolitik insaymun atalarımız çanak çömlek yapmayı öğrendi. Bu aşağı yukarı 7 binlerden itibaren görülür. Çatalhöyük bunun en güzel örneklerini verir (Mellaart, 1971). Çanak çömleğin yapımı, çanak çömlek ticaretini de beraberinde getirdi. Neolitik kadın insaymunlarının artık mutfağında kap kacak ve buna dayalı yemek çeşitlenmesi yaşanıyordu (kadın insaymunları mutfağa hapsetmek gibi gereksiz bir kurgudan ziyade, dönemi kafada canlandırmak için verilmiş bir örnektir).
Neolitik Evler
Evler başlangıçta daire planlı, toprağa yarı gömülü inşa ediliyordu ve hiç de kolay olmayan bir süreç sonrasında köşeli planlı yapılar inşa edilmeye başladı. Jarmo (Irak) gibi yerleşimler bir de köyün etrafını güvenlik amacıyla surla çevirdi. Aşıklı mimarisindeki oda ve avlu yapılanması, kendinden 2 bin yıl sonraki Çatalhöyük mimarisinin temelini oluşturdu. Odaların zeminleri ise kimi yerde bazen yassı taşlarla kaplanarak üzerleri kille sıvandı. Çatı, deri ve ağaç dalları ile kaplanarak, ayrıca sıvandı. Yapılarda kullanılan malzemenin ve mimari yapının bölgeden bölgeye (çoğu zaman) değiştiği unutlmamalıdır. Evler bitişik düzende yapılıyor ve nadiren ara ara çöplük olarak kullanılan avlulardan oluşuyordu. Çatılar genelde düz bırakılıyor ve eve girişi sağlıyorlardı. Çatalhöyük'te odalarda oturma, uyuma için ayrı panlar yapılmıştır. Diğer yandan kimi evler Cafer Höyük (Malatya) gibi iki katlıydı ve üst kata evin dışından bir merpenle çıkılırdı (Aurenche, 1985). Yapılarda söndürülmüş kirecin de kullanıdığını görüyoruz, bu önemlidir çünkü yönlendirilmiş ayrıca bir iş gücüne işaret eder.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
- Aurenche, C., ve ark., 1985; ''L'architecture de Cafer Höyük'', Rapport preliminaire, Cahiers de l,Euphrate, 4:11-13.
- Esin, U., 1984; ''Ergani Bakır Analizlerinin Arkeolojik Açıdan Önemi'', Arkeometri Ünitesi Bilimsel Toplantı Bildirileri 4.
- Mellaart, J., 1971; Earliest civilisations of the Near East, London, Themes and Hudson.
- Mollist, M., 1986; ''Les structures de combustion au Proche-Orient Neolithique'', These de Doctorat, Universite de Lyon 2.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 24/05/2025 06:53:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1896
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.