Albert Einstein'dan Bir Makale: Fizik ve Gerçeklik
I. Bilimin Yöntemine İlişkin Genel Düşünceler
Bilim insanının zavallı ve çoğu şeyden yoksun bir düşünür olduğu kanısı, doğruluğu ve haklılığı kesinlikle kanıtlanmadan sıkça söylenegelmiştir. Fizikçinin, düşünürü kendi başına felsefe yapmaya bırakması ya da onun kendi bildiğince felsefe yapmasına izin vermesi neden doğru ve haklı bir şey olamayacaktır?
Fizikçi, kuşku dalgalarının kendisine ulaşamayacağı kadar iyi temellendirilmiş, sağlam yasa ve kavramlar sistemine kendi bünyesinde sahip olduğuna inandığında, bu kabul kısmi olarak doğru ve haklı olabilirdi; ancak fiziğin gerçek temellerinin şimdi oldukları gibi problemlerle dolu olduğunu gördüğümüzde bu sav doğru sayılamaz. İçinde yaşadığımız şimdiki zamanda deney bizi bilimden daha yeni ve daha sağlam bir temel aramak için zorladığında fizikçi, kuramsal temellerin eleştirel irdelemesini ve üstünde derinlemesine düşünülmesini kolayca düşünüre bırakamaz, bu sorumluluğu ona teslim edemez. Fiziğe yeni bir temel arayışında bilim insanı kendi zihninde kullandığı kuramları ve zorunluluklarını aydınlatmayı denemelidir.
Bilimin tümü her günkü düşünmenin arıtılması ya da inceltilmesinden daha fazla bir şey değildir. İşte bu nedenledir ki fizikçinin eleştirel düşünmesi, onun yalnız kendi özel alanının kavramlarının incelenmesiyle sınırlandırılamaz. Her günkü düşünmenin yapısını çözümleyip irdelemeden, bu problemi ele alamadan çok daha güç bir problemi eleştirel olarak dikkate almada ve üzerinde derinlemesine düşünmede ilerleme sağlayamaz. Bizim psikolojik deneyimimiz renkli bir sıralı geliş, birbirini izleyiş içinde duyu deneylerini, onların bellekteki resimlerini, imgeleri ve duyguları içerir. Psikolojiyle karşıtlık içindeki fizik ise, doğrudan ve yalnızca duyu deneylerini ve onların birbirlerine bağlanışlarını “anlamayı” ele alıp işler. Ancak her günkü düşünmenin “gerçek dış dünyasının” kavramı bile sadece duyu izlenimleri üzerinde yer alır ya da bulunur.
Şimdi “duyu izlenimleri” ve “düş” arasında bir ayrılığın mümkün olmadığına ya da en azından bu ayrılığın kesinliği olmadığına dikkat etmeliyiz. “Gerçeklik” anlayışımızı da etkileyen bu problemin tartışılmasıyla biz ilgilenmeyeceğiz. Ama “duyu deneyimlerinin” varoluşunu verili şeyler, yani bir tür psişik deneyler olarak alacağız.
“Gerçek dış dünya” kuruluşundaki ilk adımın farklı türdeki cisimsel nesneler kavramının oluşturulması veya biçimlendirilmesi olduğuna inanıyorum. Duyu deneylerimizin çokluğunun dışında bizler, zihinsel ve keyfi, tekrarlarla ortaya çıkan bazı duyu izlenim komplekslerini (başka duyu deneyleri için gösterge ve işaretler olarak yorumlanan duyu izlenimleriyle bağlantılı bir şekilde) alırız ve onlara bir kavramın eşitliğiymiş gibi inanırız. Bu kavramın, bağlı olduğu duyu izlenimlerinin bütünselliğiyle denk olmadığı mantıksal biçimde dikkate alınıp göz önünde bulundurulsa da, insan veya hayvan zihninin özgür bir yaratımı olduğu açıktır. Öte yandan bu kavram bizim kendisiyle bağlantıya girdiğimiz duyu izlenimlerinin bütünselliğine yalnızca kendi içeriği ve anlamıyla doğruluğuna veya tutarlılığına borçludur.
İkinci adım, düşünmemizde bu cisimsel nesne kavramına bir anlam yükleme olgusudur. Bu anlam kendisini doğuran ve ortaya çıkaran duyu izlenimlerinden büyük ölçüde ve yüksek derecede bağımsızdır. Cisimsel bir nesneye “gerçek bir varlık anlamı” yüklediğimiz zaman demek istediğimiz tam da budur. “Gerçek bir dünyanın” varlığının gerçekten ortaya konuluşu, yalnızca aralarında zihinsel bir bağlantıyı biçimlendiren duyu izlenimleriyle ilişkilendirildiği ya da bağlantısının kurulduğu ölçüde doğrulanır ve haklılık kazanır. Duyu deneyimlerimizin bütünselliğindeki o dış gerçeklik, onun düşünme yardımıyla düzene konulabildiği biçimde ve türdedir. Bu olgu bizi saygıyla karışık bir korku ve dehşet içinde bırakan, ama hiçbir zaman anlayamayacağımız bir şeydir. Biri çıkıp şöyle diyebilir: “Dünyanın öncesiz ve sonrasız gizemi, ezeli ve ebedi sırrı onun anlaşılabilirliğidir.” Bu, Immanuel Kant’ın görkemli tasarımlarından biri olup gerçek bir dış dünyanın tasarımlanmasının bu anlaşılabilirlik olmadan anlamsız olacağını bize hissettirmektedir.
II. Bilimsel Sistemin Tabakalaşması
Bilimin amacı bir yandan duyu deneyleri arasındaki bağlantıyı olabildiğince tam bir biçimde kendi bütünlükleri içinde anlama, öte yandan da bu amacı en az sayıda birincil kavram ile bağıntıların kullanımıyla yerine getirip başarmadır. Bilim, birincil ve temel kavramların bütününü, yani duyu deneyleriyle doğrudan bağlantı kuran kavramlar ile onları birbirine bağlayıp birbiriyle ilişkilendiren önermeler kullanılır. Gelişmesinin ilk evresinde bilim, herhangi bir şeyi içermez. Bizim her günkü düşünmemiz genellikle bu seviyeyle doldurulur. Böyle bir durum yine de gerçekten bilimsel düşünceye sahip bir ruhu doyuramaz. Çünkü bu şekilde elde edilmiş kavram ile bağıntılar bakımından daha zayıf bir diziyi, yani kavram ile bağıntıları mantıksal olarak türeten ilk katmanın temel ve birincil kavram ile bağıntılarını elinde tutan, koruyan bir sistemi icat edip yaratır. Bu ikinci sistem, artık duyu deneylerinin karmaşık bütünlükleriyle ya da kompleksleriyle doğrudan bağlantılandırılamayan temel kavramlara sahip olarak daha yüksek kendi mantıksal bütünlüğün bedelini öder. Mantıksal bütünlük için daha fazla çabalamak, ikincil tabakanın kavram ile bağıntılarının çıkarımı için hala kavramla, bağıntıları bakımından daha zayıf olan üçüncü bir sisteme bizi götürür. Böylece de hikaye en büyük kavranabilir öz sistemle ve duyularımızla yapılan gözlemlerle hala uyuşabilen ve bağdaşabilen, mantıksal temellerin kavramlarından en fazla yoksun olan yalın sisteme varıncaya dek sürüp gider. Bu tutku ve hırsın kesin ve tam bir sistem içinde son bulup bulamayacağını bilemiyorum. Eğer birine fikri sorulacak olursa, hayır yanıtını vermeye eğilimli olacaktır. Tüm bu anlatımların sonunda şunu söylemek gerekir ki, mantıksal bakımdan mümkün olduğunca düzgün ve tekbiçimli, değişmez bir fiziğin temeline varmak için kurucu insan zihninin ya da aklının hangi yollara başvurduğunu göstermek gerekecektir.
Fizik, deyim yerindeyse tümevarımsal yöntemle sanıldığının aksine sorgulanmayan ama yalnızca özgür buluş ve icat ile bir yerlere varabilen evrim halindeki mantıksal bir düşünme sisteminden meydana gelir. Bu sistemin haklı çıkarılması veya geçerli bulunması ya da doğrulanmasıysa, yalnızca sezgisel olarak kavranıp anlaşılabilen, bir öncekinin bir sonrakiyle ilişkisi ve bağıntıları, duyu deneyleri tarafından türetilmiş önermelerin doğrulanmasına dayanır. Evrilme ve gelişme, mantıksal temelin giderek artan biçimde deney olgularından yola çıktığı savını terk etmeyi ve duyu deneyleriyle birbirlerine bağlanan bu ana temelden türetilmiş önermelere giden düşünme yolumuzun sürekli biçimde daha güç ve daha uzun olduğu olgusunu bir yana bırakmayı gerektirir.
Albert Einstein
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Not: Bu makale Mart 1936 tarihli Journal of Franklin Institute dergisinin Cilt 221, No:3 sayısında yayımlanmış Almanca orijinalinden çevrilmiş olup “Physik und Realität” adıyla yayımlanan 7 bölümlük makalenin ilk 2 bölümünü içermektedir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 4
- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: AbeBooks.de | Arşiv Bağlantısı
- Albert Einstein. Physics And Reality. (8 Ağustos 2018). Alındığı Tarih: 8 Ağustos 2018. Alındığı Yer: Science Direct | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:46:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7336
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in AbeBooks.de. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.