Aenocyon Cinsinin Dönüşü: Ulu Kurtlar (Dire Wolves), Aslında Bir Kurt (Canis) Türü Değildi!
Kurtlardan %20 Daha İri Olan Ulu Kurtların Soyu Neden Tükendi?
Bu haber 3 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Ulu kurt (İng: "dire wolf"), çoğu insanın Game of Thrones'da kurgusal olarak yeniden canlandırılışından bildiği bir hayvandır. Gerçek ulu kurtlarsa, Kuzey Amerika'da yaklaşık 11.000 yıl önce gezinmiş olan (ve hatta bir ihtimal daha sonrasında bile gezinmiş olabilecek), ağır kemikli, avları arasında nesli tükenmiş atlar, tembel hayvanlar ve hatta mamutlar gibi iri hayvanlar olan, kuvvetli bir avcıdır. Televizyonda gösterilen kurgusal versiyonunun boyutunun yanından bile geçemezken, ulu kurtlar; ortalama bir gri kurttan %20 daha büyüktür ve uzun bir süre kurtlarla "kardeş tür" olarak nitelendirilmiştir: Canis dirus ve Canis lupus.
Fakat uluslararası bir ekibin Nature'daki bir raporuna göre, ulu kurtların ilk genom çözümlemesi gösteriyor ki bu iki tür arasında büyük bir genetik ayrım var.[1] Bu fark öyle büyük ki, ulu kurtlar yalnızca ayrı bir türe ait değiller, apayrı bir cinse aitler! İlk defa 1918'de paleontolog John Merriam tarafından önerilmiş ama reddedilmiş bir cins ismi, yeniden hayata döndürüldü: Aenocyon. Bu cinsin tek üyesi ise ulu kurtlardır.
Araştırmacıların raporuna göre, gri kurtların ve ulu kurtların en son ortak atası 5,7 milyon yıl önce yaşamıştı. Ve bir başka sürpriz de ulu kurtların; köpeklerin, kurtların, çakalların ve diğer köpekgillerin aksine, melezleşmemiş olmasıydı. Evrimsel bir açıdan bakarsak ulu kurtlar, yapayalnız bir sonla baş başa kalmıştı. İngiltere'de Durham Üniversitesinde arkeolog olan Angela Perri, araştırmanın liderlerinden biri olarak yeni çalışmayla alakalı olarak şöyle diyor:
Ancak yüz yıl sonrasında diyebildik ki Merriam haklıydı.
Bu değişimi mümkün kılan ise yeterli antik DNA bulmak için bu projede yer alan çokça bilim insanı ekibiydi.
Problem, kısıtlı sayıda kemik olması değildi. Çok sayıda kemik bulunmuştu ve bunların çoğu (yaklaşık olarak 4.000 hayvanın kalıntısı), Los Angeles'ta La Brea katran çukurlarından çıkarılmıştı. Asıl sorun, çukurdaki ulu kurt kemiklerden şu ana kadar DNA çıkarılıp çözümlenememiş olmasıydı.
Araştırmacılar, ulu kurt verilerini daha önce çözümlenmiş olan kurt türleri, tilkiler, çakallar ve yaban köpekleri gibi bazı canlı genomlarıyla karşılaştırdılar. Veriler, türlerin ne kadar zaman öncesinde birbirlerinden ayrıldıklarını ve ne kadar farklı olduklarını gösterdi. Vanderbilt Üniversitesinden bir paleontolog ve bu araştırmada yer alan Larisa DeSantis şöyle diyor:
Ulu kurtların anavatanlarının Kuzey Amerika olması fikri tutarlıdır.
En azından 250.000 yıl önce Kuzey Amerika'da yaşamışlardı. Sonları yaklaşırken de etrafta dolaşmaya devam ediyorlardı, ta ki insan soyları 15,000 yıl öncesine Amerika'ya ulaşana kadar... Dr. Perri şöyle diyor:
Devasa, mistik yaratıklar değillerdi; fakat yüksek ihtimalle insanlarla etkileşimde bulundular.
Dr. Perri, antik ulu kurt DNA'sı sağlayabilecek bir fosil bulma arayışında, Adelaide Üniversitesinde evrim biyoloğu olan Kieren Mitchell, Los Angeles Üniverstiesinde genetikçi olan Alice Mouton ve Londra Queen Mary Üniversitesinde genomik alanında doktora öğrencisi olan Sanda Álvarez-Carretero dahil dünyanın her tarafından araştırmacılarla iş birliği yaptı. Müzeler taranarak, DNA çıkarımı için uygun olduğu düşünülen 46 kemik örneğine ulaşıldı; ancak bunların sadece 5'inde DNA bulunabildi. Buna rağmen, Dr. Perri şöyle diyor:
Şansımız yâver gitti ve beklemediğimiz tonla şey bulduk.
Bulgular şaşırtıcıydı çünkü ulu kurt iskeletleri, gri kurt iskeletlerine çok benzerdi ve daha önceden karşılaştırılabilecek DNA kalıntıları mevcut değildi. Los Angeles Doğa Tarihi Müzesi'nde paleontolog olan ve fosil kanıtlarıyla ulu kurt türünü 2009'da doğrudan Canis sınfına ekleyen gözlemi yazan Xiaoming Wang'a göre bu yeni buluş, önemli bir kilometre taşı:
Bu, şunu gösteriyor: Morfoloji daimi bir kanıt değildir.
Ulu Kurtlar Neden Yok Oldu?
Ulu kurtların nesillerinin tükenip de günümüz kurtlarının neden hayatta kaldığına gelecek olursak: Türün uzun genetik izolasyonunun ve melezleşmeden yoksunluğunun, avlarının nüfusu azalınca çevreye adapte olamamalarına sebep olduğu düşünülüyor. Gri kurtlar ve çakallar gibi daha karma/melez türler, bu "karma olma" halinden faydalanıp potensiyel avantajlı genleri kullanabildiler.
Münih'teki Ludwig Maximilian Üniversitesinde DNA uzmanı Laurent Frantz'a göre bu buluş, gri kurtların evrimsel başarılarını hatırlatacak cinsten. Geniş boyut çeşitlilikleri (varyasyonları) ve adapte olma becerileri, ulu kurtların kaderinden kaçmalarını sağlamıştır. Şu an, ne yazık ki, ABD ve Avrupa'da birçok tehditle karşı karşıyalar.
Onlar hayata tutunabilmiş, en üst düzey etçil hayvanlar arasındalar... Ta ki insanla burun buruna gelene kadar.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 21
- 17
- 12
- 11
- 9
- 5
- 4
- 3
- 1
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: The New York Times | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. R. Perri, et al. (2021). Dire Wolves Were The Last Of An Ancient New World Canid Lineage. Springer Science and Business Media LLC. doi: 10.1038/s41586-020-03082-x. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 17/11/2024 17:29:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9956
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in The New York Times. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.