Çocukluğu sorunlu geçmiş bir bireyi düşünün (kendine güveni az, kendine saygısı az, daima birilerinden onay bekliyor). Kurduğu aile ortamında, iş yaşamında ve üstlendiği görevlerde kendi ruhsal sıkıntıları nedeniyle açmazlara düşüyor, bunalıyor, kaçış yolu arıyor, yaşadıklarını unutmasını sağlayacak bağımlılık araçları peşinde. Bu bireye önerebileceğiniz en iyi çözüm nedir? Doğal olarak bir psikologa görünmesi. Bu bireyin psikologla görüşmesinin ardından tedavi edici ilk etken kendi sorunlarını anlatabilmesi, onu anlayacak birisinin yanında olması. Birey yaşadığı sorunları hayatın anlamı sanıyor, herkesin böyle olduğuna inanıyor. Başka bir yol göremiyor. Bilse ki, bu sorunlar geçmişindeki talihsiz olayların eseri, çabaladığı taktirde değişebilir; o zaman değişim yolunda adım atmaya başlayacak. Birey sorunlu olsun veya sağlıklı olsun; yaşamında her daim anlayamadığı, çözemediği ve ona sorunlar yaratan faktörlerle karşılaşır. Bu herkes için geçerlidir. Özellikle bilimin yetersiz olduğu çağlarda, bu sorunlarla başı ağrıyan insanlar bir "sakinleştirici" ararlar. İnanç sistemlerinin kurduğu organizasyonlar bir bakıma "beyin sakinleştiricisi" görevi görür. Nasıl ki, yoğun bir şekilde ders çalıştıktan sonra kafanız şiştiğinde televizyonu açıp boş boş video klipleri izlemek rahatlatıyorsa, inanç sistemleri de birey için bunu yapar. Ringde dövüşen boksörü maç arasında havluyla serinletir, güzel sözler söyler. Lionel Tiger ve Michael McGuire'ın Tanrı Beyni kitabı tam da buna odaklanıyor.