Kişisel çıkarımlara dayalı bir soru olmuş.
Biz evreni ve çevremizi bir bütün olarak ele alamıyor olmamızdan dolayı disiplinler var. Din, bilim, sanat, felsefe vs vs ve alt kolları. Yani ayrı disiplinler, aynı şeyi açıklamak için çalışılır. Bu da, bütün disiplinlerin iç içe birbiriyle doğrudan ya da dolaylı alakasının olduğunu anlamamızı kolaylaştırır.
İnanç, hakikat ile ilgilenir. Hakikat ise, insana yol göstermeyi amaçlar. Bazı hedefler, amaçlar, bilinmezlikler koyar ve insana çözme, araştırma, bilim yapma görevini verir. Kutsal metinler bu konuda oldukça net ve zengin. İnsan da bu yolla sahip olduğu inancın somut karşılığını görerek tatmin olur.
Dinleri bilimle açıklamaya çalışan dindar bile görmediğim için, "ateist" (bence bu düşünce yapısında insan yok)lerin dinleri bilimle açıklaması önermesi ilginç geldi. Kendini "ateist" olarak tanımlayan zihinlerin dinleri açıklama gibi bir derdi zaten yok, bir de bilimle açıklamalarını düşünmek neye dayandırılmış anlamak zor. Dinleri açıklamak için sanki sadece bilim yetermiş gibi bir algı da var sanırım. Bu çok kısır bir bakış açısı. Bilimi sadece biyoloji ile açıklayalım demek gibi.
Kendini "ateist" olarak tanımlayan (bence geçersiz) zihinlerin açıklamalarını bilime dayandırıyor olmaları, bir miktar otomatik haklı olmaları şeklinde görünmeleri demek olabilir. Buna katılıyorum. Düşüncesini bilime dayandıran herkes haklıdır gibi bir düşünce var evet. Oysa bunun aynısı düşüncelerini dine dayandıranlar için dindarlarda da var. Yani inanç anlamında bireylerin düşüncelerini ayırmak oldukça yetersiz bir kriter. Ayrımı kültürel yapı, bilinç gelişimi yapabilir sadece. Mutlak anlamda bir ayrım gerekliyse.
Kendisinin inançsız olduğun söyleyen biriyle, inançlı olduğunu ifade eden iki insan, aynı kültür yapısına sahipse, hiçbir farkları yoktur. Sonuca gitme yöntemleri aynı olduğu için, inanıp inanmamalarının bir farkı kalmıyor maalesef. Diğer yandan varoluş yorumlarından birine karşı olmak, varoluşu yorumlamada yetersizlik demektir. Sadece bir yoruma karşı olmak için, bireyin karşı olduğunu ifade ettiği yorumdan daha nitelikli olanına sahip olması gerekir.
Varoluş yorumları açısından derinleşmeden, inanç anlamında bir sonuca gitme çabası, öğrenmeden anlamaya çalışmak gibi kısır bir yaklaşım. Sorun yine dinsel inançsal değil, KÜLTÜREL.
Kaynaklar
- Hasan Tanrıverdi. Din-Kültür İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme. (14 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 14 Kasım 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı