Merhaba, aşağıdaki yazı dizisi bu sorunuz için çok faydalı olacaktır.
https://evrimagaci.org/yazi-dizisi/sinirbilim-ve-beyin-13
Özetle, etik kavramları devre dışı bırakırsak, insan biyolojik olarak tanımlanan bir canlı türüdür. İnsanların iki eli vardır ama doğuştan eli olmayan bir bireye de insan deriz çünkü eli dışındaki tüm biyolojisi, kromozom yapısı, DNA bilgisi bize onun insan olduğunu söyler.
Yazı dizisinde tüm detaylarıyla anlatıldığı üzere, yanlış inanışın aksine insan dışında bir çok canlının da bilinci vardır. Bu nedenle bilinci olan her canlıya insan diyemeyiz.
Bir insanın sadece bir elini kesip, bir kavanozda, hücre yapısı ve fonksiyonları bozulmadan muhafaza etsek belki buna insan diyemeyiz ve fakat insanı diğer canlılardan önemli derecede ayırıştıran beyni için aynı şeyi yapsak zannımca buna insan demek durumundayız.
Gelecekte, beyni tamamen bir insandan alınmış fakat vücudunun geri kalan kısımları makinelerden oluşan kişiler var olabilir. Hatta, bazı filmlere konu edildiği gibi, insan bilinci, hafızası, duyguları, yetenekleri ile tamamen biyolojik süreçten ayrılıp bir yazılım haline dahi getirilebilir. Biyolojik bir beynin tüm işlevlerine sahip olması, bir insandan kopyalanmış olması ve başka bir kopyasının da mevcut olmaması durumunda bu yapıya da insan muamelesi yapılması gerekebilir.
Bir avukat olarak, konu ile ilgili olması bakımında biraz önce verdiğim kavanozdaki el örneğine hukuki bir niteleme ile yaklaşacak olursak, kime ait olduğu belli olan ve tekrar dikilmek üzere koruma altına alınmış bu şekildeki bir elin bütünlüğüne kasten zarar verilmesi zannımca "kasten yaralama" suçuna sebebiyet verebilir. Çünkü elin ait olduğu birey sağdır ve bu el bir mal veya eşya değil, sağ olan bir bireyin vücudunun bir parçasıdır. Fakat elin ait olduğu birey sağ değil ve el tamamen farklı bir amaçla (örneğin bir deney için) muhafaza ediliyorsa, bu ele verilecek kasti bir zararın, "yaralama" suçuna sebebiyet vermesi mümkün olmaz.
Fakat aynı mantığın, beyin için yürütülmesi zor olacaktır.
Bir araştırmada hamile bayanlara, çocuklarının vücutlarında bir engel ile doğması ihtimali %100 olsa yine de doğurur musunuz sorusuna ezici bir çoğunluk evet cevabı vermişken, aynı kişilere çocukta zihinsel bir engel olacağı söylense idi doğurmak ister misiniz diye sorulduğunda yine ezici bir çoğunluk hayır cevabını vermiştir. Bu çalışma bize, insan algısındaki "insan" tanımının beyin sağlığı ile daha ilintili olduğunu göstermektedir. Buradan hareketle, yine hukuki anlamda, bir insan beyninin tüm fonksiyonlarını ifa edebilen bir beyin, vücut içinde değil de varlığını idame ettirebildiği bir kapta da olsa, ona kasten zarar verilmesi "yaralama" suçuna sebebiyet verebilir.
Özetle; hukuk muhtemelen sahibi ölmüş fakat fonksiyonlarını ifa eden bir eli insan olarak görmezken, tüm vücudu artık yok olmuş ve fakat tüm fonksiyonlarını ifa eden bir beyni insan olarak nitelendirecektir. Hatta, ortada bir beyin de olmasa ve insana dair tüm veriler bir yazılıma aktarılsa ve o yazılım insan beyninin tüm fonksiyonlarını ifa etse, o da bir insan olarak değerlendirilecektir. Buradaki ortak mantık, önceden fiziki olarak var olan bir insana aidiyettir.
İnsan beynini tamamen taklit edebilen ve fakat öncesinde bir insana ait olmayan, sonradan üretilmiş bir yazılıma insan muamelesi yapılabilir mi ? Veya yapısal olarak karma bi halde bulunan, türev yazılımlara aynı muamele yapılabilir mi, bunlar ileriki yılların beyin yakan soruları olacak.
Esenlik dilerim