Modifikasyonların genetik etkilerini sorgulayan en önemli isimlerden birisi kuşkusuz Lamarck'tır. Lamarck'ın en büyük sorunu, yaşadığı dönemde modifikasyonların ne demek olduğunun bilinmemesiydi. Lamarck, tamamen yanlış bir şekilde, zorlanan organların çevre baskısı altında geliştiğini ve kalıtsal olarak bunun yavrulara aktarıldığını, canlıların bu şekilde farklılaşıp evrimleştiğini ileri sürmüştür.
Günümüzde biliyoruz ki, bu tip çevresel etkiler dahilinde genetik yapının değişebilmesini sağlayan en önemli faktör mutasyonlardır. Ve mutasyonların da, her genetik değişim gibi, evrime katkı sağlayabilmesi için üreme hücrelerinde ve bu hücreleri üreten dokularda meydana gelmesi beklenir. Çünkü vücudumuzun herhangi bir diğer bölgesinde meydana gelen mutasyon kalıtsal olmayacak ve etkileri o bireyde görülüp, ölümüyle birlikte sonlanacaktır. Benzer şekilde, zigotta (sperm ile yumurtanın birleşmesinden hemen sonraki ilk hücre) ve henüz "totipotent" (vücuttaki her dokuyu ve organı üretebilme potansiyeline sahip kök hücre) ve "multipotent" (vücuttaki her dokuyu ve organı olmasa bile, birçoğunu üretebilme potansiyeline sahip olan kök hücre) hücrelerde meydana gelen mutasyonlar da, kalıtsal olabilmektedir.
Öte yandan modifikasyonlar, genetik yapıyı değiştirmediği için hemen hemen hiç kalıtsal değillerdir. Sünnet olduğumuzda ya da böbreğimiz bir diğer insana aktarıldığında, genlerimizde, özellikle de üreme hücrelerimize ait genomda hiçbir değişim olmamaktadır. Sadece, bireydeki temel bazı fiziksel özelliklerin değişmesine sebep olur. Kimi durumlarda bu özellik kalıtsal olmasa bile o canlı için kalıcı olabilirken (sünnet gibi), çoğu durumda, modifikasyona sebep olan etkinin kaldırılmasıyla birlikte etkisini yitirir ve birey eski haline döner.
Bunun en güzel örneklerinden bir diğeri, vücut çalışan bireylerde görülür. Kas yapısı oldukça gelişen bu bireylerde meydana gelen değişim, bir modifikasyondur ve asla çocukları da kendileri gibi kaslı doğmaz. Çünkü kasların gelişimi, genetik yapıyı etkilememektedir. Eğer vücut çalışan biri, bu çalışmalarına son verirse, kaslar gittikçe eski haline döner ve modifikasyonun etkileri ortadan kalkar.
Dolayısıyla, yaygın olarak, modifikasyonların hiçbir şekilde kalıtıma etkisi olmadığı söylenir. Bunun büyük bir istisnası var. attığınız videoda da bahsedildiği gibi epigenetik...
Epigenetik: Kalıtsal Modifikasyonlar Mümkün mü?
Özellikle 2010'lardan yükselişe geçen epigenetik alanı, modifikasyonların bazı dar ve nadir durumlarda kalıtsal olabileceğini, genler üzerinde de değişim yaratabildiğini göstermektedir. Özellikle de ebeveynlerin yaşadıkları deneyimlerden ötürü beyinlerinde veya genel olarak fizyolojilerinde meydana gelen modifikasyonlar, yavrulara ve hatta torunlara kalıtılabilmekte ve onları da benzer şekilde etkileyebilmektedir.
Epigenetik ile ilgili yazılarımızı bu etiket veya Bilim Ağacı'nın bu dalı altında görebilirsiniz. Örneğin bu çalışmada babaların beslenme biçimlerinin yavruları etkilediği; bu çalışmada epigenetiğin birçok hastalığın temelinde yatıyor olabileceği; bu çalışmada ise farelerde dededen toruna epigenetik aktarımın mümkün olduğu gösterilmiştir.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Evrim Ağacı. (19 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 19 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı