Merhabalar, ben de bir kaç haftadır yaşamın anlam ve amacını daha yoğun bir şekilde araştırıyorum. Bu araştırmanın bir sonucu olarak evrimağacı sitesinde uzun vakit geçirdim. Bu sorduğunuz soruyu ve cevaplarını incelemek de araştırmalarım dahilindeydi. Ben de bu soruya yaptığım araştırmaların sonuçlarını cevap olarak vermek istedim. Tabi yaşamın amacının ya da anlamının subjektif bir kavram olacağını düşündüğümü başta belirtmek isterim.
Canlılarda temel olarak iki içgüdü mevcut olduğunu öğrendim; bunlardan birisi yaşama devam etme, diğeri ise üreme ya da çoğalma içgüdüsü. Bu iki içgüdü milyarlarca yıllık evrim sürecinde başrol oynamışlar. Bugün tüm canlılarda ve dolayısıyla insanlarda da yaşama devam etme ve üreme içgüdüsü temel iki içgüdüdür.
İnsanlar olarak bizler yaşama devam etme ve üreme içgüdümüz karşında bazı engeller ve tehditler algılıyoruz; karşı cinse ulaşmamızı engelleyici durumlar, yaşamımızı tehdit eden hastalıklar ya da ölüm gibi durumlar üreme içgüdümüzü ve yaşama devam etme içgüdümüzü tehdit eden kavramlar oluşturuyorlar. Mesela hastalıklara örnek verirsek; böbrek yetmezliğine sahip biri bu hastalığı yaşamını tehdit eden bir şey olarak algılayacaktır. Örnekler çoğaltılabilir.
Yaşama ve üreme içgüdümüzü destekler nitelikteki şeylerle de karşılaşıyoruz. Örneğin dinler sonsuz bir yaşam ve üreme maddeleri ile en popüler inanışlar. Tabi yaşama içgüdümüzü ve üreme içgüdümüzü destekleyen bilimsel veriler de olabilir. Örneğin bir hastalığı yenme.
Yaşamın tek bir anlamının olduğunu düşünmüyorum. Yukarıdaki saydığım verilerden şu sonuca ulaşıyorum; hayatın anlam ve amacı yaşama ve üreme içgüdülerimizi destekleyen ve tehdit eden şeyler bütünüdür.
Mesela kolunu kaybeden ve engelli durumuna düşen bir kişi için bu engele sahip olmak yaşama yeni bir anlam getirecektir. Bu kişi için artık yaşam eskisi gibi olmayacak ona göre yaşam başka bir şekil alacaktır.
Aynı şekilde ölümcül hastalıkları yenen kişiler için de hayatın anlamının değiştiğini görürüz.
Örnekler çoğaltılabilir.
1,533 görüntülenme