Merhaba,
Hayata anlam vermek bu kadar önemli mi?
bu sizin ve benim gibi bir çok insanın yıllar içinde kafa yorduğu meseleler.
Ama sonuç yok.
Soruyu şuna mı çevirsek hayatın bir anlamı olmalı mı?
Merhaba,
Hayata anlam vermek bu kadar önemli mi?
bu sizin ve benim gibi bir çok insanın yıllar içinde kafa yorduğu meseleler.
Ama sonuç yok.
Soruyu şuna mı çevirsek hayatın bir anlamı olmalı mı?
Merhabalar sevgili dostum. Öncelikle bunun karakter,kişilik ve düşünce yapının oluşması için çok değerli bir an olduğunu anlamanı tavsiye ederim. Ayrıca bu güzel anları yaşamanı da büyük bir onurla kutlarım. Aydınlanmaya giden her sürecin böyle başladığını ve gerçekten bir şeyleri anlayan her insanın bu yollardan geçtiğini lütfen aklından çıkarma. Şu an içinde bulunduğun durumda her şeyin gerçekliğini sorgulama durumunda olduğundan daha karamsar bakışını o kadar iyi anlıyorum ki... Nihilist yaklaşımlarda hatta depresyonda olman bile normal. Sana 2 tavsiyem var. 1 bu durumu ailen ile konuşmamanı öneririm. Çünkü yaş ve jenerasyon farkından dediklerini anlamayacak ve aydınlanlığa çıkan bun kapkaranlık yolu çok kötü görecekler hatta belki bana olduğu gibi seni camii hocalarıyla konuşmaya götüreceklerdir .d 2 ise lütfen intahar etmemeye hatta intaharı bir olasılık olarak bile görmemeye çalış. Her şeye rağmen kendi amacını yaratabileceğini unutma. Belki buraya kendi iradenle atılmamış olabilirsin ama fikrini sormadan atıldığın bu yerde istediğini yapabileceğini unutma. Zaman diyerek sözümü bitirmek istiyorum. Zaman seni ve düşüncelerini olgunlaştıracak, olaylara farklı bir perspektif kazandıracaktır. Sakın unutma bizi evrimleştiren, düşüncelerini de evrimleştirip, geliştirecek yaniiii ZAMAN...
Bu konuda Camus'un Sisifos Söyleni kitabını okuyabilirsin. Camus, felsefi araştırmaları ve akıl yürütmeleriyle hayatın bir anlamı olmadığı sonucuna varır ve bu sonuçtan sonunda insanın kendini tüketmesi -yaşamak, son ana kadar yaşamak- gerektiği sonucuna ulaşır. Bununla da yetinmez, yaşamın bir anlam içermediğini düşünen bir insanın mutlu olması gerektiğini söyler.Kitabı okumanı tavsiye ediyorum :)
Sevgili Gökhan; Böyle bir soru sorman gerçekten çok güzel. Sorgulamaya başladığını, açık fikirli olduğunu görmekte harika. Ancak tüm bunların yanı sıra bu sorular asla kesinliğe kavuşamayacak sorular,kişiden kişiye göre değişiklik gösterir. Sana bir dostun olarak bu cevapları kendin araman gerektiğini söylemeliyim çünkü aynı şeyleri ben de yaşadım. Uykusuz geceler,sıkıntılı dönemler ve daha beterleri... Bol bol kitap oku sanatla uğraş ve yalnız kal. Yalnız kaldıkça kendini tanır ve hayattan beklentilerini daha iyi saptarsın. Şimdilik hoşçakal dilediğin zaman bana ulaşabilirsin.
Hayat kontrolümüz dışında gerçekleşmiş evrenin armağanıdır. Ölümsüz olmadan her şey anlamsız gözüküyor olabilir. Genlerin aktarılmasıdır aslında ölümsüzlük. Sen bütün atalarının kişiliğini yansıtıyorsun aslında. Bir gün ders de İskit kültürü anlatıldığında emin oldum ki ben İskit kökenliyim. Onların yaptıkları hala bende yaşıyor. Bunlar benim neslimde de böyle devam edecektir. Senin hayatında ki her şey senden sonraki nesle aktarılacaktır.
Merhabalar, ben de bir kaç haftadır yaşamın anlam ve amacını daha yoğun bir şekilde araştırıyorum. Bu araştırmanın bir sonucu olarak evrimağacı sitesinde uzun vakit geçirdim. Bu sorduğunuz soruyu ve cevaplarını incelemek de araştırmalarım dahilindeydi. Ben de bu soruya yaptığım araştırmaların sonuçlarını cevap olarak vermek istedim. Tabi yaşamın amacının ya da anlamının subjektif bir kavram olacağını düşündüğümü başta belirtmek isterim.
Canlılarda temel olarak iki içgüdü mevcut olduğunu öğrendim; bunlardan birisi yaşama devam etme, diğeri ise üreme ya da çoğalma içgüdüsü. Bu iki içgüdü milyarlarca yıllık evrim sürecinde başrol oynamışlar. Bugün tüm canlılarda ve dolayısıyla insanlarda da yaşama devam etme ve üreme içgüdüsü temel iki içgüdüdür.
İnsanlar olarak bizler yaşama devam etme ve üreme içgüdümüz karşında bazı engeller ve tehditler algılıyoruz; karşı cinse ulaşmamızı engelleyici durumlar, yaşamımızı tehdit eden hastalıklar ya da ölüm gibi durumlar üreme içgüdümüzü ve yaşama devam etme içgüdümüzü tehdit eden kavramlar oluşturuyorlar. Mesela hastalıklara örnek verirsek; böbrek yetmezliğine sahip biri bu hastalığı yaşamını tehdit eden bir şey olarak algılayacaktır. Örnekler çoğaltılabilir.
Yaşama ve üreme içgüdümüzü destekler nitelikteki şeylerle de karşılaşıyoruz. Örneğin dinler sonsuz bir yaşam ve üreme maddeleri ile en popüler inanışlar. Tabi yaşama içgüdümüzü ve üreme içgüdümüzü destekleyen bilimsel veriler de olabilir. Örneğin bir hastalığı yenme.
Yaşamın tek bir anlamının olduğunu düşünmüyorum. Yukarıdaki saydığım verilerden şu sonuca ulaşıyorum; hayatın anlam ve amacı yaşama ve üreme içgüdülerimizi destekleyen ve tehdit eden şeyler bütünüdür.
Mesela kolunu kaybeden ve engelli durumuna düşen bir kişi için bu engele sahip olmak yaşama yeni bir anlam getirecektir. Bu kişi için artık yaşam eskisi gibi olmayacak ona göre yaşam başka bir şekil alacaktır.
Aynı şekilde ölümcül hastalıkları yenen kişiler için de hayatın anlamının değiştiğini görürüz.
Örnekler çoğaltılabilir.
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.
Bilim ile ilgili bir etkinlik mi düzenliyorsunuz? Yoksa bilim insanlarını veya bilimseverleri ilgilendiren bir iş, staj, çalıştay, makale çağrısı vb. bir duyurunuz mu var? Etkinlik & İlan Platformumuzda paylaşın, milyonlarca bilimsevere ulaşsın.
Evrim Ağacı'nın birçok içeriğinin profesyonel ses sanatçıları tarafından seslendirildiğini biliyor muydunuz? Bunların hepsini Podcast Platformumuzda dinleyebilirsiniz. Ayrıca Spotify, iTunes, Google Podcast ve YouTube bağlantılarını da bir arada bulabilirsiniz.