Özgür irade kavramı toplum şartlarını sağlamak zorunda değildir. Özgür iradenin varlığını tanımlamak için devletlerin olmadığı antik çağları düşünebilirsiniz. Bu dönemlerde insanlar kendi başlarının çaresine bakıyorlardı ve herhangi bir norm içerisine sokulmadan özgürce dilediğini yapıyorlardı. Özgür irade kavramının bu dönemlerde gözüktüğünden dolayı varlığı reddedilmemeli, buradaki temel sorun tarihle beraber gelişen insanlık, kendini sınırlandırmaya ve düzen içerisine sokmaya çabaladığından iradeyi belli bir miktarda kısıtlamaya başvurmuştur. Bu aslında iradenin kısıtlanmasından çok, insanın kendini dizginlemesine yarar. Lakin bu dizginlenme oldukça özneldir, kimine göre bambaşka şekilde insan düzen içine sokulabilir. Bu durumdada aslında toplumun ve hatta farklı olan her bireyin bambaşka tutumlarının olabileceği anlamına gelir.
Doğuştan itibaren çoğu yönünüzün belirlenmesi özgür iradenin suçu değildir. İnsanlığın özgürlük ve farklılığı az miktara indirgemesi, herkesi ortak bir kültüre ve norma inandırması ve bu doğrultuda hayatı sürdürmesi insanların bir ürünüdür. Bu durum özgür iradenin varlığının çelişkili olduğu anlamına gelmez.
Onun dışında, yaşanan bu durum özgürlüğün bizzat insanın kendisi tarafından kısıtlanmasıdır. Fakat bu tercih, sizin tarafınızdan yapılmadığı için haksızlık olarak görülebilir.
Yürümek size aittir fakat her yol size ait değildir, sizin bu dünyadaki varlığınız bile size özeldir yani ortak bir varoluş üzerinden herkesin eşit koşullarda ve özgürlük sınırlaması olmadan yollarını seçmesi mümkün değildir. İnsanların hayatlarını ve dolayısıyla kaderlerini belirleyen faktörler oldukça fazladır ve bunların etkileri ortadan kaldırılamaz.