Mecbur da ondan!
Sosyalleşmek illaki çok sayıda bizcil ile bir araya gelmeyi gerektirmiyor. Ancak tek başımıza da var olabilme keyfiyeti de vermiyor.
Neticede biz toplumsal varlıklarız ve ne yazık ki bu bizim tercihimize kalmış değil. Mecburuz.
Mecburuz çünkü genetik donanımımız ancak bir arada hayatta kalabileceğimiz şekilde var olmuş ve evrimleşmiş. Bunu reddedebiliriz fakat bu çok kısa süreli olur.
Bunun için basit tek bir örnek bile yeterlidir: Hapishanelerin tek bir işlevi vardır, suçluyu tecrit, toplumdan yalıtmak. Barınacak yer, sıcak bir ortam ve üç öğün yemek. İş-güç yok. Fakat buna rağmen en büyük işkence ve en büyük acı bu. Yetersiz uyarım ve sosyal yoksunluk… İşte suçlulara yönelik cezanın mantığı da dayanağı da bu. Zorunlu olduğu yaşamsal birliktelikten, sosyal varlık olma durumundan mahrumiyet…
Suçlu değiliz, aklımızda bize yetiyor. Durup dururken bu cezayı kendimize neden keselim ki…
Başta da söylediğim üzere sosyalleşme, toplumsallaşma sayılarla ölçülmez. Nitekim onca kalabalıklar içinde onca yalnızlar var ne yazık, bu yabancılaşmış dünyada. Fakat bu tek başımıza da sağlıklı bir yaşam süreceğimiz anlamına gelmez. Çünkü başkalarına hem mahkum hem de mecburuz… Ne yapalım genetiğimiz kurusun…(Gülücük)
Kaynaklar
- Michael Tomasello. (2019). Neden Ortaklıklar Kurarız. Yayınevi: Alfa Bilim. sf: 134.