Dil canlı bir organizma gibidir, gelişir, değişir ve ölür.
Dilin omurgasını sözcükler oluşturur.
Sözcüklerin isim veya sıfat şeklinde ilk türetilişi ile ilgili kesin bir bilgi olmamasına rağmen ağırlıklı görüş doğanın ( doğadaki seslerin) taklidi sonucu ortaya çıktığı yönünde. Ki, bugün hala bu sözcükler kullanılmaktadır.
Bu alanla ilgilenen bilimin adı etimolojidir ( Kökenbilim).
Dili oluşturan sözcüklerin kökenini, hangi dile ait olduklarını, ne zaman ortaya çıktıklarını vb. araştırır.
Kimi bilim insanları, ritmin ve buna bağlı salınım hareketlerinin (Dansın) dilden ve içerdiği sözcüklerden önce ortaya çıktığını, bunun ilkel komünal dönem toplumunun ortaklaşa yaşamının kollektif ( aynı anda ve birlikte) iş sürecinin zoraki bir çıktısı olduğunu ve ritim, büyü, dans üçlemesi ile ilk yaratılan sözcüklerin şiirin atası olduğunu savunur. Nitekim halen şiiri şiir yapan en önemli şey az sözcük ile çok şey anlatmasının yanı sıra ritimdir. ( Heyyamola)
Halen bazı köylerimizde imece usulü iş yaparken nefes verme ile çıkarılan hay, oyuk bir taşın içinde ( curn) buğday döverken çıkarılan çuf, denizde kürek çekerken denizcilerin ortak söylediği heyyamola vb ritmik sesler gibi.
Bunlar hem ortaklaşa işin eş zaman ve güdüm içinde yapılması için ( bir iki üç şimdi misali) süre ayarlamasına hem de işin gerektirdiği sistematikte düzenli nefes alıp verme işine yarıyordu.
İşte gerek doğanın taklidi gerekse ortaklaşa yaşamın eşgüdüm ve eşzamanlı ortaklaşa iş yapma mecburiyeti muhtemeldir ki ilk basit sözcüklerin açığa çıkmasına vesile oldu.
Gerisi benzer olgular için ilk türetilen üzerinden türetme, ekleme, çıkarma işi.
Toplumlar geliştikçe ve farklı toplumlar ile temas ettikçe , zaten yaşayan ve sürekli gelişmeye yatkın olan diller ve içerdikleri sözcükler gelişti.
Kuvvetle muhtemel ilk türetilen sözcükler de nesneleri birbirinden ayırmaya yarayan isim ile karşılaşılan olay ve olguların niteliğini tanımlamaya yarayan sıfatlar oldu. En azından okuduklarımdan aklımda kalanlar bunlar.
İspata gelince; Sümerlerden sonrası için ( Yazının icadı) ve günümüze değin türetilen çoğu kelimenin kökenlerine inilebiliyor. Bu alanla ilgilenen bilim dalının adını yazının başında vermiştim .
Ancak yazılı tarihten öncesine dair olanla ilgili bilimsel temelde kuvvetle muhtemel tahminlerde bulunabiliriz ancak elimizde yazılı somut bir veri yok.
Fakat bu tahmin, günes ile aramızdaki mesafeyi fiili olarak hiç elimize bir ölçü aleti almadan ölçebilmemizden, bizden milyarlarca yıl önce dünyada olup bitene yönelik isabetli tahminlerde bulunmamızdan, türümüzün ve canlıların hikayesini tartışmaya yer vermeyecek isabetle anlatan evrimden daha az isabetli bir tahmin değildir. Başka kanıt sunanam...Sevgiyle...[1]
Kaynaklar
-
George Thompson. (1996). Marksizm Ve Şiir. Yayınevi: Adam Yayıncılık. sf: 78.