Statükoyu sarstığı için...
Statüko var olanın korunması eğilimidir. Var olan haliyle korunduğunda değişime, aykırı olana, alternatif ortaya koyana karşı muazzam bir direnç oluşur. Zira muhafazakarlık da tam olarak budur. Var olanı muhafaza etmek.
Oysa esasında aklın egemenliğinde ve bilimsel temelde "aynı nehirde iki kez yıkanamayız. Çünkü hem biz hem de nehrin suyu değişmiştir." Yani değişim ve devinim evrenin geneli için esastır.
İşte evrenin ve doğanın durağanlığından taraf olup öyle olduğunu kabul eden, bu ön kabulü sonsuza dek sürsün istediğii için, muhafaza eden anlamında muhafazakar adını alır. Değişimin gücünü görüp ondan yana tutum belirleyenlere ise ilerici adı verilir.
Ne yaman çelişkidir ki bütün yenileri ilericiler ortaya koyarken var olanı koruyucular (muhafazakarlar) hep ilericilerin bir adım önce koyduğunun savunusunu yapar. Yeni olana direnir ve fakat yaşam devinimden ve yeniden yanadır..
Bir müddet sonra yeni eskinin yerini alır ve bu sefer muhafazakar buna sımsıkı sarılıp sonsuza değin böyle kalması uğraşını verir. bu böylece sürüp gider..
Yeni, farklı, değişik, alışılmadık ve bunu ortaya koyanın Freud, Einstein yahut Darwin olması önemli olmaksızın, istisnasız her zaman muıhafazakarın tavrı eskiyi koruma dürtüsü ile yeniyi reddetme üzerinedir.
Burada tabi biraz da bunu siyaset malzemesi olarak kullanışlı bir aparata dönüştürmek isteyenlerin (diyanet gibi) , özellikle statükolarını sarsabilecek Darwin gibi, Einstein gibi ve hatta Freud gibi şahsiyetlere yönelik özel bir tasarrufu olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Fakat gerçekler devrimcidir. Er geç açığa çıkma gibi "kötü" bir huyları vardır.
İşin acı tarafı devrimci olan ve yeni olarak açığa çıkacak olanı da yine statüko gereği muhafaza etme ve ardından gelene direnme işini de yine bu kesimler, muhafazakar duruşları gereği üstlenecektir ve bize yine yeninin kavgası vermek işi düşecek.. Her seferinde yine ve yeniden...