Kesinlikle görsel sanatlarla ilgili çalışmaya bayılırım favorim akrilik boya Tuvalde tabiki guaj yada yağlı boyada yaparım. Bide kil çamur ile ilgilenmeyi seveerim hiç çömlek tacrübem yok ama küçük basit şeyler.
Kesinlikle görsel sanatlarla ilgili çalışmaya bayılırım favorim akrilik boya Tuvalde tabiki guaj yada yağlı boyada yaparım. Bide kil çamur ile ilgilenmeyi seveerim hiç çömlek tacrübem yok ama küçük basit şeyler.
Kendim daha önce ortaokulda ebru sanatıyla uğraşmıştım ve çok hoşuma gitmişti. Ama ihtişam sahibi eserleri en çok beğenmekten kendimi alamıyorum. Yapılan bir tablodaki her bir detayın ne kadar eşsiz ve incelenmeye değer olduğunun farkındayım. Fakat hiçbir tabloya Köln Katedraline baktığım gibi hayranlıkla bakamıyorum nedense.
Benim oyum kesinlikle mimariden yana.
Elbette ve kaçınılmaz olarak sinema...
Sinema bugün için en son, kendisinden önceki tüm sanatları bünyesinde barındıran ancak bunlarla kalmayıp kendine has anlatım dinamiklerini de keşfetmiş ve bu yolla kendi başına bir sanat olmayı başarmış bir anlatım yöntemi.
En eski sanatlar müzik, dans, resim, heykel vs. hepsi sinemada var. Zaten sinemanın temeli fotoğraf ve fotoğrafın temeli de resim. Resmin tarihi de binlerce yıl öncesine ve mağara çizimlerine kadar gidiyor. Sinemanın da temeli mağara resimleri aslında.
Daha çok yazı ve edebiyatla başladığı kabul edilen anlatılar tarihi de apayrı bir sanat biçimi. Öykücülük diyoruz buna da.
İşte sinema edebiyatla resmi, yani fotoğrafı birleştiriyor. Edebiyatta bir cümle yazıyorsunuz "Ali okula gidiyor" Sinemada ise Ali'yi yürürken gösteriyorsunuz. Ve bir okul gösteriyorsunuz. Herkes Ali'nin o okula gittiğini anlıyor. Buna da kurgu ya da montaj deniyor. Yürüyen Ali ile bir okul resminin art arda konması görsel bir anlatım oluyor ve edebiyattaki "Ali okula gidiyor"un görsel hâli oluyor. Siz bu iki fotoğrafın ardına, şehir içinde hızla giden bir otomobil fotoğrafı koysanız herkes Ali adına endişe duymaya başlar. Çünkü bir sonraki fotoğrafta o otomobilin Ali'ye çarpacağını düşünmeye ve endişe duymaya başlarsınız. İşte bu sinemanın gücü. Başka bir anlatımda yok. Hızlıca bir Ali'yi bir arabayı gösterseniz endişe katlanarak artar. Ama bir romanda "Ali, otomobil, Ali, otomobil" yazamazsınız. Anlamsız olur. Ama sinemada anlamsız olmaz, aksine gerilim, duygu, endişe artar.
İşte Ali pek sevimli olursa, bir elinde annesinin düzenlediği beslenme çantası olursa, cebinde öğretmeninin yüksek not verdiği sınav kağıdı olursa, aklında dün sohbet edip güzel duygular beslediği Ayşe olursa ve okulun kapısına geldiği anda onu bekleyen Ayşe'yi görüp gülümseyen Ali, artık DaVinci'nin tablosundaki Mona Lisa kadar duygulu bir karaktere dönüşür ki aslında ALi hayli sıradan bir çocuktur belki de. Ama bunun önemi yoktur. İşte o sırada o araba, Ayşe'ye elini uzattığı anda Ali'ye çarpıp onu öldürürse buna sinema sanatı denir. Kurguyla, fotoğrafla, edebiyatla, resimle, müzikle, tüm sanatların elbirliği ile ortaya hepimizi ağlatacak bir trajedi çıkar.
Tüm sanatlar güzeldir ama sinemanın gücü, daha güçlüsü keşfedilene kadar, ulaşılmış en yüksek seviyedir. Bugün için durum bu.
Çizgi romanlar en sevdiğim sanat biçimidir.Hemen çizgi roman sanat değildir demeyin:)Çizgi romanlar resim ve yazı sanatının birleşmiş halidir.Genelde yazılı romanları okurken kendimi hayal ederken bulurum ama bu hayaller pek keskin ve kalıcı değillerdir çünkü buna şekil verebileceğim bir kap yoktur.Bu kabı çizgi romanlardaki çizimler sağlar.Hem resmin büyüleyici etkisi hem de yazının gücüyle ortaya çizgi romanın etkileyici dünyası açığa çıkar.
Öncelikle selamlar. Bence kesinlikle resimlerdir; resimler bir dönemin yaşanmışlıkları ,o zaman kullanılan eşyaları, yemekleri vb. bir çok şeyle ilgili bilgi verir ama ben genel olarak bir olayı yansıtan tablolardan hoşlanırım onların üzerin düşünmek, yapılırken kim ne düşünerek yapmış gibi soruları kafamda düşünmekten hoşlanırım. En sevdiğim eserler ise şunlardır:
John Everett Millais - A Huguenot
Frank dicksee - la belle dame sans merci
Vasili Pukirev - The Unequal Marriage
Fatih Sultan Mehmet'in portresi --- Venedikli ressam Gentile Bellini'nin Osmanlı padişahı II. Mehmed'i tasvir ettiği bir tablodur. Tablo, 1480'de Bellini tarafından diplomatik bir görev için bulunduğu İstanbul'dayken yapılmıştır
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.
Bilim ile ilgili bir etkinlik mi düzenliyorsunuz? Yoksa bilim insanlarını veya bilimseverleri ilgilendiren bir iş, staj, çalıştay, makale çağrısı vb. bir duyurunuz mu var? Etkinlik & İlan Platformumuzda paylaşın, milyonlarca bilimsevere ulaşsın.
Evrim Ağacı'nın birçok içeriğinin profesyonel ses sanatçıları tarafından seslendirildiğini biliyor muydunuz? Bunların hepsini Podcast Platformumuzda dinleyebilirsiniz. Ayrıca Spotify, iTunes, Google Podcast ve YouTube bağlantılarını da bir arada bulabilirsiniz.