Son zamanlarda herkes Türkçe fakir bir dil, toplama bir dil, Türkçesi varken Farsçasını kullanmayalım vesaire gibi şeyler söylüyorlar. Ben de buna dair bir şeyler yazmak istedim.
Öncelikle Türkçe; İngilizce ve Latince gibi bir imparatorluk dilidir. Bu diller sayısız medeniyetin izlerini taşır ve hiçbiri de bazılarının istediği gibi "öz dil" değildir. İngilizce'nin dörtte üçü yabancı kökenli kelimelerden oluşur. Latince'nin ise yarısı Antik Yunanca, diğer yarısının da büyük bir bölümü de başka dillerdendir.
Bir dilin zenginlik alametlerinden biri de barındırdığı sinonim (eş anlamlı) kelimelerdir. Mesela kalp ile yürek aynı kelimedir. Biri Türkçe orijinli diğeri Arapça orijinlidir. Ancak "kalpsiz" başka manaya gelir "yüreksiz" başka. Veya talih, baht, uğur, rast, şans aynı manaya gelir, 4 farklı dildendir ama kullanım yerleri başkadır.
Ve aynı şekilde bir dilde eski Türkçeden güneş, gönül; Arapçadan itiraf, aşk; Farsçadan gerçi, cefakar; Rumcadan fener, fidan; Ermeniceden mor, kötü; Soğdcadan akşam, kent; İtalyancadan olta, korsan; Fransızcadan motivasyon, efor; İngilizceden not, dijital; Çinceden inci, tepsi; Macarcadan haydut, soba; Moğolcadan oba, çöl; Kürtçeden halay, hızma; Çingene dilinden dikiz, kanka; Bulgarcadan vişne, patika; Rusçadan mazot, kefir; Arnavutçadan trileçe, kokoreç ve daha sayamadığım birçok dilden birçok kelime varsa bu da o dilin zenginliğini gösterir.
Bazıları da Türkçeye çok fazla Arapça kelime geçtiğini ama Arapçaya hiç geçmediğini söylüyor. Bu da doğru değil Arapçadan bize geçen kadar olmasa da Türkçeden Arapçaya da çok büyük bir kelime akışı vardır. Ayrıca Arapçanın da büyük bir bölümü yabancı dillerden alınmıştır.
Askı, ağır, aşçı, ayak, ayrı ,açık, alçak, arı, ancak, abla, altın, armağan, ağa, al, ana, alışveriş, arkadaş, arslan, avcı ve azık a harfiyle başlayan ve Öz Türkçe olan Arapçaya geçmiş kelimelerdir. Diğer dillerden Türkçeye geçip ardından Arapçaya geçenleri ve diğer harflerle başlayanları da eklersek bu sayı 1000'i aşar.
Bundan haricen Ma'rûf er-Rusâfî adlı Arap bir yazarın "Yabancı Ağızlı Konuşma Bozukluklarına Reddiye" kitabında 400 tane sık kullanılan Arapça kelimenin doğru şekilde kullanılması gerektiği yazar. Buradaki yabancı ağızlı konuşma Türk ağzıdır. Kitaptaki 400 kelime de Arapça kökenlidir ve Arapçadan bize geçmiş, bizdeyse telaffuzu veya manası veya her ikisi birden değişmiş sonrasındaysa bu değişmiş halleriyle tekrar Arapçaya geçmiştir. Yazar da bu kelimelerin Arapça değil Türkçe olduğunu defaatle vurgulayıp bunları kullanmamak onun yerine doğrusunu kullanmak gerektiğini söylüyor. (Herhangi bir nefret içermiyor, kitapta Türkler övülüyor, yanlış anlaşılmasın). Mesela "kafa" kelimesi Arapçada aslen "ense" demek. Biz Türkler bunun manasını değiştirip "baş" yapıyoruz ve Araplar da yüzyıllardır "ense" manasını bırakıp "kafa" manasında kullanıyorlar. Bunun daha iyi anlaşılması için şöyle düşünebiliriz "canım" Sırpçaya bizden "džanum" olarak geçmiştir. Ve biz yüzyıllardır söylediğimiz halini bırakıp onlar gibi söylesek nasıl olur? Veya Sırplar "canım" kelimesini "buzağı" olarak kullansa biz de yüzyıllardır kullandığımız iltifat manasını bırakıp buzağı olarak kullansak?
Ayrıca Atatürk de bir ara Öz Türkçe'yi savunmuştur ve "Bu gece ulu konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken duygum tükel özgü bir kıvançtır. Burada kaldığınız uzca sizi sarmaktan hiç durmıyacak ılık sevgi içinde, bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankusunu bulacaksınız. İsveç Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez damgalarını tarih taşımaktadır. Süerdemliği, onu bu iki ulus, ünlü, sanlı özlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır." gibi kimsenin anlamayacağı şeyler söylemiştir. Ancak bir zaman sonra Yahya Kemal ile yaptığı konuşmaların da sebebiyle bunun yanlış olduğunu anlamış ve "Ketebe, yektüb Arabındır; kâtip, mektup, Türkündür." demiştir. Ancak bugün hala bu yanlışı görememiş halde "hatırlamak" yerine "anımsamak", "faaliyet" yerine "etkinlik" diyor. Üstüne bunları çocuklara telkin ediyorlar.
Daha fazla bilgi için Nihad Sâmi Banarlı'dan "Türkçenin Sırları"nı okuyabilir.
Buraya kadar okumaya tenezzül edenlere teşekkür ederim. Yorumlarda tartışabiliriz.