Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Ecrin Harman
Ecrin Harman
1,258 UP
Üye 15 Haziran 2022
9

Madem üremek içgüdüsel bir davranış neden çocuk sahibi olmak istemeyen bireyler bu kadar fazla?

9,079 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
7 Cevap
Öykü Yılmaz
Öykü Yılmaz
3,363 UP
Meraklı 3 Kasım 2023

Üremek değil, cinsellik dürtümüz içgüdüsel. Üremek ise bizim gibi gelişmiş zekaya sahip bir tür için bir seçenek, aynı yaşamak gibi. Üremek kesinlikle bir görev değil. İnsanlar üremek zorunda değil. Bir diğer içgüdüsel olan şey kadınlar olarak çocuğa duyduğumuz karşılıksız sevgi ve koruma da olabilir. Bir birey bu içgüdülere sahip olup, çiftleşme içgüdüsüne sahip olup, çocuk yapmanın ne demek olduğunu biyolojik temelde çok iyi kavrayıp, ekonomik ve sosyal yeterli olanaklara sahip olup yine de çocuk yapmamayı seçebilir. Evrimi bahane ederek üremenin insanların görevi olduğunu iddia edenler, evrim teorisini anlayabilecek kapasitede değiller ya da çoğunlukla kasti bir şekilde çarpıtılmış biyolojiyi kendi kişisel isteklerine ulaşabilmek için kullanan delüzyonel narsistik kişiler.

2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Mustafa Efe Yılmaz
Öğrenci 15 Haziran 2022

Üremek insanların biyolojik hayatta gerçekleştirmeleri gereken bir görevdir.Fakat toplumda ki bazı insanlar, çevrelerinden duydukları ile kendi kafalarının içinde birer düşünce sistemi oluştururlar.Bu düşünce nefret duygusu olarak tanımlanabilir.Çocuk yetiştirmek konusunda kendine güvenemeyen veya çocuklar ile iyi anlaşamayan ve sevmeyen bireyler çocuk sahibi olmak istemezler.Bu durum tamamen insanın kişiliği ve aile sahibi olmak hakkında ki bakış açılarına göre değişir.Fakat bazen istisnalar olabiliyor.Herhangi bir cinsel zevk almayan, ya da duygusal anlamda aşk veya hoşlantıyı hissetmeyen kısaca "Aseksüel" bireyler çocuk sahibi olmayı saçma olarak görebilirler.Düşünce ve hür seçime göre çocuk sahibi olmak istemeyen insanların var olduğu gibi hormonsal bozukluğu olup bu tür biyolojik durumları saçma görebilenlerde vardır.

772 görüntülenme
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
9
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tuna Tanrıverdi
Çocuk sahibi olmak istemeyen biri 25 Haziran 2022

Çocuk sahibi olmak istemeyen bir insan olarak üstteki arkadaşın söyledikleri benim için geçerli değil. Cinsel zevk alıyorum ve duygusal anlamda hoşlantı hissediyorum, iyi bir baba olacağımı ve ortalama bir insana kıyasla çocuklarla iyi anlaşabildiğimi de düşünüyorum. Çocukları sevmeme durumum da yok ancak çocuk yetiştirmek için harcayacağım zaman ve para ile beni çocuk sahibi olmaktan çok daha mutlu edebilecek şeyler yapabileceğimi düşünüyorum. Hayatım boyunca hiçbir zaman çocuk sahibi olmayı rasyonel bir eylem olarak görmedim, kendimi çocuk sahibi olmak isterken hayal dahi edemiyorum. Bundan dolayı şikayetçi değilim ancak bu kadar temel bir içgüdüye karşı nasıl bu kadar duyarsız kalabildiğimi merak ediyorum, konuyu takipteyim.

368 görüntülenme
5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Stratejik Gamer
Bebek , çocuk ve ergen bakıcısı.Öğrenci 25 Haziran 2022

Uzun zamandır bebek ve küçük çocuklara bakıyorum. Hatta bazılarına ergenlikleri sırasında bile baktığım oldu. Rahatlıkla söyleyebilirim ki insan bir defa çocuklara alıştıktan sonra onlarsız yapamıyor. Soruya gelince cevabını bende bilmiyorum. Ama neden çocuk sahibi olmak istediğimi biliyorum. Bu nasıl desem... Bir tür iç güdü gibi değilde daha çok oksijensiz yapamama gibi neden bilmiyorum ama çocuk sahibi olmamanın düşüncesi bile benim için travmatik. Hatta evlilik teklifi sırasında bile bu yüzden "Benimle bir ömür boyu çocuk bakmaya var mısın?" şeklinde bir teklif yapmayı düşünüyorum.

Kısacası çocuk bakmak benim için bir ihtiyaç ya da iç güdü değil daha çok bir yaşam biçimi.

Tüm Reklamları Kapat

319 görüntülenme
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Hepimiz Sanalız
Felsefe Öğretmeniyim 26 Haziran 2022

Konu elbette zor gibi dursa da altından kalkılamayacak bir konu değil. Darwin'de içgüdülere hayranlığını ifade ederek topa fazla girmemiş zaten. İçgüdüyü herkes anlar ve detaylı tanım yapmayacağını kitabında ifade etmiştir.[2] "İçgüdülerin birçoğu öylesine şaşırtıcıdır ki, onların gelişimi okura belki teorimi tümüyle yıkmaya yeter güçte görünecektir. Burada, zihnî yetiler konusunda elimden gelenin, yaşamım kendisinin kökeni konusundakinden çok olmadığını önceden söylemek isterim. Yalnızca içgüdülerin farklılıkları ve aynı sınıftan olan hayvanların öbür zihnî yetileri ile ilgilenmekteyiz. İçgüdüyü tanımlamaya kalkmak istemiyorum." İfadeleri bizzat ona aittir.

İnsan içgüdüsü hayvanlarla temelde aynı olmakla birlikte insan iç güdülerinin ve reflexlerinin üzerinde diğer hayvanlara göre daha kontrol sahibidir.[1] "Ahlak tarafından baskılanmak" diye insan aşağılansa de iç güdülerini kontrol edebilir. Yaşamını sürdürmek için kaynaklarını en iyi kullanmayı hedefler. Örneğin annelik ertelenebilir ve baskılanabilirdir insan için. Mükemmel zaman yada daha rasyonel olan tercih edilebilir. Bu süreç tarihsel koşullardan ve gelişen sosyallikten etkilenmektedir elbette.

Birçok kadın 30'lu yaşlarına geldiklerinde “biyolojik saatlerinin” uğursuz bir tıkırtısını duyarken, diğerleri bunu hiç duymaz. Bazıları bebek doğurma zorunluluğunun biyolojik olarak yerleşik olduğuna inanıyor - hatta sözde evrimsel görevlerini reddeden kadınların bencil olduğunu öne sürüyorlar .

Tüm Reklamları Kapat

Diğerleri , "bebek ateşi" olarak da adlandırılan bu "annelik içgüdüsü"nün biyolojiyle hiçbir ilgisi olmadığı ve sosyal bir yapı olduğu görüşündedir . Bu tartışmayı tam anlamıyla ikiye bölünmüş bir “doğaya karşı yetiştirme” prizması üzerinden araştırmak yararsızdır. Hem biyoloji hem de kültür muhtemelen üreme davranışımıza katkıda bulunmaktadır.

Üreme, çocuk sahibi olmak için herhangi bir “kalıtsal” tercih gerektirmez, çünkü doğal seçilim, en belirgin şekilde cinsel dürtü yoluyla üremeyle sonuçlanan mekanizmaları zaten desteklemektedir. Ancak annelik içgüdüsünün, bir annenin çocuğunu besleme ve koruma yeteneği ve ihtiyacıyla ilgili versiyonu, bazı hormonların ve diğer gerekli biyolojik değişikliklerin salınmasıyla kolaylaştırılarak, gerçekten de donanımsal olabilir.

Ya cinsel içgüdülere ne demeli: Geçmiş ve şimdiki yaşam biçimlerinin mükemmel çeşitliliği, tek bir kritik özellikten gelir; üreme. Genetik olarak cinsiyete kayıtsız kalmaya yatkın bireyler, teorik olarak, daha büyük bir bağlılığı olanlar lehine popülasyondan seçilecektir. Bebek ateşi' olarak da bilinen güçlü bir çocuk özleminin genlerimiz tarafından mı yoksa sosyal bir inşa mı olduğu belirsizliğini koruyor. Bu, evrimsel sürecin apaçık bir özelliğidir.

Seksten zevk alan ve bu keyfin genetik bir temeli olduğu bir insan veya hayvan popülasyonu hayal edin. Bu onların üreme başarısını belirleyecektir. Şimdi bu popülasyona, genetik olarak cinsel olarak inaktif olmaya yatkın olanları dahil edin. Bu cinsel olarak aktif olmayan bireyler yavru üretmeyecek, dolayısıyla gelecek nesilde cinsel olarak aktif olmayan bireyler olmayacak. Başka bir deyişle, cinsiyetten kaçınmaya yönelik genetik bir eğilim ne yerleşik hale gelecek ne de sürdürülecektir.

Tüm Reklamları Kapat

Bazıları, 30'lu yaşlarındaki çocuksuz kadınlarda üreme konusunda gelişmiş bir farkındalığı tetikleyen sözde "biyolojik saat"in doğal seçilim olduğunu iddia ediyor. Belki . Doğurganlık kararlarının genetik bir temeli olabileceğine dair bazı kanıtlar var. Örneğin, Fin toplumlarında ilk çocuk sahibi olma girişimi yaşını inceleyen araştırmalar, çocukların ebeveynlerininkine benzer örüntülere sahip olduğunu gösterdi.

Ancak bunlar, kadınların çocuk sahibi olmaya karar verip vermemelerinden ziyade, yalnızca ne zaman çocuk sahibi olmaya karar verdiklerinde genetik bir etki olduğunu kanıtladı. Başkalarının etkisine açık bir şekilde duyarlıyız. Bu nedenle, insan davranışının diğer birçok yönü gibi, bir çocuğa yönelik güçlü özlemin - "bebek ateşi" - genlerimiz tarafından mı yoksa sosyal bir inşa mı olduğu belirsizliğini koruyor.

Yakın zamana kadar, cinsiyet ve üreme tüm organizmalarda ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmişti. Doğum kontrol teknolojisinin keşfi, bir tür için bu bağı kopardı. Değişen güvenilirlikle, insanlar artık bebek sahibi olmadan seks yapabilirler. Dolayısıyla biyolojik evrim açısından, cinsel aktivite için genetik bir tercih, artık bir annelik-babalık içgüdüsüne eşdeğer değildir.

Doğum kontrol hapı sayesinde insanlar biyolojiye meydan okudu. Toplumumuzda çocuk sahibi olmak istemeyen birçok kadın var. Örneğin, 34 ile 44 yaş arasındaki ve hiç çocuk sahibi olmayan ABD'li kadınların sayısı 1976'dan bu yana yaklaşık %10 arttı. Ve 22 ile 27 yaşları arasındaki 7.000'den fazla Avustralyalı kadınla yapılan bir ankette, yaklaşık %10'unun çocuk istemediği ortaya çıktı.

Benim tahminim, doğal seçilimin muhtemelen dikte ettiği gibi, çocuksuz kadınların mutlaka cinsel olarak aktif olmadıklarıdır. Ancak seçimin kişisel tercihlerine göre hareket etmesi için çok az fırsat olabilir. Biyolojik evrime meydan okuyan insan davranışının etkileyici bir örneği. Ancak kültür ve teknoloji, insanları birçok seçilim baskısından bağışık hale getirdi. Örneğin giyim, doğacılar için bile uygun olmayan soğuk ortamlarda yaşamamızı sağlar.

Ama seks onlardan biri değil. Gerçekten de, çoğu kültür, sekse geçici bir ilgiden fazlasını ifade eder - eski toplumlarda doğurganlık ayinlerinin yaygın olarak dahil edilmesinden, çağdaş televizyon reklam kampanyalarında sekse neredeyse hiç yakışıksız bir saplantıya kadar anlamlar yüklemiştir.

Çoğu durumda, başarılı üreme, gelişmekte olan yavruların bakımını gerektirir. Bu iş yalnızca anneye ait olmamakla birlikte; genellikle, anne tarafından yapılır. Yavruları beslemek, o zaman “bebek ateşinden” farklı olarak bir “annelik içgüdüsü” biçimidir. Ve doğa bunu sağlamak için biyolojik mekanizmalar kurmuştur. O zaman yavruları beslemek, 'bebek ateşi'nden farklı olarak bir 'annelik içgüdüsü' biçimidir. Memeli anneler için, talepkar bir bebek oksitosin hormonunun salınımını uyarır ve bu da süt akışını tetikler.

Oksitosin ayrıca hamilelik boyunca bir dizi anne davranışında rol oynar ve bir annenin fetüsüyle olan bağını güçlendirir ve bu da fetüsün gelişimini etkiler. Oksitosin salınımı yoluyla çocuğu beslemek için çok önemli, içgüdüsel, besleyici tepki, yalnızca hamilelik sırasında ve doğumdan sonra gerçekleşir; aksi takdirde hormonlar devreye girmez.

Örneğin, oksitosin enjeksiyonu yapılan bakire fareler, enjeksiyonlardan önce yapamadıkları bir şeyi, yavruların sıkıntılı çağrılarını duymayı ve yanıtlamayı öğrenebilirler. Bu nedenle, çocuk sahibi olma ve çocuk yetiştirme “dürtüsü”nün yalnızca biyolojik olarak seks yapma dürtüsü yoluyla sağlandığı, oysa besleme içgüdüsünün biyolojik olarak yerleşik olduğu iddia edilebilir.

Peki şöyle bir soruyla devam edelim insanlar neden kedi yada köpek besliyorlarsa aynı evrimsel gerekçelerle de ürüyor olamazlar mı? O halde, sözde "biyolojik saat" sosyal-tarihsel olan doğru ilerliyor diyebiliriz. Çünkü modern kentsel yaşamda üreme düşerken hayvan besleme artmaktadır. Moleküler genetikteki teknik ve bilimsel ilerlemeler durmak bilmemektedir. Bununla birlikte, üreme sürecine müdahale etmekte ne kadar çok beceri kazanırsak kazanalım, insanlar seks yapmaya devam edecektir. Tüp bebek ve öteki yapay teknikler temel içgüdülerimiz yüzünden muhtemelen hiçbir zaman yatakta ya da şöminenin önündeki kilimin üzerinde seks yapmanın yerini alamayacaktır. Eski moda bir beyne sahip olduğumuz için eski moda üreme yöntemini tercih edeceğiz muhtemelen.

Tüm Reklamları Kapat

Evrim üreme yeteneğini tüm öteki değerlendirmelerin üstünde tuttuğu için, seks, insan olmanın özünde, yapımızın tam merkezinde yer alır. Daha sonra göreceğimiz gibi, içgüdülerimizden pek çoğu, özellikle de sosyal davranışlarımızla (rekabet, işbirliği, çocuk yetiştirme, şiddet) ilgisi olanlar, birbirleriyle yarışan arzular tarafından kuşatılmıştır ve çoğu zaman bunlardan en güçlüsü üreme, seks yapma ve seks yapabilmesi için çocuk yetiştirme gereksinimidir.[8]

258 görüntülenme

Kaynaklar

  1. R. M. L. Winston. (2010). İnsan Içgüdüsü. ISBN: 9789754689235.
  2. C. Darwin. (2009). Türlerin Kökeni. ISBN: 9786054156153. Yayınevi: Evrensel Basım Yayın.
  3. M. Elgar. Maternal Instinct And Biology: Evolution Ensures We Want Sex, Not Babies. (22 Ağustos 1970). Alındığı Yer: The Conversation | Arşiv Bağlantısı
  4. M. Elgar. Maternal Instinct And Biology: Evolution Ensures We Want Sex, Not Babies. (22 Ağustos 1970). Alındığı Yer: The Conversation | Arşiv Bağlantısı
  5. public.wsu.edu. Social Basis Of Human Sexual Behavior. Alındığı Yer: public.wsu.edu | Arşiv Bağlantısı
  6. B. J. Marlin, et al. (2015). Oxytocin Enables Maternal Behaviour By Balancing Cortical Inhibition. Nature, sf: 499-504. doi: 10.1038/nature14402. | Arşiv Bağlantısı
  7. A. Levine, et al. (2007). Oxytocin During Pregnancy And Early Postpartum: Individual Patterns And Maternal–Fetal Attachment. Peptides, sf: 1162-1169. doi: 10.1016/j.peptides.2007.04.016. | Arşiv Bağlantısı
  8. journals.sagepub.com. Motherhood Plans Among Young Australian Women: Who Wants Children These Days?. Alındığı Yer: journals.sagepub.com | Arşiv Bağlantısı
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Arda Adnan Kalkan
Üniversite mezunuyum 25 Haziran 2022

İnsanlar için üremek değil çiftleşmek içgüdüsel bir davranıştır. İnsanlar başkasıyla birlikte olmaktan zevk alır ve bu onlar için içgüdüseldir ama doğum istemeyebilirler. Bu nedenle doğum kontrol yöntemlerini kullanırlar. Çocuk doğurmak ekonomik bir sorumluluk ister. Günümüzde Türkiye ekonomisi özellikle fakir ve orta kesim için çok kötü bir durumda. Çocuk doğurmanın bir amacı vardır. Herkes çocuk doğurmak istemez. Üremenin insanlar için içgüdüsel olduğunu düşünmüyorum. Seks yapmak içgüdüsel bir istektir.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close