Zihnimizde (ünlü beyin ve sinir bilimci David Eagleman'ın ifadesiyle) 'çok sesli demokrasi meclisi' vardır. Zihnimiz bizimle konuşur kendi kendine sesler (mesajlar) getirir. İçimizde kendimizle konuşuruz. Bu anlamda içimizde farklı kişiler vardır. Bunlar iyiyi de kötüyü de temsil ederler. Biz işte bu seslerden hangisini o an kendimiz yerine korsak ona uyar ve ona dönüşmeye başlarız. Bu zamanla ve gitgide yerleşmeye başlar. En sonunda uyuduğumuz sese dönüşürüz. Öyle ki artık diğer sesleri duyamaz olmuşuzdur, diğer sesler beynimizde susmuştur. İnsan fikirlerinde ne kadar kesin yargılı ve tutucu olmaya başlarsa o kadar diğer sesleri duyamaz olur veya onlara duyarsız kalması çok kolay olur. Kendilik algımız işte bu çok sesli yapıdan hangisini ve hangilerini seçen ve seçim yapan 'şey' e (yani ben dediğimiz) şeye göre oluşur.