Konuyla ilgili görüşler şöyle idi, beyne doğrudan verilen sinyalin etkisi, ilgili alanın etkilediği fiziksel alana verilmesinden daha uzun görülüyordu. Elimizde bir noktaya iğne batmasının sinyali beyne, aynı alanın beyindeki merkezinin uyarılmasından daha hızlı ulaşıyordu. Bazı bilim insanları, sinyalin zamanda geri gönderilerek beyin tarafından korunma sağladığını düşünüyorlardı. Ancak daha sonra anlaşıldı ki, sinir hücreleri, daha önceki korunma mekanizma hafızalarını kullanarak, bilgi beyne gitmeden reflekse neden olabildikleri anlaşıldı.
Bununla ilgili bir otörün anlattığı olayda da, kişi otobandan aracıyla sürüş halinde ilerlerken istemsiz bir şekilde sıkılarak kenara çekmiştir aracını. O anda, önünde giden tır sallanarak aniden yavaşlamış kazaya neden olmuştur. Kazanın, tırın arka tekerleklerinden birinin çıkması nedeniyle olduğu anlaşıldığında, otör, arabasını kenara çeken kişinin, rutin dönüşünden çıkarak yalpayalan tekerleğin görünüşünü tehlike olarak ele alıp kişiyi olumsuz duyguduruma sokmuştur. Bilinçaltı, bütün dış uyaranları eksiksiz tarar. Elde ettiği deneyimlerle karşılaştırarak sonuç çıkararak bilinci yönetebilir gerektiğinde. İşte bu gibi durugörü, sinestezi vs savunma sistemleri, bilincin olayı anlayıp yorumlaması için gereken uzun süreye gerek kalmadan hızla sonuca giderek bireyi korurlar. Biliyoruz ki, tehlike anında beyin sapı bütün kortekse darbe yaparak yönetimi ele alır. Çünkü ani durumlar, ölüm tehlikesinin olduğu anlarda çok enerji yakarak, analitik süreçlerle sonuç üreten korteks, çok zayıf ve yetersiz kalır. Bütün deprem kursları, bilgilerini almış birinin deprem anında neden bunların hiçbirini uygulayamadan sağa sola kaçtığını bu şekilde yorumlayabiliriz.
Bilinç ve bilinçaltı da bir bütün. Biz ayırıyoruz anlayabilmek için. İşte bir çok deneyde, kararın verilmeden önce, beyinde sinyal olarak belirmiş olması da, kararların da doğrudan-salt bilinçle verilmediğini gösteriyor. Çok mantıklı, inanılmaz analitik düşündüğümüzü zannederken, bilinçaltının da BENLİĞİMİZİN yüzde 95-99unu oluşturduğunu atlıyor muyuz acaba.
Teknik olarak ise, biz ŞİMDİnin gerisinde yaşıyoruz. Işık, nesneden yansıyıp retinaya gelip, sinyale dönüşüp beyinde yorumlanmasıyla geçen zaman, bizi geçmişte yaşatmaya neden olmakta. Aynen yıldızlardan gelen ışığın, onların geçmişini görmemize neden olduğu gibi. Kırmızı kaslar, bizim istemimiz SONRASI sinyal alır ve kasılır- gevşer.