Ödül ve ceza sistemi insanın doğasına uygundur. Bugün hukuk sistemleri dahi ceza ve caydırıcılıkla kurallara uyulmasını sağlamaya çalışır. Hukuk veya kuralların ceza tehditi koyması vicdanı veya vicdani davranmayı ortadan kaldırmaz. Hukuk veya kurallar asgari sınırları çizerler. Bazı insanlar iyi olduğu için insan öldürmez, bazıları ise hukukun tehditinden dolayı. Elbette birinci ahleken ikinciden üstündür ama ikinci de öldüren birine göre tartışmasız üstündür. Çünkü ödül ve ceza sistemi çerçevesinde de olsa ahlaki bir sınır kendine çizmeyi yine de başarıyordur. Hiç bir şeyi tek düze düşünmek zorunda değiliz. Herşey derece derecedir. Sadece siyah ve beyaz yoktur gri tonlar da vardır ve olacaktır, bu da son derece doğaldır. Unutmayın ki vahşi ve ilkel dürtüler her insanda vardır ve bunlar belli şartlar altında her insanda tetiklenir. Ancak vahşi ve hayvani bu içgüdüleri baskılayıcı beyinde nöron merkezlerinin olduğu da bilinmekte. Dolayısıyla bu baskılayıcı nöron merkezlerini iradi olarak harekete geçirmeden kendinize ahlaki sınırlar çizemezsiniz. (Örneğin çok sinirlendiğiniz anda o andaki öfke halinden çıkmak muhakeme ve irade gerektirir). İster ödülü düşünerek isterseniz cezayı düşünerek olsun anın icinde bulunduğu halden insan muhakeme odaklı iradi bir mekanizma ile baskılayıcı karşı nöron faaliyetlerini harekete geçirip ilkel dürtülerini frenleyerek veya durdurarak çıkar veya kendine engel olabilir. Değişen tek şey burada frenlemenin nedeni herkes için farklı şeylerdir (ödül, ceza veya vicdan) ama sonuç (baskılayıcı nöron faaliyetlerinin harekete geçmesi anlamında ) aslında aynıdır. Ama dediğim gibi her halükarda vicdani olarak hissederek kalpten iyi olmak ve iyi davranmak herşeyden ve hepsinden ahlaki olarak üstündür derece bakımından.