Tanrı, beş duyu organımızla algıladığımız dünyaya ilişkin bir kavram olmadığı için nesnel bir biçimde tanımlanamaz. Bununla birlikte öznel ve felsefi bir biçimde tanımlanması, kavramsal açıdan bilinebilmesi, spekülatif olsa da mümkün. Tanrı kavramıyla ilgili spekülasyonları içerir felsefi ve dini metinler incelenerek Tanrı kavramına ilişkin fikirlerimiz geliştirilebilir. Burada tanımlama işinin yapısı gereği öznenin ilgisi ile de alakalı olduğu, bu sebeple kapsayıcı olamayacağı, kabul edilmeli. En nihayetinde nesneler dünyasının dahi öznenin ilgisinden bağımsız tam bir şekilde tanımlanabilmesi olanaksızdır. Ancak bizim açımızdan önem taşıyan noktalarını ifade edecek şekilde bir tanımlama yapmak olanaklıdır. Bu kapsamda Tanrı kavramına ilişkin bugüne kadar yanlışlanamayan, şu an için yanlışlanması da mümkün gözükmeyen ortak öz, Tanrı'nın felsefi tanımı olarak kabul edilebilir. Her teist ve deistin Tanrı kavramına ilişkin ortak düşüncesi onun nesneler dünyasını yarattığıdır. Özünde Tanrı kavramı, özel olarak içine doğduğumuz dünyanın, genel olarak tüm nesnelerin, ilk sebebine ilişkin anlama arzusundan doğmuştur. Buna ek olarak istisnalar saklı kalmak üzere teist ve deistlerin ezici çoğunluğu Tanrı'nın (ilk sebebin - arkenin) irade sahibi olduğunu ve herhangi bir eksikliğinin de bulunmadığını iddia etmektedir. Bu genel kabulü de katacak olursak Tanrı için denilebilir ki, içinde yaşadığımız nesneler dünyasını yaratan ve herhangi bir eksikliği bulunmayan irade sahibi varlıktır. Yine de bugüne kadar yapılan spekülasyonların getirdiği felsefi birikim böyle bir tanımlama yapmaya müsait ise de hala daha algı dışı alana ilişkin konuştuğumuzdan spekülasyona açıktır; ne nesneler dünyasının var olmaya başlama noktasını ne de ilk sebebi doğrudan veya dolaylı olarak gözlemleyemiyoruz. Bu da konuyu öznenin soyut aklından öteye taşımıyor.