Yapılan faaliyetin nedensel gerekçelerini üzerine aldığını düşündüğümüz irade, bilimsel deney - gözlemler sonucunda, zaten verilmiş bir kararın duygusal ya da mantıksal onay vericisi olarak gözlemlenmiştir. Bir kararın oluşum ve faaliyete geçme süreçleri, benlik algımızın %5-1 i olan bilincin alabileceği kadar basit değildir. Evrimsel olarak verilen kararlar, erken dönemde yaşamın devam edip etmemesine neden olabildiği için, bireyin en son oluşan ve rasyonel ve analitik süreçlerden dolayı geç sonuç üreten prefrontal korteks ve bilince bırakılmayacak kadar önem verilerek değerlendirilir.
Deprem eğitimleri alan kişilerin çoğunun deprem anında bu öğrendiklerinden bağımsız, sürüngen beynin etkisinde davranış sergilemesi de, sonradan oluşmuş prefrontal korteksin ve bilincin ani karar verilmesi gereken durumlarda pek de işe yaramadığı anlaşılmakta.
İrade diyerek tanımladığımız, şimdiye mahkum, dış uyaranların küçük bir kısmını alabilen BİLİNCimizin faaliyetin nedenine karar vermesi aslında. İşte bizim çok önemseyip göklere çıkardığımız bilinç, evrimsel olarak benliğin oldukça çürük, basit ve küçük bir kısmını teşkil ediyor. Yaşam gibi önemli bir sürece ait kararların sorumluluğunu alabilecek erişkinliğe sahip değil. Canlılığın başlangıcından beri deneyimleri biriktirmiş bilinçaltı, bu konuda derin bir tecrübe deneyim sahibi olması nedeniyle verilen kararlardaki etkinliği de kaçınılmaz biçimde önem kazanmakta.
Yani özgür irade bizim tanımımız olduğu için, olmaması sanki bizi sınırlayan bir durum gibi algılanıyor. Oysa, bunun geniş planda bir önemi yok, aksine bizi yaşamda tutma gibi bir amaca hizmet ediyor.
Sevdiğimiz şeyler, sevmediklerimiz, doğru yanlışlarımız vs vs bütün mantıksal ya da duygusal tepkilerimiz, onları gerçekten yaşıyor olduğumuzu düşünsek de bilinçaltı yönlendiremelerden kaynaklanmaları çok daha büyük bir ihtimal. -Şahsi kanaatim tamamen bilinçaltına ait kararların bilinçteki hali duygulanım- Böyle söyleyince bütün duygularımız sahteymiş gibi bir anlam çıkıyor. Bu büyük resimde gerçekten öyle. Ama fiziksel bedene sahip bizim açımızdan gayet gerçek. Çünkü bilinçaltını doğrudan bilinç düzeyinde deneyimleyemiyoruz. Duygularımızın gerçek nedenleri hakkında fikrimiz olmadığı için, onları gerçekmiş gibi yaşıyoruz.