Şu kesin ve net ki fizik yasaları değişmez. Hatta bunun için öteleme simetrisi, zamanda simetri gibi terimler bile vardır. Yani yer çekimi kanunu Türkiye'de de, Amerika'da da, evrenin diğer ucunda da, Ay'da da aynı işler. Buna öteleme simetrisi denilir. Aynı şekilde bugün de, yarın da 1 milyon yıl sonra da aynı şekilde işler. Buna da zaman simetrisi ya da zamanda simetri gibi bir şey deniliyor.
Yasanın işlemiyor zannettiğimiz kısmı onun henüz formülize edilememesinden kaynaklıyor. Kuantum hep vardı, hep işliyordu. Fakat biz bunu bilmiyorduk. Newton'un kanunları yeterliydi işimizi görmek için. Bizim kuantumu henüz newton fiziğine bağlayamamızın nedeni basit bir dille iki fizik arasındaki formülü bilmediğimiz için. Yani doğanın nasıl çalıştığını bilmemek doğanın suçu değil, bizim henüz o mekanizmanın nasıl çalıştığını bilmiyor oluşumuz problem. Zaten bilim insanları bu iki mekanik aradında everythings of theory yani her şeyin teorisi adı altında çalışıyor.
Eğer bu aklınıza yatmadıysa başka bir örnek vereyim. Biz yerçekimi kanunundan haberdar olmadan Ay'a gitseydik neden orada 10 kg gelen birisi Dünya'da 60 kg geliyor diye düşürdük? Yoksa bizim tartılarımız mı bozuk? Ya da yer çekimi kanunu Ay'da farklı Dünya'da farklı mı işliyor? Elbette hayır. Buradaki problem kanun problemi değildir, miktar problemidir. Ay'ın kütlesi daha az olduğu için Ay'da tartılan birisi Dünya'nın altıda biri kütleye sahip olur.
Ama bilim şunu da demez. Kafadan atarak söylüyorum; Altın 5 milyon derece ısıtılırsa kesinlikle şu olacaktır. Ama önceki deneylerinden elde ettiği sonuçlar üzerinden bir çıkarımda bulunabilir. Buna eğitimli tahmin diyebiliriz kabaca. Önceki tecrübelerimize dayanarak yapabileceğimiz en az hatayla bir öngörüde bulunabiliriz.
En az hata ne demek? Hepimiz biliriz ki su 100 derecede kaynar? Peki gerçekten böyle mi? Uzayda bir insan astronot kıyafetsiz olarak 1 dakika yaşayamaz. Çünkü basınç olmadığı için damarlarımızdaki kan kaynar. Yani su 100 derecede kaynar cümlesi yanlış değil ama eksik bir cümledir. Bahsedilen şey deniz seviyesinde Dünya'nın basınç ortamında su 100 derecede kaynar. Ben evde oturup çay demleyeceksem benim için demlikte kaynayan suyun 100 derece olduğunu bilmem yeterlidir. Fakat bir uçak yolculuğunda verilen yiyecek ve içeceklerin üretiminde basınç faktörü titizlikle düşünülmelidir. Çünkü uçağın yukarıda basıncı farklı olacaktır. Şimdi ısı kanunları mı değişti? Hayır. Herkes kendisine yeterli gelecek kadar hesap yaptı. Senin formüle neyi ekleyip neyi eklemediğin senin sorunundur, doğanın değil.
Bilim insanı denemediği şeyi ancak kuvvetli tahmin yaparak öngörür. Ama bu tahmin kelimesini günlük dildeki gibi algılamayın. İstatistik adında kocaman bir bilim dalı var. Bilimin öngöremeyeceği şey daha önce deneyimlemediği yeni ek parametrelerdir. Yani şu kadar 1 bar basınçta atomun davranışından sonuç çıkartarak 100 bar, 1000 bar, 1 milyon bar basınç altında atomun davranışını modelleyebilirsin. Ama kafadan atarak söylüyorum; 1 milyon bar basınçta yukarı kuarkın ikiye bölünüp başka parçacık oluşturduğunu deneyimlemediysen, bu deneyi gerçekleştirdiğinde öngörülerin ile sonuçların çelişir. Bilimin yapacağı şey 1 milyon bar basınca geçince kuarkın ikiye bölünme nedenini bulup onu formülüne eklemektir. Bu eski formül yanlış anlamına gelmez. Hatta sana basit bir formül lazımsa eksik anlamına bile gelmez. Buna tolerans diyebiliriz olsa olsa.
Örneğin Pi sayısının virgülden sonra 50 milyar basamağının hesaplanması aslında kimsenin işine yaramıyor. Sadece o hesabı yapan bilgisayarın işlem gücünü tast etmek için yapılıyor. Yoksa Nasa mühendislerinin bile Mars yolculuğu için virgülden sonra en fazla 6-7 basamağı kullandığı söylenir. Aynı şekilde kim bir şey tartacağı zaman bir şeyin nanogramını ölçer ki? Ancak kimyager falan olmak lazım sanırım.
Demek istediğim fizik kanunları değişmez ama şu ana kadar ölçülmüş en az yanlış sonucu verir. Denemediği yüksek sıcaklıklar, yüksek basınçlar, atomaltı parçacık davranışları gibi şeyler hakkında isabetli bir öngörüde bulunur ki aslında denediği şeyle denemediği şeyin isabetlilik payını bile hesaplar. Kuantum sadece bizim henüz değişen parametrelerini bilmediğimiz bir alan. Fazlası değil.
Birde ek bilgi vereyim. Fizikçiler ikiye ayrılıyor. Teori kasan fizkçiler, deney yapan fizikçiler. İşte o mümkün olan ez hatayla fizik yapmaya çalışan bu teorik fizikçiler. Örneğin Peter Higgs bir bozon olması gerektiğini söyledi parçacıklara kütle kazandırması gereken. 25-30 yıl sonra gerçekten de Higgs bozonu bulundu. Ya da Einstein özel ve genel görelilik teorilerini buldu. Sonradan hepsinde haklı çıktı. Bunun gibi doğru çıkanlar olduğu kadar çıkmayan da var bir sürü. Ez cümle; kanunlar değişmiyor, her seferinde bir eksiği tamamlanıyor.