O kadar kolay ki…Sadece tercih meselesi…
İlk olarak: Okulu her şeyi ile bir eve, her sınıfı bir odaya benzetir ve öğrencilere ait özel birer eşyayı rıza ile buralara yerleştirirdim.
İkinci olarak: Zili derhal kaldırır ve " istediğimiz zaman çıkamayacağımız yer hapishanedir." gerekçesi ile sınıfa girişleri ( kapı, öğretmen masası veya tahtanın yeri de olur) değiştirir, giriş çıkışı serbest yapardım. Devam zorunluluğunu kaldırırdım.
Üçüncü olarak: Her dersi seçmeli yapar ve mutlaka o derse yönelik bir uygulama alanını şart koşardım. ( Politeknik Eğitim: Teori ve pratik ardışık eğitimi gibi)
İlk ikisi bir haftada, üçüncüsü ( altyapı ve müfredat değişikliği gerektirdiği için) azami altı ayda hayat bulur.
Öğrencinin buna uyum süreci inanın bir ayı geçmez. Ardından rötuşlar: öğrenciye harçlık, öğle yemeği, günlük süt, ücretsiz ulaşım vb., haftalık ders saati sayısının on iki teorik, on iki uygulama olmak üzere 24 saat ve 4 gün ile sınırlandırılması...(Evrim dersi mutlaka olurdu) Ve o kadar kolay ki. Sadece tercih...
Kaynaklar
- Ignacy Szaniavski. (1980). Okulun Toplumsal Işlevi. Yayınevi: Onur Yayınları. sf: 343.
- Vasili Suhomlinski. (2003). Eğitim Üzerine. Yayınevi: Sorun Yayınları. sf: 208.
- Makarenko. (2008). Eğitbilimsel Görüşleri, Yaşam Öyküsü-Anı Ve Notları. Yayınevi: Sorun Yayınları. sf: 160.
- M.İ. Kalinin. (1992). Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak. Yayınevi: Sorun Yayınları. sf: 224.