Antibiyotik direnci korkutucu bir olasılıktır. Antibiyotikler konusunda şu anda neler yapıldığını, yanlışları ve doğruları açıklamadan önce, bakteriler ve antibiyotikler hakkında biraz bilgi edinmek faydalı olacaktır.
Bakteriler, insan hücrelerinden yaklaşık on kat daha küçük mikroskobik organizmalardır. Çok sayıda bakteri türü vardır ve bu türlerin çoğu insan yaşamı için faydalıdır. Zira bakteriler, topraktaki atıkları parçalar, okyanuslardaki besin zincirinin önemli bir parçasını oluşturur ve bağırsaklarımızda sindirime yardımcı olur. Birkaç bakteri türü ise zararlıdır; vücudumuzun içinde hızla çoğalabilir ve hücrelerimizi öldürebilecek moleküller salgılayabilir. Normal bir senaryoda bağışıklık sistemimiz bu yabancı istilacıları tanıyarak istilayi engellemek üzerine özelleşmiş hücreleri ve proteinleri harekete geçirir. Ancak savaşı bazen bakteriler kazanır; enfekte olan kişi hastalanır ve bakteriler kontrolü tamamen ele geçirirse ölebilir. Zararlı bakteri türlerine örnek olarak Streptococcus, Staphylococcus, Salmonella, Spirochetes ve Mycoplasma pneumoniae verilebilir.
Çocukların ve yetişkinlerin hastalanmasına ve ölümüne yol açan bakteriyel enfeksiyonlar, bazen felaketlere sebep olarak 20. yüzyıla kadar yaygınlığını korumuştur. 1928 yılında ise Londra'daki laboratuvarında bakteriler üzerinde çalışan Alexander Fleming, deney plakalarından birinde yanlışlıkla Penicillium küfünün büyüdüğünü fark etti ve küfe yakın bölgelerde bakteri üremesinin durduğunu gözlemledi. Bir mikroorganizma salgısının bakteriler üzerindeki etkisine ilişkin bu önemli gözlem, modern antibiyotiklerin doğmasına önayak olmuş, ve Fleming, kimyager Howard Florey ve Ernst Chain ile birlikte yürüttüğü aktif molekül olarak penisilinin keşfi, saflaştırılması ve karakterizasyonu konusundaki çalışmaları ile 1945 yılında Nobel Ödülü'ne layık görülmüştür. Bilimsel yollarla üretilmiş bu ilk antibiyotik, İkinci Dünya Savaşı sırasında yüz binlerce asker ve sivilin hayatını kurtarmıştır.
Antibiyotikler, ciddi hastalıkları önlemek ve hayat kurtarmak bağlamında bel bağladığımız "mucize ilaçlardır". 1940'lardan bu yana toprak bakterileri gibi mikroorganizmalar incelenerek 2000'den fazla antibiyotik keşfedilmiş ve geliştirilmiştir. Kimyagerler, antibiyotik moleküllerinin temel yapılarını değiştirerek antibiyotikleri daha etkili ve insan hücreleri için daha az toksik hale getirmiş ve antibiyotiklerin gelişiminde büyük rol oynamışlardır. Penisilin ailesi gibi birçok antibiyotik, bakterinin hücre duvarının düzgün bir şekilde inşa edilmesini engelleme yoluyla etki gösterir. Diğer türde antibiyotikler ise bakteri zarını parçalayarak veya bakteri büyümesi için gerekli proteinlerin üretiminde kullanılan genetik materyalin (DNA ve RNA) işlenmesini önleyerek etki gösterir.
Ancak ne yazık ki ilaçlarda, antibakteriyel sabunlarda ve hayvan yemlerinde antibiyotik kullanımı önemli ölçüde artmış, dolayısıyla bulaşıcı bakterilerin bu antibiyotiklerin etkilerine direnme yeteneği de artış göstermiştir. Peki bu antibiyotik dirençli "süper böcekler" (İng: "super bug") nasıl ortaya çıkmaktadır? Bu sorunun cevabı ise şöyle; bakteriler yüksek çoğalma hızına sahip türlerdir. Kırılgan bakteriler öldüğünde bu bakteriler yerine ilaçlara direnç gösterebilecek mutasyonları içeren bakteriler hızla çoğalırlar. Çiftlik hayvanlarının tedavi seviyesinin altında antibiyotiklerle beslenmesinin ve insanların reçetelerindeki ilaçların tamamından daha azını almasının uzun vadede çok zararlı sonuçlar doğurmasının nedeni budur. Ayrıca, bu mutasyonları içeren "direnç genleri", konjugasyon olarak bilinen bir süreçle (ölü bakterilerden genetik materyalin alınmasıyla) farklı bakteriler arasında aktarılabilir. Direnç sağlayan bakteriyel mutasyonlara örnek olarak antibiyotiklerin kimyasal yapısını bozan yeni enzimler ve antibiyotikleri hedeflerine ulaşamadan bakteri hücresinden dışarı pompalayan membran proteinleri verilebilir. Antibiyotik direnci uzun yıllardır bilinmesine karşın, 1990'ların ortalarında yaşanan yaygın Staphylococcus aureus enfeksiyonu vakalarının en güçlü antibiyotik olan vankomisine karşı giderek daha dirençli olduğu tespit edildiğinde alarm çanları çalmaya başlamıştır.
Bakteriyel enfeksiyonların bir kez daha tedavi edilemez hale gelmesi korkutucu bir senaryodur. Bu çerçevede kimyagerler ve biyomedikal alanda çalışan bilim insanları, başkaca varyasyonlarda yeni antibiyotik molekülleri tasarlayarak bakteriyel mutasyonların önüne geçmeye çalışmaktadır ve büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir. Normal bakteri enzimlerinin ve mutasyona uğramış enzimlerin ayrıntılı yapıları hakkında edinilen yeni bilgiler bu yarış temelinde özellikle değerlidir. Yeni antibiyotiklerin yanında farklı antibiyotikler de kombine edilerek etkililikleri artırılmaktadır. Bir başka cephede, ABD Gıda ve İlaç Dairesi ve diğer hükümet kuruluşları, çiftlik hayvanlarına antibiyotik verilmesinin zararlı sonuçlarına dair artan kanıtları dikkate almakta ve bu uygulamayı kısıtlamak için adımlar atmaktadır. Antibiyotik direnci sorunu yakın bir zamanda çözülmeyecek gibi görünse de bilim insanlarının, doktorların, politikacıların ve halkın farkındalık ve çabasının bu tehdidi kontrol altında tutabileceği yönünde umut vardır.[1]
Kaynaklar
- B. A. Baird. Can One Of The Professors Write About Some Of The Bacteria That Are Becoming Immune To Antibiotics? We Are Concerned When They Are Putting Antibiotics In Some Meats Now, And Talking About Antibacterial Soaps Having An Effect On The Immunity.. Alındığı Tarih: 11 Kasım 2022. Alındığı Yer: Cornell | Arşiv Bağlantısı