Öncelikle cinsler arası bir güçlülük skalası arayışı, nitelik açısından gerçekleştirilemez.
Doğa gereklilik ve uyum temelli işlediği için, her tür-cins, kendine has özellikleri barındırır ve gerekli olduğu sürece varlığını sürdürür.
İnsan türü içinde de cinsel farklılıklar, birini üstün birini daha güçlü vs yapmaz. Niteliklere bağlı farklı görevler oluşturur sadece.
Östrojen - seratonin yoğunluğu, çocuk eğitimi, yuvayı idare etmek gibi daha bir çok faktör, kadını duygularını yönetebilen bir role sokmuş gibi görünüyor. Testesteron, bireyi tehlikeye, saldırganlığa, risk almaya iterken östrojen daha sakin kalmayı ve duygularla hareket etmeye neden olur. Düz mantık baktığımızda, kadının mantıksız, erkeğin de tamamen dürtüsel olması gerekir. Yani insanı düz mantık bakış açılarıyla değerlendiremeyiz.
Genelleme yapacaksak, kadının duygu kontrolü açısından sosyal rolü itibarıyla gelişmişliği söz konusu olduğu için, zor durumlarla mücadele edebilme becerisi genel olarak gelişmiş diyebiliriz. Erkekte ise, genelleme yaparsak, zor durumla mücadelede daha efektif bir yüzleşme görürüz. Yani duygusal değil, sorunu fiziksel - rasyonel yollarla halletme yoluna gider.
İntihar meyil, biyokimya açısından her ne kadar kadından yanaymış gibi görünse de, burada temel olan duygu ve mantığı yönetme becerisi açısından kişinin hayatı anlama-yorumlama ve anlamlandırma süreciyle doğrudan alakalı. Erkeğe biçilen sosyal rolün yükü, iş yaşamının stresi, mücadele etmek zorunda belki de uzun süreler kronik strese maruz kalması gibi etmenlerle mücadele, içsel denge çabasını zorlayan durumlar.
Ancak sonuç olarak içinde bulunduğu şartları, risk faktörlerini iyi bilen, ve bunlara alternatifler üreten her kişi, eğer biyolojik fabrika ayarlarına uygun yöntemler geliştirirse, her türlü anksiyete, depresyon vs sorunları tamponlamayı başarır. İntihar a gelene kadar bu görmezden geldiğimiz sorunları halletmemiz gerekiyor. Bunun da kadın erkek ayrımı yok.