Tanrı'ya inanmayan bir insana nasıl bir tavsiye verebilirim bilemiyorum onun için tavsiyeden daha çok duygularınıza tercüman olacak bir analizde bulunmak istiyorum.
Şu evrende ne kadar küçük ve aciziz düşünelim. Dünya üzerinde bir noktayız dünyamız ise galaksimizde bir nokta evrende bir nokta belkide. Ve düşünün ki dünyamız kendi etrafında saatte 1670 km, güneş etrafında saatte 107 bin, güneş ise yörüngesinde saatte 892 bin km hızla dönüyorlar. Galaksimiz ise uzayda saatte yaklaşık 2,26 milyon km hızla ilerliyor. Bizim iç içe geçmiş helezonik olarak nasıl bir dönüş ve hız içinde yol kat ettiğimizi. Baş döndürücü değil mi? Oysa biz kendimizi olduğumuz yerde duruyor sanıyoruz.
Bu müthiş hız içinde her an bir gök cismi tarafından yok edilme ihtimalimiz kuvvetle muhtemel. Etrafımızda her an bizi yok etmeyi bekleyen deprem, fırtına vs gibi olayların olması hiçte uzak değil. Birçok hastalık, bakteri, virüs vs bizim vücudumuzda yerleşmek için sanki fırsat kolluyor. Ve birçok insanı ailevi, sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlarla boğuşuyor. Böyle bir hayatta insanın sığınacak bir kapı araması yukarıda saydığım tüm bu sorunları çözecek bir varlığa inanmak istemesi gayet doğal. Ve belkide doğamızda bu var. Aynı zamanda sonsuzluğu arıyor, ölmekten korkuyoruz; rahat, sıkıntısız, huzurlu bir hayat istiyoruz. Ama hayat her zaman bunları vermiyor.
İnsanın kendinden daha kuvvetli ve aynı zamanda çok daha şefkatli birine inanma ve sığınma ihtiyacı burada doğuyor. İnsan içindeki sesi iyice dinlemeli.