Renk, gözümüze gelen ışığın dalga boyları ile ilgili bir durum, bunu zaten biliyorsunuzdur. Bu dalga boylarının karışımı (veya tekil olarak hangi dalga boylarının geldiği), hangi rengi gördüğümüzü belirliyor. Bu dalga boylarını da etkileyen 3 ana unsur var:
- ışığın kaynağının özellikleri,
- ışığın yansıdığı yüzeyin pigmentasyonu
- ışığın geçtiği ortamın kırılma indisi
Yani ışık gözümüze direkt geliyorsa, kaynağın nitelikleri (hangi dalga boyunda/boylarında ışık saçtığı) rengi belirliyor. Eğer ışık gözümüze bir yüzeyden yansıyarak gelirse, yüzeyin hangi dalga boylarını emip, hangilerini geri saçtığıyla belirleniyor. Eğer ışık gözümüze bir ara ortamdan geçerek (kırılarak ve/veya yansıyarak) gelirse, o ortamın hangi dalga boyunu ne kadar kırdığı rengi belirliyor (bununla ilgili olarak Snell Yasası'nı öğrenebilirsiniz).
Uzayda pigment veya yansıyacak yüzey olmadığı için (en azından gezegenler, vs. hariç tutulursa), ışığın kaynağının saçtığı dalga boyları, gördüğümüz rengi doğrudan belirliyor. Bu da, örneğin Güneş'in aslında beyaz renkte olmasına neden oluyor (çünkü tüm dalga boylarında ışık saçıyor); ancak Dünya atmosferinin altında onu sarı, turuncu, kırmızı olarak görüyoruz, çünkü atmosferin kırılma indisi bu renklerin geçmesine izin veriyor, diğerlerinin saçılmasına neden oluyor. Uzayın kendisinde bir "ortam" bulunmadığı için, herhangi bir kırılma indisi de bulunmuyor (yani bunun renklere etkisi yok).
Tüm bu ön bilgilerden sonra, uzayın siyah olduğu sonucuna varıyoruz, çünkü uzayın kendisi bir ışık kaynağı değil, dolayısıyla uzayın kendisinden gözümüze herhangi bir ışık gelmiyor ve bu durumu beynimiz siyah olarak algılıyor.
Tabii işin bir de Olbers Paradoksu boyutu var: Uzay, neden ışıkla dolu değil? Bunun en olası cevabı da uzayın sonsuz büyüklükte olmaması. Ama uzayın bir rengi olacak olsaydı bile bu, uzayın kendisinden değil, uzaydaki diğer ışık kaynaklarından (yıldızlardan) kaynaklanıyor olurdu.
3,691 görüntülenme