Bunu yapabilmenin nedeni zor durumdaki kişinin yerine bilişsel olarak insanın kendini koyabilmesi yani empati yapabilmesidir. Empati yapan kişi için bir yarar sağlama düşüncesi yoktur. Çünkü o karşısındakinin durumunu duyumsamış hissetmiştir. Onu harekete geçiren asıl sebep bu düşünsel ve duyusal durumdur. Ben şu veya bundan yarar sağlarım gibi bir düşüncesi yoktur. Eğer empati yapan kişisinin bilişsel durumunu ele alırsak bu böyledir. Bu nedenle empati yapan kişinin bilişsel durumu es geçerek yapılan salt yararcı bir bakış açısıyla bunu açıklamak eksik ve hatalıdır bir bakış açısıdır. Öyle ki empati ile hiç bir çıkar gözetmeden yapılan fedakarlığı bile bencillik ve çıkarcı biçimde açıklama girişimi doğuran bu gibi yaklaşımlar şuanda günümüz bilişsel süreçleri gelişmiş insanda olan düşünsel durumu es geçip çok farklı yerlere kayarak açıklama yapmiş oluyorlar. Böyle bir değerlendirme örneğin bir yakınını kaybettiği için ağlayan bir insanın bundan fayda görmek için ağladığını ileri sürmek ile eş değerdir. Ağlamak o kişiyi biyolojik olarak rahatlatabilir. Ancak ağlayan kişi de hiç bir şekilde böyle bir yarar sağlama düşüncesi yoktur. Dolayısıyla empati için de aynı durum geçerlidir. Burada empati yeteneğimizin gelişmesinin evrimsel süreçte neden geliştiğini veya seçilim baskısıyla oluştuğunu açıklayabilirsiniz ancak mevcut şuanki bilinci gelişmiş insan için anlamın göz ardı edilmesi her şekilde eksik ve yanlış bir bakış açısına dayalı olacaktır. Çünkü anlam vardır insanın hayatındadır ve somut bir gerçekliktir. Diğer türlüsü mesela düşünceleri (anlam) nedeniyle intihar etmek isteyen bir insanın aslında hücrelerinin intihar etmek istediği için intihar eden kişinin intihar etmeyi düşündüğünü ve bu nedenle intihar etmek istediğini ileri sürmek demektir.