Başka birinin zihnine veya rüyasına girmek kesinlikle mümkün değildir. Hatta tüm psikolojik tedaviler, kişinin isteği ve rızası dahilinde götürülür. Yani karşımızdaki isterse bir uzman isterse bir büyücü isterse de bir üfürükçü olsun sizi, sizin rızanız ve isteğiniz olmadan psikolojik olarak tedavi dahi edemez. Kaldı ki tüm psikolojik vakalar öncelikle uzman tarafından yapılırsa, kişi tanıma testlerine tabii tutulurlar haliyle ona göre bir tanı koyup ona göre bir yol izlemeye çalışırlar.
Bir kişinin davranışlarını tahmin etme, yönlendirme veya kişi manipüle etmek şartları sağladığınız sürece mümkündür. Ancak bu kişinin zihnine girdiğinizi göstermez.
Aslında bir çok yanlışta burada yapılıyor. Bir çok kişi bir şekilde manüpile ediliyor veya hareketleri tahmin ediliyor bundan kaynaklı da kendilerinin zihnine girildiği zannediliyor. Yahut aslında en kötüsü olan, başta kimyavi maddeler olmak üzere bazı maddeler şuuru bulandırıp bu bulanıklıktan faydalananlar da malesef var. Ancak bu da zihnimize girildiğinin göstergesi değil.
Hatta psikolojinin en çılgınları olan psikoanalistler bile zihnimizin en karanlık noktası, kişinin bile ulaşamadığı bilinç altına hipnoz yöntemi ile erişebilineceğini savunurlar ancak bu çok tartışmalı bir yöntem olmasına karşı zihninize girmek değildir.
Zaten zihnimize girmek diye bir şey mümkün olursa bile ilerleyen zamanlarda buna zihnimiz izin vermeyecektir.
Aslında zihnimiz içeride kendi kendine kavga eden iki taraftan oluşur. İd ve süperego. Ancak tarafsız şekilde kararı alan Ego muzdur.
İd, bizim aslında başta hayvani olmak üzere tüm kararlarımızı almada oldukça etkilidir. Kısaca id, her zaman "Sadece Ben" der ve bu şekilde baskı yapar. Doğuştan gelir.
Ego, bizim karar merkezimizdir tahmini 1.5 yaşında başlar. Ve İd ten gelen istekleri yapmakla görevlidir. Bazen orta yolu bulabilir.
Süperego ise, "Ben değil biz" dir. Yani toplumu, çevreyi düşünerek hareket eder. Tahmini 6 yaşta ortaya çıkar.
Zaten ufak çocuklara bakarsanız, ne kadar baskıcı bir ailede bile yetişse 5 yaşına kadar istedikleri olmadığında ağlama, şiddet tarzı olaylara başvurması da süperegonun gelişmemiş olmasından kaynaklıdır.
Bunu şu şekilde örneklersek, yolda insanların içinde yürüdüğünüzü ve aşırı derece sıkıştığınızı, çişinizin geldiğini hayal edin.
İd, anında altına işe rahatla der.
Süperego ise, saçmalama insan içindeyiz tut tuvalete kadar der.
Ancak zaman geçtikçe idimiz bize baskısını arttırır. Haliyle bir tenha bulduğunuzda hemen işemeye karar verirsiniz. Egonuz iki tarafınızı da memnun eder.
Sürekli idinizi dinleyemezsiniz çünkü tüm toplumlardan dışlanırsınız, sürekli süperegonuzu dinlerseniz id patlama yaratır ve sizi şoka sokar. Hareketsiz şekilde veya bir anda kontrolsüz şekilde o ihtiyaçları giderirsiniz.
Süperegonuz güçsüz değildir. Aksine oldukça güçlüdür. Hatta o kadar güçlüdür ki aslında sizin rüyalarınızda bile etkilidir.
Aslında gördüğümüz rüyaların tamamı bilinçaltımızdan gelir. Ancak süperegomuz bunu ya bastırır ya da değiştirir. Öyleki tüm sivri nesneler (kalem dahil) penisin bastırılmış halidir. Veya mücevher, bilezik, altın tarzı nesneler ise vijinayı temsilleştirir.
Freud, Rüya Analizi kitabında bunları daha detaylı anlatır.
Bunları size detaylı anlatma nedenim zihnimize girmeleri başta zihnimizdeki kaostan şu teknolojide mümkün değil iken telapati ile imkansızdır. Rüyalara girmeyi de rüyalarımızı, bizim hafızamız ve bilinç altımız süperego sansürü ile karşımıza çıkan hayal veya geçmiş olayların nörolojik etkisidir.
Bu bilgilerin dahilinde tahmin edersiniz ki, zihninize değil girmek kontorol ettiğini iddia etmek bile saçmalıktan ibarettir. Rüyalara girmek, rüyadan geleceği görmek, yorumlamak tamamen batıl inanç ve paganizmin bize getirdiği geleneklerden sadece biridir.
Böyle saçma şeylere inanmamanızı ve size ispatlamaya çalışanlara da, olası bir madde verme ihtimaline karşı izin vermemenizi diler sağlıklı günler dilerim...