Hayır.
Sorunuzun kısa teknik cevabı: Verdiğiniz davranışlar "evrimsel olarak sabit stratejiler" değil.
Kısa basitleştirilmiş cevabı: "Sözünü ettiğiniz davranışların popülasyon genelinde uyum başarısını arttıracağı varsayımınız hatalı."
3 nedenle:
- "Güçlü uyumsuz" ne demek tam bilmiyorum; ancak "En güçlü hayatta kalır." sözünün "güç" ile bir alakası yok. Doğrusu, "En uyumlu hayatta kalır." Yani konunun uyumluluk ile ilgisi var. Uyumluluk (uyum başarısı) da hayatta kalma ve üreme başarısının bir ölçüsü. Eğer saydığınız davranışlar hayatta kalma ve üreme şansını artırıyorsa, evet, olabilir.
- Biyolojik bir sürecin uyumlu/avantajlı olması, onun insan medeniyetinin sosyal bileşenlerine olduğu gibi (aynen) yapıştırılması gerektiği anlamına gelmiyor (aksini iddia etmeye "doğaya başvurma safsatası" diyoruz). Biyoloji ile sosyolojiyi karıştırmamalısınız.
- Saydığınız şeyler doğada da her koşulda uyum başarısını artırmıyor.
İlkini büyük oranda es geçiyorum, zaten açıklamada sözün doğrusunu vermişsiniz. Soru hatalıdır belki de ama yine de vurgulamış olalım.
İkincisini de çok derinlemesine incelemeyeceğim (daha önce birçok konuda yaptım); ancak basitçe hatırlatmak gerekirse, doğada türler birbirini gırtlaklıyor diye insanların da birbirini gırtlaklaması gerekmiyor. Doğada olan şey, insan toplumları için "iyi" olmak zorunda değil. "Gerçek" ile "iyi"yi (veya "arzulanan"ı) karıştırmamak gerekiyor. İnsanın yaptığı birçok şey de doğada yok ama sosyal yaşantımız için son derece arzulanır şeyler (mesela doğada "hastane" diye bir şey yok). Yani dediğiniz şeyler evrimsel olarak avantajlı olsaydı bile bu, onlara toplumumuzda izin vermemiz gerektiğini garanti etmezdi.
Ama daha önemlisi, saydığınız şeyler sadece kısıtlı olarak avantaja neden oluyor. Bunu çalışan saha, Oyun Teorisi. Saydığınız davranışların her biri, belli bir "oyun"daki tutumlara karşılık geliyor. Burada tüm detaylarını anlatamayacağım (Oyun Teorisi'ni baştan sona okumanız gerekiyor). Ama bu teori çerçevesinde yaptığımız çok basit bir analizle, bir popülasyon içindeki bütün bireylerin art niyetli, hırsız, yalaka, vs. olması hâlinde, bu şekilde olmayan popülasyonlara karşı ayakta kalamadığını görüyoruz. Bu davranışların hangi şartlarda, hangi frekanslarda (yani "görülme sıklıklarında") evrimsel olarak dengeli stratejiler olduğunu tespit etmek mümkün ve çoğu durumda saydığınız türden davranışlar düşük oranlarda olduğunda popülasyon hayatta kalabiliyor.
Bundan sosyolojik dersler çıkarmak mümkün: Eğer saydığınız türden davranışlar popülasyonun normu hâline gelirse, o toplumun çökmeye başladığını görüyoruz. Ama en dengeli toplumlarda bile, bu tür az sıklıkta (ama yine de büyük popülasyonlar içinde çok sayıda) bireyin olması popülasyonu bozmuyor. Keşke hiç olmasa tabii ama Oyun Teorisi zaten bize neyin dengeli olduğunu öngörme imkânı veriyor.
En en basitinden şöyle düşünün: Eğer popülasyon içinde herkes "güçsüz ama yalaka" ise, yalakalar kime yalakalık yapıyor? Eğer herkes hırsızsa, hırsızlar kimden çalıyor? Herkes boyun eğiyorsa, kime boyun eğiyorlar? Bu yine ekstrem bir durum, illâ %99.99'unun hırsız olması gerekmiyor sistemin çökmesi için.
Dediğim gibi, bunların farkında olmamız lazım ama belli konularda karar alırken her zaman kendimize sormamız lazım: "Bu kararı salt bir biyolojik indirgemecilikle mi alıyoruz (yani "doğada var, öyleyse toplumda da olmalı" mı diyoruz), yoksa medeniyetimize yakışır ideallerle uyumlu, rasyonel olarak desteklenebilir nedenlerle mi alıyoruz?"
140 görüntülenme