Aslında yanlışlamak için veya yanıltmak için tam bir kural yok. Çünkü bir tezi, teoriyi veya makaleyi yanlışlamaya veya yanıltmaya çalışmak gibi bir amaç da yok.
Bir bilimsel veri veya araştırma yapılacaksa bunların belirli aşamaları vardır. Bu kurallar dahilinde yapılır. Ve daha sonrasında bu araştırmadan sonra bazı durumlar gerçekleşir. Tabi öncelikle araştırmalar ikiye ayrılır. Nicel ve nitel olarak.
Eğer bilim insanı bu araştırmadan sonra, yaptığı araştırmayı veya başka yapılan bilimsel çalışmayı kaale alarak bir fikir, öneri sunarsa, biz buna tez diyoruz. Diğer adıysa sav(iddia).
Eğer bu araştırma nitelse, aynı kaynak aramaları ve bilimsel çalışmalar tekrar edildiğinde aynı veya oldukça yakın çıkıyorsa (sosyoloji ve psikoloji gibi insan ve toplum bilimlerinde belirli oranda farklılık kabul edilir.) ve bu araştırma ve iddia desteklenir yönde ise sunulan iddia artık bir hipoteze dönüşüyor.
İşte aslında iş de burda başlıyor. Eğer yapılan ikinci veya farklı kişilerce gerçekleştirilen çalışma ciddi derecede farklar oluşturuyorsa, bu sefer iki taraf da kendini doğrulamaya çalışıyor.
Daha sonrasında eğer bu bilgi kullanılmak için tekrar ediliyor ve test ediliyorsa ve akıl ve mantığa ters düşmüyorsa, hemen her defasında tekrarlanabiliyorsa artık iş hipotezden, teoriye gidiyor.
Ancak bir araştırma teoriye ulaştığında hipotez kadar nankörce ithamlara uğramıyor. Bazı noktalarda farklılıklar ve hatalar var (bazı durumlarda teknolojinin ve yeni oluşan bilgilerin getirdiği gelişme ile öncesinde kaçırılan ayrıntılar yakalanabiliyor) ve büyük kısımı doğru ise, teoriyi komple atmak yerine düzeltmeler yapılıyor.
Buna en güzel örnek evrim teorisi ve bloom taksonomisidir.
Doğru bilgininin, yerlerine belirli zamanlarda, ayrıntı açma veya düzeltmeler yapılıyor.
Eğer başka bir bilgi, tez, hipotez veya kanunla bu bilgi sentezlenebiliyorsa da artık hipotez yerine biz ilke veya prensip demeye başlıyoruz.
Eğer bu bilgi ve sentez üzerinden yıllar geçmesine rağmen büyük oranda doğruluğunu koruyorsa, tekrar test edildiğinde kabul edilebilir yanlışlıklar dışında sonuç aynı ise, değişmediyse, sistem değişimi dışında aslında durum hala kendini koruyorsa biz buna kanun diyoruz. Ancak kanun durumu genellikle doğa bilimleri için geçerli oluyor.
[ Bildiğim kadarıyla hala sosyal bilimlerde kanun yok. Hatta sizlere başka bir bilgi vereyim, tarihçiler bunu çok kabul etmez ama karanlık çağ dediğimiz yazı öncesi hatta bazen yazının olduğu dönemlerde kaynak yetersizliği nedeniyle bilinen A bilgisi ile daha sonrasında oluşan B bilgisinin arasını insanlar ve uzmanlar tarihi romancılık gibi dolduruyorlar.
Buna en bariz örnek de Göbekli Tepe... Çünkü biz insalığı tarımla uğraşınca yerleşik hayata geçti (m.ö 7-5 binler) diye düşünürken, yapılan bu çalışmalarda, aslında insanların m.ö 10 bin yılında tarımla uğraştıkları, tarımı bildikleri ve hala göçebe yaşadıklarını öğrendik... ]
Eğer bir dahi veya delil çıkıp işe çok farklı bakmamıza ve bütün sistemimizi ve bildiklerimizi yıkana kadar, bu iş böyle devam ediyor.
Sağlıklı ve mutlu günler...
Kaynaklar
- Fikret Korur. (Pdf, 2021). Bazı Kavramlar - Tez, Hipotez, Teori, Yasa, Bilimsel Yöntem Vb.. Not: https://www.google.com/url?sa=t&source=web&rct=j&url=https://fikretkorur.guncelfizik.com/wp-content/uploads/Baz%25C4%25B1-Kavramlar_gerc%25CC%25A7ek-yasa-teori.pdf&ved=2ahUKEwjD9auer_ryAhUC2aQKHbXZAukQFnoECAYQAQ&usg=AOvVaw2B6Tab1ze68Emp-_sIhPi5&cshid=1631482927196.