Merhabalar; bu konuyu etkileyen faktörler o kadar çok ki ne kadar yazsanız bir taraflar mutlaka yazılmadan kalmış olabilir. Öncelikle insanlığın yani toplumun, demografik, kültürel ve ekonomik gelişimi ile doğrudan bağlantılı. Ben bu soruyu, tarihsel materyalizm perspektifine uygun olarak, toplumun gelişim ve değişim süreçlerini, (birbiri ile doğrudan bağlantılı olsa da) yanıtı daha iyi organize etmek adına, ayırarak yanıtlamayı uygun buldum:
İlkel topluluk (ya da komünal toplum) denilen ve henüz ekme-biçme aşamasına geçmemiş, sayıca az olan insan toplumunda işgücü, (genel olarak) avcılık ve toplayıcılık erkekler, ortak yaşam alanlarını düzenleme de kadınlar tarafından yapıldığı için yetişkin kadın-erkek işgücüne dayanıyordu. Ancak üretim ile tüketim neredeyse birbirine denk olduğu ve henüz gıda ve giyim hammaddeleri üzerinde bir işleme olmadığı için “ihtiyaç olduğu zaman ve ihtiyaç olduğu kadar” işgücü, toplumun varlığını sürdürmesi için yeterli oluyordu. Ancak ilkel topluluğun sonlarına doğru bitki ve hayvan yetiştirme, demirin ve tuncun işlenmeye başlaması gibi etkinlikler üretimin tüketime göre daha fazla olmasını, ihtiyaç duyulan işgücünün daha kontrol edilebilir olmasını gerektirdi. Mülkiyet, özel mülkiyet, devlet, ticaret kavramlarının ortaya çıkışı da hemen hemen bu döneme denk gelmektedir.
İlkel toplumdan sonrasına denk gelen köleci toplumda ise artık işgücü, tüm ömrünü ve gücünü üretime adamak zorunda kalmış olan kölelerden oluşuyordu. “Özgür” insanlar ise din, bilim, felsefe ve ticaret gibi daha kültürel konularla meşgul oluyordu. Eski Yunan Site Devletleri, Roma, Mısır, Çin, Hindistan, Aztek ve Maya toplumları bu döneme en iyi örneklerdir.
Roma’nın köle isyanları ile yıkılışı sonrası (sembolik olarak) sona eren köleci toplumun yerini alan feodal toplum (tarım toplumu) ise iki temel işgücüne dayanıyordu: Toprağı işleyen köylüler ve zanaatkarlar. Bunlar da günlerinin büyük çoğunluğunu sadece çalışmakla geçiren ve hayatlarındaki tek gaileleri çalışmak olan bireylerdi. Yine derebeyleri ve büyük tüccarlar, fiilen çalışmaktan başka her türlü kültürel aktivitenin içindeydiler.
Fransız Devrimi ile başlayıp günümüze kadar varlığını sürdüren ama teknoloji ve bilimdeki muazzam gelişme ile kendi içinde de bölümlere ayrılabilecek olan kapitalist toplumda, işgücü başlangıçta sadece çalışma yaş ve yeterliliğine sahip toplum bireyleri ve onlarla birlikte iş yapan basit mekanik makinalardan ibaretken bu işgücü ile yapılan üretimin süresi çok uzundu (16-18 saatlik işgünleri). Gelişmiş makinelerin üretime katılması ile işgünü gün geçtikçe kısalmaya başlamıştı (8 saat).
Bugün artık otomasyon sistemleri sayesinde daha az sayıda çalışanın daha az işgücü ile daha büyük üretim yapabilme gücüne sahip bir üretim sistemi var. Bu da işgücüne sahip çok sayıda bireyin üretimin dışına atılmasına neden oluyor. Ancak gelir dağılımındaki eşitsizlik ve adaletsizlik, eğitimdeki fırsat eşitsizliği, üretimin dışına atılanların işsiz kalmasına ve yoksullaşmasına neden oluyor. Artan nüfusla bir araya geldiğinde işsizliği ve yoksulluğu artırdığından azalan işgünü süreleri, çalışarak hayatlarını geçirmek zorunda kalan işçi-emekçi sınıfının kültürel aktivitelerin de dışında kalmasına “düşünsel derinliklerinin azalmasına” yol açıyor. Bu durum mevcut çalışanların da daha kalifiye (neredeyse makine gibi) olmasını gerektiriyor. İşini koruyabilmek adına kendini sürekli tekrar etmek zorunda kalan bireyin de “düşünsel derinliği” azalıyor.
Günümüzde de bilim ve felsefe çok büyük oranda, tarihteki köle sahipleri, derebeyler, tüccarlar gibi burjuvaların yani toplumun kaymak tabakasının uğraşı haline geliyor. Yine tarihin her döneminde olduğu gibi bu gidişata karşı gelen bireyler var ve olmaya hep devam edecekler. Tüm ekonomik ve sosyal zorluklara rağmen düşünen, sorgulayan, soru soran, bilim meraklısı bireyler olacak. Düşünsel derinleşmenin sonunun gelmemesinin de garantisi onlar gibi geliyor bana. Buraya kadar okuma zahmetine katlanan herkese sonsuz teşekkürler…
Kaynaklar
- Zubritski, Mitropolski, Kerov. (2021). İlkel Topluluk, Köleci Toplum, Feodal Toplum (Kapitalist-Öncesi Biçimler). Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 231.
- Ç. Yurdakul. Marx’ın Tarih Anlayışı: Tarihsel Materyalizm. (6 Haziran 2018). Alındığı Tarih: 3 Haziran 2021. Alındığı Yer: Dergipark | Arşiv Bağlantısı