Serin kalmak, yalnızca iri yapılı olanlar için değil pek çok memeli için büyük bir problemdir, özellikle de sıcak bölgelerde yaşayan ve uzun yürüme ya da koşma mesafelerinde aşırı miktarda ısı üretilir. Bu hayvanlar vücut sıcaklıklarının dikkatli bir biçimde düzenlemelidir, çünkü dokuları ve organları, özellikle de beyinleri, aşırı ısıdan dolayı hasar görebilir.
Memeliler aşırı ısınmaya karşı çeşitli taktikler geliştirmiştir. Örneğin, köpekler hızlı bir biçimde soluk alıp verirler, pek çok kedi türü genellikle daha serin olan akşam saatlerinde aktiftir ya da antilopların çoğunluğu burunlarından nefes alarak burunlarında bulunan küçük damarlar aracılığıyla damarlarındaki kanı soğutur. Fakat insanların da içerisinde yer aldığı primatlarda ise terleme, birincil stratejidir. Terleme, deri yoluyla atılan suyun vücut dışına çıktığında deriden aldığı ısı ile buharlaşması sonucu deriye serinlik kazandırır. Bütün bu vücut soğutma mekanizması, aynı prensibe (buharlaşma ile serinleme) göre çalışır, beyin ve diğer organların aşırı ısınmadan dolayı hasar görmesini engellemede ustaca geliştirilmiş bir yöntemdir.
Kürkü olmamasının yanı sıra, insanlar, olağanüstü sayıda ekrin bezi sahibidir. Bu sayı, 2 milyon ile 5 milyon arasında değişkenlik gösterir ve günde 12 litreye kadar ince, sulu ter üretilebilmesini sağlar. Ekrin bezleri, kıl kökleri yakınında kümelenmez, bunun yerine deri yüzeyine görece yakın bir yerde bulunur ve küçük porlar (delikler) aracılığıyla ter boşaltımı yapar. Çıplak derinin ve sulu terin bu kombinasyonu, terin direkt olarak kürkte birikmesinden ziyade doğrudan çıplak deride birikmesine sebep olur ve insanların aşırı ısınmasını engeller. Bu soğutucu sistemimiz sayesinde, sıcak bir günde yapılacak bir maratonda, atlara üstünlük sağlayabiliriz.Kas aktivitesinin içsel olarak ısı kazandığı yürüyüş ve koşu sırasında geçirilen zaman arttıkça, hominidler hem ekrin terleme becerilerini arttırdı, hem de vücut kıllarını kaybetti. Böylece aşırı ısınmaktan kaçınabildiler.Son yıllarda, araştırmacılar, insanların vücut kıllarını neden kaybettiklerine dair deliller bulabilmek amacıyla bitlere odaklandı. 2003 yılında University of Reading’den Mark Pagel ve John Radcliffe Hastanesi’nden Walter Bodmer; insanların, derilerindeki hastalık yayıcı bitlerden ve kıllara yerleşen diğer parazitlerden kurtulmak ve deri sağlığını korumak için kıllarını döktüklerini ileri sürdü. Diğer araştırmacılar ise, atalarımızın çıplak olmalarından ne kadar süre sonra "kıyafet" giymeye başladıklarına dair fikir sahibi olmak için kafa ve vücut bitleri üzerinde çalışmalar yürüttü. Her ne kadar, vücut bitleri kandan beslense de, kıyafetler üzerinde de yaşayabilir. Böylece, vücut bitlerinin kökeni, insansıların kıyafet anlayışlarının ortaya çıkmasına dair minimum bir tahmin sağlıyor. Organizmaların gen dizilimlerini karşılaştırarak, araştırmacılar, türlerin ne zaman ortaya çıktığına dair kabaca bir tahmin geliştirebilir. Bitlerde yürütülen böylesi analizler, kafa bitlerinin insanlarda başlangıçtan beri bulunduğunu ancak vücut bitlerinin daha sonra evrimleştiğini ortaya koyuyor. Bu türlerin ortaya çıkış zamanları, insanların “giyinmelerinden” yaklaşık bir milyon yıldan daha fazla bir süre önce çıplak olduklarına işaret ediyor.
Kaynaklar
- Editör. Çıplak Gerçek: İnsanların Neden Kürkü Yoktur?. (20 Kasım 2016). Alındığı Tarih: 30 Mayıs 2021. Alındığı Yer: bilimfili | Arşiv Bağlantısı