Vücutta içe açılan birkaç kanal vardır ve bunları kan damarı içi ve vücut boşluğu olarak iki sınıfa ayırmak yerinde olacaktır, bunlardan kan damarı içine açılan açıklık sadece solunum açıklığı ve göbekteki açıklıktır. Göbek açıklığı doğumdan belli bir süre sonra kapandığı için geriye sadece gazların kan damarına taşınabileceği solunum açıklığı kalmaktadır. Vücut boşluğuna açılan kanallardan biri sindirim sisteminin iki ucu olan ağız ve anüstür. Anüs önce rektuma daha sonra da kalın bağırsak ve devamında ince bağırsağa açılır.
Dışkıya kötü kokuyu veren aslında volatil sülfür bileşikleridir. Sülfür içeren aminoasitler kolonik bakteriler tarafından fermente edilince ortaya çıkan gaz aşırı yoğun bir kokuya sahip olur. Bu kokuya sebep olan bakterilerle harmanlanmış yiyecek atığı olan dışkı rektuma gelince kişi bu basıncı algılar, rektum dolmaya yakın seyredince de müsait bir konumda dışkılama eylemini rektumdaki atığın basıncı iyice azalana kadar devam ettirir. Kimi zaman yiyecekler bağırsaklarda iyice emilmez ve ishal denilen durumda sulu bir dışkı bırakılır, bu da rektum tamamen boşalsa dahi kalın bağırsaktan dışkı iletimine devam edilerek oldukça sıkıntılı bir sürece sebep olur.
Neyse gelelim sorunuzun cevabına. Dışkı vücudun içinde değil vücut boşluğunda hücre dışında tutulur. Ve bu kötü koku ancak dışarıya difüzyon yoluyla veya karın kasının sıkıştırılması ve içerdeki gazın dışarıya basınçla atılması sonucu dışardaki biri tarafından algılanabilir. Difüzyon için makatın sürekli açık kalması gereklidir ki bu sağlıklı biri için içerdeki basınç dışardaki basınçtan büyük olmadıkça veya makattan içeri fitil gibi bir cisim sokulmadıkça zaten çok olağan bir durum değildir. Bundan ötürü de koku dışarı çıkamaz ve bağırsak içinde kalır. Ancak dışarıya çıkış yakaladı mı basınçla veya gazların yayılım yasalarına göre kendi kötü kokusunu biz insanlara algılattıracaktır.