Hayır. En başta doğa, ormanlar çayır çimen değil. TDK 1. anlamını sitesinde şöyle vermiş, ''Kendi kuralları çerçevesinde sürekli gelişen, değişen canlı ve cansız varlıkların hepsi, tabiat, natür''. Kelimenin insanlara çağrışımı ise gördüğüm kadarıyla ''İnsan eliyle büyük değişikliğe uğramamış, doğal yapısını koruyan çevre, tabiat.'' TDK'da ki ikinci anlamı. Ne demeye getiriyorum? İsteyerek bile doğadan, doğal olandan(ilk anlamdaki) çıkmamız aykırı hareket etmemiz mümkün değil. Doğal seçilimde kastedilen doğa da çayır çimen değildir. Canlı ve cansız varlıkların tâbi olduğu yasalardır. Yapay seçilim ise bir yöntemdir.
Devam edelim, doğal seçilimde ''zayıfların elenmesi'' diye bir şey yoktur. Zayıf-güçlü, iyi-kötü insan yakıştırmasıdır. Doğal seçilim, kendini kopyalayarak bilgisi kalıcı hale gelen genomun veya genler kalıcılığını sürdürür, bunu başaramayanlar sürdüremez demektir. Toplumca kabul ettiğimiz kıstaslara göre müthiş başarılı bir insan olan Atatürk'ün çocuğu olmadı. Çağdaşı olan, toplumca kabul ettiğimiz kıstaslara göre çok çok daha başarısız pek çok insanın ondan fazla çocuğu oldu. Kim güçlü? Kim zayıf? Doğal seçilim ''güçlüler ayakta kalır, zayıflar ölür'' değildir. Doğada işleyen bir süreçtir. Levhalar hareket eder, havaya karışan nem yağmura dönüşür, bazı canlıların nesli tükenir, bazılarının nesilleri farklılaşarak devam eder... Bu kadar. Bu anlamları atfedenler genellikle ya doğayı anlayamayan ya da şahsi menfaati veya ideolojik görüşleri sebebi ile bunları çarpıtan kişilerdir. ''Güçlüleri ayakta tutalım zayıflardan kurtulalım'' düşüncesi bizim hayvanlara ve bitkilere verimleri artsın yada bizim daha çok hoşumuza gitsin diye uyguladığımız yapay seçilimi insana uygulamak anlamına geliyor. İnsanlığı ne duruma düşürmüş oluyoruz? Yarış atları, bulldoglar, arpalar :D Yani tam tersi soruda ifade edilen görüş yapay seçilimi insana uygulamaktır. Doğal seçilim zaten işlemeye devam eder.
Her tür doğal seçilime tabidir. Bazıları sabit bir yönde bazıları değil ama bu süreç devam ediyor. Farklı bir bakış açısı sunayım, böyle öjeni fikrini kabullenmemiz için bir takım vicdani duygulardan mahrum kalmamız gerekmekte. Bu evrimsel sürecimizi nasıl etkiler? Bizler toplumsal dayanışma ile bu noktaya gelebilmiş bir türüz. Bundan sonra ''düşeni yemek kurtluğun kanunudur'' diye mi hareket etmeliyiz? Sizce torunlarımıza bu anlayışı bırakmamız daha büyük haksızlık değil mi? Bu anlayış ile bir toplumun ayakta kalması mümkün mü?