Aslında salt biyolojik olarak bakarsak ve yalnızca "bireysel yönelimi" ya da isteği ele alırsak, ne heteroseksüellik, ne eşcinsellik, ne çocuklara, yaşlılara, ya da eşyalara/ölülere/bitkilere/hayvanlara vb. cinsel istek duymak, hatta cinsellikte şiddetten hoşlanmak vb. bireyin vücut fonksiyonlarını bozmuyor ya da onu ölüme götürmüyor. Tabi "istek/fantezi" aşamasında kaldığı sürece.
Yani bir "cinsel yönelim" ne kadar alışılmadık olursa olsun, uygulanmadığı sürece, biyolojik açıdan ve bireysel ölçekte hastalık olmuyor.
Ancak toplumsal açıdan bakıldığında, cinsel davranışlar genelde diğer bireyi/bireyleri de etkiliyor. Eğer yöneliminizi gerçekleştirdiğinizde, kendi vücut fonksiyonlarınız ya da başkasının vücut fonksiyonları/psikolojisi ciddi zarar görürse, bu davranış toplum sağlığı için kabul edilemez bir davranış olur. Olgunlaşmamış bir vücuda uygulanan cinsel müdahale fiziksel zarar verir. Bireyin rızası dışında gerçekleştirilen müdahale, kaçınılmaz olarak fiziksel ve psikolojik zarar verir.
Cinsellikte eyleme katılan bireyin sağlığı açısından "bilinçli rıza" şarttır. Heteroseksüellik, biseksüellik ve homoseksüellik karşılıklı ve bilinçli rıza ile yapıldığı sürece hastalık sayılamıyor. Ancak rızasız cinsel ilişki kurma isteği hastalık sayılabilir.
Yetişkin olmayan bir birey için, yani bir çocuk için "bilinçli rıza" sözkonusu olmuyor. Bu yönden pedofili, yani çocuklara yönelik cinsel ilgi duyma, eylemin gerçekleşmesi durumunda bir bireye ciddi zarar veriyor. Bu yönden sağlıklı olarak kabul edilemiyor. Pedofili/zoofili/tecavüz gibi eylemlerin gerçekleşmesi, sonuçları açısından kabul edilemez oluyor.
Ayrıca, "Evrimsel açıdan, cinselliğin üremeye yönelik olması, bu yönüyle de heteroseksüel olmayan tüm ilişkilerin bozukluk sayılması" önergesi de bir çok yönden sorunlu. Bu yaklaşımla, üreme yaşını geçmiş bireylerin ilişkisinin (örneğin menopoz sonrasında bir kadın ya da andropoz sonrası bir erkeğin), ya da çocuk sahibi olamayan bir erkek ya da kadının heteroseksüel ilişkisinin de hastalık sayılması gerekirdi.