Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Osman Öztürk
Osman Öztürk
139K UP
Çeviren 15 Haziran 2011 14 dk.

Çoğu insan için Evrim Teorisi'nin tartışmaya yer bırakmaz şekilde ortaya koyduğu türler arası kuzen-ata ilişkisi, anlaması güç kavramlardan birisidir. Halbuki sadece kendi ailelerimize bile bakarak bu evrimsel olguyu algılamamız mümkündür. Bu makalemizde, türler arası akrabalık ilişkilerinden ziyade, tür içerisindeki akrabalık ilişkilerine odaklanacağız. Bu makaleyi, buradaki makalemiz gibi bazı diğerleriyle birleştirerek analiz edecek olursanız, var olmuş, var olan ve var olacak tüm türlerin birbirleriyle nasıl akraba olduğunu anlamanız mümkün olacaktır. Gelin şimdi sizi soy hattınız içerisinde son derece ilginç bir yolculuğa çıkaralım. Bu süreçte, evrimsel biyoloji ile ilgili birçok kavramı analiz etme ve anlama fırsatı bulacağınızı umuyoruz. Hikayeyi birinci tekil şahıs olarak anlatacağız, çünkü bu hikaye Wait But Why isimli bilim sitesinin kurucusu Tim Urban'ın soy ağacı tarihine yaptığı bir yolculuğa dayanıyor. Ondan öğreneceğimiz çok şey var, dolayısıyla hemen başlayalım:

Büyüklerimden yalnız 89 yaşındaki babaannem hayatta: Nana...

64
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

İnceleme
Selman Çetin
İnceleyen10 10 Nisan 2023
Biraz ince bir kitap da olsa kararlılık, erdemler gibi konulara güzel bir şekilde değinmiş. Kuşların kendi padişahlarını bulmak için başka bir kuşun önderliğinde yola koyulmalarını ve bu yolda karşılaştıkları zorluklar karşısında pes edecek duruma gelmelerini ama önder kuşun anlattığı hikayeler, verdiği öğütler ile yola devam etmelerini anlatıyor. Okunması gereken bir kitap.
10.0/10
(3 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
5 gün önce
İngiliz genetikçi Reginald Crundall Punnett 20 Haziran 1875'te doğdu. Genetik çaprazlamaların sonuçlarını tahmin etmek için günümüzde hala temel genetik eğitiminde kullanılan Punnett karesini geliştirdi.  William Bateson ile birlikte 1910'da Journal of Genetics dergisini kurdu. Mendelism adlı kitabı, genetik bilimini halka tanıtan ilk popüler bilim eserlerinden biri oldu.
Bu gönderi Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hüseyin Güngör
İnceleyen10 3 gün önce
Sayfada paylaşımını ilk yaptığım serilerdendi. Hiç uzatmadan tüm yaş gruplarına önermiştim. Live action ve imax versiyonu çıkacak diye çok heyecanlandım. Orijinal üçlemenin ne kadar eski ve animasyon kalitesi olarak ne kadar basit olduğunu unutmuşum. Fark aklını kaybettirir. Böyle güzel ve orijinal bir hikayeye böyle bir film şarttı. Yine de ejderhaların biraz daha gerçekçi ve sert resmedilmesini isterdim. Bu hala animasyon tadı verdi. Bu arada ejderhaların hareket dinamiklerinde muhtemelen kedi gibi vahşi evcil bir hayvanın imite edilmesini tekrar çok beğendim. Çok yakışıyor ve gerçekçi duruyor. Hele ejderha türlerinin en serserlerinden olan Night Fury'nin bir ve özellikle de benim smokin Bruce'umu andırması beni daha da içine çekiyor. Film sonrası şiddetli şekilde ev köpeği ya da kedi aşerdim.

Filmi izlememin üstünden bir süre geçtiği için yazacağım birçok şeyi unuttum. Hepsini olmasa da özellikle başrol oyuncusu seçimini beğendim. Güzel bir genç yıldız. Hikaye aslında topluluklarında aykırı kalan iki parçanın birleşmesini işliyor. Bazı temel ideallerin nasıl sağlanabileceğini de gösteriyor. Bu aslında yapay zeka insanlık savaşlarını işleyen hikayelerde de çoğunlukla kullanılan bir teknik. Düşmanı anlayabilen bazı aşkın varlıkların barışı sağlama uğraşını konu almaktır. O yüzden çok kıymetli bir seridir. Eğlenceli ve heyecanlı şekilde akan bir tarzla yapıyor bunu. Epik bir anlatı diyebiliriz. Galiba final savaşında değiştirilen bir şeyler olmuş gibi ama gayet güzel işlendi.
9.7/10
(3 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : How to Train Your Dragon
Yönetmen: Dean DeBlois
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Babür Erdem
Babür Erdem
218K UP
Yazar 9 Nisan 2011 8 dk.

Mustafa Kemal Atatürk, ömrü boyunca yüzlerle ifade edilecek sayıda kitap okumuş, çok çeşitli konulara kafa yormuş, tarihsel açıdan olduğu kadar bireysel olarak da oldukça ilginç bir liderdir. Örneğin, Atatürk'ün ilgilendiği konular askeri stratejiler ve modern hukuk gibi konular olduğu gibi, geometri ve modern bilim gibi bambaşka içerikli konulardır da. Okuduğu kitaplar arasında bizler için en ilgi çekici olanı, evrimsel biyoloji ile ilgili olanlardır.

Evrimsel biyoloji 1920 ve 30'larda tam anlamıyla hız kazanmakta, matematiksel altyapısı keşfedilmekte, genetik ile bağlantısı ayrılmaz bir şekilde kurulmaktadır. Bu dönemde evrimsel biyoloji son derece ilgi çekici ve derinlemesine bir araştırma sahası olduğu gibi, aynı zamanda bilimsel camiaya var oluşun yegane bilimsel açıklaması olarak çoktan kabul görmüştür de..

354
5
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ebrar Özgen Arslan
Aktaran 1 gün önce 3 dk.

James Webb Uzay Teleskobu sayesinde araştırmacılar "anormal", "kaotik" ve "garip" olarak tasvir edilen 14 Herculis gezegen sistemine daha yakından bir bakış atabildi. Dünya’dan 60 ışık yılı uzakta bulunan 14 Herculis yıldızının yörüngesinde yer alan 14 Herculis c gezegeni Webb’in NIRCam’i ile başarıyla gözlemlendi. Keşfedilen yaklaşık 6 bin dış gezegenin yalnızca bir kısmı doğrudan görüntülenirken bu gezegenlerin pek çoğunun sıcaklıkları yüzlerce hatta binlerce Fahrenheit değerindeydi. 14 Herculis c ise bu dış gezegenlere kıyasla çok daha soğuk ve bugüne kadar görüntülenen en soğuk gezegenlerden biri. Ulaşılan yeni verilere göre bu gezegen -3 °C sıcaklığında ve Jüpiter’in 7 katı büyüklükte. Johns Hopkins Üniversitesi'nde lisansüstü öğrencisi William Balmer 14 Herculis c hakkında şöyle söylüyor:

Çeşitli gözlemevleri tarafından detaylıca incelenen 14 Herculis c astrofizik camiasında alışılmadık bir gezegen sistemi biçimine işaret ediyor. Merkez yıldızı olan 14 Herculis yörüngesinde 14 Herculis c ile birlikte 14 Herculis b de bulunuyor. Alışılmadık olan ise bu gezegenlerin yıldızları çevresinde aynı düzlemde ilerlememesi, gezegenlerin yörüngeleri ana yıldızı merkezde bırakacak şekilde bir X şekli oluşturarak birbirlerini kesiyor. Yanı 14 Herculis b ve 14 Herculis c gezegenleri birbirlerine 40 derecelik bir açıyla eğimli yörüngelerinde ana yıldızın etrafını dolanırken birbirlerini bazen çekerken bazen de itiyorlar.

5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yiğit Ertan
Yiğit Ertan
62K UP
Yazar 26 Ocak 2020 4 dk.

Işığın doğası yüzyıllar boyunca hep tartışmalara konu olmuştur. Kimi bilim insanları ışığın dalga yapısında olduğunu savunurken kimi bilim insanları ışığın parçacık yapısında olduğunu savunmuştur. İki taraf da düşüncelerini deneyler ile desteklemiştir. Bazı deneylerin sonucu ışığın dalga doğası ile açıklanabilir iken bazı deneylerin sonucu ışığın parçacık doğası ile açıklanabilir. Bu çelişkili sonuçlar dolayısıyla ışığın yapısı kuantum mekaniği gelişene kadar tam anlaşılamamıştır. Aslında iki taraf da haklıdır, ışık hem parçacık hem de dalga yapısına sahiptir. Buna ışığın dalga - parçacık ikiliği denir. Bizim yazımızın konusu olan fotoelektrik olay, ışığın parçacık karakteri ile gerçekleşir.

Fotoelektrik olay ışığın metalden elektron koparması olarak tanımlanabilir. Kopan elektronlara fotoelektron denir. Fotoelektrik olay ilk olarak 1887 yılında, Alman fizikçi Heinrich Hertz tarafından keşfedilmiştir. Hertz elektrik ile yaptığı deneylerde ışığın etkisini fark etmiştir. Elektrotların üzerine ışık düştüğü zaman aralarındaki akımın güçlendiğini keşfetmiştir. 1900 ise Philipp Lenard gazların üzerine morötesi ışık düşürdüğü zaman gazların iyonize olduğunu ve pozitif yüklü iyonların fazla olduğunu görmüştür. Bu olayları klasik elektromanyetizma çerçevesinde açıklamak mümkün değildi. Klasik fizik elektromanyetik radyasyonu dalga olarak kabul ediyordu ama bu olayı dalga perspektifinden açıklamak mümkün değildi.

96
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Ece Müker
Ece Müker
515K UP
Eseri Ekleyen 5 gün önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Asım Özmen
Asım Özmen
30K UP
Öğrenciyim 6 gün önce Sen de Cevap Ver
Bu soru, Yusuf Asaf Güven tarafından sorulmuştur.
Anlam nedir, nerededir, neresindeyiz?
Anlam nedir, nerededir, neresindeyiz?

Anlam nedir?

-Anlam dediğimiz kavram insanlığın ilk gelişme tohumlarını yaşadığı andan itibaren tarih perdesinde kendisini göstermeye başlamıştır.Anlam dillerin gelişmesini,insanlığın baskın tür olmasını ve dünyaya hükmetmesini sağlamıştır kısaca anlam düşünmek için gereklidir.Fakat bu tarz anlamların kalıcı olması her zaman geçerli olmayabiliyor en kolayından örnek verirsek anlam her kişi için farklı olarak algılanabilir örnek vermek gerekirse ben köpekleri çok severim köpek kelimesi benim için zihnimde yere yatan ve bizimle oynamaya çalışan kahverengi bir köpek geliyor fakat köpek tarafından saldırıya uğramış birisinin aklına dişlerini gösteren bir köpek gelecektir aynı kelime aynı zaman fakat neden farklı anlamlar?Anlamlar terimlerin anlamları dışında hiçbir zaman sabit değildir kişiler anlamları ve kelimeleri kendi açılarından yorumlarlar bu yüzden dolayı anlamın genel bir açıklamasını şu şekilde yapabiliriz."Kelimeler sonucunda kişilerin beyinlerinde çağrılan düşüncelerdir."

Anlam nerededir?

Tüm Reklamları Kapat

-Anlam her kişinin beynindedir :D .Biraz daha spesifik olalım bana kalırsa her kişinin kendi yorumlarına sebep olan durum kişilerin kişilik bölgesidir.Profentoral korteks bölgesinde yoğunlaşmış olan kişilik bölgesi tabii ki her beyin bölgesi gibi diğer bölgelerden ayrılmış bir biçimde kişiliği oluşturmaz fakat bir bölüm söylemek gerekirse burayı örnek verebiliriz.Ekleme olarak ise sol temporal lobu yani kelimelerin ve anlamlarının bulunduğunu düşündüğümüz bölgeyi ekleyebiliriz.Fakat söylediğim gibi her kelime kişi için farklı bir anlam taşıyabilir ve bu farklı anlamın taşınması kişinin yaşadığı olaylar sonucunda gerçekleştiği için hipokampüs bölgesinin de etkisi olduğunu düşünüyorum.

Yani anlam bizim gibi anlayanlar olmadan doğada var olamaz.En bilindik örneklerden hiç bir canlının olmadığı bir ormanda düşen bir ağacın sesi gerçekten var mıdır?

Kavramlar onları anlayan ve anlamdıran beyinler sayesinde var olur.Yani anlam bizim beynimizde bulunuyor,her kişinin beyni farklı olduğu için her kişi kelimeleri ve olayları farklı anlamlandırabiliyor.

Kaynaklar

  1. Prof. Dr. Selçuk Peker. Beyin Anatomisi | Prof. Dr. Selçuk Peker. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2025. Alındığı Yer: Prof. Dr. Selçuk Peker | Arşiv Bağlantısı
2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hüseyin Güngör
İnceleyen6 3 gün önce
The Dreamers çok hoşuma gidince 2 Oscar ödüllü Bernardo Bertolucci'nin sanırım en çok ödüllü olan filmini de izleyeyim dedim. 2 ödül de bu filmden geliyor zaten. Adam da İtalyan ama her kültürle çalışmış gibi. Film normalde 2.40 saat falan ama orijinal halini bulamadım çünkü LotR uzunluğunda durağan bir şeye daha fazla katlanamadım. Film 88 senesinin 9 Oscar kazananı. Filmde 8 Oscar adaylığı olan Peter O'Toole da oynuyor. Lawrence ve Priam gibi kritik rollerden tanıdık.

Film ise Çin'in Qing Hanedanlığı'nın 11. ve son, çocuk imparatoru Pu Yi'nin dört duvar arasında geçen hayatını anlatıyor. Asla özgür olamamış bir hükümdarın öyküsü olduğu için dramatik olarak zaten vurucu bir yapısı var. Tabii bu öykü dünyanın ve Çin'in çağdaş medeniyete geçtiği bir dönemi anlattığı için sosyolojik ve politik olarak da çarpıcı bir film oluyor. Minimum üç farklı dönem görüyoruz diyebilirim. Bütün bunları bu kadar kompakt anlatabilmek ciddi beceri. Bir Batılı anlatımı olduğu için illa ki problemler vardır ama gücü, kimlik krizini, özgürlüğü, yetişkin olamayan bir bireyi hem de belki de tarihten en az şekilde uzaklatarak anlatabildiği için ciddi bir film derim. Ama beni sıktı açıkçası. Teknik detayları da özel bir film belli.
6.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : The Last Emperor
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
3 gün önce
Reel Yalnızlık ve Darwin'in Kemikleri!
Düşünün ki büyük bir çoğunluk sizle hem fikir ve kalbi sizinle atıyor fakat cismen ortalıkta yok.
Türümüzün modern versiyonunun onanmaz hastalığının eseri: Reel yalnızlık...
Hele ki toplumsallığımızı dayanışmaya borçlu iken...
Ki dayanışma her lugatta ve tartışmaya yer vermeyecek alenilikte duygu ve davranış birliğini şart koşarken...
Fakat bunlardan biri bir eksik olmaya görsün, hele ki eksik olan reele doğrudan etki eden davranış olmaya görsün daha bir acı veriyor.
Türümüze özgü tüm değerler bazında bile bu durumu aklayacak bir gerekçemiz yok yok yok...
Daha acı olanı, bu zaafımızın, kusurumuzun veya adına ne dersek diyelim, zımni veya kerhen tercihimizin, türümüzün bindiği dalı asırlardır kesme realitesini ve keyfiyetini arzulamadıklarımıza, tarafsızlık veya sessizlik adı altında tanıyışımızdır.
Oysa " dur" diyebilme erdemidir bizi biz eden ve bugüne taşıyan evrimsel sihir. Korkarım ki yitmek üzere olan.
Oysa dayanışma yaşatır. Adına yaraşır olanı: Duygu ve davranış birliğini içeren. Emperyalizmin bizde yok etmek istediği en önemli ve güçlü varoluşsal ilke.
Hala şansımız var...Bu şansı tüketmemek lazım...
Yanlış olan her şeye, hiç bir gerekçeye sığınmadan dur de. Kalben de bedenen de...
Bu olup biten doğal değil, seçilim hiç değil. Darwin'in kemiklerini daha ne kadar sızlatacağız!

1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Itamar Shatz
Itamar Shatz
499K UP
Yazar 30 Eylül 2022 10 dk.

Eğitim unsurları göz önünde bulundurulduğunda, öğrenimde ve öğretimde öne çıkarılabilecek "bilgi anlatma" (İng: "knowledge-telling") ve "bilgi inşa etme" (İng: "knowledge-building") olarak adlandırılan iki yaklaşım arasında önemli bir ayrım bulunmaktadır:

Bu konu üzerinde yapılan araştırmalar, bu yaklaşımlarla ilgili olarak insanların ders çalışma tekniklerine dair iki önemli gerçeği göstermektedir: Öncelikle, bilgi inşa etmenin bir yaklaşım olarak hem öğrencilerin materyali öğrenme becerisi hem de öğrencilerin bağımsızlığı, yeterliliği ve motivasyonu açısından öğrenimde daha verimli çıktılar sağladığı anlamına gelmektedir.[1][2] Bununla birlikte, araştırmalar, belirgin derecede daha az etkili bir öğrenme yöntemi olmasına rağmen, insanların içgüdüsel olarak bilgi anlatma yaklaşımına yöneldiğini göstermektedir.[1]

78
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Çeviren 19 Aralık 2012 2 dk.

Evet, yanlış duymadınız! Amerikan Hücre Biyolojisi Cemiyeti'nin, San Francisco'da düzenlediği yıllık bilimsel toplantıda sunulan bir makale, kadınlarda memeye uygulanan basıncın meme kanserine yakalanma riskini düşürdüğünü ortaya koydu. "Kanser hücrelerini geri çevirmek için, memeleri sıkın!" başlığı ile okunan makalede, kanser konusunda, genetik yapının çevre ile olan ilişkisine detaylıca değiniliyor. Araştırmanın başında bulunan Dr. Daniel Fletcher şöyle diyor:

Bir insan dişisinin ömründe, cinsel döngüsüne bağlı olarak meme dokusu büyür, küçülür ve değişir. Örneğin "acini" denen ve süt üretiminde görev alan, böğürtlen şeklindeki yapıyı oluşturmak için hücreler, organize bir şekilde dönerler. Daha önemlisi bu hücreler, gerektiği zaman üremeyi ve bölünmeyi durdururlar.

30
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Şafak Aki
Şafak Aki
116K UP
Alıntıyı Ekleyen 2 gün önce
Homo sapiens'le ilgili tuhaf bir şey daha var. Şöyle düşünün: Machiavelli duygularımızı hiçbir zaman açık etmememizi öneriyor. Yüzümüz ifadesiz olmalı, utanç duymak gereksiz. Önemli olan tek şey hangi yolla olursa olsun kazanmak. Peki, bu utanmaz tipler hep kazanıyorsa hayvanlar âleminin yüzü kızaran tek türü neden insan?
Charles Darwin yüz kızarması hakkında tüm ifadeler içinde en tuhaf ve en insancıl olanı demiş. Çevresindeki misyonerlerden tüccarlara, işgalci bürokratlara kadar herkese mektup göndererek onların bulunduğu yerlerde de yüz kızarması görülüp görülmediğini sormuş. Olumlu cevap almış, her yerde insanların yüzü kızarıyormuş.
Kaynak: Çoğu İnsan İyidir
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Gülfem Akdemir
Seslendiren 1 Kasım 5:14
Geceleyin gökyüzüne baktığımızda, parlak sönük birçok yıldız görürüz. Bu durum, günümüzde şehrin ışık kirliliği yüzünden fena halde kısıtlanmış olsa da,...
18
Burak Albayrak
Ekleyen 7 Şubat 2022 32 dk.

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), önlenebilir ve tedavi edilebilir bir ilerleyici akciğer hastalığı türüdür. KOAH, uzun süreli solunum semptomları ve hava akımı kısıtlılığı ile karakterizedir.[1] Ana semptomlar, mukus üretebilen veya üretmeyen nefes darlığı ve öksürüktür.[1] KOAH, yürüme veya giyinme gibi günlük aktivitelerin zorlaşmasıyla giderek kötüleşir.[2]

KOAH'ın en yaygın iki durumu amfizem ve kronik bronşittir ve bunlar, iki klasik KOAH fenotipidir.[3] Amfizem, duvarları parçalanarak akciğer dokusunda kalıcı hasara neden olan genişlemiş hava boşlukları (alveoller) olarak tanımlanır. Kronik bronşit, iki yıl boyunca her yıl en az üç ay süren prodüktif öksürük olarak tanımlanır. Bu koşulların her ikisi de KOAH olarak sınıflandırılmadıklarında hava akımı sınırlaması olmaksızın mevcut olabilir. Amfizem, önemli sayıda insanda hava akımını sınırlayabilen ve hava akımı kısıtlaması olmaksızın var olabilen yapısal anormalliklerden sadece biridir.[4][5] Kronik bronşit her zaman hava akımı kısıtlılığına yol açmaz ancak sigara içen genç erişkinlerde KOAH gelişme riski yüksektir.[1] Geçmişte KOAH'ın birçok tanımı amfizem ve kronik bronşiti içeriyordu, ancak bunlar GOLD raporu tanımlarına hiçbir zaman dahil edilmedi.[1] Amfizem ve kronik bronşit, KOAH'ın baskın fenotipleri olmaya devam etmektedir, ancak bunlar arasında sıklıkla örtüşme vardır ve bir dizi başka fenotip de tanımlanmıştır.[3][6]

61
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Rukiye Kılıç
Gözlemi Yapan 2 gün önce Türkiye, Siirt
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Gökhan Demirbilek
Çeviren 3 gün önce 19 dk.

Çoğu astronom, bir gezegen bulabilmek için büyük heyecan duyarken Mike Brown, bulunmuş bir gezegeni gezegenlikten çıkarmış tek astronom olabilir. Brown'ın araştırması sayesinde, güneş sisteminin dokuzuncu gezegeni olan Plüton panteondan çıkarılmıştı. Yıllardır dokuzuncu gezegen olarak Plüton'un böyle dışlanması, insanlarda duygusal bir karşılık buldu. Nasıl olur da çocukluk anılarımızla oynanırdı? Nasıl olur da gezegen sistemimizi böylesine alt üst edebilmişlerdi?

Yaklaşık on yıl önce, Brown'un o zamanlar on yaşlarında olan kızı, babasının bu affedilmez suçunu halk nezdinde telafi edebilmesi için bir yol önerdi: Babasının gidip başka bir gezegen bulması gerekiyordu! Brown bu anısını şöyle anlatıyor:

0
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çınar Civan
Çeviren 22 Temmuz 2023
Buzz Aldrin'in Ay'da duran Neil Armstrong tarafından çekilmiş bir fotoğrafı, bu ay özçekimini oluşturmak için dijital olarak tersine çevrildi. Temmuz 1969'da Apollo 11'in Ay'a inişi ile beraber çekilen Armstrong'un orijinal fotoğrafı, yalnızca görülmedik bir dünyanın etkileyici ıssızlığını değil, aynı zamanda Aldrin'in eğimli vizörüne yansıyan Armstrong'un kendisini de kaydetti. Açılmamış görüntüde, Aldrin'in miğferindeki yansımanın küresel bozulması tersine çevrilmiştir. Dönüştürülen görünüm, Armstrong'u, Aldrin'in bakış açısından sunuyor. Armstrong'un çektiği orijinal fotoğraf, bugün elli dört yıllık bir Ay özçekimini temsil ediyor. Aldrin'in orijinal görüntüdeki vizör yansıması bu görselde solda görünüyor. Parlak (ama biçimsiz) Dünya, Armstrong'un figürünün yukarısında, Ay'ın gökyüzünde, sağ üst tarafa yakın bir şekilde yapışık duruyor. Eagle iniş aracının folyoya sarılmış bir ayağı ve Aldrin'in ay yüzeyi boyunca uzanan uzun gölgesi belirgin bir şekilde görülebiliyor. 2024'te NASA'nın Artemis II görevi, insanları Ay'a tekrar götürecek.
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Eymen Şengül
Yazar 25 Ekim 44 dk.

Arılar, Hymenoptera takımının Apoidea üst familyasına ait, kanatlı, tüylü ve çoğunlukla sosyal böceklerdir. Bitkilerin tozlaşmasında kritik bir rol oynayarak hem doğal ekosistemlerin sürdürülebilirliğini hem de tarımsal üretimi desteklerler. Bu nedenle, arıların ekosisteme katkıları bal üretiminden ibaret değildir, biyolojik çeşitliliğin korunması ve insanlığın besin güvenliği için vazgeçilmez bir öneme sahiptirler.

Yaklaşık 100 milyon yıl önce çiçekli bitkilerin küresel olarak yaygınlaşması, günümüzde arı olarak bildiğimiz vejetaryen eşek arıları için yeni bir fırsatlar dünyası açtı. Bu adaptasyon radyasyonu, farklı çevreler, habitatlar ve çiçeklere uyum sağlayan farklı arı türlerinin evrimine yol açtı. Tahmini 20.000 arı türü, yedi ayrı aileye sınıflandırılır. Bu aileler, arıların hortumlarının ortalama uzunluğuna göre üç geniş gruba ayrılabilir:

9
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Cansu Yazıcı
Cansu Yazıcı
126K UP
Yazar 7 Şubat 2021 2 dk.

Kimyasal sembolü "Mn" olan dördüncü periyod 7b grubunda bulunana bir geçiş elementidir. Atom numarası 25 olup, atom ağırlığı ise 54.938044 dür. Oda koşullarında katı fazda bulunur. Erime noktası 1246 °C'dir. Kaynama noktası ise 2061 °C'dir.[1] Manganez, demire benzeyen gümüşi gri bir metaldir . Sert ve çok kırılgandır, kaynaşması zordur, ancak oksitlenmesi kolaydır.[2] Manganez metali ve ortak iyonları paramanyetiktir. Mangan, havada yavaşça kararır ve çözünmüş oksijen içeren sudaki demir gibi oksitlenir ("paslanır").

İnsan vücudu, yaklaşık 10 ila 20 mg manganez içerir ve bunun %25 ila %40'ı kemiktedir. Karaciğer, pankreas, böbrek ve beyin de manganez içerir. Vücut, manganez emiliminin ve atılımının düzenleyici kontrolü yoluyla stabil doku manganez konsantrasyonlarını korur.[3] Manganez, kepekli tahıllar, istiridye, midye, fındık, soya fasulyesi ve diğer baklagiller, pirinç, yapraklı sebzeler, kahve, çay ve karabiber gibi birçok baharat dahil olmak üzere çok çeşitli yiyeceklerde bulunur. İçme suyu ayrıca 1 ila 100 mcg / L'lik konsantrasyonlarda küçük miktarlarda manganez içerir.

Bionluk Logo yazarlarınca hazırlandı.
24
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Selen Gündüz Ve Meriç Öztürk
Selen Gündüz Ve Meriç Öztürk Seslendiren 1 saat önce 35:16
Dijital çağda çocuk olmak da zor ebeveyn olmak da... Kaç yaşından itibaren çocuklara tablet-telefon verilmeli? Teknoloji sınırlandırılması nasıl yapılmalı?...
0
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Olduğum Yer

Bir kadın, kendi şehrinde, kendi başına yürüyor. Hayat yolculuğunun ortasında yolunu kaybettiğinin farkında. Her bir gününün fonunda yer alan bu şehir, olduğu yer, hikâyesinin gizli kahramanı. Sokakları, parkları, müzeleri, mağazaları, kafeleriyle kadının tek gerçek sırdaşı.
Pulitzer Ödüllü Jhumpa Lahiri’nin yeni romanı Olduğum Yer, hiçbir zamana, mekâna ya da insana ait olamamış, endişe ile coşku, köklenme ile yabancılaşma arasında gidip gelen bir kadının hikâyesi. Engelleri aşma dürtüsüyle dolup taşarken tarzı, üslubu ve hassasiyetleriyle de yazarın cesur dönüşümünü ortaya koyuyor. Lahiri, edebiyat yolculuğuna yeni bir dilde devam ederek İtalyanca yazdığı ilk romanında sanatsal başarısını da yeni bir seviyeye taşıyor.

YILIN EN ÇOK BEKLENEN KİTAPLARI SEÇKİSİNDE
TIME • VOGUE • VULTURE • LITHUB • OPRAH MAGAZINE BUZZFEED • HARPER’S BAZAAR

“Hipnotize eden bir ‘sırra kadem basma’ numarası.” –OBSERVER
“Zarafetle yazılmış… Baharın ilk sıcak akşamında, güneş batarken çıkılan bir gezintiye benziyor. Mücevher gibi bir kitap.” –BOOKPAGE
“Lahiri’nin dili ince bir elekten geçmiş gibi, her sözcüğü ışıldayan birer değerli taş.” –BOOKLIST

Devamını Göster
₺245.00
Olduğum Yer
Discord
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close