Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Marlena '
Marlena '
20K UP
Üye 1 gün önce 1 Cevap
Çoğu kişide şahsen tanımasa bile bir ünlüyü idolleştirme, onu aşırı derecede çok sevme gibi eğilim var Bunun altında yatan psikolojik bir neden olduğuna inanıyorum.
108 görüntülenme
5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
İnceleme
Ender Mert Bektaş
İnceleyen1 2 gün önce
Yapılan diğer değerlendirmeler inanın beni ilgilendirmiyor ama gerçekten önemli bir filozofu o kadar berbat yorumlamışsınız ki nefret kusuyorum şunları yazarken! Epiktetos denilen adam 2000 yıl önce yaşamış o zamanın şartlarına göre kendi çizgisinde Allahçı bir insan olarak kendini doğada izole ederek yaşamış ve adam doğada kendini bulmuş. Bunu da öğrencilerine anlatmış kendiside kitap yazmama kararı almış ama arkadaş siz bu kitabı sanki Epiktetos yazmış gibi gösterip adamın o zaman ki fikirlerini bugünün yarattığı din karışıklığıyla açıklarsanız olacağı buydu işte! Kitabın önsözünden ortalarına kadar bu kitabı ön yargısız okuyun hayatınıza ön yargısız devam edin denmiş. Hayatımıza devam ederiz etmesine de bu kitabı hiçte ön yargısız okuyamıyorum ben. Adamı hayattan bezmiş sadece Tanrı’ya inanan onun için her şeyin gerisini zerre kadar umursamayan biri gibi göstermişsiniz. İşte kendi fikirlerinizi katarsanız ortaya çıkan bu oluyor. Gerçekten son sayfaları içimden küfür ede ede okudum. Aslı Perker Hanımefendi inanın sizin ne kadar Allahçı olduğunuz umrumuzda değil! İnsanları koyundan farksızmış gibi sadece yat kalk dua et mantalitesinin rayına sokmaya karşın manipüle edercesine bir üslup kullanmanız rahatsız edici seviyede olmuş bu kitapta. Yanlış anlaşılma olmasın asla Filozof’a değil benim bu puanım sadece bu rezalet kitaba
8.2/10
(5 Kişi)
Puan Ver
2000 Yıllık Huzurlu Yaşama Rehberi
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Ayşe Yılmaz
Ayşe Yılmaz
27K UP
Gözlemi Yapan 6 gün önce Türkiye, Çankırı
Yapraklı İlçesi Karacaözü Köyü yolu üzerinde gözlemlenmiştir.
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Ece Müker
Ece Müker
515K UP
Blog Yazarı 4 dk.

Dolunaylardan tutulmalara kadar, bu yıl yıldızlara bakmayı veya gökyüzünü izlemeyi planlıyorsanız takviminize eklemeniz gereken çok şey var.

Bu yılki astronomik etkinlikler tam güneş tutulması, iki ay tutulması, bir düzine meteor yağmuru. Eğer şanslıysak Kuzey Işıkları'nı da görebileceğiz.

16
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.

Deniz Çevik
Deniz Çevik
58K UP
Yazar 21 Ocak 2021 10 dk.

Okulda bize maddenin çok küçük parçacıklardan oluştuğu öğretilmişti. Aslında bazı üniversite derslerinde de kuark ve elektronların da tüm maddeleri oluşturan yapı taşları olduğu öğretilmeye halen de devam edilmekte. Ancak bu ifade bile, aslında daha derin olan bir gerçeği bizden gizlemektedir. Fizik sahasında yapılan en güncel gözlemlere göre, doğanın temel yapı taşları, "daha da küçük parçacıklar" değildir. Bunun yerine, tüm alana yayılmış, süreğen "sıvı-benzeri" yapılardır. Biz, bu yapılara fizikte "alanlar" demekteyiz.

Alanların en bilinen örnekleri, elektrik alan ve manyetik alandır. Ancak Evren'i oluşturan alanlar, yalnızca bunlardan ibaret değildir. Evren'in her yerinde yer alan bu alanlardaki dalgalanmalar, ışık dediğimiz şeyi veya daha genel olarak elektromanyetik dalgaları doğurur. Elektromanyetik dalgalara yeterince yakından bakarsak, bunların foton adı verilen parçacıklardan oluştuğunu gözlemleriz. Ne var ki kuantum mekaniğinin etkilerini dahil ettiğimiz zaman, elektrik ve manyetik alanların dalgaları, parçacıklara dönüşür. Yani aslında parçacıklar, "en temel olan" yapılar değillerdir: Temel olan şey, alanlardır ve bu alanların belirli kuantum mekaniği çözümleri, bizim "parçacık" olarak deneyimlediğimiz davranışlara karşılık gelmektedir!

69
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Utku Derin
Utku Derin
369K UP
Çeviren 25 Nisan 2024
Yaklaşık 3 milyon ışık yılı uzaklıkta yer alan spiral galaksi M33'ün kollarında yer alan dev yıldız doğumevi NGC 604, yaklaşık 1.300 ışık yılı genişliğindedir. Bu, Dünya'ya en yakın büyük yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu'nun neredeyse 100 katına denktir. Aslında, Yerel Grup galaksileri içindeki yıldız oluşum bölgeleri arasında NGC 604, Büyük Macellan Bulutu'ndaki Tarantula Bulutsusu olarak da bilinen 30 Doradus'tan sonra ikinci sıradadır. NGC 604'teki bu delikli kabarcıklar James Webb Uzay Teleskobu'nun NIRCam'inden alınan bu çarpıcı kızılötesi görüntüyü dolduruyor. Bu kabarcıklar, bölgedeki büyük kütleli ve sıcak 200'den fazla genç yıldızın oluşturduğu yüksek enerjili yıldız rüzgârları sayesinde oluşmuştur ve hepsi de yaşamlarının ilk evrelerindedir.
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 5 gün önce 7 dk.

Arakne miti, Roma şairi Ovidius’un Metamorphōsēs (Dönüşümler) adlı eserinin altıncı kitabında ölümsüzleşmiş bir anlatıdır. Yunan mitolojisinin sınır tanımayan yaratıcılık ve tanrılara karşı gelen kibir temalarını işleyen bu hikâye, yetenekli bir dokumacı olan Arakne’nin Tanrıça Athena’ya meydan okuması ve sonucunda bir örümceğe dönüşmesi üzerinden anlatılır. Yalnızca Antik Çağ edebiyatında değil modern sanat, edebiyat ve feminist yorumlarda da etkisini sürdürür. Öte yandan örümceklerin bilimsel adlandırması olan "Arachnida" da bu mitin kalıcı izlerinden biridir.

Arakne, günümüzde ülkemiz sınırlarında bulunan Lidya'da yaşayan sıradan bir ölümlüydü. Babası Idmon, yünleri mor ve eflatun tonlara boyayan, geçimini bu işten sağlayan bir adamdı. Annesi ise sıradan bir kadındı ve genç yaşta ölmüştü. Arakne soylu bir aileye mensup değildi. Dokumacılığa olan yeteneği sayesinde hızlıca ün kazanmıştı. Eserleri o kadar güzeldi ki civar kentlerden nemfler, periler, orman ve nehir tanrıçaları bile onu çalışırken izlemeye gelirdi.

14
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 2 gün önce Sen de Cevap Ver
Bu soru, Yusuf Asaf Güven tarafından sorulmuştur.
Var olmaya mahkumuz, varız da. Peki ya yokluk nedir?
Var olmaya mahkumuz, varız da. Peki ya yokluk nedir?

Kendimizi bilmek sınırımızı bilmekten gelir!

İdealizmde hele ki öznel idealizmde böyle bir sınır yoktur. “Tanrı” ile başlar ve vesilesi ile “tanrılaşmaya” kadar işi vardırır (Mutlaklık ve sınırsızlık itibarı ile). Ve her şeyi zihnimizin sınırlarına hapseder. Evren ve evrene içkin her şey, ona nazaran küçük bile sayılamayacak zihnimizin koridorlarında boğulur. İlksel atalarımızın bunu yaptığını ve bu konuda ısrarcı olduğunu düşünsenize… Bugün ne siz bu soruyu sorabilir ne de ben bu cevabı yazabilirdim…

Burada bütün mesele ve ne yazık ki, akla ve bilime dayalı olmayanın hep yaptığı ve yaptırdığı üzere, neden sonuç ilişkisinin ters yüz edilmesi meselesidir.

Tüm Reklamları Kapat

Evrenimiz maddidir ve önce fizik der. Ardından kimya, ardından biyoloji ve bunlara sıkı sıkıya bağlı tüm tali süreçler gelir. Düşünce de bu açıdan ve haklı olarak (çünkü kanıtlanmaya da çürütülmeye de açıktır) ele alındığında, yukarıda sıralanan ve evrenin kendisi ve içerdiği her şey için geçerli olan silsile gereği maddi temellidir ve maddi evrenin bir çıktısıdır.

Bir diğer temel mesele düşünceye atfettiğimiz ve esasında onun üzerinden kibrimizin tatminini yaptığımız mükemmelliyetçilik sorunudur. Evrenimiz mükemmel değildir. Ona içkin hiçbir şey de, evren içerdiklerinin ta kendisi olduğundan, mükemmel değildir. Ya da daha açık ve bilimsel literatürde daha yaygın kullanılış şekli ile kusursuz değildir.

Meseleyi bu temeller üzerinden ele aldığımızda varacağımız netice şudur: Her düşünülen muhakkak ki gerçeğin izini taşır fakat tamamını yansıtmaz. Anlamı da şudur: Zihnimizde var ettiğimiz her şeyin maddi zeminde fakat parça parça muhakkak ki karşılığı vardır. Süpermen özelinde “Güç, uçma eylemi, insan, dayanıklılık vb.gibi.”

Ancak bizlerin soyut olarak ve keyfimizce bir araya getirip bir bütüne evirdiği bu parçalar maddi evrenin yasalarının sınırlarına tabidir ve (geniş anlamıyla) evrimsel süreçlerle ifade edilir. İşte bu yüzden gerek somut olarak her inşaatta gerekse soyut olarak her yaratımda farklı farklı ve maddi temelde birbiri ile uyumlu olmayan parçalardan bir bütün yaratma işine sanat adı verilir. Metalden çiçek yapabiliriz, hatta güzel kokular yaysın diye kimyasallar da kullanabiliriz fakat bu onu hem çiçek yapmaz hem de ona doğada ve doğal olarak var olma ve çoğalma imkanı sunmaz çünkü evrime toslar…

Sonuç olarak her hayal ettiğimiz şey, her ne kadar hayal ettiğimizin tüm parçalarının maddi temelde karşılığı olsa da, bir bütün olarak gerçekte var olmak zorunda değildir. Dahası; her hayal etmediğimiz ve düşünmediğimiz şeye de mutlak surette yoktur diyemeyiz. Süpermen’ in gerçekte var olmayacağı ve görmediğimiz, düşünmediğimiz ağacın yok sayılmayacağı gibi. İspatı da kolaydır: Düşündüğümüz için var saydığımız ve özeneceğimiz Süpermen bizi yere çakar, görmediğimiz, düşünmediğimiz için yok saydığımız her ağaç ve ya başka herhangi bir nesne kafamızı yarar. Daha bunun atom altı dünyası da var fakat konu çok uzar. Sevgiyle..

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Burak Avcı
Burak Avcı Seslendiren 26 Kasım 2021 51:23
Çevrenizde gördüğünüz birçok canlının sahip olduğu hücrelerin evrimindeki gizemli boşluğu keşfetmeye ne dersiniz? Cevabınız evet ise Dr. Burak Avcı ile...
31
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
Sorgulanamayan cevaplardansa, cevaplanamayan soruları tercih ederim.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
30
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Ece Müker
Ece Müker
515K UP
Eseri Ekleyen 4 gün önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
S. Buğra Baltacı
Yazar 8 Eylül 2020 11 dk.

Olayları, yerleri ve kişileri tüm detayları ile hatırlayamamak yaygın bir insan tecrübesidir. Yakın zamanda katıldığımız bir dersin genel içeriğini hatırlayabiliriz ancak konunun detaylarını dereceli olarak zamanla unuturuz. İlk bakışta bu olayın bellek kapasitemizin sınırlı olmasından kaynaklanabileceğini ve duyusal girdileri büyük bir kesinlik ve bütünlük ile kodlayabilen bir sinir sisteminin çok daha avantajlı olacağını düşünebiliriz. Açıkça, belleğimizin kapasitesi, depoladıklarımızdan çok daha yüksektir. Detayları hatırlayamamak bir yetersizlikten öte, adaptif bir özelliktir; yani unutmak, evrimsel süreçte avantajlı olduğu için özellikle seçilmiştir ve bu durum, güçlü bilimsel kanıtlar ile desteklenmiştir.

Pek çok koşul altında olayların detayları yerine, genelini hatırlamak daha faydalı olabilir. Kırsal bir arazide bir kayanın altında saklanan bir yılanın saldırısına maruz kaldığınızı hayal edin. Sinir sistemi bu olayda korku belleğini oluştururken sadece gerekli kısımları kodlamalıdır: Size hangi yılanın saldırdığı veya yılanın hangi kayanın altında saklandığı önemli değildir. Sinir sisteminin gelecek adına doğru davranışsal adaptasyonları sağlayabilmesi için, detayları ortadan kaldırarak daha sonraki olaylar için genel bir şema çıkarması gereklidir. "Genelleştirme" adı verilen bu fonksiyon bellek sistemlerinin önemli özelliklerindendir ancak kontrol atında tutulmadığı takdirde belirsiz anıların oluşturulmasına yol açar ve artık faydalı bir fonksiyon olmaktan çıkar. Bu nedenle beyin, genellik ve spesifiklik arasında bir denge kurmalıdır.

139
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Bilimler Köyü
Etkinliği Ekleyen 1 ay önce İzmir₺9.000,0029 Haziran
Kuantum Açık Sistemlere Sezgisel Bir Bakış
29 Haziran 2025 15:00 tarihinden 06 Temmuz 2025 12:00 tarihine kadar.

Kuantum açık sistemleri, bir kuantum sisteminin çevreyle etkileşimini göz ününe alır. Genel olarak çevre, sisteme kuantum özelliklerini veren eşevrelilik ve dolaşıklık gibi kuantum etkilerin yitirilmesine sebep olur ancak çevreyi, sistemi ve aralarındaki ilişkiyi istediğimiz şekilde modelleyerek bunu tersine çevirmek mümkündür. Böylece sistemler kuantumluklarını (quantumness) koruyabilir, hatta yeni ilintiler üreterek geliştirebilirler. Açık sistemleri incelemekte kullanılan farklı yöntemleri karşılaştırdığımızda hesapsal ve kuramsal avantajlarıyla kuantum çarpışma modeli öne çıkar. Etkinlikte, kuantum çarpışma modeli kullanarak, kuantum nitelikler bağlamında sistemin düşmanı olarak gördüğümüz çevreyi sıkı bir dost haline nasıl getirebileceğimiz üzerine çalışacağız. Bu etkileşmeyi anlayabilmek için gerekli olan tüm bilgiler adım adım sunularak, hem sayısal hem analitik örneklerle pekiştirilecektir.

Devamını Göster
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 8 Haziran 2011 17 dk.

Himen veya hymen, vajinal açıklığın dış kısmını saran ve kimi durumda kısmen kapatan bir mukoza dokusudur. Bu doku, bazı durumlarda ilk cinsel birleşme (coitus) sırasında yırtılır, genişler veya açıklığı büyür. Ancak bu durumun her cinsel ilişkide yaşanmadığına dikkat etmek gerekir. Eğer hymende bir hasar oluşursa bu kişide kanama ve acıya neden olabilir.[11][12]

Seks ile ilişkisinden ötürü birçok toplumda bu dokuya kültürel anlamlar yüklenmiştir ve halk arasında hakkında birçok hatalı bilgi dolaşmaktadır. Örneğin birçok kültürde himen perforasyonu ("kızlık zarı yırtılması"), bir tür "bakirelik testi" gibi değerlendirilir ve bu kültürlerde kadınlara cinsellik konusunda çeşitli baskılar uygulanır. Ne var ki himen, aynı zamanda sert düşmeler ve sarsmalar ile, vajinal tampon kullanımı ile veya at binme ve bisiklet gibi sporlarla uğraşma nedeniyle de yırtılabilir. Ayrıca ilerleyen kısımlarda göreceğimiz gibi, bazı kadınlarda himen daha esnektir ve ilk seks sonrasında da (hatta birden fazla seks sonrasında da) korunmaya devam edebilir. Dolayısıyla himenin varlığı veya yokluğu, "bakirelik" veya cinsel deneyim konusunda güvenilir bir belirteç değildir.

250
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Rıdvan Efe
Rıdvan Efe
111K UP
İnceleyen 12 Ağustos 2022
Tarihöncesi ressamlarının dünyasına keyifli bir yolculuk. Kitap mağara sanatı arkeolojisinin kısa bir tarihçesi niteğinde. Aynı zamanda bu konu için bir başlangıç kitabı. Mağara resimleri üzerine çalışmalar yapmış önde gelen araştırmacıların teorileri, kişilikleri ve yaşamları hakkında detaylı bilgiler veriliyor. Kitap yazılı bir belgesel havasında. Son derece akıcı bir dille yazılmış.

Asılnda kitabın konusunu tek bir soru özetliyor: Tarihöncesi insanları neden mağaraların duvarlarına resimler yaptılar?

Yazının olmadığı bu çağlarda, hangi nedenlerle karanlık ve tehlikeli mağaraların derinliklerine inerek, bu etkileyici resimleri yapma ihtiyacını duyduklarının kesin bir cevabı yok... Bu hala büyük bir gizem... Kitabı çekici kılan da biraz bu bilinmezlik hali.
Mağara sanatı arkeolojisi üzerine ön plana çıkan dört teori üzerinde durulmuş: Av büyüsü, kabile totemleri, mitsel anlatılar ve şamanlar teorisi... Her biri birbirinden ilginç ve iyi düşünülmüş bu teoriler ister istemez okuyucunun da düşünce dünyasını ateşliyor. Kitabın yazarı Gregory Curtis'in de mağaralardaki deneyimlerini oldukça başarılı bir şekilde aktardığı bölümler mevcut. Okurken zaman zaman sizde o mağaralarda dolaşıyor gibi oluyorsunuz. Kitapdaki resimlerin renkli görsellerinin olduğu sayfalar da oldukça yardımcı oluyor. Ne yazık ki kitabın yazarının da belirttiği gibi bu teorilerin hiçbirini ispatlamak mümkün değil. Onbinlerce yıl önceye gidip bakmak gerekiyor. Bir zaman yolculuğu teknolojisi geliştirilirse belki ama buna da fizik yasaları müsade etmiyor. Şamanlar teorisinin detaylı olarak anlatıldığı Mağaradaki Zihin kitabı ile arka arkaya okunursa daha pekiştirici olacaktır. Arkeoloji, antropoloji ve sanat seven herkes için...
10.0/10
(4 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : The Cave Painters: Probing the Mysteries of the World's First Artists
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Hayat Müşterek
Hayat Müşterek
1,374 UP
8 saat önce
Matematiğin özdeşlikler konusu bilimsel açıdan çok saçma,  örneğin: "√3̅+̅√̅5̅  " =  "(√5 + 1) / √2 ".  Bu eşitliği ele alacak olursak ve ortada hesaplanması gereken bir şey olsa, bu özdeşliği almak işlemi kolaylaştırmıyor ki, sadece matematik cambazlığı gibi bir şey bu. Ben bir karadeliğe belirli bir yakınlıkta olan nesnenin zaman genişlemesini hesaplamaya çalışsam bu özdeşliğimi alacağım yani?




1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Selçuk Şengül
3 gün önce
H. 19.05.1328, M. 29.05.1910 tarihli -arşiv belgesinde, İstanbul şehrine ait bir elektrik projesinin bir başka görseli
1
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Şafak Aki
Şafak Aki
116K UP
Alıntıyı Ekleyen 1 gün önce
Homo sapiens'le ilgili tuhaf bir şey daha var. Şöyle düşünün: Machiavelli duygularımızı hiçbir zaman açık etmememizi öneriyor. Yüzümüz ifadesiz olmalı, utanç duymak gereksiz. Önemli olan tek şey hangi yolla olursa olsun kazanmak. Peki, bu utanmaz tipler hep kazanıyorsa hayvanlar âleminin yüzü kızaran tek türü neden insan?
Charles Darwin yüz kızarması hakkında tüm ifadeler içinde en tuhaf ve en insancıl olanı demiş. Çevresindeki misyonerlerden tüccarlara, işgalci bürokratlara kadar herkese mektup göndererek onların bulunduğu yerlerde de yüz kızarması görülüp görülmediğini sormuş. Olumlu cevap almış, her yerde insanların yüzü kızarıyormuş.
Kaynak: Çoğu İnsan İyidir
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
12.000 yıl önce soyu tükenmiş olan ulukurtlar (Aenocyon dirus), modern genetik mühendisliği sayesinde laboratuvar ortamında yeniden canlandırıldı. Colossal Biosciences şirketi, antik DNA örneklerini kullanarak gri kurtların genetik kodunu düzenledi.

Bu sayede Romulus, Remus ve Khaleesi adını verdikleri üç ulukurt benzeri bireyi dünyaya getirdi. Bu bireyler, ulukurtların fiziksel özelliklerini taşısa da, tam anlamıyla orijinal türün birebir kopyaları değiller.

Bu gelişme, türdiriltimi teknolojisinin sadece geçmişte kaybolmuş türleri canlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda nesli tükenmekte olan türlerin korunmasına da katkı sağlayabileceğini gösteriyor. Örneğin, kırmızı kurt (Canis rufus) gibi tehlike altındaki türlerin genetik çeşitliliğini artırmak için benzer teknikler kullanılabilir.

💻Yazar: Alper Kaan Selçukoğlu

✍🏻 Editör: Eda Alparslan

ℹ️ Bu içerik, Evrim Ağacı internet sitesinden derlenerek hazırlanmıştır. Derleme sırasında bazı önemli detaylar kaybolmuş olabilir. Konu hakkında eksiksiz bilgi almak ve kaynaklarımızı görmek için içeriği lütfen evrimagaci.org üzerinden okuyunuz.
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close