Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
İnceleme
Blog ~ Mek
Blog ~ Mek
50.8K UP
İnceleyen10 4 gün önce
“Benim Adım Kırmızı” Üzerine Bir Tahlil Denemesi

Orhan Pamuk’un romancılık serüveni Cevdet Bey ve Oğulları ile başlar. Benim Adım Kırmızı da
onun en önemli eserleri arasında kabul edilir. Pamuk’un hem sanat yönü vardır hem de felsefe. Bu felsefe
yönünün romanlarında gittikçe derinleştiğini söyleyebiliriz. Benim Adım Kırmızı, onun postmodern romanlarının
ikincisi olarak değerlendirilir. Bu çerçevede Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı hem roman anlayışı hem de
renkler bakımından ilgi çeken eserlerdir. Roman, renklerle ilgili isimlendirmeden dolayı batı edebiyatında ve
bizim edebiyatımızda renklerle isimlendirilmiş bazı romanları (Kırmızı ve Siyah, Mai ve Siyah gibi) hatırlatır.
Yazıda, Benim Adım Kırmızı alışılagelmiş bir tahlil planı çerçevesinde incelemeye alınmıştır. Pamuk, yüz kırk
yıllık romanımıza yeni ve zengin bir kaynak göstermiş, nakkaşların aralarındaki kavganın sonu ile Kara’nın
Şeküre ile olan aşklarının, hayat anlayışlarının sonu eserin okuyucuya verdiği sonuçlar olarak tespit edilmiştir.
Yapılan değerlendirmeler ise sonuç başlığı altında ortaya konulmuştur.
10.0/10
(8 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
3
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Şule Ölez
Şule Ölez
1.3M UP
Uyarlayan 1 Şubat 2014 6 dk.

Bermuda Üçgeni (diğer adıyla Şeytan Üçgeni), gemi ve uçakların gizemli bir şekilde buhar olup ya da sulara gömülüp sırra kadem bastığı söylenen ve uç noktaları Bermuda, Florida ve Puerto Rico’da olan bir alandır. Tekinsiz olduğundan "Şeytan Üçgeni" adıyla da anılan Bermuda Üçgeni Kuzey Atlantik Okyanusu’nun batısındaki bir bölgedir; uç noktaları Bermuda, Florida ve Puerto Rico’dadır. Her bir kenarı 1.600 km’ye yakındır.

5 Aralık 1945 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Donanması’nın rutin olarak yaptıkları eğitim uçuşunda 5 uçak ("Flight 19" olarak bilinir) bir fırtına sebebiyle bu bölgede kaybolur. En olası açıklama, öncülük eden pilot Charles Taylor’ın pusulasının bozulmasıyla ekiptekilerin yönlerini kaybedip, nihayetinde yakıtları biterek düşmeleridir. Taylor, deneyimli bir teğmendi; ancak sadece 28 yaşındaydı ve birçok sorumsuz davranışı da kayıtlara geçmişti. Örneğin Pasifik’teki çatışmalar sırasında iki kere kaybolup her iki seferde de uçağını terk etmek zorunda kalmıştı. Kayboldukları eğitim uçuşuna da 25 dakika geç gelmişti. Uçuş başlamadan önce bir başkasının yerine geçmesini istemişti; ancak bu istek reddedilince uçuşu yapmak zorunda kaldı. Bu uçuş, onun ve ekibinin son uçuşu oldu.

40
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çınar Civan
Çınar Civan
621.8K UP
Çeviren 16 Eylül 2023
12 Eylül tarihinde Kuzey Kutup Dairesi'nin hemen güneyinde yer alan bu şaşırtıcı sahnede İzlanda'nın modern Arktik Henge'sinin taşları gökyüzünü işaret etmektedir. Jeomanyetik bir fırtına sırasında cesur bir grup aurora avcısını mutlu eden dikkat uyandırıcı kuzey ışıkları, çarpıcı bir parlak meteor patladığında karanlık gökyüzünde adeta dans etmektedir. Hayret içinde kalan kameralı gökyüzü gözlemcileri, zirvesi neredeyse dolunay kadar parlak olan kuzey bolidinin video ve fotoğraflarını yakaladı. Parlak meteor, hızla gözden kaybolsa da arkasında görünür bir iz ya da kalıcı bir kuyruk bıraktı. Hayalet benzeri iz, kutup ışığı parıltısıyla birlikte üst atmosferde 60 ila 90 kilometre yükseklikte dakikalarca gözlemlenebildi.
6
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Samet Korkmaz
Üye 1 gün önce Henüz cevap yok.
Çanakkale de çıkan orman yangını için öğrenciler olarak bir şey yapmak istiyoruz ama körü körüne dikkatsizce gidip fidan dikmemizin hatalı bir davranış olabileceğinin farkındayız bu yüzden tavsiye istiyoruz, teşekkür ederim.
6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı
Çeviren 10 Eylül 2014 2 dk.

Bilim insanları dünyanın en büyük uçan kuşu olabilecek, soyu tükenmiş dev bir kuşun fosillerini keşfetti. Türün tahmini kanat açıklığı 610-732 cm arasında. Kanat kemikleri baz alınarak karşılaştırıldığında, eski rekoru elinde tutan -soyu tükenmiş- Argentavis magnificens’i geride bırakıyor ve günümüzün en büyük uçan kuşu olan Royal Albatros’un 2 katı kadar bir büyüklüğe sahip.

Proceedings of the National Academy of Sciences’ta belirtildiği gibi[1], bulgular gösteriyor ki bu yaratık, muazzam boyutuna karşılık, havada durmasına yardımcı olan uzun ve ince kanatlarıyla son derece becerikli bir planör.

15
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ece Müker
Ece Müker
533.6K UP
4 gün önce
Kuzey Amerika’nın batı kıyısında 2013 yılında başlayan ve milyarlarca deniz yıldızının ölümüne yol açan gizemli “deniz yıldızı erimesi sendromu”nun nedeni sonunda keşfedildi. Washington ve British Columbia’daki bilim insanları, Vibrio pectenicida adlı bir bakteri türünün bu yıkıcı hastalığın sorumlusu olduğunu ortaya koydu.

12 yıl boyunca nedeni bilinmeyen veya yanlışlıkla bir virüse atfedilen bu hastalık, özellikle güneş deniz yıldızı (sunflower sea star) türünü hedef aldı. Bu türün küresel popülasyonunun %90’ı yok oldu; bu da deniz ekosisteminde deniz kestanelerinin kontrolsüz artmasına ve kelp ormanlarının yok olmasına neden oldu.

Araştırmacılar, bakteriyi laboratuvar ortamında izole edip sağlıklı deniz yıldızlarına enjekte ederek aynı belirtileri gözlemledi ve böylece kanıtlamış oldular. Çalışma, saygın bilim dergisi Nature Ecology & Evolution’da yayımlandı.

Güneş deniz yıldızları 2020 yılında kritik tehlike altındaki türler listesine alındı ve ABD’de “tehdit altındaki tür” olarak tanımlanma süreci devam ediyor. Araştırmacılar şimdi hastalıkla mücadele için probiyotik tedaviler geliştirmeyi ve diğer deniz yıldızı türlerini de test etmeyi hedefliyor.

Ancak bu önemli araştırmaların yürütüldüğü Marrowstone Marine Field Station gibi laboratuvarlar, federal bütçe kesintileri nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Araştırmacılar, elde ettikleri bu bulgunun türün kurtarılması ve deniz ekosistemlerinin onarımı için bir dönüm noktası olabileceğini söylüyor.

4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Ahmetcan Demir
Ahmetcan Demir
50.1K UP
İnceleyen10 6 Şubat
Ağır Bedenin Hafif Kırılganlığı: The Whale Üzerine
"İnsanlar gerçekten de affedebilir mi?"
Charlie bu soruya inanmak istiyor. Ama filmin her saniyesi, kendini affetmeye cesareti olmayan bir adamın çırpınışlarıyla dolu. Darren Aronofsky’nin The Whale’i, sadece bir adamın obeziteyle mücadelesini anlatmıyor; aynı zamanda bir insanın kendine duyduğu derin öfkenin, utancın ve çaresizliğin vücut bulmuş hâli.

Charlie, bir zamanlar sevdiği adamı kaybettikten sonra kendini yemeğe gömmüş, bedeni genişlerken ruhu daralmış bir adam. Dış dünya onu her anlamda küçültmeye çalışıyor: Öğrencileri onu bir ekranın arkasında tanımadan dinliyor, kızı Ellie ona bir zamanlar onu terk eden adamdan başka bir şey olarak bakamıyor, sevdiği adamın kardeşi olan en yakın ve tek arkadaşı Liz onu kurtarmaya çalışırken bile acı çeken birinin öfkesiyle hareket ediyor. Charlie ise sadece "dürüstlüğü" arıyor. Son günlerini yaşarken bile tek isteği, insanların gerçekten ne hissettiğini söylemesi. Çünkü kendi hayatı, sahte umutlar ve bastırılmış acılarla dolu.

Aronofsky’nin kamerası, Charlie’nin devasa bedeni ile daralan odasının içinde sıkışıp kalmış ruhunu gözler önüne seriyor. Ağırlığı, sadece fiziksel değil, geçmişinin yükü de onun omuzlarında. Her adımı zor, her nefes alışında ciğerleri isyan ediyor, ama o hâlâ umut etmek istiyor. Belki de Ellie’yi kazanarak kendini affettirebileceğine inanıyor. Ama Ellie'nin öfkesi, yıllar boyunca birikmiş bir yanılgının ürünü. Babasının kaybolduğu o yılların telafisi yok.

Charlie’nin Tutsaklığı
Film, Charlie'nin kaçışsız bir hapishanede yaşadığı hissini hiç kaybettirmiyor. Dar bir apartman dairesinde, koltuk ve yatak arasında sıkışmış, dış dünyadan izole olmuş bir adam. Telefon ekranına yazdığı yazılar, yemek siparişleri ve Liz'in ziyaretleri dışında dışarıyla tek bağı, online ders verdiği öğrencileri. Ama onları bile kendi dünyasından uzak tutuyor. Charlie'nin kamerasını açmaması, sadece fiziksel görünüşünden duyduğu utancı değil, aynı zamanda kendini insanlarla doğrudan bağ kuramayacak kadar değersiz hissetmesini de simgeliyor. O, kendini görünmez kılmış biri.

Bedene Sıkışmış Bir Ruh
Brendan Fraser, Charlie'ye sadece bir karakter olarak değil, bir yara gibi hayat veriyor. Onun gözlerinde, bir insanın kendini tüketerek yok edişinin derin hüznü var. Her lokmada, her ağır nefeste, her kızıyla yüzleşmeye çalıştığında içinde kaynayan pişmanlığı hissediyoruz. Charlie’nin yemeği bir silah gibi kullanması, hayatını tüketirken teselliyi kendine daha fazla zarar vermekte araması, insan doğasının en karanlık köşelerine işaret ediyor.

The Whale, insanın kendine duyduğu öfkenin, sevgiyi de, bedeni de nasıl tüketebileceğini gösteren acımasız bir film. Charlie, filmin başında olduğu gibi sonunda da hâlâ affedilmeyi bekleyen bir adam. Ama belki de asıl soru şu: Bir insan, kendini gerçekten affedebilir mi?
Film
8.6/10
(8 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : The Whale
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Gonca Çelik
Gonca Çelik
166.8K UP
Yazar 19 Aralık 2019 6 dk.

Günümüzde 180’den fazla patojenin biyoterör ajanı olarak kullanıldığını biliyor muydunuz?

Japonya’da, Aum Shinrikyo adlı bir terör grubunun Bacillus anthracis (şarbon) sporları ve Clostridium botulinum’a (yazı içerisinde C. botulinum olarak kısaltılacaktır) ait botulinum toksinleri ile terör eylemleri girişiminde bulundukları ve 1995’te Tokyo metrosunda 12 kişinin ölümüne neden olacak bir saldırı gerçekleştirdiklerini biliyor muydunuz? 

43
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 8 Ekim 2022 14 dk.

Akademik temeli ekonomi sahasında olan Meksikalı politikacı Josefina Eugenia Vázquez Mota, istatistiklerle ilgili şöyle söylüyor:

Gerçekten de istatistikler son derece tehlikeli oyuncaklardır. Birçok bilim insanı ve filozof buna dikkat çeken sözler söylemişlerdir. Örneğin Mark Twain, "Gerçekler inatçı olsa da, istatistikler daha fazla eğilip bükülebilir yapıdadır." diyerek tehlikeye işaret etmiştir. Kimi zaman Twain'e, kimi zamansa İngiliz başbakanı Benjamin Disraeli'ye atfedilen bir diğer meşhur söz ise şöyledir:

96
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Ayşe Yılmaz
Ayşe Yılmaz
83.3K UP
Gözlemi Yapan 5 gün önce Türkiye, Çankırı
Eldivan İlçesi Seydiköy Köyü'nde, Hacı Murad-ı Veli Türbesi Camii bahçesinde kaydedilmiştir. Sarmaşıklar henüz kızarmamış..
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Esat Kudret
634.1K UP
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 6 gün önce Sen de Cevap Ver
Bu soru, Emir Akbaş tarafından sorulmuştur.
İnsanlar mı saygı konusudur yoksa fikirleri, düşünceleri mi?
İnsanlar mı saygı konusudur yoksa fikirleri, düşünceleri mi?

Saygı Hak Sayılan Değil Hak Edilendir!

Saymak, varlığının ayrıca önemini kabul etmektir!

Saygının kelime kökeni budur ve her insana saygı duyulmaz. Bu, saygı duyulmayan insanın var sayılmadığı anlamına gelmez, varlığının özel bir önem arz etmediği anlamına gelir.

Tüm Reklamları Kapat

Bu nedenle de saygı insanın salt kendisine değil ayrıca eylemine ve o eyleme vesile olan söylemine yönelik bir özel önem arz etme durumudur.

Saygı ödül gibidir. Olağan olanın aksine onu da aşana, ayıca, özel olarak verilen şeydir ödül.

Ancak genel olarak toplumda saygı kavramının bu şekilde kullanılmadığı yer ve zamanlar da vardır. Mesela tüm canlıların yaşama hakkına saygı duymak gibi, bizden farklı olana, düşünene saygı duymak gibi.

Aslında bunların da üstünü kazıdığınızda aynı yere varırız. Tüm canlıların varlığı, ister denge ister döngü diyelim, her varlığın garantisi olup varlığa değer katan bir ayrıca önem arzeder. İşte burada yaşama hakkına saygının arka planında bu kolektif mecburiyetin ve yararın kendisi yatar.

Bizden farklı olana ve düşünene de saygı aynı temelde ele alınır: Bu farklılık, türün ortak evrimsel menfaatlerine uygun olarak geliştirici, zenginleştirici ve yol açıcı olduğu müddetçe…Yani salt varlığın kendisi değil bu varlığın, kendi ve kendi dışındaki varlığın- varlıkların kolektif devamına yönelik ne denli zihinsel ve eylemsel bir pratiğin içinde yer aldığı ile ilgilidir saygı, fikir ve eylemle ilgili ve hak edilmesi gerekir. Sevgiyle…

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Discord
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close