Türk Mitolojisinde Ateş: Ateş, Eski Türk Toplumlarında Neden Önemliydi?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Tarih boyunca hikayeler anlatan yani hikayenin yaratıcısı konumunda olan insan, bir yerden sonra anlattığı hikayelere esir olmuş ve yaratılan konumuna gelmiştir - ya da o konuma düşmüştür. Her ne kadar biz bu hikayelerin bazılarını mitoloji olarak adlandırsak ve gerçeklikten uzak olduğuna emin olsak bile, ilk yaratıldıkları zamanda dönemin insanları tarafından sıradan bir ağaç veya toprakmışçasına gerçek olduğuna inanıldığını varsayabiliriz.
Ateş, insanlık tarihine yön veren ve insanların doğa üzerindeki hâkimiyet kurma çabalarında kendilerine önemli avantaj sağlayan bir icattır. Geceleri yırtıcı hayvanları uzak tuttuğu gibi avlanan hayvanların etlerinin pişirilmesi, soğuk günlerde sıcak kalınması için de gereklidir. Tarih öncesi çağlarda ateşin, dünyanın her yerinde aynı anda bulunmadığını veya kullanılmadığını göz önünde bulundurursak hayatta kalabilenlere büyük yardımı dokunduğunu düşünebiliriz.
Birden fazla fonksiyona sahip olan bir icadın arka planında da birden fazla ve oldukça girift tezahürleri vardır. Yukarıda sayılan yadsınamayacak derecedeki faydalarından dolayı her millet ateşin icadını kendisine mâl etme çabası içerisine girmiştir. Örneğin, eski Yunan mitolojisinde insanların hayatta kalabilmesi için Zeus'tan ateşi çalan Prometheus'u görürüz. Yahudi inancında ise bir rivayete göre yaratılışın ikinci günü diğer bir rivayete göre ise sebt (cumartesi) günü iki taşı birbirine sürtmek suretiyle Hz. Âdem tarafından yaratıldığına inanıldığını okuruz.[1] Biz burada, ateşin Türk mitolojisindeki yeri üzerinde yoğunlaşacağız.
Türk Mitolojisinde Ateşin Yeri ve Anlamı
Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki ateş, farklı coğrafyalarda yaşayan farklı Türk toplulukları için farklı şeyler ifade edebilmesine rağmen, genel olarak Türk toplumları genelinde görülen temizleyici, bir araya getirici, haber verici ve korumacı motifini muhafaza etmeyi başarmıştır.
Çoğu Türk topluluğu için ateş, ayinlerin, ritüellerin ve günlük hayatın –hatta her çadırın içerisindedir. Canlı bir varlıkmış gibi muamele görmekte ve gerektiği yerde kuru otlarla beslenmektedir. İnsanların bağlı bulundukları toplumun herhangi bir üyesine karşı hissettiği sorumluluk duygusu, birçok doğa unsuruna olduğu gibi ateşe karşı da hissedilmiştir. Bu durum doğaya saygıyı önceleyen animistik inançlar çerçevesinde değerlendirilebilir.
Ateş Adabı
Ateşe nasıl davranılması ya da davranılmaması gerektiğine dair toplum tarafından geliştirilen kurallar, ateşin önemini ve saygınlığını belirtmektedir. Örneğin, ateşin karşısında bir bıçak ile eti doğrama, ateşe bıçağı gösterme veya bıçakla ateşi karıştırma olumlu karşılanmazdı. Çünkü bıçak veya demirle ocak karıştırıldığı vakit, ateşin yaralanabileceği düşünülürdü. Bu da ateşin kendi başına bir varlık olarak kabul görüldüğünün bir belirtisi olabilir.
Tüm bunlara ek olarak, ateşe tuz veya kötü kokular da atılmazdı. Onlara göre bunlar, ateşin gücünü zayıflatırdı. Ayrıca ocağı karıştırmak yasak edilmişti; ocağı su ile söndürmek ise yapılmaması gereken en önemli davranıştı.[2] Ateşin sönmesi uğursuzluk alameti olarak görülmekteydi.
Ateş, aileden biriymiş gibi muamele gördüğü için, onunla geliştirilen iyi veya kötü ilişkiler bir nevi ailenin ve sürünün selameti ve devamlılığı ile ilişkilidir. Her iki taraf içinde karşılıklı fayda ilişkisi olduğu düşünülebilir. Ateşin sönmemesi ile aile ocağının sönmemesi yani ailenin yok olmaması birbirini tamamlar niteliktedir. Günümüzde dahi kullanılan "Ocağın sönsün!" tabiri, aslında "Ailen yok olsun!" anlamında bir bedduadır.
Ateşe Adanan Adaklar
İnsanlar tarafından ateşe karşı yapılması gereken davranışlar bağlamında, belirli zamanlarda veya günlük olarak ateşe sunulan kanlı ve kansız kurbanları örnek olarak gösterebiliriz. Kansız kurbandan saçı saçmak, yağ atmak ve şarap serpmek gibi uygulamalar anlaşılmalıdır. Örneğin, ateşe yalnız yemeğin veya etin yağlı kısmı saçı olarak sunulurdu. Bu ritüel, Kars ve Sarıkamış'ta ateşe tuz-şeker atılması suretiyle İslamiyet’ten sonra da devam etmiştir. Bunun haricinde yağ, koyun, kısrak ve tanrıya kurban edilen hayvanların kemiklerinin ve derisinin de ateşe atıldığı bilinmektedir.[3] Altay- Sayan Türkleri, ateşe kanlı kurban da sunmuşlardır. İye kültü içerisinde yalnızca ateş, ikili kurban sunma fenomeni göstermektedir. Etin kurbanlık olarak seçilen en önemli kısmı ateşte yakılırdı.[4]
Bu örneklerden anlaşılacağı üzere ateşe ayrıcalık atfedilmesi, onun saygınlığına ve önemine işaret ettiği gibi, ateş vasıtasıyla Tanrı'nın konumunu yüceltmek ile de yorumlanabilir. Bir görüşe göre ise, ateşe sunulan yiyeceklerin kökeninde, doğadan alınanın doğaya verilmesi yatar. Dönem insanlarının yaşamlarının sürekli doğa ile iç içe olduğunu ve yaptıkları eylemlerde ya da yarattıkları fikir dünyalarında doğadan, onun korunmasından veya kızdırılmamasından sürekli bahsedildiği için insan ile doğayı birlikte değerlendirmemiz gerekmektedir.
Ateşin önemi bahsine dönersek, Çu'lar dönemindeki bir uygulama bu konu ile alakalıdır. Çu'lar, gök ayini sırasında ateşe üstünlük veriyor ve ateş unsurunun zirveye vardığı devreye yani yaz gündönümüne ait olan simgeler kullanıyorlardı. Ayinde görevli rahipler, kızıl (ateş rengi) elbiseler giyiyorlardı. Etin kurbanlık olarak seçilen en önemli kısmı ise ateşte yakılıyordu. Göktürk ve Uygur Kağanlarının giysilerinin ve evlerinin kırmızı veya altın kızılı rengindedir. Bunun sebebi, güneş ve ateş kültüyle ve bu renklerin kötü ruhları kovması inancıyla ilgilidir.[5] Altaylar'da görülen yabancıların ateş kültü ile ilgili seremonilere katılamamaları ile hükümdarın huzuruna ateşin arasından geçirilerek çıkılması, ateşin mühim konumuna işaret eden başka bir uygulamadır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Temizleyici ve Tedavi Edici Ateş
Türkler'de ateş kültünün önemli sayılmasının sebeplerinden bir tanesi de onun temizleyici ve tedavi edici olarak görülmesinde yatmaktadır:[6]
Müslüman Başkurt ve Kazaklar, bir yağlı paçavrayı tutuşturup bir hastanın çevresinde 'alas, alas' diye dolaştırırlar. Buna 'alaslama' (Anadolu Türkçesiyle 'alazlama') denir. Anlamı ise ateşte temizlemedir.
Bu uygulamanın İslamiyet sonrasında da devam etmesi, ritüelin halk tarafından benimsendiğini göstermektedir.
Ateşin arındırıcı özelliği genellikle, farklı topluluklardan gelenler yani bir bölgeye yabancı olanlar üzerinde uygulanmaktadır. Örneğin Moğollar'da, yeni gelinler arındırılmaktaydı.[7] Onlara göre yeni gelin, yeni eve yabancı olduğundan temizlenmesi gerekmekteydi. Göktürklere gelen Bizans elçi heyetinin hükümdarın huzuruna çıkartılırken iki ateş arasından geçirilmesi ve Çingiz Han’a gelen elçilerin ateş üzerinden atlatılmadan saraya alınmamaları teknik olarak birbiriyle uyum içerisindedir:
Ateş en temiz şeydir. Salgın bir hastalıktan sonra Yakut Türkleri bir meşale ile evleri ve gerekli yerleri temizliyorlardı. Kuzeydeki Buryat Moğolları ise, ağılların 9 yanına ateş yakıyorlar ve hayvanları bu ateşin üstünden geçmeye zorluyorlardı.
Bu örnekler, ateşin temizleyici rolünün sadece yabancı kişiler için uygulanmadığını göstermesi açısından önemlidir.
Tanrılarla İletişim ve Kenahet Aracı Olarak Ateş
Ateşin bir başka kullanım alanı ve önemiyse, tanrıya temaşa göstermekti. Bu durumda ateş, bir vasıta olarak kullanılmaktaydı. Aynı zamanda Tanrı ile iletişime geçilmenin de bir aracıydı. Ateş dumanlarının fiziki olarak göğe doğru hareket etmesi, Tanrı ile iletişim düşüncesini destekler niteliktedir. Tanrıya sunulan kurbanlar da ateş vasıtasıyla gökyüzüne ulaştırılmaktadır.
Bazı Orta Asya ve Volga Türk kavimleri, kurbanı ateşte yakmak yoluyla Gök tanrıya sunmak istiyorlardı. Tanrı ile iletişim kurma ihtiyaçları genellikle kurban sunma, tahta çıkma törenlerinin ve ölünün haber verilmesi gibi durumlarda hâsıl olmaktaydı. Ateş, imparatorun tahta çıktığını, göğe haber veriyordu. Yani yönetme erki ile gök arasında doğrudan bir ilişki vardı. Tahta çıkma hadisesinin haber verilmesi, bir manada göğün onayının alınması ile yani kut inancı ile ilgili olmalıdır. Bu konu ile ilgili benzer bir görüş ise, Hükümdarın tahta çıkışını göğe haber vermek için odun yakan Hitanlarda açığa çıkmaktadır.[8]
Ateşin haber verme aracı olarak kullanıma ek olarak haber alma aracı olarak da kullanıldığını görmekteyiz:
Ateş, gelecekten haber veren bir unsur olarak da kullanılmıştır. Nitekim yanan ateşe bakarak fal açma geleneği bunu kanıtlar durumdadır.
Ne yazık ki fal açma yönteminin ayrıntılarına tam olarak vakıf değiliz. Bunun yanında fal açma, günlük olaylardan haber alınmak için de kullanılmıştır. Ateşe bakıp kehanet etmek Türklerde çok eski bir görenektir. Örneğin, ateşin ıslık çalması, Karagaslara göre uzaktan bir yolcunun geleceğine delalettir.
Sonuç
Mitolojik anlatılar, milletlerin, bilhassa yazının yaygın olmadığı milletlerin kendilerini en iyi ifade etme şekillerinden biridir. Eski insanların günlük hayatlarındaki sıradan uygulamalarından en karmaşık ritüellerine kadar ekseriyetinin arka planı mitolojik bir unsura ya da olaya dayanmaktadır. Milletlerin efsaneleri tamamen saf kalmakta büyük oranda başarısız olmuşlardır. Eski Türklerdeki ateş olgusuna dair anlatılarda da farklı milletlerin izlerini görmekteyiz. Muhtemelen bu saflığın oranı daha arkaik zamanlarda ve tecrit edilmiş orman bölgelerinde daha yüksektir.
Eski Türklerin algısında ateşin, ailenin birliğini sağlama, iyileştirme, haber verme ve alma, koruma gibi özellikleri vardır. Bunların yanında ateş ailenin bir üyesiymiş gibi muamele görür. Onlara göre; dağların, ormanların ve insanların ruhlarının olduğu gibi ateşin de ruhu vardır. Bu ruhun farklı coğrafyalarda farklılaşmak suretiyle belirli bir şekli de vardır ve ailenin, soyun ve milletin devamlılığı için hak ettiği saygının gösterilmesi gerekmektedir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 17
- 9
- 6
- 3
- 3
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ TDV İslâm Ansiklopedisi. Ateş. Alındığı Tarih: 14 Eylül 2022. Alındığı Yer: TDV İslâm Ansiklopedisi | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Ögel. (2010). Türk Mitolojisi Ii. Cilt. ISBN: 9751607043. Yayınevi: Türk Tarih Kurumu. sf: 657.
- ^ F. Bayat. (2016). Türk Mitolojik Sistemi 2. ISBN: 9786051554075. Yayınevi: Ötüken Neşriyat A.Ş.. sf: 130-31.
- ^ E. Esin. (2001). Türk Kozmolojisine Giriş. ISBN: 9789758240432. Yayınevi: Kabalcı Yayınevi. sf: 107-8.
- ^ F. Bayat. (2016). Türk Mitolojik Sistemi 1. ISBN: 9786051554051. Yayınevi: Ötüken Neşriyat A.Ş.. sf: 301.
- ^ A. İnan. (2020). Tarihte Ve Bugün Şamanizm - Materyaller Ve Araştırmalar. ISBN: 9786057702357. Yayınevi: Altınordu. sf: 68.
- ^ Y. Bonnefoy. (2005). Antik Dünya Ve Geleneksel Toplumlarda Dinler Ve Mitolojiler Sözlüğü #1. Yayınevi: Dost Kitabevi Yayınları. sf: 85.
- ^ Y. Bonnefoy. (2005). Antik Dünya Ve Geleneksel Toplumlarda Dinler Ve Mitolojiler Sözlüğü #1. Yayınevi: Dost Kitabevi Yayınları. sf: 85.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:46:00 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12445
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.