Toplumsal Tutuşum Hipotezi: Yetiştirildiğimiz Kültür, Bilişsel Deneyimlerimizde Farklılıklara Yol Açabilir Mi?
Bilişsel Bilimleri Antropolojiden Ayrı Düşünmek Mümkün mü?

Bilişsel deneyimlerimiz kültürümüzden etkilenebilir mi? Etkilenebilirse bu etki ne kadar güçlü olabilir? Luhrmann ve meslektaşları, bilişin yalnızca psikolojik ve sinirbilimsel olgulara indirgenemeyeceği fikrinden yola çıkarak bu sorulara ışık tutabilecek bir araştırma yürüttüler.[1] Onlara göre aslında kültürel etmenler de bilişsel olguların temel belirleyenlerinden olabilir.
Bu, iddialı olduğu kadar incelemesi çetrefilli olan da bir fikir. İddialı, çünkü bu fikir bilişsel bilim ve antropolojiyi birbirine derinden bağlıyor.[3] Çetrefilli, çünkü etnografik metodlar bilişsel psikolojide kullanılan metodlar gibi deneysel değil ve onlara kıyasla oldukça nitel.
Bu fikrin ışığında araştırmacılar bilişsel bir fenomenin, şizofreninin, San Mateo (Kuzey Amerika), Akra (Afrika) ve Chennai'den (Hindistan) olmak üzere üç farklı kültürel kökenden grupta nasıl deneyimlendiğini incelediler. Katılımcılar işitsel halüsinasyonlar yaşıyorlardı. Bir başka deyişle, kendilerine ait olmadığı şeklinde algıladıkları konuşmalar duyuyorlardı.
Katılımcı gruplarının oluşturulmasındaki temel kriterler katılımcıların en az bir ay önce şizofreni teşhisi konulmuş ve teşhisten önce en az altı ay süresince temel şizofreni semptomları göstermiş olmalarıydı. Temel metodoloji bu gruplarla psikoz deneyimlerinin içerenleri, şiddeti, ve eğer varsa olumsuz etkileriyle ilgili röportajlar yapmak ve bu röportajları değerlendirmekti. Röportajların değerlendirilmesi dilbilimciler yardımıyla elde edilen transkripsiyon ve çeviri gibi veri dökümleri üzerinden gerçekleştirildi. Katılımcılara seslerle ilgili en çok neyi rahatsız edici buldukları, hiç olumlu deneyimleri olup olmadığı, seslerin söylediklerinin cinsel ya da tanrısal temaları olup olmadığı gibi sorular soruldu.
Röportajlardan elde edilen bulgular, katılımcıların işittiği seslerde şiddet, berraklık ve konuşanların kimlikleri gibi yönlerden yüksek varyasyon gösterdi. Bununla beraber, seslerin şizofreni kondisyonlarının bir semptomu, bir başka insanın konuşması, doğaüstü ya da şiddet içerikli olarak algılanıp algılanmayışlarında net eğilimler gözlemlendi.
San Mateo grubundaki katılımcılar duydukları seslerin hastalıklı, gerçekdışı, hatta "delice" olduğunu düşünüyor ve zihinlerinin kendi denetimleri altında olduğunu hissediyorlardı. Önemli olarak, bu gruptakiler seslerle ilgili olumsuz deneyimleri olduğunu belirttiler ve röportajlar esnasında şizofreni kondisyonlarından doğrudan bahsettiler. Ayrıca, sesleri vahşi ve şiddet içerikli de buldular.
Akra grubundakiler, dikkat çekici bir şekilde, sesleri ruhani varlıklara ait oldukları şeklinde yorumluyor ve deneyimlerini genel olarak olumsuz buluyorlardı. Hatta bu katılımcılara göre bazı seslerin konuşmacıları onlara iyi şeyler söylüyor ve onları kötü konuşmacılardan kurtarabiliyordu.
Chennai grubundakilerse, seslerin bir kısmı ya da tamamının kendilerine kılavuzluk eden akrabalar veya atalara ait olduğuna inanıyorlardı. Seslerle deneyimlerini değerlendirirken halüsinasyon halindeki zihin sükunetlerini göz önünde bulunduruyorlar ve deneyimlerini kullanışlı bulabiliyorlardı.
Görüldüğü üzere, katılımcı gruplarının psikoz deneyimlerinde yüksek derecede bir çeşitlilik var. Araştırmacılar bu hususta çeşitliliğin şizofreninin kendinden ziyade katılımcılara toplumları tarafından verilen şizofreni beklentilerinden kaynaklandığı hipotezini öne sürdüler. Bu beklentiler, araştırmacılara göre, katılımcıları işittikleri sesleri kendi kültürlerine spesifik yönlerden yorumlamaya eğilimli kıldı. Bu hipotezin doğrultusunda, katılımcı gruplarının şizofreni kondisyonlarını ne derecede hastalık olarak algıladıkları ile bulundukları toplumlardaki din ve akrabalık işleyişleri arasında bağlantılar kuruldu.
Hipoteze göre, batı tıbbına ve Hıristiyanlığa yakından aşina olan Amerikalı hastalar sesleri şizofreni kondisyonlarının göstergeleri olarak yorumlarken, Afrikalı hastalar için doğaüstü varlıkların seslerini duymak kötü bir alamet olmak zorunda olmayan makul bir olasılık. Benzer bir şekilde, oldukça bireyci bir toplumdan gelen Amerikalı katılımcıların aksine toplumları akrabalık ilişkilerine yüksek önem veren Hindistanlı katılımcılara göre sesler aile fertlerine ait. Buna ek olarak, batıda mental rahatsızlıklar daha damgalı olduğu için, San Mateo toplumunda Akra ve Chennai toplumlarına kıyasla işitsel halüsinasyonları "delilik" olarak yorumlama eğilimi daha fazla. Bu stigma doğal olarak daha yüksek bir hasta rolü anksiyetesini de beraberinde getiriyor.
Luhrmann ve meslektaşları bu bulgular üzerinden kişilerin işitsel halüsinasyon deneyimlerindeki farklılıkların sosyokültürel dayanakları olabildiği sonucuna vardılar.[2] Yani birtakım kültürel şartlar bilişsel olaylarda farklılıklara yol açabilir. Bu hipoteze "toplumsal tutuşum" (İng: "social kindling") adı veriliyor. Toplumsal tutuşuma yol açan tetikleyici şartlar da "kültürel davet" (İng: "cultural invitation") olarak adlandırılıyor.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Sonuçlara istinaden, bilişsel bilimin doğası gereği antropolojiden ayrı düşünülemeyeceği savunuluyor. Başka bir deyişle, antropoloji bilişsel bilime karşılaştırmalı bir yaklaşım sunuyor. Bu karşılaştırmalı yaklaşım olmadan, araştırmacılara göre, bilişsel bilimciler az anlaşılmış toplumları göz ardı ederek yanlış evrensel yargılarda bulunabilirler.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 4
- 3
- 3
- 2
- 2
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ T. M. Luhrmann, et al. (2015). Hearing Voices In Different Cultures: A Social Kindling Hypothesis. Topics in cognitive science. doi: 10.1111/tops.12158. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Stanford University. Stanford Researcher: Hallucinatory 'Voices' Shaped By Local Culture. (16 Temmuz 2014). Alındığı Yer: Stanford News | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Bender, et al. (2010). Anthropology In Cognitive Science. Topics in cognitive science. doi: 10.1111/j.1756-8765.2010.01082.x. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/02/2025 17:48:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13229
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.